3. AÇ KURT

1229 Words
Nöroloji doktoru birkaç tetkik daha yaptıktan sonra Emir ile karşılıklı oturmuşlardı. Emir hastanın çalışanı olduğunu kendisinin ilgileneceğini özellikle belirtmişti ve Bozkıran’ın nüfuzlu ailesinden olması sözünü geçerli kılıyordu. ‘’Hafızası tamamen silinmiş durumda. Öğrenilmiş temel beceriler sabit kalır. Yemek yemek, yürümek gibi ya da bisiklete binmeyi, araba sürmeyi biliyorsa zorlanmadan sürebilir ama kim olduğunu, nereden geldiğini, adını, yaşını hiçbirini hatırlamaz.’’ ‘’Bu kalıcı bir durum mu?’’ diye sordu Emir merakla. ‘’Zaman alacaktır ama bir yerde hafızını geri kazanabilir. Bu bir anda bütün hafızasının gelmesiyle de olabilir parça parça hatırlamasıyla da ama nadirde olsa ömrünce hiç hatırlamaması durumu da yaşanabilir. Buna net bir cevap veremiyoruz. Hayatını evinde devam ettirmesi zihnini tetiklemesi açısından iyi olur.’’ ‘’Hastaneden ne zaman götürebilirim?’’ diye sordu bu defa. ‘’Başından darbe aldığı için bu gecelik hastanede misafir edelim yarın duruma göre taburcu ederiz.’’ Emir, doktorun yanından çıktığında isimsiz yabancının olduğu odaya geri döndü. Yine örtüyü başına kadar çekmiş kendini saklamıştı. Boş sandalyeye oturduğunda örtüyü çekerek başını ortaya çıkardı. Saçlarının, kaşlarının beyaza yakın sarılığına ve yine süt beyazı teninin parlaklığına alışamamıştı. Kendi memleketinin esmer insanları yanında beyaz boyayla boyanmış heykele benziyordu. ‘’Adının ne olduğunu düşünmeni söylemiştim, düşündün mü?’’ Genç kız örtüyü tekrar başına çekecekken engel oldu. ‘’Saklanıp durma sana zarar vermeye değil kim olduğunu öğrenmeye çalışıyorum.’’ ‘’Hatırlamıyorum.’’ dedi ince tınılı tatlı bir ses tonuyla. ‘’Nereden geldin? Kaç yaşındasın?’’ Genç kız bilmediğini belli etmek için omuz silkti. Uzanıp elini tuttuğunda bileğindeki ince kesiklerle dolu morluğu gösterdi. ‘’Bunlar nasıl oldu?’’ Genç kız bileğindeki kesikleri ilk defa görür gibi baktı. ‘’Sen mi yaptın?’’ dedi firuze rengi gözleriyle Emir’in gözlerine bakarak. ‘’Bunları ben yapmış olsam burada senin için kendimi yormazdım.’’ Cevap vermeden elini tutan elden geri çekti. Bu defa Emir engel olana kadar örtüyü başına çekip kendisini saklamayı başarmıştı. Karnı guruldadığında yattığı yerde ayaklarını biraz daha karnına topladı. Emir’in duyduğu sesle dudakları gülümsemeyle kıvrıldı. Saatlerdir hastanedeydiler ve hiçbir şey yememişlerdi. Tek kelime etmeden odadan çıkıp kantine gitti. Aldıklarıyla geri döndü. Örtüyü bir kez daha çekerek açtı. ‘’Yemek ye, karnını doyur.’’ Ayaklı masayı getirip yiyecekleri üzerine bıraktı. Çorbanın dökülmesini engelleyen kapağını açtıktan sonra yatağa yaklaştırdı. Genç kız yattığı yerden doğrularak oturduğunda çorbayı görünce günlerdir yemek yemeyen biri gibi yemeye başladı. Bir yerden sonra kaşığı bırakıp karton kaseyi iki eliyle tutup sıcak sıcak bardaktan su içer gibi yudumlayıp içmeye başladı. Son damlasına kadar içtiğinde dudağına bulaşan çorbayı elinin tersiyle sildi. ‘’En son ne zaman yemek yedin de aç kurt gibi saldırdın böyle?’’ Emir yabancının kim olduğunu çözebilmek için her ipucunu arıyordu ama açıkta görünen bir bilgi yoktu. ‘’Yemek istiyorum.’’ diyen genç kız söylenenleri duymazdan gelmişti. Emir poşetin içinden hala sıcak olan tostu çıkardı. Kendisi için almıştı ama bir süre daha yemek yemeden durabilirdi. Paketinden çıkarıp yemesi için verdiğinde, ‘’Sana bir isim bulalım konuşurken zor oluyor.’’ dedi. Genç kız umursamadan büyük lokmalarla tostunu yiyordu. Bebek gibi masum görünen yüze baktı. Hareketleri çocuksuydu, korunmaya muhtacım diye bağırıyordu. Rüyasında kurtar beni diyen halinde ise sesi kendinden emin çıkan birine aitti. Aklına gelenle, ‘’Senin adın Rüya olsun anlaştık mı?’’ diyerek tostun ketçabına bulanmış yüze baktı. Nasıl başarmışsa burnuna, alnına kadar sürmüştü. ‘’Fark etmez.’’ dedi Rüya. Tostun son lokmasını ağzına teptiğinde Emir’in kapağını açıp verdiği suyu kafasına dikti. İçerken birazı dudağının kenarından akmıştı. Genç adam ıslak mendili alıp yüzüne ketçap bulaşan yerleri silerken Rüya hareket etmeden bekledi. Giden zihniyle hatırlayamasa da bilinçaltında saklı olan gerçeklerle herkesten korkuyordu ama Emir’in yaklaşımı ona olan korkusunu yavaş yavaş güvene çevirmeye başlamıştı. ‘’Doydun mu?’’ diye sordu gülerek. Rüya omuz silktiğinde poşetin içinde son kalan çikolatayı çıkardı. ‘’İster misin?’’ Firuze gözleri parıldayarak çikolataya uzandığında Emir geri çekti. ‘’Ben ne dersem diyeyim sözümü dinleyeceksin anlaştık mı? Bana zorluk çıkarmayacaksın.’’ Rüya başını tamam anlamında salladı. Bakışları çikolataya iştahla bakıyordu. Almak için uzandığında bu defa geri çekilmemişti ve kolaylıkla almıştı. Paketini açıp büyük bir ısırık kopardı. Uzun zamandır yarı aç yaşayan bedeni açlığını unutmuş olsa da bu şekilde geçirdiği her gün için yiyip doyma isteğiyle doluydu. Çikolatayı üç ısırıkta bitirmişti ve elleri ağzı batmıştı. ‘’Tuğrul gibisin.’’ diyen Emir gülerek aldığı yeni bir ıslak mendille ellerini ağzını silip temizledi. ‘’Tuğrul kim? Ailemden biri mi?’’ ‘’Hayır benim ailemden biri, kardeşim. Muhtemelen aynı yaştasınız ama ikinizde çocuk gibisiniz.’’ ‘’Kaç yaşındayım?’’ diye sordu bu defa Rüya. ‘’Tahminim yirmi dört ya da yirmi beş olduğun yönünde.’’ ‘’Tuğrul kaç yaşında?’’ ‘’Yirmi altı.’’ dedi Emir. Rüya itiraz etti. ‘’O zaman aynı yaşta olmuyoruz ki!’’ ‘’Tek derdimiz buydu çünkü.’’ Emir elindeki çöpleri çöp kutusuna atıp geri oturdu. ‘’Yat dinlen hadi boş şeyleri düşüneceğine hafızanı geri getirme yollarını düşün.’’ ‘’Düşüneyim ama onu nasıl düşüneceğim?’’ Emir sabrını kaybetmemek için derin bir nefes aldı. ‘’Rüya, kapat gözlerini ve sessizce yat.’’ Rüya sesin sert tonuyla örtüyü bir kez daha başına çekip kendini gizledi. ~~~~ “Ne demek kaçtı lan?” Öfkesiyle beraber üst üste iki tokadın sesi duyuldu. Kadın gelen tokatla yere düşerken adam geriye savrulup duvara çarpmıştı. “Kaç gün oldu kaçalı?” Adam başı öne eğik, “Üç gün oldu beyim.” dedi. “Buluruz diye haber vermedik çok aradık ama bulamayınca sizi aramak zorunda kaldık.” “Üç gün diyor!” diyen tokadı atan adamın yanındakiydi. “Üç güne ülkenin bir ucundan diğer ucuna gidersin hatta istesen yurtdışına bile çıkarsın. Kim bilir nereye kaçtı?” “Size ilacını bırakmıştım!” dedi tokadı atan adam. “İçirmediniz mi?” Diğeri aynı öfkeyle söze girdi. “Bağlayın demiştim, kaçmayı dener demiştim. Zeki kız zekasıyla siz baş edemezsiniz diye defalarca uyarmıştım.” Kadın yerden kalktığında başı öne eğik bekliyordu. “Bağlıydı beyim. Hem elleri hem ayakları bağlıydı, ilaçlarını da içiriyordum hatta gücü yerinde olmasın diye yarı aç bırakıyorduk ama o bağları nasıl çözdü ilacın etkisiyle nasıl kaçtı anlamadık. Dış kapı kilitliydi ilacı içirdik onun etkisiyle uyuyunca alışveriş için markete kadar gittik geldiğimizde ipleri açılmıştı, kapının kilidi de aynı şekilde zorlanmış açılmıştı.” Karı kocaya tokadı atan adam ikisine de öfkeyle parmağını salladı. “Hiç kimseye tek kelime etmeyeceksiniz yoksa sizi ölmek için yalvaracak hale getiririm.” “Yok beyim konuşmayız kimseyle.” İki adam evden çıktığında arabaya binip kapıyı kapatmaları sertti. “Başımıza bela olacak.” dedi genç adam. “Bulacağız başka yolu yok.” “Polise giderse?” diye sordu bu defa genç adam. “Gidemez.” dedi diğeri. “Akli dengesi yerinde değil diye raporu var, vasisi benim. Polise giderse arayacakları ilk kişi ben olacağım ve o da bir avukat olarak tek başına sesinin duyulmayacağını biliyor.” “İyi de ilaçların etkisi geçince mantıklı düşünmeye başlayacak dediğin gibi avukat ya bir hukuki yolunu bulur.” “Bulamaz, güç bizim elimizde onun değil mesleği tek başına yetmez. O raporu nasıl yoktan var edip aldıysak şikayet için başvurunca yine elimize düşeceğini bilir bu yüzden polise gitmez ama her nereye saklandıysa bulmamız gerek yoksa karşımıza çıkmadan planını yapar.” “O gün konuştuklarımızı duymasa şimdi hiçbir sıkıntımız olmayacaktı. Eskisi gibi mutlu halde yaşıyor olacaktık.” diye sitem etti genç adam. “Bütün arkadaşları nasıl diye soruyor, ziyaret etmek istiyor ziyaret yasağı var diye yalan söylemekten bıktım.” “O da aklınca her şeyi yıkıp kaçmak yerine nankörlük etmeyip olanı kabullenseydi. Bunca yıl senden ayırmadan bakıp, sevip, büyüttüm ama sonunda ne oldu ‘beni kandırdınız, yalan söylediniz’ deyip kaçmaya çalıştı.” “Kaçtı da!” diyen genç adam sıkıntıyla arkasına yaslandı. “Gerçekler bir ortaya çıkarsa var ya biz biteriz.” “Çıkmadan bulup sesini kısacağız.” Arabayı çalıştırdığında yola çıktı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD