ÇETE

1063 Words
Ormanı izlerken Tuğkan'ın elini tuttum. "Seviyor musun burayı?" "Normalde kafa dinlemeye gelirdim ama son dönemde yeşili ne kadar sevdiğimi fark edince buranın da yeri bende bir ayrı oldu," dediğinde gülümsedim. Paraşütle uçarken gözlerime uzunca bakıp en sevdiği renk olduğunu söylemişti. Sonrasında dudaklarıma bakıp "ve kırmızı," demişti. Bu aklıma gelince ona döndüm. "Yeşil ve başka hangi renkti?" Hemen anlamıştı ve gözleri dudaklarıma takılmıştı. "Kırmızı." Hızlıca ensemden tutup beni kendisine çekti ve öpmeye başladı. Ben ona karşılık verirken yerdeki örtüye uzandı ve beni de üzerine çekti. Dudaklarını susamış gibi öperken bir taraftan da ellerimi onun üzerinde gezdiriyordum. Aynı şekilde onun dokunuşlarını da hissediyordum. Cüretkar ve oldukça sertti. Saçımdan çekip diğer tarafa dönmemi sağlarken bu sefer o, solumdan öpmeye başlamıştı. Zaten kendinden geçen bedenim, onun bu hareketiyle titremeye başlamıştı. Dudaklarımız ayrıldığında ikimiz de nefes nefese kalmıştık. Tuğkan, dudaklarıma doğru fısıldadı. "Şimdi duruyorum ama o gün geldiğinde acısını çıkaracağım." "Ben de," dedim ona meydan okuyarak. Tuğkan tutkuyla bana bakarken üzerinden kalktım ve su aldım. "Buradaki görevin ne peki? Hiç bahsetmedin." "Üç tane çete burada uyuşturucu ticareti yapıyor," dediğinde kaşlarımı çattım. "Bara saldıranlar mı?" "Onlar ayakçı. Asıl derdimiz buradaki büyük uyuşturucu baronu. Büyük bağlantıları var ve onları komple temizlemek istiyoruz. Yani çok büyük bir operasyon yapacağız," dediğinde ürperdiğimi hissettim. "Mekanların çoğunda bu işle alakalı kişiler var neden yakalamıyorsun?" "Çünkü onları yakalarsak peşinde olduğum büyük kişiler kurtulur ve ayakçıları yakaladıktan sonra yeni ayakçılar bulurlar. Onlardan biri gibi davranarak aralarına sızdım ve operasyon için büyük planı kurmaya yardım ediyorum," dediğinde gözlerim irileşmişti. Göründüğünden çok daha büyük bir davaydı ve nasıl etrafımda böyle şeyler dönerken benim haberim olmazdı, hayret ediyordum. "Bu işin içinde olanlar kim peki?" "Hemen hemen herkes. Ceren, baron çetesine bağlı. Gökalp, Soyal çetesinin ayakçılarından biri. Daha bir sürü öğrenci var," dediğinde şaşırmıştım. Ceren ile bu yüzden mi yakınlardı? Anlatmaya devam etti. "Tay çetesi de var. Sürekli mevzuları ve bitmeyen kan davaları var. Bu işin sonunda burası gerçekten de tertemiz olacak. Senden sadece uzak durmanı istiyorum. Mümkünse kafeye bile gitme. Benim yanımda zaten güvendesin ama benimle değilken yurtta kal, okuldan kimseyle yakın olma, öğretmenlerle bile." "Peki bizim grup ne olacak?" dedim hüzünle. Kız grubumuzu çok seviyordum ve zaten yurttan çıkıp eve geçtikleri için onları çok özlüyordum. Daha önce biz de ayakçılara denk gelmiştik ve onlar uyuşturucu almışlardı. Yeniden bir yanlış yapmamaları için onları korumak zorundaydım. Tuğkan'a da söyleyemezdim, onları yakalayabilirdi işin sonunda. "Diyelim ki bana da denk geldiler ve ben de kullandım, ne yapardın?" "Büyük ihtimalle seni bir daha kurtaramazdım ve işin bitmiş olurdu. Çünkü sen bir kere bulaşsan bırakamazdın ve onlar da sana bir kere bulaştığında bir daha bırakmazlardı," dediğinde korkudan nefesimin kesildiğini hissettim. Arkadaşlarım çok büyük bir tehlikedelerdi! "Hiç mi kurtulamazdım?" "Ne olduğunu anlat Hazal," dedi sertçe. Anlatamazdım. Ne yapacağımı hiç bilmiyordum. "Yapamam." "Hazal, hayatının hatasını yapmış olabilirsin anlatmayarak. Anlat belki kurtarırız," dediğinde derin bir nefes aldım. "Bizim kızlar kullandı." "Ne zaman? Nerede? Kiminle?" dedi sertçe. Gözlerim dolmuştu. "Berra'nın sevgilisiyle senin mekanının yanındaki mekanda buluşmuştuk. Arkadaş grubu da gelmişti ve kızlar denedi." "Aslı peki?" dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım. "Sonra kızlar yurttan gittiler. Eve çıkmışlar ve hiç haber de alamadık." "İsimleri neydi? Okula gelmedikleri için çok hatırlamıyorum," dedi Tuğkan. "Berra, Çilem, Funda." "Çocuğu anlat," dedi Tuğkan dişlerini sıkarak. "Eren adı. Berra'nın sevgilisi." "Baron çetesinin ayakçısı," dedi Tuğkan bıkkınlıkla. Birden bana yaklaştı ve alnıma bir öpücük kondurdu. "O kadar doğru bir şey yaptın ki Hazal anlatarak." Toparlanıp el ele oradan ayrıldık ve eve döndük. Aslı ve Tuğberk film izliyorlardı. Film üzücü sonla bittiği için Aslı ağlıyordu. Tuğkan onlara döndü. "Hazırsanız artık dönüyoruz. Aslı arabaya geç, yolda ağlarsın." Gülerek koluna vurdum. "Çok kötüsün." Toparlanıp döndüğümüzde yol çok uzun olduğu için güneş batmıştı ve biz de yorulmuştuk. Yemek yemek için Tuğkan'ın mekanına gitmiştik. Tehlikeli olsa da en güvenli yer orasıydı çünkü. Bara girip üst kata çıktıktan sonra Aslı ve Tuğberk salona geçerken ben Tuğkan'ı takip edip onun odasına geçtim. Onun yanından tek bir saniye bile ayrılmak istemiyordum çünkü. Ona bağımlı gibiydim. Tuğkan üstünü çıkarıp yeni kıyafetlerini alırken yatağa oturup onu izledim. Yüzü ve vücudu öyle erkeksiydi ki ona bakmak beni büyülüyordu. Tuğkan bakışlarımı fark edince güldü. "Aynısını ben yapsam ortalığı ayağa kaldırırsın." Söylediğine karşılık ben de güldüm ama hissettiğim arzu, utanmamı engelliyordu. "Sence elimde mi? Görmek bile beni delirtiyor." Tuğkan bana yaklaşıp üstten bana bakarken dudağımı dişledim. Normalde olduğum Hazal gitmişti ve onun yerine çok arsız bir Hazal gelmişti. "Senin olmak istiyorum." Tuğkan çenemi kavrayıp ona alttan bakmamı sağlarken elini baş parmağı dudağıma baskı yapmıştı ve ağzımı açmama sebep olmuştu. Birden telefonu çaldığında bir küfür savurarak telefonunu açtı. "Ne oldu?" Telefonla konuşurken çenemi okşamaya devam ediyordu ama telefondaki sessizliğin ardından birden gerginleşti ve elini çekip beni ayağa kaldırdı. "Tamam gelsin yanıma." Telefonu kapattıktan sonra hızlıca bana döndü. "Buraya bir adam gelecek. Ayakçılardan biri. Seni görmesini istemiyorum. Yatağın altına gir ve ses çıkarma." Dediğini yapıp hızlıca yatağın altına girdim ve en geriye süründüm. Çok geçmeden içeriye birisi girmişti. Sessizce kulak kesildim. "Vay vay Tuğkan kardeşim kahpe evlatları buraya saldırmış he." Konuşması, diksiyonu o kadar iğrençti ki istemsizce yüzümü buruşturdum. Kıronun tekiydi resmen. "Sorma Kadir. Var mı sende bilgi?" "Valla ağabey, Tay'cı Timo'nun işi o. Görenler var. Yarın vuracağız piçleri." Omza vurma gibi bir ses işittim. "Aslan kardeşim benim. Burada sizden başka kimse piyasaya giremez." Tuğkan iyi rol yapıyordu. Hafiften ben bile inanır gibi olmuştum. "Eyvallah ağabey. Yeni mallar geldi. Okula sokarsın." Tuğkan pis pis güldü. "Oldu bil kardeşim." Adam gidince yataktan çıkıp ona döndüm. "Ne kadar iğrenç konuşuyor öyle." Tuğkan telefonunu çıkarıp adamı gösterdiğinde yüzümü buruşturdum. Kırodan daha beter bir profildi. "Yok artık ya." "Ne bekliyordun? Okumamış, kendini geliştirmemiş, kültürsüz insanlar işte. Çocukken hırsız olup sokak işleri yapmaya başlıyorlar. Hepsi böyle. Filmlerdeki gibi kaslı, elli tane yeteneği olan, zeki, dünyanın en yakışıklı erkeğini mi bekliyordun?" "Evet," diye mırıldandım dürüstçe. Mafya diyince genç, yakışıklı, iri cüsseli, güçlü bir erkek canlanıyordu herkesin kafasında ama gerçekte öyle olmadığını çok etkili bir şekilde öğrenmiştim. "Mafya filmlerini azalt güzelim." Yemeklerimizi yedikten sonra artık yurda dönme vaktimiz gelmişti. Anlaşma yapmıştık, sürekli haberleşecek ve birbirimize hep göz kulak olacaktık. Hep beraber merdivenlerden inerken ortamın aktığını görebilmiştik. Gelenler ve eğlenenler vardı. Demek ki saldırı kimsenin umurunda olmamıştı. Mekandan çıkacağımız sırada gözüm masada tek duran Berra'ya iliştiğinde anında adımlarımı durdurdum. Ben ona bakarken yanına bir adam gitmişti ve cebinden bir tomar para çıkarıp ona göstermişti. Adam, kulağına bir şeyler fısıldayıp gittikten sonra Berra da ayaklanmıştı ve onun peşine takılmıştı. Öfkeyle tısladım. "Arkadaşım orada." "Kim?" dedi Tuğkan sertçe. Onları işaret ettiğimde Tuğberk'in sorusu nefesimin kesilmesine neden oldu. "Baronların eskortunu tanıyor musun?"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD