Giriş Bölümü.
"Parmaklarımın altında olan şey notalar değil, hayatımmış. Ben farkında olmadan hayatımı çalmışım, kendimden."
“Ne demek gelemiyorum?”
“Türkü… Kızım anla işte, şey izin vermedi…”
“Kapat Rojin kapat. Şey izin vermiyormuş…”
Sözde bugün tam da önünde durduğum kafede liseden beraber mezun olduğum Rojin’le buluşacaktım. Ama hanımefendinin nişanlısı kız başına dışarı çıkmasına müsaade etmiyormuş!
Nasıl bir zihniyet bu, anlamıyorum.
Anlayamıyorum.
Sadece bu zihniyeti değil, genç yaşta iki güzel söz uğruna evlenmek isteyen hemcinslerimi de anlayamıyordum. Bir genç kız neden liseden mezun olur olmaz evlenirdi ki? Neden bir erkeğin eline ömrünün sonuna kadar bakardı, anlamış değilim.
Benim hayallerim vardı ve her birini teker teker gerçekleştirmeye başlamıştım. Önce çok severek mezun olduğum okuluma burslu bir şekilde girmiştim. Sonra derece ile mezun olup, İstanbul’daki sınavlara gitmiştim.
Benim en büyük hayalim piyanist olmak çünkü.
Gün gelecek herkes beni dinlemek isteyecekti. Buna adım kadar eminim. Çünkü kendime olan güvenim tam. Ailem arkamda, hırs desen sonuna kadar var. Çok değil birkaç güne açıklanacak sonuçlar ve yine eminim ki dereceli bir şekilde gireceğim Konservatuara.
Babam bakır ustası, annem ev hanımıydı. Tuna ve Tuana adlarında iki kız kardeşim vardı. Babam isimlerimiz annemin adıyla uyumlu olsun diye hep aynı harfle başlayan isimler koymuş bize.
Tijen, Türkü, Tuna ve Tuana. Kendi adını da ‘Ben bu dört meleğin Aziz’iyim…’ diyerek tamamlar.
Canım babam.
Rojin okuldan görüştüğüm tek arkadaşımdı ve şimdi gelemiyor oluşu beni üzse de gelememe sebebine sinirlenmiştim. Önümdeki kahveyi içerken o kadar sıkılmıştım ki, arka masamda konuşan adamların sohbetini dinlemeye başlamıştım.
“Nasıl ya, bildiğimiz zorla evlendiriliyorsun öyle mi?” dedi Adam 1 şaşkınlıkla.
“Sorma be oğlum. Ne yaptıysam laf geçiremedim Büyük Hanım’a.” Diye cevap verdi Adam 2.
“Sen o kadar insana emredecek kadar yetkili ol. Ama ebeciğine laf geçireme… Duyan olsa alay eder seninle…” dedi Adam 1.
“Tehdit etti…” dedi sessizce Adam 2.
“Nasıl?” diye sordu Adam 1.
“Kızın kardeşlerini öldürürmüş. Yapar… Canı sıkılınca bile ölüm emri verdirten bir kadın benim babaannem. Durduk yere masum insanları öldürtmekten gocunmaz.”
Ağzım iki karış açılırken ses çıkarmamaya, onları dinlediğimi belli etmemeye çalışıyordum. Ama bu duyduğum beni şaşırtmamıştı.
Burası Mardin’di. Böyle şeyler kulağa çok normal gelirdi.
“Kız kaç yaşındaymış?” dedi Adam 1.
“Liseden yeni mezun olmuş…” dedi Adam 2. Yok artık, dedim içimden. Bizim Rojin mi yoksa?
“E yuh ama. 30 yaşındaki adama daha hayatı görmemiş kız mı alacak senin bu babaannen?” dedi Adam 1.
“Hayatı görmemiş olmasından dolayı bile o kızı istiyor olabilir…”
“Adı ne?”
“Bilmiyorum. Kimin neyi onu da bilmiyorum. Sadece yaşını söylediler. Bugün annemle konuşacağım, öğrenip kızı bulmam lazım.”
“Ne yapacaksın bulup?”
“Ben düzgün yaşamaya çalışan bir insanım. Eğer benim gibi bir insan değilse kestirip atmam kolay olabilir.”
“Sen gibi değilse derken? Koçum herkes senin gibi olmak zorunda değil…”
“Ben onu kastetmedim. Biz ne yaşarsak yaşayalım hep şerefimiz üzerine yaşadık. Anlık bir gaflete düşmemek için nefsimizle mücadele ettik durduk. Eğer bildiğimiz yollu bir kızsa, bu iş başlamadan biter.”
“Ya çok düzgün biriyse?”
“O zaman her şey ona göre şekil alır. Liseden yeni mezun olmuş bir kızın tek hayali okumaktır. Ben de onun okumasına yardımcı olur, hayatımdan çıkarmak için hep bir anı beklerim. İstediği yerde istediği şekilde yaşar.”
“Ama senden uzakta…”
“Aynen öyle…”
“Lan varya,” dedi Adam 1 gülerek. “Git şu olanları birine anlat, hangi kitabın konusu bu der. Yazılsa kaç ciltlik kitap olur…”
İyi ki hislerimi notalara döküyordum. Yoksa bunun kitabını gerçekten yazardım. Yazılmayacak gibi değil ki. Evlenmek istemiyorsun ama ailen istiyor. Sonra seni tanımadığın biri için tehdit ediyorlar ve sen masum insanların canına sebep olmamak için evlenmeyi kabul ediyorsun.
Benim başıma gelse- Aman!
Allah korusun…