“Yaşadığım her şey gerçekti. Çünkü acı çekiyordum. Acı sorgulanmıyordu maalesef. Yaşanıyordu.” “Yarın mı?” Annemin sinirlendiğini hatta sinirden bağıracağını fark ettim. Damarları atıyordu öfkeden. Ne demek yarın? “Evet,” derken gülümsedi Büyük Hanım. “Onlar nikah işlemlerini hallederken sende bize gel kızları alıp. Akşam yemeğini bizde yiyelim. Maaile.” Niyeti neydi, neden bu kadar aceleciydi, iyi bir insan mıydı ya da kaç tane maskesi vardı bu kadının? Hangi haline inanacaktım? Hangi yüzüyle yaşayacaktım? “Tamam,” dedi sakince. “Geliriz. İadeyi ziyaret…” diye devam etti. “O nasıl söz Tijen? Ziyaret etmek, misafir olmak falan yok! Bizim ev, sizin ev demek…” Suna Hanım’ın sesi o kadar naifti ki, bir anlığına gülümsedim ve Allah’ın işine bak tam o anda Fırat Bey’le göz göze geldik. Ama

