Naz
Kapı sesiyle birlikte Poyraz bir an donakaldı. Benim kalbimse yerinden çıkacak gibiydi.
“Kim?” dedim fısıltıyla.Kimin geldiğini duymama rağmen.
“Abin,” dedi Poyraz, gözleri bir anda ciddileşmişti. “Selim.”
Bir anda içimde bir panik yayıldı; boğazım kurudu, ellerim terledi.
“Ne yapacağız? Bizi böyle görmemeli” dedim, neredeyse nefesim kesilerek.
Poyraz elini uzatıp saçlarımı okşadı, sesi alçak ama güven doluydu.
“Güzelim sakin ol. Sen burada kal. Sakın ses çıkarma,” dedi.Ben her şeyi halledeceğim.
Sonra alnıma kısa bir öpücük kondurup, tişörtünü aceleyle giydi. Aynanın önünde elinin tersiyle saçlarını düzeltti, derin bir nefes aldı ve aşağı indi.
Ben ise, yatağın içinde kalakaldım.
Panik, utanç, korku. Hepsi iç içeydi. Ailemden, özellikle Selim abimden, böyle bir şeyi saklamak beni yiyip bitiriyordu. Ama doğru zaman bu değildi.
Poyraz’la aramızda hâlâ konuşulması gereken, düzeltilmesi gereken çok şey vardı. Çünkü bu ilişki, sadece bizi değil, bütün aileyi etkileyecekti.
Nefesimi tutup sessizce yatağın içinde beklemeye başladım.
Poyraz
Kapıya vuranın Selim olduğunu duyduğumda içimden “Tam zamanıydı, harika,” diye geçirdim alaycı bir şekilde.
Bugün karşılaşmak istediğim en son kişi oydu. Ama sakin olmalıydım.
Evet selim en kısa zamanda nazla ilişkimizi öğrenecekti.Ama yine de bugün, o gün değildi.
Kapıyı açtığımda Selim’in gür sesi evi doldurdu.
“Ulan, yarım saattir arıyorum! Kapıyı açsan da öyle girsek!”
“Kardeşim, pardon… Duymadım. Duş alıyordum,” dedim, sanki hiçbir şey olmamış gibi.
Selim içeri adım attı, gözleri salonun her köşesinde gezindi.
“Yalnız mıydın?”
Elimi enseme götürüp gevşek bir gülümseme takındım.
“Evet, yalnızım. Hoş geldin, hiç beklemiyordum seni.”
Birbirimize sarıldık.
“Hoş bulduk kardeşim,” dedi, sırtıma sertçe vurdu. “Canı,gördüm bugün göreve gideceğinizi söyledi. Gitmeden seni göreyim biraz zaman geçirelim dedim. Başka planın yoktu değil mi?”
“Yok selim, çok iyi yapmışsın geç otur.”
Selim kanepenin kenarına oturdu, rahatça arkasına yaslandı.
“Ne içersin?” dedim.
“Viski varsa bir kadeh doldur. Karşılıklı içelim, sabahın köründen beri dışarıdayım.”
“Dur o zaman, viskinin yanına yancılarını da getiriyorum,” diyerek mutfağa geçtim.
Selim evi süzdü.
“Ev harika olmuş, tam kafa dinlemelik. Bekâr evi ama evli adam düzeni var sende,” dedi gülerek.
Oğlum nasılda evli adam moduna girmişsin.
Oğlum hem evli hem de yakında ikiz babası olacağım çok güzel bir duygu biran önce tatmalısın diyeceğim ama seni tanıyorum.
“Değişmiş olamaz mıyım?” dedim, tepsiye çerezleri koyarken.
Elimde viskilerle döndüm, oturduk.
“Valla ne yalan söyleyeyim,” dedi Selim, “Selin’le arandaki mevzuyu ciddi sanıyordum. Ama ondan da ayrılınca umutlarım bitti. Ki bana anlattığın kız Selin değildi, değil mi?”
“Hayır, Selin değildi,” dedim samimi bir sesle.
Selim kaşlarını çattı. “Poyraz, o kıza ‘imkânsız’ demiştin. Evli falan mı bu kız?”
İçimden gülmek geldi. “Ne senaryo yazdın be beş dakikada! Evet, o zaman zordu. Ama artık değil.”
Selim viskisini yudumladı, gözlerini kısmıştı.
“Sen ciddisin.”
“Evet,” dedim, kararlı bir sesle. “Hem de çok ciddiyim.”
“Ben gözümle görmeden inanmam,” diye mırıldandı.
O an içimden geçirdim: İnşallah en kısa zamanda o an gelir, Selim.
Neyse beni boşver sen nasılsın gerçekten de görüşemiyoruz bu aralar,
Evet kardeşim özledim seninle zaman geçirmeyi ama evlendikten sonra her şey değişiyormuş ve neşenin beklenmedik hamileliği; olmuyor poyraz bütün zamanım onlarla dolu ve ikiz bebek aslında ikimizi de korkutuyor, bu yüzden onun kendini yalnız hissedip bu yükü tek taşımasını istemiyorum.
En doğrusunu yapıyorsun zaten sen hep evcilmendin ve ben inanıyorum harika bir baba olacak sın.
İnşallah kardeşim bir sağ salim doğsunlar da sonrası kolay annem ve nazda var onlar her konuda neşeye destekler zaten.
Konu bir süre sonra dağıldı, ama Selim’in yüzündeki huzursuzluk kaybolmamıştı.
İkinci kadehleri doldururken merakla sordum:
“Senin canını sıkan bir şey var gibi, selim anlat dinliyorum.”
Selim başını eğdi.
“Var Naz,” dedi sessizce.
Kalbim yerinden fırlayacak gibiydi.
“Naz’a ne olmuş?” dedim, sesim kontrolsüzce yükseldi.
Selim kaşlarını kaldırdı. “Sakin ol, naz söz konusu oldu mu hemen alarm veriyorsun.”
Sonra elindeki bardağı çevirdi, derin bir nefes aldı.
“Bilmiyorum… Kız bir süredir farklı. Eve geç geliyor, dalgın, sürekli gülümsüyor ama niye gülümsediğini söylemiyor. Galiba hayatında biri var.”
İçimden sadece ben dedim.
Ama dışımdan sadece başımı salladım.
“Bu normal değil mi selim? Genç kız, elbet birini sevecek,” dedim, yutkunarak.
“Sorun sevmesi değil,” dedi Selim. “Sorun bunu bizden saklaması. Naz bu konularda çok toy. Daha önce kimseyle olmadı, erkeklere hep mesafeliydi. Şimdi biri varsa, onun tarafından incinmesinden korkuyorum. Belki sana bahsetmiştir diye düşündüm. Biliyorsun, bu cadı seni benden bile çok sever.”
Abartmıyor musun selim dedim gülümseyerek
Oğlum hatırlasana bebekken bile sadece senin kucağına gelince susardı çocukluğunda peşinden koştuğu tek kişi sendin her mutluluğunu her derdini ilk sana anlatırdı. Sanki sen onun koruyucusu gibiydin tabi bu durumları ilk başlarda kıskanmadım desem yalan olur
Nazın sana ayrı bir düşkünlüğü var o yüzden böyle bir konuyu da ilk seninle konuşur diye düşündüm
Boğazım düğümlendi.
“Bilmiyorum kardeşim bana bir şey anlatmadı,” dedim sessizce. “Ama Naz aklı başında bir kızdır. Kalbini birine verdiyse emin ol, yanlış birine değildir.” Ayrıca kimse ona zarar veremez. Naz düşündüğümüzden çok daha güçlü ve olgun bir kız.
Selim aslında çok zeki bir adamdı parçaları birleştirse nazın hayatındaki adamın ben olduğumu çok rahat fark ederdi ama bizi abi kardeş gibi gördüğü için bu durum aklından bile geçmiyordu.
Selime karşı büyük bir mahcubiyet hissetsem de söz konusu naz olunca bütün yanlışlar doğru görünüyordu gözüme, çok az kalmıştı herkesin her şeyi bilmesine.
Selim bana uzun uzun baktı, yüzümü okumaya çalıştı.
“Bir şeyler bilmediğinden emin misin?”
“Eminim,” dedim.
Ama içimdeki yalan boğazıma taş gibi oturmuştu.
Kardeşim bekle varsa hayatında biri sana anlatmak için doğru zamanı bekliyordur naz sizden bir şeyler saklayacak bir kız değil. Doğru zamanı bekliyordur.
Bir süre sonra konu görevden açıldı, ardından Can’dan bahsettik.
Canla aranızda bir sıkıntı mı var dedi selim.
Derin bir nefes çektim Can bana biraz kırgın ama halledemeyeceğimiz bir şey değil dedim.
Poyraz can dan bahsediyorum bu çocuk abisinin ölümünden sonra seni abisi yerine koydu önemli bir durum olmadığına emin misin.
Anlatırım bir ara deyip konuyu kapattım.
Selim bir süre sonra saate baktı.
“On bir olmuş. Ben kaçar,” dedi ayağa kalkarak. “Kendine dikkat et, komutan. Tek parça dön vatana, sana emanetiz.”
Sarılırken kulağıma eğildi:
“Var sende bir şeyler ama senden duymayı bekliyorum Poyraz efendi.”
Gülümsedim sadece. O gider gitmez, merdivenleri ikişer üçer atlayarak yukarı çıktım.
Naz, yatağın kenarında oturuyordu. Üstünü giymişti, elinde telefonu vardı. Beni görünce hemen ayağa kalktı, gözleri nemliydi.
Koşup bana sarıldı.
“Poyraz, seni çok seviyorum… Hem de çok,” dedi titreyen sesiyle.
“Ama onlardan bir şeyler saklamak beni çok üzüyor.”
Yüzünü ellerimin arasına aldım.
“Güzelim, biraz sabır,” dedim. “Çok az kaldı. Görevden döndükten sonra önce Selim’le, sonra babanla konuşacağım. Her şey güzel olacak. Bana güveniyorsun, değil mi?”
Başını salladı.
“Sana kendimden çok güveniyorum,” dedi.
O an, dayanamadım. Dudaklarına kapandım. O öpücük, vedanın ağırlığını taşıyordu.
Bir süre sonra nefes nefese ayrıldı benden.
“Poyraz, çok geç oldu. Eve dönmem gerek,” dedi.
“Biliyorum,” dedim, gülümseyerek. “Ama bir süre bu dudaklardan uzak kalacağım. Kendime stok yapmam lazım.”
Naz gülümseyip başını göğsüme yasladı.
“Deli fırtınam…” diye fısıldadı.
El ele evden çıktık. Arabaya bindik, parmaklarımız birbirine kenetlendi. Tunc’u arayıp “Eve geçebilirsin,” dedim, her zamanki gibi söylenmeye başlamıştı. Naz kahkaha attı.
O gülüşe baktım, kalbim bir kez daha teslim oldu.
“Gülüşüne bile aşığım,” dedim.
Evin önüne geldiğimizde arabayı kenara çektim.
Naz’a döndüm, gözleri doluydu.
“Ben yokken kendine çok iyi bak güzelim,” dedim. “Seni seviyorum.”
O an, gözlerinden birer inci gibi yaşlar süzüldü.
“Yapma güzelim beni böyle gönderme,” dedim, ellerini tutarak.
Kafasını kaldırdı, gözleri parlıyordu.
“Poyraz seni çok seviyorum. Kendine dikkat et. Burada bekleyenin olduğunu unutma. O yüzden lütfen daha dikkatli ol. Deli fırtınam…”
Dudaklarıma son bir öpücük bıraktı.
O öpücükte hem sevda vardı, hem veda.
Arabadan indi, adımlarını takip ettim gözlerimle.
Kapıdan içeri girene kadar bekledim.
Direksiyona döndüğümde içim yanıyordu.
“Çok kısa olacak güzelim,” dedim, dişlerimi sıkarak. “Bu sadece kısa bir veda…”
Motorun sesi geceye karışırken, içimdeki sessizlik çığlık gibiydi