Aç Kurt ♧

1198 Words
Çay demini aldı, çayın demini almasını bırak alacağı başka bir halt kalmadı, saat 11... hala uyanmadı bu... ölmesin sakın. Haberlerde görmüştüm, bir adam yıllarca duş almamış hasta olmamış adamı duş almış bir gün sonra ölmüş Ciddi ciddi bu ihtimali düşünüp kapısına dayandım... başladım kapıyı yumruklamaya " Koğuş kalk" Koğuş kalk mi? Adı ne lan bu kızın? yuh, o kadar konuştum, adını bile sormadım. Kokarca gel ufaklık, bacaksız, velet gitten sonra sormaya da lüzum görmemiştim Kapı açıldığında dağılmış saçlarını kaşıyarak dikildi karşıma, ulan bitli falan olmasın bu? " Ne oluyor ya" " Elinin körü oluyor, kalk bir işe yara, sofrayı kur" gözlerini zar zor açıyordu... " git elini yüzünü yıka, sonra da mutfağa gel" Arkamı dönmüş giderken titrek bir sesle sordu " şey , bu kokan suck mu?" Arkama bakmadan cevap verdim " evet, 30 saniyede masaya olmazsan değil yemek rüyanda göremezsin acele etsen iyi olur özel yapım..." Daha cümlemi tamamlayamamışken koluma çapıp koşarak mutfağa giden vahşi bir şey geçti holden "o yüz yıkanacak" dediğimde masaya gelmemle yüzündeki su damlalarını gördüm... Sandalyeye kurulmuş koca bir ekmeği eline almış kopartıp kopartıp sucuğa batırıyordu... Bana görev dönüşü mutfağa koştuğum günleri hatırlattı. Tek fark biz etrafta insan yokken bu halde olurduk, bu kız hiç terbiye almamış mi? " Çay da koy çay" diye işaret ettim bardağı. Ağzına sucuklu ekmek sokmaktan eli çaydanlığa uzanmıyordu ve çalan kapı... " Bir siz eksiktiniz yavşaklar" diye söylenerek gittiğimde 4 tane izbandutun ellerinde sıcak simit poğaça ve ekmekle kapıda içeri buyurun dahi demeden doluşuna şahit oldum Tabi onlar da beni hayalet sanıp içimden geçeceklerini düşünüp sağıma soluma çarpa çarpa içeri girdiler " komtanım şu memleketten gelen sucuktan yaptınız mı?" Diğer yavşak "kardeşim tahin pekmez vardır inşallah akşam hatuna gidicem yüzümü kara çıkartma" Her birisinden bir ses ile içeri girdiklerinde aniden sessizlik oldu. Bense büyük bir sakinlikle giriş kapısını kapatıp yanlarına geldim. Hepsinin gözü masadaki kokarcadaydı " Abi misafirin olduğunu bilmiyorduk" dedi Tuna kızın kıtlıktan çıkmış gibi yiyişine bakarak Önündeki tavandan sucukların bitişini izleyen Can ise " sucukların hepsini yediğini de bilmiyorduk, nolur başka var deyin komtanım" " Ne iş lan?" diye sordu diğer tipini siktiğimin Demir'i "Çekin birer sandalye otururun, biraz daha oyalanırsanız bu kokarcadan bir lokma kalmaz size" dediğimde Tuna'nın koşarak sandalyeye kuruluşu ile softa savaşları başlamıştı. " Madem misafirin var sucuğu fazla doğrasana puşt" efelendi Demir efendi yine ters ters bakarak. Hay senin ben asık suratını... " tava orda ,ocak orda ,sucuk orda kalkın pişirin" Anneleriyim sanki , bir de ağzınıza lokma yapıp sokayım isterseniz! " kıza bak, bir sülalenin bir yıllık öğününü yedi" diye söyleniyordu Can yanındakine " Abi tanıştırmadın" Söylenmeye başlamıştılar " tanrı misafiri" dedim sert bir bakış atarak. " bu tanrı misafirimiz bir adı var herhalde" Demir dikmiş gözümü süzüyordu yine beni. Ne, vardır herhalde ne bileyim ben? Ağzı yemek dolu kıza döndüm" Sana soruyorlar " dediğimde Demir'den " Siktir lan! " diye bir ses yükseldi Kızın adını bile bilmediğini anladı tabi Kokarca ise ağzı yemek dolu vaziyette bir şey homurdandı " Ne dedi o?" diye soran Tuna'ya Gürsel " bir daha de bakayım" dediğinde kızdan yine boğuk homurtular çıktı... Ağzına o kadar tıkmış ki yemeği ne dediği anlaşılmıyor " Ne dedi kanki bu?" şaşkın şaşkın bakan Tuna'nın koluna vurup "hamahumudu dedi" deyip açıklık getirdiğini düşündü Gürsel piçi. Aslında gerçekten de ona benzer çıkmıştı sesi kızın. " Adı mı oymuş" diye ciddi ciddi sormasın mı bu saf Tuna? Bu çocuğun boyu o kadar uzun ki kesin hava oralarda serin olduğundan beyninin bir kısmı donuk geziyor! " valla anamıza sövmediyse evet" İster istemez güldüm hallerine, daha da gülerdim de Demir'in delici ,kınayan anne bakışı üstümde olmasa. Sahip çıkacak ya bana bay doğru , Vera annemi mumla arattı! Gözüm kıza takıldığında ağzındakileri Çay ile yumşatıp yuttu ve konuştu nihayet, ben de merak etmiştim ne lan bunun adı? " Masal" " Yok ebesinin ...?" Herkesin gözü bana döndü, kokarcanın da tabi! Tamam bir yere kadar tamam da Masal da olmaz yani? Tuna'nın yersiz çıkışı ile neyse ki dikkatler üzerimden dağıldı " Masal bacım, o elindeki tavayı yere bıraksan da biz de iki lokma yesek mi?" Elinde böldüğü ekmek ile hazırda bekliyordu ,gözleri kızın önündeki tavada , sinirle soluyarak. Can ise bir simit uzatmış sanki martıya simit atıyor " bak şimdi ben sana simit vereceğim, sen de bize o sucuklardan vereceksin" dediğinde kız simit ile sucuk tavası arasında kısa bir git gel yapıp tavayı daha da kendine çekip yemeye başlayınca Tuna'dan ağlama sesine benzer bir sesle "abi yedi ya hepsini yedi yaaaa" diye isyan yükselmişti Kahvaltı savaşta erzak kapma olarak devam etmiş, masanın üstünde ne var ne yok sıyırmaları ile en nihayet son bulmuştu. Hepiz kalkmış salonda otururken kız masayı topluyordu. Tabi toplasmasa daha iyi, bir şangırtı daha yükseldi." Önemli birşey değil hemen hallediyorum" dedi yine. " Abi yenge gidene kadar sende bardak kalmayacak" diyen boşboğaz Tuna'ya sert bir bakış attım " Ne yengesi lan?" "Yenge değil , akraba değil, ne o zaman yavşak?" diye çıkıştı yine Demir piçi " alla alla tanrı misafiri dedik ya" " Ulan beni delirtme" yakama yapıştı manyak herif " tanrı gökten al şunu, bu gece sende kalsın deyip bunu mu indirdi" " Sakın evet deme birader zira adın hazretti İbrahim değilse biz o hikayeyi dinlemeyiz, şimdi dökül bakalım" Kaçış yok, anlatacağız mecbur... anlattım da. Bir müddet sinirli, sistemin eksiklerine sövmeli, gidelim bir de biz okşayalım o tekel bayiciyi ile konuşmalı lak laktan sonra Demir'in gözü masadaki davetyeye takıldı " Bu yüzden mi içecektin sen?" Her boku da anla ... " bize de yollamış" deyip ciğerime bir tuz da onlar bastı. " gidecek misin?" Acı dolu gülümseyerek aldım elime davetiyeyi. Tarihine baktım.Kalbim sıkışarak baktım yazan adına... " tabi, gitmez olur muyum, ben tanıştırdım sonuçta" Sude, kalp sızım... subaylığımın ilk yıllarında ellerinde ameliyat olduktan sonra vücudumdaki kurşun yarasını iyileştirip beni hayata döndüren, açtığı gönül yarası ile hayattan yaşarken kopartan kadın. Ve en büyük vicdan yüküm, kardeşim Kemal. O gün o olay yaşanmasa, ona yetiştirdim. Belki o zaman her şey bambaşka olurdu. En yakın arkadaşım operasyon esnasında yardım çağırırısı yapar yapmaz düşünmeden çıkmıştım. O gün o hacker tüm sistemleri kilitlemese en yakın arkadaşıma yetişecektim. 3 tim tuzağa düştük, ve ben Sude ile ilk o gün karşılaştım. Ellerinde hayat buldum, yokluğu ile kaybettim o hayatı. Bana bir yaşam verip kalbimi söke söke aldı sevgisizliği ile Sonra da gözüm davetiyedeki diğer isime takıldı, Cem.. kardeşim. Arkadaş, dost az kalır. Ben diyeyim iki siz deyin beş defa beni ölümden çekip alan adam! Omzunda Demir'in elini hissettim, sımsıkı kavramış destek vermeye çalışıyordu. Gözümde bir damla yaş aktı süslü davetyenin üstüne ve yine o gürültü ve o ses ! " Hallediyorum, önemli bir şey yok" " ben şuna bir bakayım, mutfakta kırılmadık bir şey bırakmayacak" Bahane on numaraydı, en azından iki adımda çaktırmadan göz yaşımı silerdim. Bulaşık makinasının önüne geldiğimde hayatımın en beceriksiz kızı ile karşı karşıya olduğu anlamıştım. Çatal bıçakları üst kata bardak kısmına dizmiş ne var ne yok üst üste koymuş kapıyı kapatmaya çalışıyor. E tabi makina da kapanmıyor " napıyorsun lan sen?" Bana baktı " bulaşıkları makinaya dizdim" Daha cümlesi bitmeden makinanın içinden bir bardak daha düştü ve kırıldı, ardından birkaç kaşık, çatal... Göz göze geldik " Dur tahmin edeyim, hallediyorum, önemli bir şey yok" Kocaman sırıtıp " aynen" dedi kalçası ile bir defa daha yüklenip makinanın kapağını kapatarak. Bu kızla işimiz var!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD