Demir
Poyraz'ın hakkımdaki raporu ile görevden uzaklaştırılmış, soruşturma bitene dek el çektirilmiştim.
Fırsat bu fırsat ilk uçakla Ankara'ya gelip bizim ihtiyarlarla bu günnün " af çıkartması'na" yetişmiştim.
Yetiştim yetişmesine de Eylül sabahında İstanbul'a gitmiş tekrar.
En son karakola düşmüşler. Mete başkan kimlik bilgileri verdirtmeyince, e kartları da yanlarında değil... Gurur yapıp teşkilatı da aratmayınca hali ile bir müddet emniyette kalmışlar.
Neyse, en azından Doğan amcam hala hayatta ve bizimkiler 2. barış çıkartmasına karışabildi.
Bir köşede oturmuş bizim yaşlı kurtların yalvarışlarını izliyordum. Odada hatırı sayılır bir gerginlik hakimdi. Öyle ki babam annemin karşısında ezim ezim eziliyor, ayak parmak uçları kıvrılarak mahçup bakışlar atıyordu. Söze giren Mete başkan olmuştu.
" Hayatım ben oğluma kıyar mıyım?" Dediğinde Vera teyze gözlerinden ateş saçtı
" O kıydığınız ne, o da anne kuzusu değil mi?"
Haklı kadın, üstelik masummuş ama biz de haklıyız nereden bilecektik sorgulamadan masum mu değil mi?
" Güzelim kameradan gördük bunların kurşunları boşalttığını, timin elindeki silah yüksek toz uyuşturucu kapsülü ateşleyen özel bir silahtı. "
" Dinlemiyordu ki eşekler, mecbur kaldık. kızın tedavisi bitince biz sorgulayacaktık ilaçla, canını yakmayacaktık ama anlatamadık" diye konuya dahil oldu Cenk albay
" Sen hiç konuşma Cenk hiç konuşma benim oğluma silah doğrultmak ne demek, kapsülmüş müş, uyutacaklarmış mış"
Yok bu kadınlar bizi kolay kolay affetmez. Yandık biz. Tam karşımızda Gökhan amcam oturmuş, önünde çayı kurabiyesi, keki " nısh nısh nısh, siz nasıl iğrenç insanlarsınız lan?" diye söylenirken karısı elma soyuyordu
Resmen biz kötü adam olduk, bunlar kahraman
" Bakın biz bizi yetiştiren başkanlardan böyle gördük, böyle öğrendik. Turgut başkan olsun Artemis başkan.. "
" Nısh nısh nısh... ulan saydığının ikisi de benim babam ben bu kadar çekemdim siz hayırdır oğlum?"
Al işte son derece iyi girmişti oysa Mete başkan. Bu defa olacak gibiydi ama Gökhan amcam elimizden görev ve eğitim kartını da kendini öne sürerek almıştı.
" doğru " dedi annem babama iğrenerek bakarak.
" ya çıldırtmayın beni, kız haindi, yani öyle olduğunu düşündük. Falına mı bakıp anlayacaktık, nasıl anlayacaktık sorguya almadan. Yoksa manyak mıyım ben kendi gelinime işkence edeyim"
Ayağa kalkmış bas bas bağırdığında kadınların bakışları daha da kesinleşti.
Ve kendimizi çıkış kapısında bulduk. Ardımız sıra kapanan kapı sesi ile babam Mete başkana " bok mu vardı götünü yırtıp bağıracak, demedik mi gerekirse yalvaracağız diye " söylenerek çıkıyordu
" Kırk saattir yalvardık çok işe yaradı ya! ciddiyetimi ortaya koyayım dedim" diye kendini savundu başkan
Bense arabanın sürücü koltuğuna geçerken " koydun başkan koydun " deyip yüzümize kapanan kapıyla bir kere daha elimiz boş döndük.
Masal
Uyandığımda yanımda kıvrılmıştı yine. Yemek arası demek ki diye düşündüm. Ne zaman yemek arası olsa koşa koşa yanıma geliyordu.
Elim karnımda onu hissetmediğimi fark ettim. Yoktu. Varlığını hissetmemiştim oysa ama yokluğu o kadar hissediliyor ki...
Kendimi yatakta ona doğru çekilirken buldum.
" Uyandın mı sincabım?"
Üzülüyor mu bana, acıyor mu? Hala onu mu seviyorsun?
" Sude ile Cem gelecek. Sude senden özür dilemek istiyor"
Cem'den önce onun adını söyledi. Farkında değil muhtemelen ama bu yaptığı bile o kadar ele veriyor ki.
Bastırmaya mı çalışıyorsun duygunu Poyraz?
" Ne için özür dileyecek?"
Kollarından kurtulmaya çalıştım, daha da sıkı sarılıp kafamdan bastırarak göğsüne gömdü beni
" Yaptığı haksızlık için.." Sesi kısıldı giderek.
Özür dilemek, neyi değiştirir. Açılan yara mı kapanır? yaşanmamış mı olur. Hata yapanın ağzındaki formaliteden bir söz ! özellikle de özrü dileyen Sude olacaksa!
" Onun samimiyetine inanmıyorum" deyip en sonunda kollarından kurtulup kalktım yataktan.
Gözü sürekli üstümde geziniyordu. " Her şey düzelecek güzelim" elleri saçlarımda dolanırken en yumuşak ses tonu ile söylemişti bunları... " okuluna döneceksin, tekrar mutlu olacaksın... unutacaksın söz veriyorum"
Tutamayacağı sözleri de vermeye başlamıştı
" okula gitmeyeceğim, diploma için istiyordum ama artık istemiyorum"
Gözlerindeki hüzün, suçluluk büyüdü. " Yapma güzelim , sonra kararını ver,şimdi hassassın. Bak o kadar emek vermişsin, kazanmışsın"
" kazanmadım" dedim gözlerimi gözlerine dikerek
" kendimi kaydettim sistemlerine girip"
Şaşkınlıkla bakıyordu. " kimsenin yerini çalmadım, yerime girecek öğrenciyi de yurtşında tam burslu yolladım. Boş kontenjan vardı onu yollarken de kimsenin hakkına girmedim. "
Şaşkındı, ne soracağını bilmiyor gibi!
" Masal neden? Bu kadar yeteneklisin neden çöp kenarında..."
Sıradanlık, bir erkeğe sorsan görünmez olsan ne yaparsın diye alacağın ilk 3 cevaptan birisi en bilindik olan. cinsellik ve para... diğeri de muhtemelen birisinden intikam almak üzerine kurulu olurdu.
Normal zeka bunu hükmeder ama bilmedikleri şu ben yeni kazanmadım bu gücü, doğduğumdan itibaren sahibim. Fındık bahçesi olan fındık hayali kurmaz.
" çünkü yetenekliyim, hırsız değilim. Kimsenin parasını çalacak değilim. Bilgisayarımı da satmak zorunda kaldım. sebebini sorma! Sana anlatacak kadar güvenmiyorum. "
Derin derin soludu.. " sorun şu ki para umrumda değil, ben annemi arıyordum. Beni neden çöpe attığını sormak için. er ya da geç bir işe girer kazanırdım para. "
Yüzümde bakışı dolanıyordu. " bu yüzden mi aldınız bebeğimi? basit insan zekası, ortalama bir zekaya sahip olunca hemen elinizdeki deha ile zengin olmayı hayal ediyorsunuz değil mi? karın her şekilde doyar, insan uyur ama bilmemek...
Annemin neden beni çöpe attığını bilmemek. Ne zaman kendimi boşluğa düşmüş hissetsem çöpte buluyorum. Ne zaman ihanete uğrasam,terk edilsem...
Kendimi toplayana dek de çıkamıyorum o çukurdan. İnsanların beğenmeyip attıkları yemeklerden yiyorum bazen, kıyafetleri giyiyorum...
Beni de beğenmemişler atmışlar belki onlar gibi, anne kokusunu diye hatırladığım şey çöp kokusu, ben orada kendimi arıyorum, annemi. Duygusal olarak en dibi görmek gibi.
Sonsuza dek orada kalacak değildim, kendimi bulduktan sonra, kim olduğumu hatırladıktan sonra işleri yoluna koyardım. Hep koydum. "
" Benimle neden geldin, kendi tercihinse?"
Sorguluyordu, anlamaya çalışıyordu tesadüf müydü kader mi karşılaşmamız bilmek istiyordu. Haklı, peşinde olduğu kız yanında çıktı. Kim olsa sorgular.
" İlk defa birisi beni korudu. İnsanlar genelde görmezden gelir üstün başın kirliyken ya da niyetleri kötü değilse yaklaşmaz. Pek insan tanıyamadım ama tanıdıklarım hep öyleydi. Görmek istedim, gerçek misin görmek istedim. "
İnsanlığa umudunu kaybetmiş bir kızdım ben. Tutunacak tek bir dal aradım, sen farklısın diye düşündüm. Ya da umdum bilmiyorum... Keşke sen farklı olsaydın.
İlk elini çeken sen olmasaydın!
" orada aradığın soruların cevabı yok" dedi beni anlar gibi bakarak. Yanıma oturdu. "Annemin öldürüldüğü eve hiç gidemedim. Ne zaman katilini cezalendırırsam o zaman giderim dedim. Hatta o şehirden geçen yolları bile kullanmadım başka yolların üzerinden yolculuk yaptım"
Aramızdaki fark bu Poyraz, ben bulmaya sen unutmaya çalışıyorsun. Ben ne zaman kendimi kaybetsem orada buluyorum.
Çocukluğumdaki gibi aç, çaresiz çöp kenarına terk edişmişken arıyorum neden bırakıldım sorusunun cevabını.
Bulamayınca ise armaya gücümü toplayana dek devam ediyorum.
Kafamdan uzaklaştırmam lazımdı, yaşamayan kimse anlamayacaktı zira kimse çöpe terk edilmemiştir. Duş almak istedim, her şeyi suyun rahatlığı ile unutmak.
Banyoya doğru giderken ardım sıra geldiğini fark ettim
" Nereye geliyorsun?"
" Ben... yardımımım dokunur diye ..."
Yardımın en ihtiyaç duyduğum anda dokunmadı, şimdi banyo yaparken mi ihtiyacım olacak?
" Ben kendi başıma banyo yapabilirim" dediğimde kapıyı açarken parmağımdaki bandaj takıldı gözüm.
Göz göze geldik. Bu yüzden söyledin, yardımın dokunacak öyle mi?
" Tamam" deyip içeri girdim.
Duşta başımı yıkamaya başlamıştı. Bol şampuan... aklıma ilk anımız geldi. Bit savaşı.
" sucuk var mı?"
Kafamı kaldırdığımda göz göze geldik. Öyle içi rahatlamış şekilde güldü ki...
" Var güzelim, yapayım mı sana?"
Kafamı salladım evet anlamında. Ve üstündeki kıyafetleri ile sarıldı bana.
" Üstün ıslanacak"
Yalçın
" Sağol Atmaca, kızımın hayatını kurtarmışsınız"
Yüzüme uzun uzun baktı " söyle bakalım yalnız kovboy, ne ara oldu bu kız? "
Ne ara... Tam olarak nereden başlamalı...
" Hadi... "
Israrcı, duymadan kapanmayacak belli ki mevzu
" Anneannesi teşkilatla iletişime geçmiş. Ağa ölünce tüm delilleri ile her tür pisliklerini deşifre ederim, yeter ki kızımı kurtarın dedi. Sanırım aile içinde çok ciddi bir kan dökülmüş.
Masal'ın annesinin üvey kardeşi Ceren ve amca çocukları birleşip , Aşiretteki sözü geçenlerin "aşiretin başta olacaksa da gavur kızı olmasın bizim kız olsun, Sümbül olsun" talebi üzerine ortadan kaldırmak istemiş Sümbül'ü. "
Derin bir nefese ihtiyacım vardı... adını anmak bile acıttı canımı.
" Koruma görevi bana verildi. Yurt dışında görev aldım. Tabi aile ile iletişimi de dahil her şeyi engelledim. Tam koruma programı uyguladım.
Kimliği değişti, herşeyi... Türk olan hiç bir yerde kalmadık. Önceleri ağlar annesi ile konuşmak isterdi. Hayır demek kolaydı. Ağlar ağlar otururdu. "
" ama sonra zorlaştı çünkü sen kıza aşık oldun" diye tamamladı boşluğu. Kafamı salladım sadece.
" Benim gözetimimde çok dikkatli şekilde iletişim kuruldu ayda bir defa. Zamanla bu durum da etkili oldu tabi bana daha yakın davranmaya başladı, ilişkimiz ilerledi. "
Birkaç yudum su içtim, tuz gölünü izlerken buldum kendimi. Işık kırılmaları, renk cümbüşü başlamıştı
" Sonra...?"
Kolay değil dostum, kolay değil...
" hata yaptım, sevmemeliydim, dokunmamalıydım, konuşturmamalıydım ailesi ile. Yıllar sonra annesi çok ağır hasta oldu. Ölüm döşeğindeydi. 4 ay aradı ulaşamadı.
Hamileydi, canım birşeyler istiyor dedi binbir bahane ile markete yolladı beni. Hava iyice soğumuştu. Döndüğümde yoktu. "
Sustum. bundan sonrasını anlatmaya gücüm yeter mi?
" annesini merak edip Türkiye'ye mi döndü"
Başımı salladım. Konuşturmamalıydım. Benim suçumdu. Ben sebep oldum. Hayatımda 2 kadın emanet edildi koru diye.
Poyraz'ın annesi, koruyamadım, kızımın annesi koruyamadım.
" yaşıyor mu?"
Keşke, keşke yaşasa! bin defa onun için canımı veririm.
Kafamı salladım.
"Ne yaşadı başına ne geldi, ne durumda bilmiyorum. Bilen tek kişi Ceren Acar. Onu köşeye sıkıştırmak için her yolu denedim.
Hayalet gibi bir şey, koca bir aşiretin de lideri olunca bende onu en iyi köşeye sıkıştırabileceğim alanda müsteşarlık istedim.
Nihayet bir açığını yakaladım ama şimdi de kızım ortaya çıktı. Dosyasını okudum, çöp kenarına bırakılmış"
Ne yaşadın sevgilim, ne yaşadın ne geldi başına?
" Birinden kaçarken bırakmış olabilir."
Aynı şeyi ben de düşünmüştüm Masal'ı öğrenir öğrenmez.
" Nasıl anladın?"
Güldürdü bu sorusu. Cebimden annesinin fotoğrafını çıkartıp gösterdim
" Hadi be! Bu bizim gelincik"
Çok benziyor, o kadar çok ki kimse ayırt edemez!
" Annesinin kopyası" Kaderi onun gibi olmasın!
Doğan'ın yüzü ise sinirle gerildi.
" Ne oldu?"
" Poyraz'ın annesi... sorarsa ne söyleyeceksin?"
Sorarsa ne söyleyeceğim?
Bilmiyordum, ben o çocuğun yüzüne bir gün bile vicdan azabı duymadan bakamadım ki !
Şimdi ne derim? Kızımı seviyor, belli...
" Poyraz... nasıl desem. Dostum, annesine çok düşkün. Annesinin arkadaşı yaşadığı her şeyi anlatmış. Kimsenin onu istemediğini biliyor. Annesinin onu yaşatmak için mücadelesini de biliyor. "
Ya beni? Annesini koruyamadığımı...
" Peki o günü?"
Derin derin nefes alırken kaşlarını çattı
" baskın oldu, kurtaramadım dedi, ayrıntıya girmedi Mete. "
Öğrenir, öğrenir o haylaz. er ya da geç öğrenir.
Sevdiği kızın babası, annesi öldürülürken koruyamadı, dedesi annesini öldürdü. Sevdiği kızsa bilmeden de olsa...
" Neden bu kadar zor olması gerekiyor?" diye sordum Doğan'a.
" Kolay olsa aşk olmuyor o yüzden" Elindeki birayı bira şişeme vurup içti ve öksürmeye başladı
" şu mereti de azaltılım midemi ekşitiyor" diyerek arabaya binmeye giderken ardı sıra seslendim
" yaşlandın oğlum... için geçti"
Yaşıyor mudur, hiç sanmam ama en çok merak ettiğim ne yaşadığı!
Ne oldu o gün Sümbül, ne yaşadın sen? Son nefesimi vermeden de olsa öğrenecek, ne yaşadıysan bin katını yaşatmadan can vermeyeceğim.
Poyraz
Uyuyordu... Nizamiyedeki işleri bitirir bitirmez yanına geldiğimde onu uyurken bulunca biraz olsun mutlu oldum.
Saklanıyor, sadece çöpte kendini aramıyor... benimle anlaştığı 500 binin 250 bini ile bilgisayar aldı, 250 bin ise benim hesabımda vadede kaldı ben verecektim aydan aya sene sonuna dek.
Yaptığı tüm bağışlar benim adımla yapılmış... kendi ismini kullanmamış. Okul hariç hiç bir yerde kaydı olmasın diye özellikle kaçınıyor.
Üzerine hesap açtırmadı, kart almadı, telefonu bile ısrarla yanına verdim. Kullanmıyor kolay kolay. Tek kullandığı bilgisayarı.
Kendini birisinden saklıyor. Söylemediğin bir şey var sincabım, ne? benden neyi gizliyorum? bilgisayarını neden satmak zorunda kaldın?
Peşindeki kim?
Yalçın amcam bir müddet gerçeği Masal'dan saklamamızı istedi. Babası olduğu gerçeği de dahil.
Vakti gelince konuşacağız dedi ama içim hiç rahat değil. Belli ki bu yavru sincap Anne hasreti çekiyor.
Masal
Gözlerimi açtığımda mekik çekiyordu, kan ter içinde. Bir müddet izledim onu, sonra sorularını cevapsız bırakarak banyoya gittim.
Hayatımda çalışıp hak etmediğim bir lirayı almamıştım, büfedeki gofretleri bile çalmadım. Adama götürüp " yarın parasını getiririm, çok acım" diye rica etmiştim.
Aptal adam " yatacak yerin yoksa, geç arkada uyu, yarın sana iş buluruz" dedi. Babacan bir adam sandım. İyi sandım.
Ama beni üzmenin bedelini ödedi. Şimdi ilk defa dünyada eksik hissetmediğim sayılı zaman dilimi yaşadım.
Onu benden aldılar. Bunun bedelinin olmayacağını düşünmeleri ne aptalca.
Evet, saklamaya çalıştığınız sırrı biliyorum. Ve çok yakında herkes de öğrenecek!
Ama önce, benden aldığınızı bana geri vereceksiniz! Geri istiyorum yavru sincabımı.