Macun

1202 Words
Mete " Oğlum bir kaşık lan" Yemiyor eşek, yese anlayacak. Verse bir yetkiyi görecek etkiyi ama vermiyor. Sağlıksızmış, cips kola ile yaşayan adam diyor bunu bana! " birader bak üstünde baskı yapmak istemiyorum ama senin dalağını sikerim" diye üstüne yürüdü Yiğitalp " Yeni gelin gibi ne naz yaptın lan, yesene şunu!" Biz savaş verirken bir damak şaplaması sesi geldi... Bir yalama sesi... Dönüp baktığımızda Cenk albayı kaşıkla macun yerken gördük " Cenk sen naptın?" dedim donup kalmış şekilde " Nazlı'mın boğazım ağrıyor diye yaptığı ballı karışımı yiyorum" Ve içeri giren Nazlı... " Hayatım ballı karışımı yatak odasına bıraktım baş ucunda uyumadan önce ye" Gözümüz Cenk'in üstüne döndü tekrar. Ağzındaki kaşık yere düştü " kadim sır?" Bana bakıp soruyordu. Umutsuzca kafamı salladım. Kadim sır tesadüfen keşfettiğimiz bir macundu. İleride erkek çocuklarımıza aktarırız dediğimiz. Etkisi dillerden dillere dolaşması gereken bir sır... ve şuan salak kardeşim tam 2 kaşık kadim macunumuzdan yedi. " Ho hoooov, alın kardeşim bu arkadaşınızı da yürüyün gidin" Yiğitalp elimize çanak çömlek ne varsa tutuşturuyordu Cenk ise ilk şoku atlatır atlatmaz gözleri parlayarak çirkefleşti " Hoşt köpek, ben neden gidiyormuşum siz def olun gidin" Gözü ise Nazlı'nın üstünde pis pis sırıtıyordu hayvan herif. Yiğitalp'in öfkeden suratı kızarmış babasına sinirle soluyarak bağırdı " Aklından bile geçirme, uzak dur anamdan" Bir taraftan ayağa kalkmış bizi iterek yolcu ederken bahçeye bir taraftan Yiğitalp'e kattını uzatıp " Al siktir git bu gün eve gelme" deyip durdu. Önüne bakıp " Sen bir hafta eve gelme" deyip üçümüz de kapı dışarı edip kapıyı kapattı hayvan herif! " Başkanım ne yaptınız ya?" Nerede ise ağlayarak isyan etmişti Yiğitalp piçi. " Sus yoksa şu macundan ben alıp seni çekeceğim odaya. Yavşak sen daha yediğin haltla dur" Benim sıpa ise zincirinden boşalmış gibi arabasına gidiyordu. Neden anlamıyor, torun lazım torun! Ülkenin bekası senin çocuk yapmana bağlı eşek sıpası! " Lan oğlum bir kaşık al lan" diye elimde sihirli karışımla peşinde koştum Araca geçmiş çalıştırırken yetiştim. Camını indirmesi ile yanına geçtim. Gözünü devirmiş bakmıyor mu sıpa! Vera yeni affetmiş, Gözü üstümde olmasa ben sana bunu afiyetle yediririm de neyse! " Oğlum ölümü gör lan bir kaşık al" " Ya baba iyice saçmaladın" Ulan eşek sıpası sen bilsen etkisini ayağıma kapanırsın baba bana bundan yap yap ver diye de neyse.. Çekti gitti eşek herif. Elimde kaşıkla kala kaldım. İksir de var içinde kaşığın. Ataya mı gidecek şimdi bu kaşıktaki? Kafamı kaldırıp baktığımda pencereden bizi izleyen karımı gördüm. Kendi kendime tekrarladım kağıktaki macunu bakarak 'Ne olsun şimdi, heba mı olsun? ' Ağzıma sokarken gözünün içine içine baktım Vera'mın. Yipitalp burnumun dibinde bitmiş bir bana bir pencereye bakıp " ohoo yok arkadaş, belediye gelsin bunları aşılasın ya! " diye söylenerek gitti sıpa. Ne zannediyorlar acaba, biz bunları doktorculuk oynarken mi yaptık? Aslında doktorculuk hiç oynamadık... Yok mu lan bir doktor önlüğü, geliyorum yavrum.. Doktorun aşı yapmaya geliyor! Buğlem Evde terör estirmek diye bir mecaz var. İşte o mecaz şu an bizim evimizde can buluyordu. " Kızım sen mi türeteceksin bu Cenk piçinin soyunu. Yavrum bu faydalı bir şey olsa tek evlat olmazdı. Anası babası fark etmiş, burada duralım başka yapmayalım demiş. Ulan kendi yetmedi bir de oğlu çıktı başımıza. Hayvan herif... " Buket ablam ise peşi sıra dolanıp ilaçlarını veriyordu " Bak bak kız istemeye gelecekmiş, ulan sıkıyorsa gel piç. Sana kız mı veririm ben" İçimde buruk bir gülümseme ile izledim onu. Neden bilmiyorum ama birkaç gün önce kapımda bitmiş " kızım" diyerek kucaklayıp Ankara'ya getirmişti beni " Gözümün önünde ol bir müddet" dediğinde sanırım düşmanları yine tehdit mesajı yolladı diye düşünüp sorgulamadım bile. Şimdi ise kendimi bir kız isteme telaşının içinde bulmuştum. Dün kadınlar toplandığında herkes çok sıcak davranırken Nazlı teyzenin bana olan uzak tavrı kalbimi yaralamıştı Yakıştıramıyor oğluna, haklı... Kaç yaş büyüğüm. Karnımda kimin çocuğunu taşıdığımı bile bilmiyorum. Çok istedim aldırmayı ama Yiğitalp pişman olacağımı söyleyip vazgeçirdi. Babasının kim olduğu önemli değil, annesi sensin dedi. Nasıl bu kadar güzel sevebilir bir insan? Koltuğa oturmuş hala beni ikna etmeye çalışan babamı dinliyordum. Yiğit'i karalamada seviye atlamış, çıtayı arşa çıkarmıştı " hatırlasana Buket, ayak parmağını emerdi bu sıpa ya! Ne zaman dost meclisinde toplansak sıçar batırırdı yavşak...Her gördüğü kadının memesine saldırırdı" deyip bir an benimle göz göze geldi Oturduğu koltukta iki defa öfke ile sıçrayıp daha da bağırdı " Vermem Ulan, vermem o göte ben kız mız" Of baba... kendi kendini gaza getiriyorsun yine! Bir insanın kulağı sinirden mora dönebilir mi? Adamın kulakları kızarmadı morardı " ay yeter artık canım, vereceksin seviyorlar birbirlerini" Buket ablanın sözleri ile biraz olsun toparladı kendini. En azından bağırmayı bıraktı. Bana baktı acı çeken bir ifade ile " Kızım ben sana kaniş alırım, onu sev... şart mı bunu sevmen?" Cevap bile vermedim çünkü cevap beklemiyordu, sadece söyleniyordu. Derin derin nefes alıp sakinleşmeye çalışıyordu " bak torunun yolda, neyi vermiyorsun Allah aşkına sen ya!" diye çıkıştı Buket abla. Mecbursun demek istiyor baba... üzgünüm seni bu hale düşürdüğüm için. " Bakarım ben torunuma" biraz olsun sakinlemişti ki bir mesaj geldi telefonuna. Gözlüğünü takıp baktı... baktı... Önce yüz kasları seğirdi, sonra sol gözü atmaya başladı, eli ve tüm bedeni tir tir titriyordu... " ay tövbe, birisine bir şey mi oldu?" diye feryat etti Buket abla " Olmadı, olacak... yedim o yavşağı ben" Titreyen elinden telefonu alıp baktığımda Yiğitalp'den gelen mesajı gördüm. Bir giyim mağazasında siyah vücuduna yapışan bir takım giymiş göz kırparak poz vermiş " Ne diyorsun ihtiyar, yakışmış mı? Kız istemeye bu şekil gelem mi?" yazmış. Ah Yiğitalp! Sanki her şey dört dörtlük bir de sen bunu mu yapıyorsun sahiden! Buket abla" Ne o ver bakayım" dediğinde babam çoktan yanımızdan gitmişti Merdivenden çıkarken " Turgut başkanın av tüfeğini nereye kaldırdın sen?" diye sorarak Buket abla ise kahkalara boğulup " E ama kaşınıyor bu da. Yaz yaz güzel olmuş, kayınvaliden beğendi yaz" diyerek merdivene yöneldi babamın peşisıra " Gideyim de şu öfkeli ihtiyara bakayım, kendi kendini vurmasın eli titrerken " Mete " Yavrum gel bir şey soracağım diyorum" Kapıyı üstüme kapatmaya çalışıyordu bense onu incitmemek için hafif aralık bırakmış , yatak odası kapısının arasına ayağımı koyup engelliyordum " gitsene be adam, manyak mısın nesin?" " yav bir şey soracağım diyorum?" Tüm gücü ile direniyordu narin kelebeğim kapıyı kapatmak için. bense sadece bir ayağımı araya koymuş bir elimle tutuyordum kapıyı. " Ne Allahını cezası ne soracaksan sor defol git" Aaa fazla naz aşık usandırır demişler. Yüklenip kapıya açtım. İçeri girmemle adım adım kaçtı benden " Sorayım tabi güzelim sorayım" Baştan aşağı süzdüm. Simsiyah sarçlar, simsiyah gözler... o mermer gibi teni... Ah lan daha da güzelleşti yıllar geçtikçe " Hişt" dediğimde arkası arkasına kaçarken yatağa takılıp düştü ağzından bir çığlık koparak sırtı yatağa yapışmıştı. Bense dizimi yatağa koyup üstüne eğildim " hepsi senin mi, zekatını veriyor musun bu hazinelerin?" Ulan piç Cenk yine bir işe yaradın şükret. Dur bir bebek yapayım da belki bu dahi olur. O Yalçın'dan o kız çıktı ise benden çok daha iyisi çıkar. " Mete çıldırdın mı?" diye soruyordu zeytin gözlü narin kelebeğim ben soyunurken. Bir parça sıcak bastı yavrum çıldırmadım. " Hişt bebek yapalım mı? İlk ikisi olmadı bunların. İlki çıralık eserimdi, ikinci kalfalık " üstüne kendimi bırakıp dudağına derin bir öpücük kondurup çekildim. Nefes nefese "Bu ustalık eserim olur" Şaşkınlıkla açılmıştı gözleri " Saçmalama Mete, mimar Sinan mısın sen be adam ne ustalık ne çıraklık eseri sen..." Öptüm, çok konuşuyor çok... Ulan keşke evde doktor önlüğü olsaydı!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD