Sürpriz Nikah

1054 Words
Eylül Hiç böyle hayal etmemiştim. Tek başıma evlenmeye gideceğimi, sevmediğim bir adam ile evleneceğimi de... Çocukken annemin tüllerinden duvak yaparken bile hayalim Demir'in o duvağı açmasıydı Deniz kolunu girmem için uzatıp " Hadi bitirelim şu işi" dediğinde içimde bitenlerin yasını tuttum bir defa daha Salona girdiğimizde bir temizlik personeli ile bir güvenlikçi gördüm nikah şahidi koltuğunda Oysa böyle de hayal etmemiştim. Hatta kimin olacağına bir türlü karar veremeyip beşer şahit oluyor mu diye bile araştırmıştım. Peki ya şimdi , bir tane bile şahit yoktu öyle mi? Haksızlığa uğramak her zaman acı verir ama bu sıradan bir haksızlık değil... Bu yalnızlığa mahkum eden bir haksızlık Hayatımı karartan adama mı hak veriyor şimdi herkes! Onu terk eden ben miyim kötü? Deniz sandalyemi çekip oturmama yardımcı olduktan sonra gözüm karşımdaki giriş ya da çıkış kapısı artık hangisi denirse ona takıldı. Filmlerde öyle olur ya, gelir... yetişir! Olmadı. Her şey bittiğinde elime kırmızı bir defter uzatıldı. " İşte bu kadar " deyip kolunun arasına aldı beni başımı öperek. " Ağlama" Ağlıyor muyum? evet yanağım ıslak ağlıyorum... Elini uzattı, herkesin elini çektiği anda o bana elini uzattı. " Tutun bakalım kocanın eline" Yüzündeki o kocaman gülümseme ile " Bak eve gider gitmez şükür namazı mı kılarsın, 7 aç mı doyurursun,kurban mı kesersin... Benim gibi yakışıklı, meslek sahibi bir adama bastın nikahı, üstelik mehirimin bile üstüne yattın" İster istemez gülmüştüm " Onu senin bana vermen gerek " dediğimde kaşını çatarak baktı " Yok arkadaş ben boşuna bekar kalmamışım daha ilk günden hatun keseyi kuruttu" Kapıdan gözümde yaş yüzümde Deniz'in şaklabanlıkları ile gülümseyerek çıktığımda onu gördüm. Yanında Cem vardı, koluna girmiş.Sımsıkı tutmuş kolundan. Yüzünde korkunç bir hayal kırıklığı ifadesi ve gözleri... Kan kırmızısı. Beynimden vuruldum adeta! Ellerini Sımsıkı yumruk yapmış öfke dolu bakışları Deniz'in üstünden bana döndü Cem ise daha da sert tutuyordu " Bırak" diye bağırdı Cem'e kolunu yaptığı bir hareketle ondan kurtarıp yanımıza geldi O kadar yakındı ki öfke dolu soluğu yüzüme çarpıyordu! Alkol mu almış? Demir kolay kolay içmez ki... Irsi bir pankreas problemleri var içtiğinde günlerce hastanede yatar " Hayatımın son anına dek senden nefret edeceğim. Dilerim bana yaşattığın acının aynısını bu şerefsiz de sana yaşatır" Çekip giderken ardı sıra döküldü gözyaşlarım. Deniz kollarıma girmese belki de ayakta duramazdım. " Tebrik ederim güzelim" bana sarılan Cem'e Sımsıkı sarılıp ağlayarak karşılık verdim " Yemin ederim engel olmaya çalıştım ama eğer bırakmazsan kafama sıkarım deyince bari yanında geleyim dedim" diyerek durumu açıklıyordu Yüzümü ellerinin içine alıp okşadı, Deniz'e dönüp kibarca Onu da tebrik edip alnımı tıpkı bir kardeş gibi öptü " Ne zaman ihtiyacın olursa olsun, her zaman beni arayabilirsin. Nerede olursam olayım gelirim. Sen yalnız değilsin Eylül. Sen bizim göz bebeğimizsin" Öyle miyim, yalnız değil miyim? neredeler o halde? Demir Gördün işte... gözünle gördün diye saydırdım kendi kendime arabada başımı cama dayamış Cem'i beklerken. Pankreas ağrısı şiddetlenmeye başlamıştı. Ateşim çıkmış titriyorudum ona rağmen ayak ucumdaki şişeyi çıkartıp diktim kafama " Ne yapıyorsun geri zekalı kendini öldürmeye mi çalışıyorsun?" Şişeyi almaya çalıştı ama vermedim " Sana ne lan sik kafalı , işine bak" Öfke ile soluyarak " Morfin verin diye inlediğinde bok vereceğim " Söve saya çalıştırdı arabayı... " Çok güzel gelin olmuş..." dedim gözyaşım alkol şişesinin camına düşerken Bir an göz göze geldik. Bir şey söylemeden döndü yola baktı tekrar. Çok güzel olmuş ama benim değil. Ne bekliyordun Demir, kim kusurlu bir adamı ister. Ona yetmek için ne kadar çabalarsan çabala bir bebek vermeyecektin. Böyle olmasa bile bir gün terk etmeyecek miydi seni? O zibidiymiş... Benden yakışıklı mıydı? hiç dikkat edemedim ki... Ne fark eder, karnında çocuğunu taşıyor. Sen bunu ona verebilir miydin? Poyraz Sorguyu toplantı salonunda yapmaya ikna ettim bizimkileri. Zaten sorgu gibi de olmayacaktı. Kimse sincabımı üzmeyecek ondan yardım istiyor gibi sorup durumu anlamaya çalışacaktık Masanın bir ucunda oturmuş sırası ile yüzümüze şaşkın şaşkın bakıyordu " Ben yanlış bir şey mi yaptım?" Umarım yapmadın sincap, umarım yapamadın! " Kızım sana sormamız gerekenler var" diyerek babam ciddi moda bürünmüştü bile. Bu karakterini kıyafet değiştirir gibi değiştirmesi beni hep şaşırtmıştı. " Balyoz yok mu?" deyip etrafa bakındı " çekiç, pense" Gözümü kapatıp sabır diledim. Yapma işte şunu sincap, yapma! O günü hatırlatıyordu herkese " Oyle bir şeye gerek olduğunu düşünmüyoruz" diye araya girdi Cenk albay. " Hımmm... Peki, nedir merak ettiğiniz?" Herkes belli oranda sakinleşmişken ortama babamın sorusu gerginlik katmaktan çok savaş açmaya yetmişti. " Ruslara neden yardım ediyorsun ?" Yuh ama baba? Ellerini koynunda birleştirip gözünü kıstı. " Onu kim söyledi?" " Arkanda seni bulmaları için ekmek kırıntıları bırakıyorsun, biz seni gizlemeye çalıştıkça sen kafanı her delikten çıkartıyorsun sincap" " Baba!" Sesim artık durmasını isteyen bir tonda çıktı. Daha ileri gitmesini engellemeye çalıştım. Evet haklıydı ama onu biliyordum. Bu sincap bir inatlaşırsa söyleyeceği varsa da söylemez! " Ruslara yardım etmedim, size yardım ettim. Tuzak kurmuşlardı. Siz onlara müdahale etseniz bilgisayarı götürecek elemanları öldürüp sizin üzerinize yıkacak ülkeyi diplomatik bir krize sokacaklardı" Herkesin gözü önce sincapta sonra da sincabın söyledikleri ile birbirimizde gezindi. " Peki bilgisayarını neden verdin güzel kızım?" Ah be Yalçın amca, güzel kızım ne? şüphlenecek işte sincap! Al işte kıstı gözlerini bakıyor, kilitlendi hedefe! Öhö öhö diye bir öksürük yükseldi babamdan. Sırtına vururken ters ters baktı Cenk amcam da Yalçın amcama. Anlamıştı da keşke anlamasaydı " yani kızım dediysem lafın gelişi, hani kızsın ya... kız da deyince olmadı.. genç bayan mı deniyor?" Ohooo bu işin sonu bayandı, kadındı ya dayanmadan girdim araya babamın " Bak bak şu zeka ile ya birde olana bak" diye sadece bizim duyabileceğimiz sitemi eşliğinde " Peki sincabım kendini neden hedef tahtasına koydun, niye verdin bilgisayarını?" Bize öyle bir bakıyor ki, ben bu bakışı biliyorum. Babam bize yapboz getirip yapamayınca böyle bakardı " Vallahi normal bunlar" diye ağlamaklı bir sesle anneme dertlenirken. Derin derin soluyup gözünü devirerek konuştu " Adamların aptal olduğunu düşündünüz sanırım siz? zaten buraya geldiklerinde bilgisayarın peşindeydiler. Sadece sizin tutumunuzu test ediyorlardı. Eğer sizi bilgisayara yönlendirmemiş olsam..." Sustu.. " Ne?" diye sordu babam. " Ne olurdu?" " Sınır ötesi hazinelerinizi deşifre edeceklerdi" deyip gözünü babama diktiğinde masada ölüm sessizliği hüküm sürdü Yine gizli saklı bir şey söyledi ama herkes anlamıştı " Peki sen nereden biliyorsun bunları?" Gülümseyerek arkasına yaslandı... İşte o mağrur duruş. Sincapın kendini en kudretli hissettiği andı muhtemelen bu anlar! " Sistemlerine mi sızdın?" diye sordu Yalçın başkan. Sincaba bırakmadan babam cevapladı sorusunu gözünü sincaptan ayırmadan " Sızmadı, sistem o" Ne demek sistem o, gözüm karşımdaki küçücük kıza döndü. İncecik, narin sincabıma. Ne demek sistem o?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD