Kız kaçıran

1543 Words
Sabah gözlerimi sürekli kulağıma gelen bildirim sesleriyle açtım. Ne oluyor ya? Telefonu yarı gözüm kapalı aldım, hayır, zaten görmüyorum. Telefonu iyice yaklaştırdım. O da nesi? Seksen beş mesaj… Hepsi de amip Mete’den. Meto: Ne demek olmaz??? #kızım kaç para var orada haberin var mı?? #bak acil konuşalım. #kalk lan ararsam çok ses olur. #alooooo #parka gel. #kız kime diyorum Arap saçı #şişe diplerini unutma da kalk… Yememiş içmemiş yazmış sabah sabah. Ben: Defol Mete, kuşlar başına sıçsın Mete, yok ol Mete. Yazdım attım. Uykum var lan benim. Ben uykumu alamayınca sinirleniyorum. Mete: Kalk, öğlen oldu. Aha Sevim teyze çıktı, geliyorum kızım aç kapıyı. Ben daha mesajı okumadan kapı alacaklı gibi çalmaya başladı. Off Mete off, bir uykum var onun da içine limon sıktın. Kapıyı açtım, anında içeriye geçti, oturma odasına gitti. Kendi evi sanki. “Bana gün aymadı ama sana da günaydın Mete.” Arkasından girdim, bir sağ bir sol dolanıyor. “Neden kesip atarsın ya?” “Canımı sokakta bulmadım.” “Alt tarafı birkaç ufak oyun.” “Birkaç ufak oyun mu? Lan rafting, bungee jumping, bunlar mı ufak oyun?” “Azıcık aksiyon işte.” “Mete silkelen ve kendine gel, ben bunları yapamam.” “Neyden korkuyorsun?” “Mete, ben gözlüksüz göremiyorum, bilmem farkında mısın? Ha bir de yükseklikten korkarım. Beni kalpten öldürmekse niyetin, o başka.” Ağız dolusu kahkaha attı. Bir yandan da mutfağa geçtim. Kahvaltı kırmızı çizgim. Mete de bir taraftan çay suyunu koydu, bizim eve alışkındı. “Arap saçım, bak öyle diyorsun ama benim peşimden iki metre yukarıdan atlayan kimdi?” “Gerizekalı, iki metreydi o duvar. Ağzınla diyorsun, diğeri kim bilir kaç yüz metre ve senin kafanı patlatacaklardı, adamların üstüne atlamasam.” “Ben de diyorum ki korkusu olan bırak iki metreden atlamayı, bir metreden bakamaz bile.” Sıkıntıyla nefes alıp verdim. Vazgeçmiyor ya. “Bak Mete, ben ailemden ayrı kalmak istemiyorum.” “Ha ana kuzusu seni.” “He, ondan. Şimdi otur da zıkkımlan ve bu mevzuyu kapat lütfen.” “Kapatmayalım ya.” “Mete, senin takıldığın erkek arkadaşların yok mu? O kadar işe girdin çıktın, bir ahbabın neden yok? Lan en basit askerlikte de mi edinmedin?” “Ben kimseyle arkadaş olmam, konuşmam. Uzatma. Konuştuklarım konuştuğum yerde kalır.” “Yasemin’i al o zaman.” “Biz onunla ayrıldık.” “Lan dün demedin mi ‘onunla giderim’ diye?” “Blöf yaptım, biz çoktan ayrıldık.” “Sebep?” “Boşver.” dedi. Sesi soğuklaştı. Var bunda bir gariplikler ama çözemedim senelerdir. Biraz daha başımın etini yedi, gitti. Vazgeçecek gibi değil, para cazip ama kazanacağımız hiç kesin değil. Akşama kadar çıkmadım, beni tekrar darlar falan… Yeterince telefonda darlıyor. Sürekli yarışmada yapılacak olası etkinliklerin videolarını falan atıyor: Bak ölmüş mü? Bak gülüyor. diye diye darladı durdu. Çözemiyorum, anlam veremiyorum. Neden ben ya? Taktı bana, başkasını da götürmüyor. Akşam babam ve annemle gayet güzel vakit geçirdim, telefonu da kapattım. Bugün biraz daha Mete’ye maruz kalırsam kafayı yerdim. “Güzel kızım ne düşünüyorsun öyle, Karadeniz'de gemilerin mi battı?” “Yok baba, işte her zamanki Mete… Darladı azıcık. Ayrılmış kız arkadaşından, başımı şişirdi.” Babamla konuşurken kapı çaldı. Bilin bakalım kim gelmiş? METE. Hemen içeriye girip babama sırnaştı yavşak. “Ooo hünkarım, bensiz kahve keyfisi oldu mu?” Gittim ensesine geçirdim bir tane. “Babama ne sırnaşıyorsun lan?” “Sen işine bak kızım, o benim Süleyman amcamla aramda.” dedi. Babamdan cevap gecikmedi. “Bırak kızım oğlanı, senin yerin başka.” “Gördün mü Arap saçı? Süleyman amcam benden yana.” Bir tane de babam geçirdi ensesine. “Lan hergele, kızıma Arap saçı deme demedim mi?” Aramızda böyle garip bir diyalog vardı. “Oğlum iyi hoşsun da çok cıvıksın be. Hani ne oldu iş?” “Olmadı Süleyman amca. Boşver, benim gibi elemanı kaybettiler. İstifamı bastım çıktım.” Babam bir tane daha geçirdi ensesine. “Lan kovulmuşsun. Babanın hatrına buldum bu işi, o istemese kesinlikle uğraşmazdım.” “Ben onu demeyi unuttum, babam seni tavla oynamaya çağırıyor.” “Yenilen pehlivan güreşe doymazmış.” dedi, ayaklandı. “Hanım, ben Mümtaz beylere geçiyorum!” diye haber verip çıktı. Mete’ye ölümcül bakışlar attım. Annem geldi yanımıza. “Ay sizin yine bir derdiniz mi var, birbirinizi yiyecek gibi bakıyorsunuz?” Mete: “Sevim teyze, senin bu kızın para kazanmak istemiyor.” Annem iş bulduk sandı, gözleri parladı. “İş mi buldunuz! Sonunda dualarım kabul oldu.” “Annem sakin ol, bu mal iş falan bulmadı. Kızının canı tehlikede.” “Ay kızım, anlatın bakalım. Nasıl oluyor o öyle, senin canın nasıl tehlikede?” Mete: “Sen bu Arap saçlı şişe dibine bakma teyzem, bak anlatayım… Çok para var.” Mete olayı ele aldı ve yarışmadan bahsetti. Benim canım anam sağ olsun, benden yana oldu. “KESİNLİKLE OLMAZ!” diyerek son noktayı koydu. Ben otuz iki diş sırıttım. Amip beyniyle annemi ikna edeceğini zanneden Mete, eli boş, götü yaş eve döndü tıpış tıpış. Onun çıkışının ardından annem yine beni sıkıştırdı. “Bak kız, bu oğlanla aranda tam olarak ne var?” “Arkadaşız anne. Senelerdir… Hiç usanmadın, soruyorsun. Cevap hep aynı.” “Ben de ona şaşırıyorum. Bunca senedir dip dibesiniz; bir erkekle bir kadın ne kadar arkadaş olabilir? Bizim yanımızda da kedi köpek misali laf sokup duruyorsunuz zaten. Bak seviyorum hergeleyi yavşak falan ama deli dolu çocuk. Hani… olursa?” “Off anne, yok öyle bir şey. Adamın sevgilisi vardı diyorum, sen bana ne diyorsun? Mete ve ben… Ay ıssız adaya düşsem yüzüne bakmam. Kız kurusu göçüp giderim, daha iyi.” “Sende de var. Oğlana bir düzgün davransan belki olur.” “Anne hayırdır, nereden senin bu Mete aşkın?” “Kızım, çocuk yıllardır içimizde… Bir yanlışını görmedik. E yaşınız da geldi, hani yakışırsınız diye dediydim.” “Anne beni sal, evlendirme merakın nedir?” “Kız, korkuyorum uzaktan birini getirip ‘ben bununla evleneceğim’ dicen diye. Bak karşı komşu… Dip dibe oluruz kuzum, ayrı düşmeyiz.” Annemin çığır açan bakış açısı. Oflayıp odama girdim. Aynaya baktım. Mete haklı… Yani şişe dibi kadar kalın sayılacak gözlükler, saçlar desen kendi hükümdarlığını ilan ediyor. Hiç gerek yok o mevzulara, aramıza kara kedi girmesin. Kendimi uykuya teslim etmek istedim. Mete’nin annesi yoktu. Buraya taşındıklarında ortaokula gidiyorduk. Mümtaz amca yoğun çalışırdı. Mete çoğu zaman bizim evde yemek yerdi, annemin elinde büyüdü. Gerçi biz anlaşamazdık. Bir gün… Lise iki falan… Yine aynı yerdeyiz. Bununla aynı okula iki farklı yoldan gidiyoruz, neden? Birbirimizi görmeye tahammül edemiyoruz. Babama, anama yavşıyor köpoğlusu. Ne zaman, ne oldu anlamadım. Bu evde konuşkan ama dışarıda kesinlikle konuşmaz, arkadaş tutmaz bir tip. Ta o zaman çözemedim ben bunu. Kendi başına işler açardı. Bir gün müdür buna kızmış diye bu deli gidip torpil atmış odasına beş tane. Okulda bombalı saldırı var sandıydık. Sessiz sakin gözüküyor, yemediği halt yok bunun. Allah var, ta o zaman kızlar peşine düşmeye başladı. Tabi kimselerle sevgili olmayınca bir dedikodu yayıldı okula: Mete gay diye. Duymuş, kulağına gitmiş. Nasıl sinirli… Baktım, dalmışlar buna üç kişi. Kimse ayırmıyor anasını satayım. Kafamı kullandım, okul bahçesine bir torpil de ben attım. Nerden buldun demeyin; Mete patlatınca çok sevdim, dedim aldım bir tane ne olur ne olmaz. Tam gününde almışım. Torpil patlayınca dağıldılar. Bunu tabi fena çizmişler… O gün arkadaşlığın temeli atıldı sanırsam. İlk defa benimle dalaşmadı. Eve gidene kadar sesini çıkarmadı, hatta bir hafta evden çıkmadı. Bir gün çok garip bir teklifle çıktı karşıma. “Bak, birbirimizden haz etmiyoruz. Ben sevgili falan olaylarını sevmiyorum, arkadaş olmayı da sevmiyorum. Senden bir iyilik istesem, komşu kızı, yapar mısın?” diye sordu. Yüzü gözü kaymış garibim. Nasıl acıdım. “Anama babama yavşama, kabul. Anlaşalım.” “Tamam, olur.” dedi. Anlaştık. Anlaşma iki yıl sürdü. İki yıl o lisede ben onun sevgilisi oldum, o da anama babama yavşamadı. Biz o oyunla başlayan, sonra gerçek olan aşklardan olmadık. Onlar filmlerde ya da Dreame kitaplarında olur. Biz uslu uslu oynadık. Zaten fazla yaklaşmadık, sadece dedikodu yayıldı. Ha biz mi? Arkadaş olduk, abartmayın. Kabul etmemin sebebi sadece anam babam değildi; benimle de dalga geçenlere kapak olsun dedim. Al gülüm ver gülüm misali. Bunu Mete bilmese de olur. Bu manyakla biz ilk önce bizimle dalga geçenlerden intikam aldık. Nasıl mı? Mete kızları malzeme odasına çekti ve bum, kızkaçıran varmış… Ne büyük talihsizlik. Sonra oğlanların kıyafetlerini çaldık soyunma odasından. Kamera işini hallettim bir şekilde, orasını sormayın. Mete de çaldı. Biz bu gerizekalı ile bir tek bu konuda anlaştık galiba. İkimizin de başka arkadaşı yoktu. Gerçi yaptıklarımızdan sonra da kimsenin g*tü yemedi. Artık büyümemiz gerekiyor ama hiç istemiyoruz. Bu lise olayı… E ufakları… Biz mahallede kimsenin arkadaşlık kurmadığı ucubeleriz. Çok da tın yani. Hepsinin burnundan getirdik mi? Getirdik. Sessiz atın çiftesi pek olur misali. Bizi sessiz zannettiler, başlarına neler getirdik haberleri yok. Yaz akşamı balkonda erik yer, çekirdekleri yoldan geçenlerin kafasına atardık. Gayet eğlenceliydi bence. Şimdi bizim yemediğimiz halt kalmamış; askeriye’ye dalmışlığımız var hani. Şey… biraz düşmüş de olabiliriz kaçarken. Tabi o gün durumu anlatıp çıkana kadar bizim mal Mete’nin asker kaçağı olduğunu bilmiyordum. Mal tecil ettirmiş “okuyacağım” diye, sonra mezun olunca gidip yapmamış. Tecili de bitmiş. Olay yeniydi ama kaçak sayılıyor. “Vatan hizmetinden kaçılmaz koçum.” dedim. Askere gitti işte. Geldi, akıllandı sandım ama yok, yarışma diyor, hak diyor. Ya ben ayrı kalamam anamdan. Geceleri korkup gidip ortalarına yatıyorum. “Kaç yaşındasın?” demeyin; korkuyoruz işte. Tabii ki duyduklarımdan sonra elimi taşın altına sokmam gerektiğine karar verene kadar sürdü…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD