5.Bölüm

4163 Words
Gözlerimi açtığımda çoktan hava aydınlanmıştı ve Savaş yoktu. Kalktım banyodan sesler geliyordu belli ki duştaydı giysi odasına girdim üzerimdekileri çıkardım ve kendi getirdiğim elbiselerimden birini giydim. Saçlarımı açtım hafif bir makyaj yaptım tam rujumu sürerken oda duştan çıktı. Göz göze geldik. "Günaydın sevgilim." Bunun bana böyle hitaplarda bulunması delirtiyordu. Hiçbir şeyi olmak istemiyordum bu pisliğin. "Günaydın" dedim sadece Yanıma geldi. "Nereye böyle?" Dalga geçiyor benimle herhalde. "Okula." Elimden tuttu ayağa kaldırdı. "Bunun hakkında bir şey söylememiştim henüz." Kaşlarımı çattım. "Sen ne istiyorsan yaptım ben okula gitmem gerek. İzin istemedim." Bileğimden kavradı. "Henüz ben ne istiyorsam yapmadın." Bileğimi çektim. "Finallere az kaldı. Okula gitmem gerek." Kahkaha attı. "Eee okul bitince ne olacak sanki psikolog olacak halin yok ya." Kaşlarımı çattım küçümser tavırla söylüyor hem bir dakika. "Sen benim psikoloji okuduğumu nereden biliyorsun? Sana kendimle ilgili hiçbir şeyden bahsetmedim ben." Gülümsedi. "Ben bir şeyi bilmek istersem bilirim." Manyak psikopat. Dişlerimi sıktım. "Ama okula gitmek istiyorum. Gideceğim de bak Savaş…" Kafa salladı. "İyi tamam tamam git başlama şimdi nutuk çekmeye.” Oh be sonunda. İçimde mutluluk dansı yaptım. Bu karşımda böyle bornozuyla durdukça tedirgin oluyordum. "Ben aşağı ineyim." Kafa salladı. "Giyinip geliyorum bende." Odadan çıktım merdiven başında Barış ile karşılaştık. "Günaydın." Dedi gülümseyerek. "Günaydın." Dedim bende. Birlikte aşağı indik salona girecekken. Fikret Bey Sevinç Hanıma "Bari bugün kıza laf sokma." Dedi Sevinç Hanım "Mendeburun teki suratı gülmüyor soğuk nevale. Tahammül edemiyorum." Dedi Barış kolumu sıvazladı boşver der gibi içeri gülümsedim girdik. "Günaydın. Afiyet olsun." Dedim Fikret Bey aynı şekilde karşılık verdi ama o cadoloz. "Oğlum nerede?" Oğlunu öldürdüm dolaba sakladım demek isterdim ama saldırgan bir kişilik ve ruh hali sergilemiyoruz. Derin bir nefes alıyoruz. "Üzerini değiştirip gelecek." Gözlerini devirdi. "Kocanı bekleseydin." Tam cevap verecektim arkadan bir ses. "Ben inmesini söyledim okula gidecek hemen atıştırsın okula bırakacağım onu." Annesi Savaş öyle söyleyince cevap veremedi. Fikret Bey "Bugün seninle şirkete gideceğiz. Aslı tek başına da okula gidebilir değil mi? Bir araba verelim Aslı’ya" Ben hemen atladım. "Tabiki sorun değil. Ehliyetim yok gerekte yok zaten önceden de toplu taşıma ile giderdim okula." Savaş sert bir tonla. "Hayır. Olmaz." Savaş'a baktım sofrada gerginlik olmasın diye. "Daha önce de kendim gidiyordum. Sorun olmaz." Elimi tuttu tutarken bir yandan sıkıyordu sadece benim hissedeceğim ayarda. Sus ve fikir belirtme dercesine "Hayır hayatım." Barış atladı. "İşiniz acilse ben götürürüm bende okula gidiyorum." Savaş gülümsedi. Bir rahatlama geldi. "Tamam bak bu olur." Gözlerimi devirdim. Okula kendim gidince kaçacağım sanki. Önümdekilerden birkaç lokma daha aldım sonra Barış "Hadi kalkalım." Deyince birlikte kalktık. Çantamı aldım tam gidecektim elimden tuttu. "Kocana güle güle demek yok mu?" Sofradakilere baktım biranda yutkundum her şeyi fırsata çeviren bir pislikti. Ayağa kalktı. Yanağıma bir öpücük kondurdu. "İyi dersler hayatım." Gülümsedim. "Teşekkür ederim." Barış'la evden çıktık kendimi hemen arabaya attım. Allah'ım bunun bir sonu olsun ne olur. Barış arabayı çalıştırdı. Müzik açtı. "Eee evlilik nasıl gidiyor? Balayı bile yapmadınız." Cevap vermedim. Bir balayımız eksik senin manyak abinle. "Dün gece için özür dilerim." Anlamadım. Yüzüne baktım. "Neden ne oldu?" Gülümsedi. "Ya odanıza birden daldım öyle siz hani." Kahretsin evet çocuk bizi öpüşürken gördü. Güzel bir anı böldüğünü sanıyor halbuki beni kurtardı haberi yok "Yok yani önemi yok olabilir." Ben kekelerken o konuşmaya devam etti. "Açıkcası dün sizi öyle görmesem abimden nefret ettiğini düşünmeye başlayacaktım." Kahkaha attı ardından. "Öyle soğuksun ki yani kızma hemen abimle çok uzak duruyorsun konuşmuyorsun hiç mesela ona gülerken görmedim seni hiç. Hep bir mesafen var gibi gelmişti." Vallahi bravo abisinden daha zeki adam anlamış. "Yanlış anlamışsın." Gülmeye devam ederken konuşmaya da devam etti. "Yok tabiki yanlış anlamışımdır zaten ama sizi tanımayan biri zorla evlendiniz sanar." Artık sadece sustum yani evet abin delinin teki beni tehdit etti ve evlendik. Nasılda belli oluyor. "Senin bölüm neydi.?" "Psikoloji. Sen.?" Birkaç saniye durdu sonra. "Sence?" Bilmem anlamında dudak büzdüm. "Babam ve abim varken İktisadi ve İdari Bilimlerdeki bölümlerden başka bir seçeneğim olabilir mi sence?" Anlamamıştım. "Nasıl yani?" "İktisat okuyorum ben abimin isteği üzerine okul bitince bir yıllığına da İngiltere'ye gönderecek beni sonrasında işleri birlikte halledeceğiz." "Peki sen ne istiyorsun?" Gülümsemesi azaldı. Morali bozuldu snaki. "Benim isteklerim değil abim ve babamın istekleri önemlidir." Bu adam manyak herkese aynı şeyi yapıyordu. Herkese sahip olmak hüküm kurmak. Kocaman adam 22 yaşında ne istese yapardı. "Ama sen yani istemediğin bir bölümü neden okuyasın?" Kahkaha attı. "Aslı, Dinçkan Holdingin varislerinden biri veterinerlik mi okusaydı? Abim için rezalet ötesi bir durum." "Ama sen veteriner olmak istiyordun öyle mi?" İçinde kalan uhdenin öfkesi ile sesi yükseldi bana karşı değildi aslında kendisine olan öfkesiydi bu. Abisine karşı gelemeyişinin öfkesi, siniri. "Sen bilmiyorsun daha abimi tanımadın. Eğer istemeği şeyleri yapma konusunda ısrarcı olunursa bu durumdan hiç hoşlanmaz. Kontrol etmeyi sever o. Takıntıları var.” İçimden kahkaha attım senin manyak abini bir haftada çözdüm ben. Psikolojik problemleri vardı. Narsizm serpintileri vardı karakterinde. "Evet Savaş kontrolü çok seven kontrol edemediği noktalarda çıldıran zarar veren bir adam onu tanıyorum." Yüzü değişti. "Zarar veren?" Kendimi topladım hemen. "Yani psikoloji okumanın faydası analiz ettim onu diyelim bazen öfkeli oluyor ama özünde iyi biri abin." "Ondan şüphem yok." Benim var. Deli bu dlei hiç mi fark etmendiniz bunca zaman. Okula gelmiştik. Abrayı durdurdu. "Teşekkür ederim." "Rica ederim iyi dersler." Arabadan indim. Kızlar her zaman kamelyaların orada olurdu oraya doğru gittim hep birlikte oturuyorlardı. "Günaydın." Ceren beni görünce sarıldı hemen. "Günaydın tosbik." Gülümsedim. "Birileri beni çok özlemiş." Ceren hafif kafama vurup "Zevzeklik yapma." Ayça biranda elimi tuttu. "Oha tek taşa bak kızım kafam kadar." Elime baktım aman benim için önemi bile yoktu. Emrah atladı hemen. "Kızım bak böyle kocaman tektaşlar filan sevgilime iyi örnek olmuyorsun." Ceren Emrah'ın yanağına öpücük kondurdu. "Saçmalama ne alakası var aşkım." Emrah Ceren'e sarıldı. Sinan'la göz göze geldik o anda. Bana kızgın gibi bakıyordu. "Ne oldu neden öyle bakıyorsun.?" Hafif gülümsedi. "Neydi seni bu adama çeken onu düşünüyorum." Yüzüm ciddileşti. "Nasıl yani?" "Bu zamana kadar bir kez bile yan yana görünmediğin adamla birden evlendin. Sebebi ne olabilir diyorum." Kızlar acaba bir şey mi anlattı diye yüzlerine baktım ikisi de mimikleri ile biz bir şey demedik sinyali verince Sinan'e döndüm. "Söyledim ya zaten görüşüyorduk ama ben bu kadar ciddi olacağını tahmin etmedim." Elimi tuttu. "Bu gösterişli pırlanta, okula özel arabalarla gelmek bu mu hoşuna gitti yoksa?" İyice sınırını aşmıştı. "Sen ne saçmalıyorsun. Ben para pul için biriyle evlenecek insan mıyım? Sen ne hakla bunu söylersin? Ben okula dolmuşla metroyla gelmekten son derece memnundum kızlarla sıradan bir bujiteriden aldığım takıları takmaktan da. Gittiğim mekanlardan gezdiğim yerlerden. Gözüm hiçbir zaman daha fazlasında olmadı. Şimdi o kocasının imkanlarını kullanan budala kızlardan da değilim!" Cümlem bitince yanlarından ayrıldım. Ağlıyordum. Kızlar peşimden geldi. Benim aşık olduğum adamın bana kullandığı cümleye bak. Beni hiç tanımamış. Lavaboya gittim kızlar hemen arkamdan geldi. Ben ağlarken sarıldılar bana. "Şu salağın dediğine bakın ya ben ona aşığım aşıktım! Bana bir tek sinyal vermedi adam ama evlendiğimden beri delirmiş gibi. Ne bu tavrı siz anlıyor musunuz?” Ayça kaşlarını çattı. "Salak işte senin ona olan ilginin farkındaydı ve şimdi sen evlenince egosu zedelendi. Boşver onu." Kafamı salladım "Onu seviyorum. Onu gerçekten seviyorum." Ceren yüzüme öpücük kondurdu. "Manyak bir kocan var bence ikinizin iyiliği içinde artık onu sevmekten vazgeç ki bence seninkisi imkansızı sevmek. İnan duyguların karşılıklı olsaydı aynı yoğunluğu hissedemezdin belki de." Yüzümü yıkadım hafifçe. Kendimi toparladıktan sonra amfiye gittik. Emrah ve Sinan yer tutmuş. Ceren elimi tuttu. "Gel sakın tavır yapma." Sıraya oturdum Sinan kulağıma eğildi. "Özür dilerim seni kırmak için söylemedim hala alışamadım evlenmene." Gülümsedim. "Önemi yok alışırsın." Hocada gelince herkes hocayı dinleyip not almaya başladı. Bugün tek ders vardı Allah'tan bu bittikten sonra bir şeyler yaparım kızlarla diye hayal kurmaya başladım... Ders bitiminde ne yapsak diye düşünürken telefonum çaldı. Allah kahretmesin Seyfi Bey arıyor hemen açtım telefonu. "Efendim." "Bugün geleceksin değil mi?" "Evet evet efendim." "Tamam Nazlı yok bugün erken gelirsen iyi olur paranı ona göre alırsın." "Tamam." Ben iş olduğunu tamamen unutmuştum. Kızlara döndüm. "İşe gitmem gerek." Hepsi şaşırmış ifade ile baktı. Emrah "Kızım sen milyonerle evli değil misin neden çalışıyorsun." Evet mantıklı olan çalışmamam ama abim uyanacak elbet bizim paraya ihtiyacımız olacak ve benim o parayı biriktirmem lazım. "Kocamdan harçlık alacak halim yok tabiki çalışacağım." Ceren omzumdan tuttu. "Emin misin?" Kafa salladım. "Hadi ben şuradan bir dolmuşa biner giderim. Eskisi gibi." Dedim Sinan'a baktım. Sinan söylediği cümlenin farkındalığından sustu sadece. Kızlarla vedalaşıp dolmuşa bindim. Forum Bornova'da bir mağazada satış temsilcisi olarak çalışıyordum part time olarak. En azından abime destek olup kendi harçlığım çıkıyordu. Hem abim eninde sonunda uyanacaktı ve benim çalışmaya devam etmem lazımdı. Avm'ye gelince hemen hızlıca bulunduğum kata çıktım üzerimi değiştirdim yüzüğü de kimse görüp sormasın diye çanta attım telefon kullanmak yasak olduğu için onu da dolaba koyup kitledim. Alt tarafı beş saat çalışacaktım ve Savaş fark etmeden eve dönerdim. En azından öyle umuyordum... SAVAŞ İşleri halletmiştim kahvemi yudumlarken elime telefonu aldım ve Aslı'yı aradım. Uzun uzun çaldı ama açmadı. Tekrardan aradım yine açan olmadı. Ne demek benim telefonumu açmamak. Mesaj attım bir süre bekledim cevap gelmedi. Derste miydi acaba? Sakinleşip Barış'ı aradım. "Efendim abi." "Koçum Aslı'yı gördün mü hiç geldi mi yanına." "Yoo sabah okula bıraktım sonra derse girdim ne oldu.?" Ulan Aslı neredesin sen. "Okulda mısın sen?" "Evette ne oluyor abi." "Aslı telefonlarıma bakmıyor bir onların olduğu bölüme baksan koçum." "Abi derstedir kız. Koca bölümde ben Aslı'yı nasıl bulayım?" "Lan delirtme beni dediğimi yap." Telefonu kapadım o sırada Aslı'yı aramaya devam ettim beş dakika boyunca devamlı aradım açmadı. Nerede bu kız nerede? Telefonum çalınca biran Aslı zannedip bakmadan. "Neredesin lan sen. Sabahtan beri arıyorum. Delirdim." "Abi sakin ol benim. Neden öfkelendin sen." Derin bir nefes aldım. Cevap vermedim. Kaçtıysa gittiyse. "Yok dersi bitmiş onun iki saat oluyormuş çıkmış sanırım diğer arkadaşları da yok." Bir şey demeden telefonu kapadım. Seni öldüreceğim Aslı doğduğuna pişman edeceğim. Kaçtı kesin kaçtı. Okula göndermem hataydı. Gözümün önünden ayırmamam gerekti. Masanın üstündekileri yere fırlattım asistanım Tuğba’yı çağırdım. "Tuğbaaaa!" Saniyeler içinde odama geldi. "Buyurun Savaş Bey." "Hemen bana Ceren Durmaz'ın telefon numarasını bul." "Efendim nasıl." "Sana hemen dedim Ege Üniversitesinde psikoloji okuyor beş dakikan var. Kaybol şimdi." Tuğba odadan çıkınca aramaya devam ettim ama açmadı. Bir sürü mesaj attım geri dönüş yok. Abisinin kaldığı yerdeki doktorlardan birini aradım. "Buyurun Savaş Bey." "Aslı geldi mi oraya?" "Hayır efendim kimse gelmedi." "Eğer gelirse hemen haber verin bana anladın mı?" "Tabiki efendim." Telefonu kapadım. Abisinin yanına da gidemez ki gözlerini kapadım. Neredesin Aslı neden beni delirtiyorsun. Benden gidersen beni terk edersen hayatının hatası olur. Asla beni bırakamazsın bunun için her şeyi yaparım. O sıra Tuğba geldi. Kağıt uzattı. "Numara burada efendim." Kâğıdı elinden aldım hemen telefonu çevirdim ikinci çalışta. "Alo." Sesini duyunca bir rahatlama geldi. "Ceren merhaba ben Savaş." Cevap vermeden sessizlik ile konuşmamı bekledi. "Aslı'ya ulaşamadım yanınızda mı?" Sert bir ton ile bana. "Hayır dersten çıkınca ben erkek arkadaşımla çıktım bilmiyorum." "Tamam sağol." Telefonu suratıma kapattı. Küçük orospu. Kendince bana atar yapıyor yoksa yoksa bu Aslı onlara anlattı mı her şeyi eğer anlattıysa onu mahvedeceğim. Nerede bu kız neredeeee.! Aramalarım devam etti ama açan olmadı. Bir ara telefonum çaldı. Barış arıyor. "Efendim." "Abi Aslı'nın nerede olduğunu buldum sanırım." Biran içim rahatladı. Neredesin sen Aslı bitireceğim seni. "Nerede okulda mı?" "Yok bir arkadaşına sordum yani ortak arkadaşımız varmış daha doğrusu ona sordum işe gitmiştir dedi Perşembe günleri çalışıyormuş." Ne işi lan. "Ne işi nerede çalışıyor." "Forum Bornova'da bir giyim mağazası dedi bende bu kadarını biliyorum." "Tamam koçum sağol." Lanet olsun ben bunu nasıl atlarım böyle önemli bir konuyu nasıl kaçırırım. Çalışıyormuş demek ki. Bana sormadan bir şey demeden işe mi gitti. Artık çalışmaya ihtiyacı mı vardı bu aptalın. Ofisten çıktım arabaya atladım hemen avm'ye doğru sürdüm. Biran önce gitmek istiyordum son hızla avm'ye gelince arabayı park edip içeriye girdim. Danışmadan Aslı'nın hangi mağazada çalıştığını öğrendim ve hızlı adımlarla yukarıya çıktım. Mağazanın önüne geldiğimde Aslı'yı gördüm bir adamla konuşuyordu gülümseyerek adama bir şeyler anlatıyordu. Kan beynime sıçramıştı delirmiştim. Benim karım elin adamına nasıl gülümser bu nasıl bir cesaretti. "Aslı." Kafasını kaldırıp bana bakınca donup kaldı. Yanına gittim. Bileğinden tutup var gücümle sıktım. "Seni arıyorum saatlerdir." Demin konuştuğu adama baktı sonra bana "Çalışıyorum Savaş." Dalga geçer gibi çalışıyorum diyor birde. Sakinliği beni daha çok öfkelendirdi. "Gidiyoruz." O sıra yanımıza başka bir adam geldi. "Ne oluyor birader bıraksana kızı hayırdır bizim elemana mı yürüyorsun." Kaşlarımı çattım adamın yakasına yapıştım. Hadsiz köpek benim karım o. Karıma kim yürüyecekmiş.! "Karım lan o benim karım." Adam Aslı'ya baktı "Aslı."dedi Aslı beni tutup çekti adamı bıraktım. "Seyfi Bey çok özür dilerim. Savaş tamam sakin olur musun.?" "Hemen gidiyoruz. Hadi." Mağaza karışmıştı birden. Herkes bize bakıyor Aslı olayı toparlamaya çalışıyordu.Seyfi Bey dediği adam Aslı'ya "Kocan mı bu senin gerçekten sen bekar değil miydin?" Aslı kafa salladı. "Kocam." Seyfi denilen lavuk bana döndü. "Sorun ne kardeş kız çalışıyor." Tekrar tuttum yakasını "Lan bana bak bu mağazayı içinde seninle birlikte satın alırım piç kurusu. Benim karım senin vereceğin üç kuruşa muhtaç değil. Aslıııı hadi." Aslı hemen arka tarafa geçip eşyalarını alıp yanıma geldi. İtiraz etse daha büyük bir olay olacağını biliyordu zeki karım o yüzden ikiletmedi bile beni. "Seyfi Bey çok özür dilerim." Kolundan tutup çektim ve hızla mağazadan çıktık. "Sakin ol herkes bize bakıyor. Delirdin mi burayı nasıl buldun?" Cevap vermedim. "Çalışıyorum ben burada insanları bu şekilde tutup götüremezsin Savaş bak herkese rezil olduk." Arabaya kadar hiç konuşmadım arabaya binince kapıyı kitledim. Gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Yüzü öylesine güzeldi ki... Gözleri, dudakları her şeyi ile harikaydı ama beni öfkelendirmişti ve bunun bir cezası olacaktı. Bu güzel yüzün zarar görmesini hiç istemem ama Aslı ısrarcıydı. "Sen bana haber vermedin." Cevap veremedi. Üzerinde bordo bir tişört altında siyah pantolon. Kahverengi saçlarını sım sıkı toplamış bir haldeydi masum duruyordu bir o kadar korkmuş ama öfkeliydim bana haber vermedi. "Elin adamlarıyla gülerek ne konuşuyorsun sen.?" "Müşteriydi o çalışıyordum ya." Arabayı çalıştırdım. "Seni geberteceğim bu kez bedeli daha ağır olacak yemin ederim." Cevap vermeye bile tenezzül etmiyordu. Sessizliği beni delirtiyordu gerçi cevap vermesi bir şey değiştirmezdi. Eve gelince kolundan tutup indirdim. Kapı açılır açılmaz eve girdim odaya çıktık kapıyı kitledim başına geleceği biliyordu bir iki adım geri yürüdü. Kendini savunmak için cümle kurmaya başladı. "Önce dinle lütfen." Tüm gün içimde oluşan öfkenin korkunun patlaması ile tokat attım yere düştü. Başına eğildim saçından tutup kaldırdım. "Seni defalarca aradım." Titreyen sesiyle. "Çalışıyordum sadece telefon dolaptaydı ben hemen işimi bitirir eve gelirim diye düşündüm." Çenesini sıktım. "Lan beni delirtme bana haber vermeden gidip gelecektin öyle mi? Kaçtın sandım delirdim." "Savaş sakin ol yemin ederim kaçmak gibi düşüncem olsa çoktan kaçardım. Öfkeni kontrol etmelisin bak öfkeni başka şeye yönlendirebilirsin. Şiddet bir çözüm olmaz." Tekrardan tokat attım kafasını yere çarptı ama umursamadan saçından tuttum tekrar toplu olan saçları açılmıştı. "Senin çalışmaya mı ihtiyacın var? Beni delirtme beni delirtme Aslı." Göz yaşları akmaya başlamıştı. "Senden mi harçlık alacaktım çocuk gibi abimi öldürmekle tehdit eden bir zalimden para mı alacaktım birde istemiyorum anladın mı senin paranı kendim çalışır kendim harcarım. Zavallı bir adamsın tek gücün paran onun dışında düşkünsün acıyorum sana. Tedavi olman lazım. Sevgisiz ve merhametsiz bir kalbin var. Kadın ruhundan anlamayan barbarsın” "Laaaaaan.!" Suratıma bakarak bana nefret kusmaya başladı. "Sen delirmişsin ben senden yardım istemiyorum, paranı, evini sadece bırak beni hayatımdan defol. Abimi bırak ben senden önce mutluydum şimdi şu halime bak ne hale geldim. Beni neye çevirdin? Ne bu bir sevgi göstergesi mi sanıyorsun? Saldırganlık hayvansal bir güdüdür. Senin insan olman lazım.” Benimle mutsuzdu öyle mi. Gözlerinin içine baktığım aşık olduğum kadın benden nefret ediyor benimle mutsuz olduğunu söylüyordu. Onun için her şeyi yapmaya hazır bir kocası varken hem de. Öfkeyle pantolonumda ki kemeri çıkardım Aslı anlamıştı kaçacakken ayaklarından tuttum. "Bırak beni bırak pislik." "İstediğin kadar bağır evde kimse yok hizmetçilerin umurunda bile olmazsın." Kemerle öfke ile sırtına vurdum acı ile yere düşüp bağırdı tekrardan vurdum. "Yapma Allah belanı versin." Başına eğildim. "Benden gizli işler yapmak ha." "Sadece çalıştım." "Haber vermedin seni okula gönderdim iyi davrandım diye yaptın bunu." "İyi mi davrandın? Sen manyaksın bana ne zaman iyi davrandın acaba?" Tekrar tokat attım tokatın etkisi ile burnundan kan akmaya başlamıştı. Çenesinden tuttum. "Cerenlere her şeyi anlattın değil mi?" Gözleri kocaman oldu. "Hayır." Saçlarını tuttum bu kez. "Yalan söyleme lan bana onu aradım bana ters davrandı orospu." "Anlatmadım yemin ederim ne olur yapma." Öfkeyle tekrar vurdum içimdeki öfke geçmiyordu bana bugün yaşattığı korku. Kemerle vurdukça sinirim yatışıyordu acıyla bağırmasını umursamadım çünkü oda beni umursamamıştı. Boğazına yapıştım. "Seni öldürmem gerekti belki de sen iyilikten anlamayan bir fahişesin." Göz yaşları ardı ardına akıyordu. Acıdan cevap bile veremedi. "Bir daha iş yok anladın mı?" Cevap vermeyince yüzünü sıktım. "Anladın mı?" Kafa salladı. "Sözümden çıkarsan eğer..." Tam o sıra odanın kapısı çaldı. "Abii." Öfkeyle. "Barış git sonra konuşuruz." "Aç şu kapıyı lütfen. Sesiniz aşağı kadar geliyor neler oluyor?" Kolunu sıktım Aslı'nın eğildim. "Banyoya geç suyu aç ben diyene kadar çıkma." Gözyaşları içinde kalktı banyoya gitti kapıyı örttü suyu açınca odanın kapısı açtım. "Ne var?" Odanın içine doğru baktı. "Sesiniz geliyordu Aslı ağlıyordu sanki." Gülümsedim. "Evet ağlıyordu doğru duymuşsun." Kaşları çatıldı. Yüzünde endişe vardı yengesini merak etmiş küçük bey. "Neden bir şey mi yaptın.?" Çok bir şey yapmış sayılmam kardeşim onun yaptığının yanında minik bir uyarı. "Lan oğlum saçma saçma konuşma işten gidip aldım ben bilmiyordum çalıştığını merak ettim eve gelince de tartıştık biraz oda bağırdım diye ağladı kadınlar işte duygusal." Pek tatmin olmamıştı bizimkisi. "Nerede?" "Banyoya girdi." Tam gidecekti geri döndü. "Beş aydır birliktesiniz nasıl bilmiyorsun çalıştığını?" Zeki kardeşim var ufak yerlerden tüyoyu kapar insanı sıkıştırırdı ama abisi ondan daha zekiydi bilmiyordu. Kolundan tuttum eğildim. "Oğlum bana çıktım işten dedi meğer bizimkisi annemin ona servet avcısı işittirmelerinden rahatsız olmuş kendince kendi kazandığım parayı harcayım diye gurur yapmış bende senin benim param yok biz karı kocayız dedim ondan baya üzüldü sende açma bu konuyu bizimkilerin yanında." Yüzünde oluşan üzüntü ifadesi ile. "Hadi ya tamam ben söylemem bizimkilere merak etme. Hadi akşam yemeğinde görüşürüz." Dedi gitti. O gidince kapıyı kapadım tekrar kilitledim. Banyoya girdim klozetin üstünde oturuyordu beni görünce ayağı kalktı. Yüzü kan içinde kalmış. Burnundaki kan iyice dağılmış. Sevdiğim o güzel yüz ne haldeydi. İster miydim ben seni bu hale getirmeyi canını acıtmayı ama sen anlamıyorsun. Peçete aldım yüzünü sildim. Dağılan saçlarını geriye attım. "Elini yüzünü yıka toparla kendini." Göz yaşları bitmiyordu iç çeke çeke ağlıyordu ve bu durum daha çok sinirimi bozuyordu. Kolundan tutup kendime çektim sarıldım. İtekledi. "Bırak canım yanıyor." Yanına gittim elbisesinin kolunu indirdim. "Yapma istemiyorum şuan değil anladın mı? Sende hiç merhamet yok mu? Dokunma lütfen." Onu dinlemedim elbisesini çıkardım. Karşımda iç çamaşırları ile duruyordu. Ağlamaya devam ediyordu aynı zamanda. Onunla sevişeceğimi zannetti yüzündeki endişe ve korkudan bunu hiç istemediği belliydi. Sakin ol sevgilim bugün değil korkma. "Savaş lütfen." Kendime doğru çektim ve arkasını çevirince. "Savaaaş. Lütfen." Sırtına bakmak istemiştim sadece kemerle vurduğum yerde iz çıkmıştı. Kırmızı kabarık bir iz. Dokundum irkildi. Canı yanmıştı minik bedeni titriyordu. Açtığım yaraları sarmak istedim ama bunun için bana hiç fırsat vermiyordu. Kolundan tuttum. "Beni yapmak istemediğim şeyleri yapmaya zorluyorsun. Bu acı bu olanlar sana ders olur belki." Cevap vermedi. "Toparla üstünü başını akşam yemeğine gözlerin şiş olmasın tekrar sinirlenmeyi hiç istemiyorum." Odadan çıktım ve aşağı indim. Onun ağlamasını duymak istemiyordum... Onu o halde görmeye dayanamıyordum. ASLI Banyodaki aynadan sırtımda oluşan izlere bakıyordum. Canım öylesine yanıyordu ki nefret ediyordum bu adamdan tam bir pislikti. Acımasızdı. Böylesine saldırgan olması normal değildi. Yüzümü yıkadım üzerimi toparladım gözümün altına kapatıcı sürdüm birde aşağıda ağladığım belli olunca dayak yemek istemiyorum. Ben bu değildim bu kabul görür bir durum değildi. Şiddet normalize olmuş bu adamın hayatında ama değildi. Bu adamda bir sürü problem vardı. Narsist olduğuna neredeyse emindim bunun yanında çoklu kişilik bozukluğu gibi birçok septomuda olabilir. Terapiye açık birisi olsa tedavi olmaya yönlendiririm. Allah'ım abim biran önce uyansın ve beni bu cehennemden kurtarsın. Saçlarımı da topladıktan sonra banyodan çıktım. Odada değildi birazdan herkes gelir akşam yemeği yenilirdi o yüzden gecikmeden aşağı indim Savaş kardeşi ile muhabbet ediyordu. Beni görünce gülümsediler Savaş ayağa kalktı yanıma geldi alnıma öpücük kondurdu. "Sevgilim iyi misin?" Kafa salladım. Koltuğa geçtim Barış bana bakıp göz kırptı. Zoraki gülümsedim. İçim ağlıyordu ama gözümden o yaşlar akmamak için zor tutuyordu kendini. Sevinç Hanım ve Fikret Bey geldiler sofraya geçtik. Tek kelime etmiyordum çokta iştahım yoktu zaten önümdekileri tırtıklarken Sevinç Hanım yine o imalı ses tonu ile. "Kızım senin suratın sürekli neden beş karış hayır etrafındaki insanlarında enerjisini alıyorsun." Kafamı kaldırıp baktım cevap vermedim. "Görende bu evde seni zorla tutuyoruz sanar." O an telaşla. "Hayır hayır öyle değil ben çok mutluyum burada olmaktan. Çekiniyorum sadece. Alışmaya çalışıyorum.” Ailesine bir şey belli ettiğim için öfkelenirse bu kez daha kötü olurdu her şey. Fikret Bey atıldı. "Kızım çekinecek bir şey yok aileyiz burada." Kafa salladım. "Evet teşekkür ederim." Sevinç Hanım gözlerini devirdi. "Biz seninle bir arpa boyu yol kaydedemeyeceğiz ya neyse. Bu suratsızlık bu sıradanlık yani susayım susayım diyorum ama oğlum çok mu aradın?" Artık daha fazla dayanamayıp ağlamaya başladım sabahtan beri içimde tuttuğum göz yaşları akıyordu. Fikret Bey. "Sevinç!" Diye bağırdı sadece Barış biranda. "Anne neden bunu yapıyorsun devamlı?" Gözümden akan yaşı sildim. "Özür dilerim. Afiyet olsun." Dedim kalkıyordum... Savaş bileğimden tuttu "Otur." Ona baktım. Gözleri öfke saçıyordu. Ben bu manyakların içinde delirirdim kesin bende kafayı yerdim ya. "Yemeyeceğim." Sinirden gözlerini kapadı. "Otur." Sandalyeye oturdum. Masadaki bardağı aldı su içti sonra annesine baktı. Gözlerinde öfke hakimdi. Soğuktu duruşu tavrı bile insanı tedirgin ediyordu. "Ondan hoşlanmıyorsun anlıyorum ama neden sürekli canını yakmaya çalışıyorsun?" Birden yükseldi annesi. "Bu pespaye kız için beni mi kırıyorsunuz? Bir oldunuz şu yaptıklarınıza bak." Elini masaya vurdu. "Karım o benim. Eğer böyle devam ederse karımla ayrı bir ev bakmak zorunda kalacağız." Gözleri açıldı. "Ne demek başka ev. Asla izin vermem." Elimi tuttu Savaş. "Karımla iyi anlaşacaksın o zaman." Kafa salladı sonra "Size Afiyet." Olsun dedi elimden tutup kaldırdı.... Beni ailesine karşı koruyan elimden sanki mükemmel bir kocaymışcasına tutup onların yanında o benim karım izlenimi veren adamla beni kemerle döven adam aynıydı maalesef. Bu gel gitleri ikilemli ruh halleri onda sentezleyemediğim bir şeyler vardı. Korumacı bir ruh haliyle beni aldı ve götürdü oradan… Bana çok kibar ve iyi davrandı. Dışarıda yemek yedi tehdit etmedi hakaret etmedi ve suskundu. O günden sonra Sevinç Hanım daha iyi davranmıştı iyiden kastım laf sokmuyordu ama mimikleri ile nefret kusmaya devam ediyordu. Okula gidip geliyordum bir dakika nefes aldırmıyordu Savaş her dakika mesaj atıyor arıyordu. Ders aralarında artık bizimkilerden çok Barış ile takılmak zorundaydım. Sinan'a gün geçtikçe daha uzak oluyordum. Öylesine özlüyorduk ki. Gülüşünü, bakışını, sesini. Aşık olduğum adamdan ne kadar da uzaktım. Barış'ın arkadaş grubuna dahil oldum neredeyse geneli kızdı erkek arkadaşları da vardı ama Savaş hepsini tanıyormuş o yüzden burada olmamda sakınca yokmuş. Başta çocuklar benim Barış'ın yengesi olduğuma inanmıyor. Sevgili sanıyorlardı. Saçmalık ötesiydi. Barış hayatta sevgili olunacak biri değil umursamaz zıpır lay lay lom aklına estiğini yapan ve sorumluluk alamayacak bir adamdı ve asla böyle biri tarzım değildi gerçi abiside değildi ama hayat işte beni bu manyağın eline düşürmüştü. Vücudumdaki yaralar kabuk bağlamaya başlamıştı ama canım yanıyordu. Savaş fırsat buldukça beni köşeye sıkıştırmalara devam ediyor alttan alta tehdit ediyordu. Bazen sırf gözümü boyamak için abimin olduğu yeri görüntülü arıyor ve iyi olduğunu gösteriyordu. Sanki büyük bir iş başarmış gibi. Bu şekilde bir ay atlattık. Bir gün okul çıkışı geldi yine beni aldı yüzünde güller açıyor. "İyi misin sevgilim?" Kafa salladım. Yüzüme dokundu. "Bugün bizim günümüz." Ne demek istediğini anlamamıştım. Yüzümü buruşturdum. Cevap vermedim. "Bizim orman evi var oraya gidiyoruz bugün." Gözlerim kocaman açıldı. Ne evi ne ormanı neden gidiyoruz bizim günümüz derken kastı neydi. Hayır Allah'ım hayır. "Neden eve gitsek ders çalışmam gerek." Elimi tuttu. Öpücük kondurdu avuç içime. "Bugün Cuma sevgilim çalışırsın şuan için daha önemli planlarımız var." Allah'ım hayır hayır lütfen. Arabaya geçtik. Yol boyunca eve gitmek için ikna etmeye çalıştım ama olmadı. Araba durunca resmen ben koltuğa çakılı kaldım. Arabadan indi kapımı açtı. "Hadi birtanem. Gözlerimi kapadım. "Niye geldik buraya.?" Elimden tuttu. Sinirlenmişti sorgulamama. "İn şu arabadan." Arabadan indim. Kalp ritimlerim düzensiz atmaya başlamıştı burası tam ormanın ortası beni burada öldürüp gömse bir daha kimse beni bulamaz. Müge Anlı bile! Cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açtı. İçeri girdik kocaman bir masa hazırlanmış şömine yanıyor. "Bizim için sabah erkenden hazırlattım burayı." İyice korkmaya başladım. Elimden tuttu içeriye masaya geçtik. "Tavuklu mantar sote var senin en sevdiğin." Gülümsedim sadece. Korkudan zoraki. Evet nefis yemekler vardı buram buram kokuyordu hatta ama şuan kaslarım gerilmişti. Vücudum kendini birazdan titreme moduna alabilirdi. Soğuk terler boşaltmaya başlamıştım bile. Korkudan karnıma giren ağrı ve mide bulantısı cabası. Bugünün sonu hiç hoş olmayacaktı. Önümdekilerden birkaç lokma aldım. "Bugün bizim için özel olsun istedim. Her şey senin sevdiğin istediğin gibi." İstediğim mi şuan burada olmak en son istediğim şey. Karşında yemek yemek sana bakmak bunların hiçbirini istemiyorum. "Teşekkür ederim gerek yoktu." Gülümsedi sadece. Önümdekilerden birkaç lokma daha aldım. Şaraptan bir yudum aldım o sıra ayağa kalktı müzik açtı yanıma gelip elini uzattı. Fazla kibardı çok fazla. Bu kadar iyi davranması anlayışlı olması. Elinden tuttum dans etmeye başladık. Kulağıma eğildi. "Sezen Aksu sen seversin." Şimdi ona sen Sezen Aksu sevdiğimi nereden biliyorsun diye sormaya cesaretim bile yoktu. Kollarını iyice kavradı bana yavaş emin adımlarla hareket ettiriyordu dediği olacaktı ama bir yandan ürkmemi istemiyordu. Yüzüme öpücük kondurdu sonra boyun çıkıntıma geri çekilecek gibi olduğumda elleri ile belimi kavraması engel oldu. Parmak uçlarıyla koluma minik dokunuşlar bıraktı kulağıma eğildi. "Evlendiğimiz günden beri bu anı bekliyorum senin kollarımda olduğun anı sana zorla sahip olmayacağım Aslı duygularımın karşılıklı olmasını istiyorum anlıyorsun değil mi?" Bu onun dilinde kibarca bir tehditti aslında... Bana karşılık vermeni. Öpmeni ve istiyormuş gibi yapmanı istiyorum aksi olursa gerisini sen düşün diyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD