Üvey Amca

1298 Words
"Hey ezik bize limonata al " diye seslenen okulun popüler kızı Melisa ile arkama yani onlara doğru döndüm. Zoraki bir gülümseme ile "Tabi ki de! Başka bir şey ister misiniz?" diye nazikçe sordum. İstemez, diye yanıt vererek bozuk paraları ayağımın önüne düşecek bir şekilde fırlattı. Eğilerek parayı topladım ve kantine doğru hızlı bir şekilde yürümeye başladım. Bir yandan da nasıl  üç yıl daha bu kızları nasıl çekeceğime düşündüm. Limonataları aldım ve geri okulumuzun popüler kızlarının yanına gittim. "Limonata ve para üstünüz" dedim ve Limonataları para üstü ile uzattım. Sadece limonataları alarak "Para üstü sende kalsın harçlığın olur" deyip o sinir bozucu kahkahalarını atmaya başladılar. Zorla teşekkür ederek koridordaki dolabıma ilerlemeye başladım. O kızlara karşı gelemiyordum çünkü tam burslu olarak kazandığım bu kolejden beni tek kelime ile attırabilirlerdi. Ve üvey babamın böyle bir şey olursa yardım edeceğini sanmıyorum. Zaten o ne zaman yardım etmişti ki bana? Babam öldükten sonra annem tekrar evlendi sonra da beni üvey babamla bırakarak geri dönmemek üzere gitti. Üvey babam ise alkolik benle hiç ilgilenmeyen iğrenç bir adam. Onu sevdiğim söylenemez. Hatta o heriften nefret ediyorum. Sanırım bu kadar yeter, harika hayatım ile sıktım sizi. Evet yine şaşırılmayacak bir olay ile karşı karşıyayız. Dolabımın üstü sprey boya ile boyanmış,yazılar yazılmış.İlk göze çarpan kelime "ezik" idi.  Klasik. Ezikten sonra ise göze çarpan kelime "domuz" idi. Ne domuz mu?!! Çekici olacağım diye kemikleri belli olan kızlardansa elli beş kilo olmayı tercih ederim. Yani elli dört kilo. Ama boyuma göre fena değil bence. Ne de olsa 1.65 boyum var. Neyse bunu geçelim. Birkaç tane daha sevgi (!) sözcüğünden sonra dolabın kilidini çevirerek açtım. Hadi ama ya, olmaz! Kitaplarımın üstü yapış yapış bir sıvıyla kaplı. Projem. iğrenç. bir. sıvıyla. kaplı! Bu bardağı taşıran son damlaydı. Çünkü bu projeyi yapabilmek için bir hafta boyunca neredeyse uyumamış, üstüne üvey babam ile kavga etmeme sebep olmuştu. Kendimi tutamayarak "Kim yaptı bunu?" diye bağırdım. Oradan zengin bebelerinden biri "Kapa çeneni ezik!" diye bağırınca "Kesmiyorum lan bir yıldır sizin sözünüzü dinlemekten bıktım." dedim.  Tabi sinirden dediklerime pek dikkat etmemiştim. Ve sonucunda dediklerimi ağır bir şekilde ödeyeceğimi birazcık geç fark ettim. Her türlü okuldan atılacaktım bari hak edilerek atılayım. Üstüme doğru gelen kızlardan birinin karnına tekme attım. Ezik olabilirim ama kendimi korumayı yaşadığım yer yüzünden öğrenmiştim. Tabi benim bu haraketim okulun dikkatini ve büyük bir çoğunluğun tepkisini çekmişti. Okulda ki öğrenciler çevremize toplanırken iki kız kollarındam tuttu. Aha bu sefer bittim. Melisa tokat atmak için kolunu kaldırmıştı. Kaç yıllık senaryoyu bozmayayım dedim ve gözümü kapattım. Kendimi birazdan suratımda hissedeceğim acıya hazırlarken tokadın geciktiğini fark ettim ve gözümü yavaşça açtım.  Bana gelmekte olan tokat tanımadığım büyük ihtimalle yeni gelmiş bir hoca tarafından tutulmuştu. Sanırım hoca kızların ne yapabileceğinden habersiz ya da yürek yemişti. "İşinden olmak istemiyorsan kolumu bırak" diyen Melisa ile ortada  komik bir olay varmış gibi yeni hoca olduğunu tahmin ettiğim adam gülmeye başladı. Biz adamın neye güldüğünü anlamayarak ne gülüyorsun dayı bakışlarımızı atarken konuşmaya başladı. "Sanırım kovulmam için çalışıyor olmam gerekiyor dimi ufaklık?" dedi. Nasıl yani yeni hoca değil miydi? O zaman ne diye burnunu soktu ki kavgaya?  Ben adamın niye duruma karıştığını  anlamaya çalışırken "O zaman hadi gel Hilal" diyen adamla anlamayarak peşinden gidecekken Melisa kolumdan tuttu. "Cezasını çekmeden gidemez " dedi Melisa. Adam sanırım artık sinirlenmeye başlamıştı. "Melisa sen de haklısın" diyen adamla şaşkınlığım arttı. Adam bildiğimiz 1. Dünya savaşında İtalya'nın yaptığı gibi döneklik yapıyordu.  (Bilmeyenler için İtalya birinci dünya savaşında İttifak devletleri yani bizim tarafımızda iken savaş esnasında taraf değiştirerek itilaf devletlerinin yanında savaşmıştır.) Ben bunları düşünürken adam konuşmaya devam etti. "Tabi evde babanın annene yaptığı şiddetinin sinirini dışarıda başkasına atmak istiyorsun " dedi. Beni kolumdan çekti ve ilerlemeye başladı.  Bu adam Melisa'nın aile içi problemlerini nereden biliyordu? Biz ilerlerken kavga dolayısıyla çevremizde toplanan öğrencilerin dikkati Melisaya çevrilmişti. **** Adını bilmediğim adamla uzun bir araba yolculuğu yapmış en sonunda da lüks bir evin önünde durmuştuk. Adam yol boyunca hiç konuşmamış sadece birkaç kez dikiz aynasından bana bakmıştı. Açıkçası şehrin bu taraflarına pek gelmemiştim ve buralar üvey babamla oturduğumuz evden sonra çok yabancı geliyordu. Evin içinde ki eşyalardan adamın zengin olduğu anlaşılıyordu. Ben evi incelerken adam uzun süreden sonra ağzını açarak "Odan ikinci katta sağdan ikinci oda" deyince şaşkınlığım daha da arttı.  "Efendim sanırım beni birisi ile karıştırıyorsunuz. Benim nasıl böyle bir evde bana ait bir odam olabilir ki ?" diyerek şaşkınlığımı belirttim. Adam masanın üzerinde ki pembe dosyayı bana uzatarak "Bu bilgiler senin değil mi?" diye cevabını biliyormuşcasına sordu.  Dosyayı meraklı bir şekilde açtım. Ama bu nasıl? Dosyanın içinde ismim , fotoğraflarım, eğitim durumum , aile hayatım ,ikametgah adresi ( İkametgah adresi, güncel olarak bulunulan konuttur) gibi birçok bilgi vardı. Bunun nasıl olabileceğini adama soracakken adam konuşmama izin vermeden "Şimdi kafanı yorma odana çık ve duşa gir. Bugün senin için yorucu geçti" demesiyle kafamı aşağı yukarı sallayarak adamın dediğini onaylayarak odam olduğunu söylediği odaya çıktım. Oda acaip derecede lükstü. Özellikle üvey babamla yaşadığım o yıkık evden sonra. Halen ismini bilmediğim adamın dediği gibi duşa girecekken yanımda hiç kıyafetin olmadığını fark ettim. Hakkımda bu kadar bilgisi olan benim için kocaman bir oda hazırlayan bir adam her halde kıyafette almıştır diye düşünerek dolabı açtım. Bingo! Bir sürü harika kıyafet vardı. Hoşuma giden siyah bir eşofman takımını alarak duşa girdim **** Duştan çıkmış adını bilmediğim adamın mutfağa geç demesiyle mutfaktaki sandalyelerden birine oturup şu birkaç saattir ne yaşadığımı düşünüyordum.  "Çok mu beklettim?" diye soran adamla "hayır" anlamında kafamı sağa sola salladım. "Peki o zaman direkt konuya giriyorum. Seni neden o kızların elinden kurtardığımı, senin hakkında nasıl bu kadar bilgi sahibi olduğumu merak ediyorsundur" diyen adamla kafamı aşağı yukarı evet anlamında hızlıca salladım. "İlk olarak ben senin üvey amcanım" diyen adamla hızlıca ayağa kalıtım. "Ne?!" diye bağırdım. Yanından ayrıldığım için sevindiğim adamın kardeşinin yanında mıydım şimdi? Ben şaşkınlıktan donup kalmışken üvey amcam olduğunu söyleyen adam tekrardan konuşmaya başladı.  "Hemen celallenme. Ağabeyimle yıllardır konuşmuyoruz. Evlendiğini bile bu sene öğrendim" dedi.  Güvenmeli miydim? Kararsızım ama merak ettiğim soruları da sormam gerekiyor. "Peki ben? Benim bunla ne ilgim var?" diye sordum.  "Abimin evlendiğini duyunca biraz araştırma yaptım. Sonra senden haberim oldu. Abim küçükken bana çok kötü davranırdı ve bana yaptıklarını sana da yapıyor olabileceği aklıma geldi ve biraz daha araştırma yaptım. Haklı da çıktım. Bende seni eve alarak sana yardım edebileceğimi düşündüm" diye uzun ama anlaşılabilecek bir açıklamada bulundu. Ne diyebilirim ki güvenmiştim açıkçası.  "Anladım ama senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum. " dedim. Ona güvendiğimi anlamıştı sanırım az önce ki endişesi azalmıştı.  Tebessüm ederek "Ben Yiğit Soylugil. Araba ve tekstil üzerine olan şirket zincirlerim var." Bir dakika o zaman bizim okulda habire kızların bahsettiği marka olan Soylugil giyim benim amcama mı aitti?  "Senin tekstil ürünlerini biliyorum. Okulda kızlar çok bahsediyor" diye düşünmeden konuştum.  Tebessüm ederek kendini tanıtmaya devam etti. "25 yaşındayım o yüzden amca kelimesi ikimiz içinde tuhaf olacağından abi demen daha iyi olacak."dedi. Bunda haklıydı amca demek tuhaf olacaktı. Kafamı tamam anlamında aşağı yukarı salladım. Peki benim derslerim ne olacaktı?  Yiğit Abi sanki zihnimi okumuş gibi "Bir yıl boyunca derslerini aynı spor eğitimin gibi ev de alacaksın " dedi. Şaşırarak "Spor eğitimi mi?" Diye sordum. "O kızlardan intikam almak istemez misin ?" Diye cevap verdi. "Evet, çok istiyorum ama nasıl yapacaksın? "Dedim. Tebessüm ederek "Ben değil, sen yapacaksın" dedi. "Peki nasıl" diye aklıma gelen ilk soruyu sordum. "Her gün spor yapacak vücudunu bir ay sonra çalışmaya başlayacağımız boks için hazırlayacaksın " dedi.  "Boks mu?" "Yani ben boks olarak düşündüm boks eğitimi bitince de taekwondo , kickboks gibi farklı dövüş sanatı. Tabi sen istersen öğrenme sırası değişebilir "dedi . Kafamı yok anlamında sağa sola salladım. "Bokstur taekwondodur falan hoş da intikam kısmı nasıl olacak ?" Yiğit Abi meraklı ve istekli halimden memnun okurcasına tebessüm etti ve "On birinci sınıfı evde eğitim alarak tamamlayacaksın. On ikinci sınıfta ise o koleje geri döneceksin ama döndüğünde daha güçlü olacaksın ve intikamını alacaksın "dedi. Bu plan hoşuma gitmişti. "Ne zaman başlayacağız?" Diye sordum. Yiğit Abi ise sadece "Çok yakında." diye cevap verdi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD