4. Bölüm

3280 Words
İyi okumalar dilerim... 1 Hafta sonra... İpek kız... Yine dalmıştım düşüncelere. Bugün kına gecem vardı ve içimde ruhumun cenaze merasimi. Amcamı ve dayımı annem çağırmış durumu başlı başına anlatmıştı. Amcam çok öfkelenmişti fakat araya ben girerek bu evliliği istediğimi kimsenin beni zorlamadığını anlatıp yoğun bir şekilde anlatmam sonucu ikna etmiştim. Azat ile o günden beri bir kelime konuşmayı kenara bırakın , göz göze daha gelmiyorduk. Ne aynı sofrada yemek yiyorduk , ne de onun bulunduğu ortamda ben oturuyordum. Dilan anne durumumu görüyor ama elinden bir şey gelemediği için sadece ağlıyordu. Yapacak bir şey yok , kardeşim için yutacaktım her şeyi. Bu bir hafta için de beni en çok şaşırtan olaysa Azat'ın annemin elini öpüp af dilemesiydi. Ne kadar komik değil mi? İlk önce can yak , insanın içini kavur sonra af dile. Bu düşüncelerle yüzümü buruşturup akşam giyeceğim kaftanıma baktım. Bunun için de bir kavga kopacaktı ama çarşıda Dilan anneye bakıp 'senin bir anne olarak için de hiçbir ukte kalmayacaksa benim annemin de kalmayacak' diyerek son noktayı koyup istediğim kırık beyaz , koyu lacivert ve gümüş işlemeli göçmen kaftanını almıştım. (temsili kaftan) (temsili kaftan) Neticede göçmendik biz. Onların nasıl örf adetleri varsa bizim de vardı ve bu yüzden annem ne istiyorsa o şekilde alışverişimizi tamamladık. Çarşıya çıkmadan önce Azat'tan zorla kaçıp özel bir kuruluşta oluşturduğum emeklilik hesabımı bozdurdum. Yaklaşık yedi yıldır düzenli ve üst kademeden ödediğim emeklilik fonun da ciddi bir meblağ birikmiş , Heval için yapılacak olan alışverişe de fazlasıyla yetmişti. Azat para konusunu konuşacakken elimde bulunan emeklilik fonuna ait belgeyi ona uzattım ve tek kelime etmeden yanından uzaklaşmıştım. Günler çarşı Pazar , davetiye işleri derken su gibi akıp geçmişti. Bu gün kına gecemden sonra , yarın sabah çeyizlerim çıkacak ve Mardin'e gidecekti. Bizde bir sonraki gün sabah altı uçağıyla Mardin'e gidecek ilk gün Heval'in kına gecesi bir gün sonra da düğünlerimiz yapılacaktı. Azat o günden sonra daha bir sakin duruyordu ama onunla konuşmak , onun yüzünü görmek istemiyordum. Ailem için söyledikleri aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Bu bir hafta için de fazla kilo vermiştim. Annem ve Sedat hüzünle yüzüme bakıyor ikisi de arkamdan bir şeyler yedirmek için dört dönüyorlardı ama galiba dünya nafakamı doldurmuş , keder nafakamı yemeği bekliyordum. Kapımın açılması ile düşüncelerimden sıyrılıp gelene baktım. Gözlerimin gördüğü kişi bundan sonraki hayatım da bana nefes aldırmayacak adamdı. Azat tüm heybeti ile odaya girip "sabah kahvaltı yapmadın , Semra anne öğlen için yemek çıkardı gel ye" dedi. Hiçbir şey söylemeden bakışlarımı pencereye çevirip yine dışarıyı izlemeye başladım. Bir de düşünceli insan modeli. Bir anda midemden yükselen asit ile elimi ağzıma götürüp hızla ayağa kalktım. Azat'a bakmadan odadan koşar adım çıkıp banyoya girdim. Klozete zor yetişmiştim. Öğle bir öğürtü , öğle bir acı tattı ki gözlerimden akan yaşa mani olamadım. İşimi bitirip sifonu çektikten sonra ayağa kalkıp hemen musluğa yöneldim. Azat arkamdaydı. Şaşkınca bir ona birde saçlarımı tutan eline bakıyordum. Bir anda kendime gelip saçlarımı ondan kurtardım. Sinirle duvarda asılı olan havluyu elime alıp yüzümü kurulayarak banyodan çıktım. Mutfağa doğru yürüdüğüm de dış kapıyı açan Sedat'a ilişti gözlerim. Kapı açıldığın da ise çığlığımı tutamamıştım. Benim canım abim Levent abim gelmişti. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken hızla boynuna atlayıp kana kana ağlamıştım. O kadar uzun zaman olmuştu ki onu görmeyeli şimdi kendimi daha güçlü hissediyordum. Beni kendinden uzaklaştırıp "benim küçük sevgilim gelin mi oluyormuş ?" diye sorduğun da dudaklarımdan bir hıçkırık daha kaçmıştı. Anlımda hissettiğim onun o sıcacık öpücüğü ile daha çok ağlayıp başımı göğsüne koyarak "evleniyorum büyük aşkım" dedim. Beni göğsüne bastırıp "tamam hadi ağlama , amcam burada olsaydı canıma okurdu yıldız gözlümü ağlattın diye" dedi. Burnumu çekip burukça tebessüm ettikten sonra "sahi o olsaydı nasıl olurdu abi ?" diye sordum. Levent abiye bu soruyu her sorduğum da geriliyor haddinden fazla kötü oluyordu tıpkı şuanda ki gibi. Levent abi "hadi içeri girelim kaldım kapı ağzında" demesiyle kendimi geri çekip "hani benim aşklarım nerede ?" diye sordum. Levent abi "üçüncüde yolda küçük yıldız" dediğin de bu sefer sevinçten kahkaha atıp "hala oluyorum be üçüncü kes hala oluyorum" diye bağırdım. Levent abi kahkaha atıp "yalnız bir taşta iki kuş , bu seferkiler ikiz" dediğin de gözlerim kocaman oldu. Bu halimi gören ev ahalisi kahkahalara boğulurken "oha abi ya , oha yani" demekten alamadım kendimi. Hep beraber salona geçtiğimizde "kusura bakmayın Levent abi amcamın oğlu kuzenim olur" dedim. Dilan anne "hoş gelmişsen oğlum" dediğin de Levent abi hızla elini öpüp "sağ ol ana" dedi. Dilan anne şaşkınca yüzüne bakarken Levent abi "benim anam da Bismil'li ana " dedi. Dilan anne "anladım oğul kalma ayakta" dediğin de sırasıyla Heval'i ve Azat'ı tanıştırmıştım. Azat anlamlandıramadığım ama kızgın olduğunu tahmin ettiğim bakışı ile yüzüme bakarken Levent abim anneme "canım sultanım , hadi bana şu mübarek ellerinle bir pişi yapıver" dedi. Annem kahkaha atıp "yapmam mı benim yakışıklı oğlum" dediğin de Sedat "anne başlarım yakışıklından "diye kızmaya başladı. Bu durum karşısın da kahkaha atıp "ayıp ablacım , insan abisini kıskanır mı hiç ?" dediğim de Sedat ayaklanıp "ulan bu evin erkeği benim delirtmeyin beni" dedi. Bir süre sessizce kaldık ama her kes kahkaha atmamak için kendi ile savaşıyordu. Sedat "haaa şöyle" dediği an kendimi tutamayıp deliler gibi gülmeye başladım. Benimle birlikte her kes kahkaha atarken Sedat ellerini yumruk yapıp "şu Levent'te harbi ayar oluyorum" deyip salondan çıkmıştı. Sedat küçüklüğünden beri Levent abimi kıskanır hep ondan daha yakışıklı olduğunu söylerdi. Kendimi güçlükle toparlayıp "abi bu çocukta Levent travması var" dedim. Levent abim yine kahkaha atıp "dur ben bir bakayım şu deli yüreğe" diyerek salondan çıkmıştı. Annem de bana bakıp "kızım git duşunu al saat 16:00'da kuaför gelecek eve" dedi. Yüzümdeki gülümseme bir anda solarken başımı aşağı yukarı doğru hareket ettirmiştim. Hızla salondan çıkıp odama girip temiz iç çamaşırları , günlük yarım kol bir elbise ve banyo havlumu alarak banyoya yöneldim. Azat önüme çıkınca bir anda irkilip dudaklarımdan küçük bir çığlık kaçmıştı. Kolumdan tutup beni odama tekrardan sokarken "bana bak kadın , ayağını denk al. Ben abi , kardeş dinlemem canını yakarım" dedi. Anlamaz gözlerle ona bakıp "ne diyorsun Azat ? Bırak kolumu acıtıyorsun" dedim. Azat derince nefes alıp "yemin ederim bu yaşadıkların bir hiç kalacak. Nefes aldığın her ana lanet edeceksin" diyerek odamdan çıkmıştı. Yine gözyaşlarımla banyoya girmiş sessizce ağlayarak duşumu almıştım. Sessizce çıkıp kurulanıp , yine sadece nefes alarak iç çamaşırlarımı ve kıyafetlerimi giydim. Kına gecem dediğim büyük bir yerde değil evimizin salonun da adet yerini bulsun ve akrabalarım komşularım görsün diye yapılıyor. Ne diyeyim buna da şükür. Banyodan çıkıp odama girdiğim de Azat'ı yatağım da oturur bir vaziyette gördüm. Beni görünce ayaklanıp "uçak biletlerini aldım. Şu kına zımbırtısı bittiğin de ne kadar eşyan varsa hepsini topla" diyerek odamdan çıkmıştı. Saçımdaki havluyu sinirle alıp yere fırlattım. Derin derin nefesler alırken ellerimi yumruk yapıp "gün gelecek beni güldürmek için canını bile vereceksin Azat ağa. Yeminim olsun ki zevkle canını ciğerini sökeceğim senin" dedim kendi kendime. Kuaför gelmiş ilk önce makyajımı yapmış , daha sonra saçlarımı su dalgası şeklinde fönleyip kaftanın taşlı tülünü saçımın arkasına takmıştı. Sağ olsun Melis'in yardımı ile kaftanı giymiş aynanın karşısına geçmiştim. Başka biri ile yani sevdiğim adamla evleniyor olsam kim bilir nasıl heyecan duyardım. Şuan üzerimdeki kaftanın hiçbir anlamı yok. Sadece annem arzu ettiği için bunu aldım ve şuan üzerimde. Benim gözümde bu kaftan sadece kefenden ibaret. Melis "rüya gibi oldun İpek , yemin ediyorum peri kızları gibi oldun" dedi. Burukça tebessüm edip "sağ ol canım ellerine sağlık" dediğim an odamın kapısı açılmış içeri elinde bir bardak portakal suyu ile Levent abim girmişti. Gülümseyerek "bütün gün hiçbir şey yememişsin yıldız gözlüm. Hadi bu portakal suyu bir dikişte bitecek" dedi. Gülümseyerek "sen getirirsin de ben içmem mi hiç ?" diyerek bardağı elinden aldım ve yavaşça içmeye başladım. Melis bu arada malzemeleri toparlamış "canım ben salona geçiyorum" diyerek odadan çıkmıştı. Levent abi "bizim afacanlar geldi , Zeynep'te içerde kuzum" dediğin de keyiflice gülümseyip "ohh çok özlemiştim onları" dedim. Levent abi "bak İpek Sedat'la uzun uzun konuştuk. Annem de doğulu olduğu için adetleri biliyorum. Bu şekilde evleniyor olman kendini ezdireceğin anlamına gelmiyor abicim. Ben , babam kısacası ailen sonuna kadar yanında. Şuan ses çıkartmıyorsam senin kararına saygımdan. Ama bir gram gözyaşı görmeyeceğim gözlerinde , bu gözler amcamın dediği gibi yıldızları kıskandıracak derecede hep parlayacak" diyerek anlımdan öpmüştü. Gözlerim doldu ama sevinçten. Bu kadar güzel bir aileye sahip olmak en değerli hazineydi benim için. Burnumu çekip "abim benim , varlığını hissetmek her şeye değer , merak etme sakın aklın ben de kalmasın. Azat göründüğü kadar gaddar biri değil" dedim. Levent abi gözlerimin içine bakıp "sen yüreği öğle güzel bir insansın ki , rabbim yaşadığın her kışın çok güzel yazını da yaşatsın sana meleğim" dedi. Bu konuşmalar esnasında Azat odaya gelmiş "İpek ile konuşabilir miyim Levent bey ?" diyerek izin istemişti. Levent abim elimdeki bardağı alıp anlımdan öperek odadan çıkmış kapıyı da kapatmayı ihmal etmemişti. Azat çatık kaşlarla yüzüme bakıp "ne işi vardı o adamın bu odada?" diye sordu. Derince nefes alıp "o adam dediğin benim abim Azat. İfadelerine dikkat et" dedim. Azat bir iki adım yürüyüp "bir daha öz kardeşin dahi olsa hiçbir erkekle yalnız bir odada konuşmayacaksın. Benim başımı öne eğecek bir şey yapacak olursan en sevdiklerinden başlarım yok etmeye , en sona seni bırakırım" dedi. İçimde insan oluşuna hürmeten bile bir sevgi yoktu. İliklerime kadar nefret doldurmuştu bu adam. Yüzüne bakıp "eğer bir daha namusuma laf edersen ben vururum seni. Hem de belinde taşıdığın kendi silahınla. Yeter ettiğin hakaret , ben haddimi aşmıyorsam sen de aşmayacaksın" dedim. Azat tam burnumun ucuna girdi ama konuşamadı. Birkaç kez kokumu içine çekip dişlerini sıkarak "hadi millet içeride sen de git artık" dedi. Şaşkınca yüzüne bakıp onun gidişini izledim. Bu adamla bir ömür nasıl geçecek bunu bilmiyorum ama bildiğim tek şey beni delirteceğiydi. Onun arkasından ben de odadan çıkıp yavaş adımlarla salona doğru yürüdüm. İçeriye girdiğim de herkes tebessümle ve beğeni dolu bakışlarla yüzüme bakıyordu. İlk önce Dilan annenin ardından da kendi annemin elini öptüm. Sırasıyla Amcam yengem , dayım yengem , Levent abim ve Eşi Zeynep abla en son Sedat ve Heval. Azat'a baktığım da yanıma yaklaşıp elini bana uzatmıştı. Bu onların adetiydi ve ikiletmeden elini öpüp anlıma koydum. Oda benim anlımdan öpmüştü kokumu derince içine çekerek. Birbirimizden ayrıldığımız da Zeynep abla "hadi beyler oturma odasına , kına yakılacağı zaman biz damat beyi çağırırız" diyerek erkekleri odadan çıkartmıştı. Biz kadınlar kalınca Yasemin yengem dayımın eşi "hadi gelin hanım oyna da bir endamını görelim" dedi. Ben de kıkırdayarak "bence senin eline su dökemem yengem" dediğim de herkes bir anda kahkaha atmaya başladı. Hepimiz biliyoruz ki Yasemin yengem harika göbek atardı. Yasemin yenge kıkırdayıp "kız dünürlere rezil etmem beni. Ne var yani müzik duyduğum da kendimi tutamıyorsam" dediğin de yine bir kahkaha tufanı kopmuştu. Bu sefer Sevgi yengem amcamın eşi "De hayde çalın bir şeyler de oynayalım" dedi. Yengem doğuluydu bu yüzden Dilan anne ile iyi anlaşmışlardı. Yasemin yengem her zaman ki klasiğini yapıp mezdeke çalıp "hadi hanımlar biriken kurtları dökme zamanı" diyerek ellerimden tutup oynamaya başlamıştı. Bütün üzüntümü unutup onun neşeli haline kapılarak oynamaya başlamış onun gibi bir sağ bir sol kalça atıp kıvrak hareketler ile oynamaya başlamıştım. Kenarda sakince durup alkışla tempo tutan Heval'i görünce "gel kız buraya gelin görümce düşman çatlatalım" diyerek elinden tutmuş onu da oynatmaya başlamıştım. Şarkıların biri bitiyor diğeri başlıyor fakat biriken kurtlar bitmek bilmiyordu. Biz o kadar kaptırmışız ki oynamaya salon kapısından bizi izleyen Azat'ı anca görebilmiştim. Seri adımlarla kapıya gidip "bir şey mi oldu ?" diye sordum. Dikkatle yüzüme bakıp "sadece kına ne zaman yakılacak diye soracaktım" dedi. Arkama bakıp oynayan hanımları izleyerek "birazda yakılır galiba , Yasemin yengemin kurtları daha kurumadı" dedim. Azat başını aşağı yukarı sallayıp "seslenirsiniz" diyerek oturma odasına geçti. Ben de oynayan hanımlara bakıp "kına ne zaman yakılacak ?" diye sordum. Yasemin yengem "ee oğlan dayanamadı , hadi madem Semra sen kınayı getir ben de oğlana haber vereyim" dedi. Kına yakılacağı için salonun ortasına iki tane sandalye konuldu. Birine ben oturdum ve Azat'ın gelmesini bekledim. Kısa süre sonra Azat'ın gelmesi ile kına şarkım göçmen kızı çalmaya başlamış aniden gözlerim dolmuştu. Rahmetli babam bu şarkıyı söyler beni havalara uçurarak oynatırdı. Avuçlarımı sıkıp sessizce ağlarken başıma örtülen kırmızı yazma kaldırılıp "gelin ağladı" diyen Melis'in sesi ile kayınvalidem Dilan anne yanıma gelip avuçlarıma dokundu. Dişlerimi sıkarak ve sessizce ağlayıp yavaşça avuçlarımı açtım. Ellerime kına yakılmış avuç içlerime birer tam altın koyulmuştu. Avuç içlerim bağlandıktan sonra her bir parmağıma da kına sürülüp tek tek sarılmış kırmızı tül eldiven geçirilip bağlanmıştı.  Avuç içlerim bağlandıktan sonra her bir parmağıma da kına sürülüp tek tek sarılmış kırmızı tül eldiven geçirilip bağlanmıştı (temsili kına yakımı)  Azat'ın kınasını annem yakmış sağ serçe parmağının yarısına kadar sürmüş yeşil tül eldiven eline geçirilip bağlanmıştı. İki anne de önümüzden kalkıp bizlere bakarken Azat beni kendine çevirip başımdaki kırmızı yemenimi açıp gözlerimin içine bakmıştı. Bir anda sol elini kaldırıp yüzümdeki yaşları silip anlımdan öperken "ağlama" dedi. Zorla gülümsemeye çalışarak başımı salladım. Azat beni ayağa kaldırmış kendi de tam karşımda durarak cebinden çıkarttığı kutuyu açmıştı. Kalın zincir burgu kolyeyi eline alıp gözlerimin içine bakarak boynuma takmaya çalıştı. Bir adım ona yaklaşıp başımı boynuna doğru uzattığım da burnuma dolan kahve kokusu ile gözlerimi kapattım. Azat'ın burnu saçlarımda gezinirken kolyeyi takmış tekrar anlımdan öperek gözlerimin içine bakmıştı. Bakışlarımı kaçırıp Yine ilk önce Dilan annenin , ardından kendi annemin elinden öpmüş yine en son Azat'ın elini öperek odadan çıkmasını beklemiştim. Yine eğlence kaldığı yerden devam ederken ben biraz önce burnumdan ciğerlerime dolan ve hücrelerime istila eden kahve kokusunu düşünüyordum. Beni bu kadar yıkan bir adamın bu denli doğal bir kokuya sahip olması haksızlıktı. Yanımdaki haraketliliğe baktığım da Bora ve Tuna'nın geldiğini görerek sevinçle kucakladım onları. Bora beş , Tuna ise üç yaşındaydı ama muhteşem zekaya sahip çocuklardı. İkisini de deliler gibi öpüp gıdıklarken kahkahalarımız odanın içine dolmuş burada olan diğer hanımlarında kahkaha atmasına sebep olmuştu. Artık gece bitmiş tüm misafirler ile birlikte salonda oturuyorduk. Heval yaptığı kahveler ile içeri girdiğini görünce yine o koku dolmuştu burnuma. Tuna'nın "haya hadi oyya" deyişiyle kahkaha atıp "kurban olurum sana halam" diyerek öpücüklere boğmuştum onu. Bizi babasının kucağın da çatık gözlerle izleyen Bora ilişmişti gözlerim. Derince nefes alıp "kayam hadi del" dediğim de gülümseyerek babasının kucağından inip hemen bana koşmuştu. Çıkarttığım çocuk sesi ile yine herkes kahkaha atarken Azat dikkatle beni izliyordu. Zeynep ablaya bakarak "Yengem aç bizim şarkımızı" dedim. Zeynep ablam Hakan Peker'in karam şarkısını açınca Tuna'nın çığlığıyla birlikte bizimkiler kahkaha atmaya başladı. Nakarat kısmına gelince Tuna , Bora ve ben ufak ufak kalça hareketleri ile oynuyorduk , tabi bizi izleyenler de alkışla tempo tutuyordu. Artık şarkıya o kadar çok kaptırmıştık ki kendimizi ben bağırarak söylüyordum. Şarkının son kısmına geldiğin de Sedat beni kolları arasına almış ve dans etmiştik. Evde dayımlar , amcamlar annemler herkes gülen gözlerle bizi izlerken Azat çatık kaşları ile izlemeye devam ediyordu. Şarkı bittiğin de Tuna'nın çığlık karışımı gülüşü Bora'nın bacaklarıma yapışması ve Sedat'ın kopmak istememecesine sarılışı. Yine böyle hep birlikte bir araya gelebilir miydik? Yine bu kadar çok güler ve sevgi dolu olabilir miydik? İşte bu soruların cevapları tamamen bir muammaydı. Sedat'tan ayrıldıktan sonra İlk önce bacağıma yapışan Bora'yı kucağıma aldım ve doyasıya öptüm. Ardından Tuna'yı kucağıma alıp "kayam aşk mısın şen ?" diye sordum. Tuna küçük bir kahkaha atıp iki eliyle yanaklarımı okşayarak "ayşk haya" dedi. Bizimkiler yine kahkaha atarken Azat yine aynı dikkat ile yüzüme bakıyordu. Sinir olarak Tuna'ya dönüp "ama bu halan sana ölür aşk" diyerek yanaklarını öptüm. Ben bunları göremeden nasıl yapacaktım ya ? Aklıma gelen bu düşünceler ile gözlerim yine dolarken Tuna'yı yere bırakıp başımı tavana diktim. Sevim yengem yanıma gelip "ağlamayasın kızım , o yıldız gözlerinden yaş akıtmayasın" diye iki eliyle yüzümü avuçladı. O kadar güzel gözleri vardı ki zümrüt yeşili gözleri ile gözlerimin içine bakıp "güle güle git yavrum. Gittiğin topraklara , girdiğin haneye bereket götür nur yüzlü kızım" diyerek yanaklarımdan öptü. Sıra sıra herkesle vedalaştıktan sonra en son Levent abim kalmış tam karşımda durup "asla yalnız olduğunu düşüneyim deme. Bir telefonuna bakar yanına gelmem abicim. Sen yalnız değilsin bu gözlerde yaş değil , mutluluk görmek istiyorum yüreğim benim" diyerek yine anlımdan öpmüş ve sıkıca sarılmıştı. Burnumu çekip "abi düğüne gelmeyecek misiniz ?" diye sordum. Levent abim burnumu sıkıp "geleceğim canım sadece afacanlar ve Zeynep olmayacak" dedi. Dudaklarımı büzüp "Zeynep ablam hamile o yüzden bir şey diyemiyorum abi" dedim. Levent abim kahkaha atıp beni kendine çekerek sıkıca sarıldı. Birbirimizden ayrıldığımız da Levent abim Azat'a bakarak "sana emanet Azat. Ne şartlarda evlendiğiniz umurumda değil. Sadece yıldız gözlümün yüzü asılmasın , gözlerinde yaş olmasın bu yüzden önce Allah'a sonra sana emanet" diyerek elini uzattı. Azat ağzını açıp tek kelime etmeden sadece başını sallayıp Levent abimin uzattığı eli sıkıca sıkmıştı. Herkes gidip biz bize kaldıktan sonra Azat'a bakıp "kınalarımı yıkaman gerekiyor" dedim. Azat oturduğu koltuktan sıkıntı ile kalkarken ben de banyoya doğru yürüyordum. Banyoya girip Azat'ın gelmesini bekledim. Birkaç saniye sonra Azat yanıma gelip direk musluğu açtı. Elimdeki eldivenleri çıkartıp ilk önce parmaklarımdaki bezleri , daha sonra da avuç içlerimdeki pamukları almıştı. Avuç içlerimdeki altınları alıp lavabonun kenarına koydu. Gözlerim dolarken onun elimdeki kınaları yıkamasını izlerim. Ellerimi tamamen arındırdığın da kenardaki el havlusunu alıp ellerimi kuruladı. Onun eline baktığım da kınanın tutmuş olduğunu gördüm. Derince nefes alıp "ne zaman yıkadın elini ?" diye sordum. Azat çatık kaşlarla yüzüme bakıp "ben sana benden başka kimseye yakın olmayacaksın demedim mi?" diye sorunca bir an afalladım. Dikkatle gözlerinin içine bakıp "Azat Allah aşkına biri abim , diğeri kardeşim ve onlarla artık son günlerim. Bu gün kına gecemdi bunu burnumdan getirme bari lütfen" dedim. Azat dişlerini sıkıp "odana geç " dedi. Hiçbir şey söylemeden hızla odama geçip kapımı kilitledim. Üzerimdeki kaftanı defalarca kez uğraşmama rağmen çıkartamadım. Sinirimden ağlayıp hırsla yatağa oturdum. Bir süre sonra odamın kapısı tıklandığın da oturduğum yerden kalkıp kapıyı açtım. Azat elinde Dilan annenin avuçlarıma koyduğu altıları getirince gözyaşlarımı silip elinden aldım. Azat çatık kaşlarla "yine neye ağlıyorsun ?" diye sorduğun da burnumu çekip "kaftanı çıkartamadım" dedim. Azat belki de ilk kez içten gülmüştü. Hatta kahkaha attı diyebilirim. Ben ona öyle şaşkın şaşkın bakarken o "hadi gir içeri ben açarım fermuarını" dedi. Ben şok olmuş bir ifade ile "yok , yani Heval nerede ?" diye sorduğum da "bizden hariç ayakta olan yok İpek hadi ikiletme beni dön arkanı" dedi. Başımı öne eğip yavaşça arkamı döndüm. Azat ilk önce saçlarımı sol omzuma topladı. Ardından ensemden başlayan fermuarı parmaklarını tenime değdirerek yavaşça aşağı doğru indirmeye başladı. Belime kadar olan fermuarı yavaşça açmış nefesini enseme bırakmıştı. Nefesimi tutup dişlerimi sıkarak bir adım öne gidip "teşekkür ederim" dedim kısık sesimle. Azat beni kendine çevirip "utanma benden İpek , birkaç güne resmen kocan olacağım" dedi. Bakışlarımı ona çevirdiğim de hiçbir şey söylemeden dolu gözlerimle onun gözlerinin içine bakıp başımı aşağı yukarı doğru salladım. Azat sıkıntı ile nefes alıp "Allah rahatlık versin" diyerek odadan çıkmıştı. Hızla üzerimdeki kaftanı çıkartıp pijama takımlarımı giydim. Kaftanı yine düzeltip yerine asıp odadan çıktım. Canım gecenin bu saatin de kahve istemişti. Mutfağa girdiğim de Azat pencerenin önün de sigara içiyordu. Işığı açmamla gözleri beni bulmuş "ne oldu ?" diye sormuştu. Sıkkın bir nefes alıp "canım kahve istedi , sen de içer misin ?" diye sordum. Azat başını aşağı yukarı salladığın da "sade" dedim. Azat yine başını sallamakla yetinmişti. Kahveleri pişirdikten sonra mutfak masasından bir tane sandalye çekip tam Azat'ın karşısına oturdum. Sessizce kahvelerimizi içerken "hiç sevgilin olmadı mı ?" diye sordu Azat. Bakışlarımı Azat'a dikip acı bir tebessümle yüzüne bakıp "benim hala daha sevgilim var Azat. Ölene kadar hem de" dedim. Azat bir anda gerilirken ufak bir kıkırdama döküldü dudaklarımdan. Tekrar derince nefes alıp "benim sevgilim babam , benim sevdam annem , benim doğurmayıp büyüttüğüm çocuğum kardeşim. Azat benim kalbim o kadar çok dolu ki hiçbir zaman başka bir adamın sevgisine ne yer kaldı , nede muhtaç oldum" dedim. Azat dikkatle yüzüme bakıp "anladım" dedi. biten kahvelerin ardından fincanları alıp hemen yıkayıp "iyi geceler" diyerek mutfaktan çıktım. Azat ne düşünüyor ya da ne hissediyor görebilmek mümkün değildi. Ama tutarsız davranışları , bir anda öfkelenmesi , karşısındakini dinlememesi bunlar benim hayatımda pek karşılaştığım davranış biçimi değildi. Bunları daha fazla düşünmek istemediğim için yine yarının ne getireceğini bilmeden gözlerimi karanlığa ruhumu da bir parçacık huzura teslim ettim. 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD