Bölüm 6 – Rüzgârın Döndürdüğü Gerçek

893 Words
Aras, elindeki kopuk sayfaya bakarken zaman bir anlığına akmayı bıraktı. Kâğıt parçasındaki cümle, kalbine bir çivi gibi saplanmıştı: “Geri dönmek bazen seçim değildir.” Altındaki imza ise artık reddedemeyeceği kadar açıktı. Bu el yazısı, bu imza, bu cümle… hepsi ona aitti. Ve bu gerçek, Aras’ın zihninde derin bir karanlık kapı aralıyordu. Nihan sessizce konuştu: “Bu cümleyi yazan kişi… sizden başkası olamaz.” Aras boğuk bir sesle, “Ama ben hatırlamıyorum,” dedi. Gözlerinde bastırdığı panik vardı. “Bu kasabaya daha önce gelmiş olsam bilirdim… değil mi?” Nihan, “Keşke bu kadar kolay olsa,” dedi. “Bazı insanlar, bazı şeyleri hayatta kalabilmek için unutur.” Aras’ın boğazına yumruk oturdu. “Hayatta kalmak mı? Ne yaşadım ben?” Nihan bu soruya hemen cevap vermedi. Onu evin salonuna götürdü. Eski bir sandalyeye oturdu ve Aras’ın karşısına geçip derin bir nefes aldı. “Bu kasabanın ortadan kaybolan bir doktoru vardı… hatırlıyorsun ya?” dedi. Aras başını yavaşça salladı. “Altı yıl önce bir gece aniden kaybolmuştu.” Nihan devam etti: “Kasaba halkı o günden beri onun kaçtığını zanneder. Ama o kaçmadı Aras… gitti. Çünkü birini kurtarmaya çalışıyordu.” Aras’ın kaşları çatıldı. “Birini mi?” “Evet,” dedi Nihan. “Seni.” Aras’ın nefesi kesildi. Gözleri Nihan’a kitlendi. “Beni mi?!” “Altı yıl önce,” dedi Nihan, “bu kasabaya çökmüş ağır bir sis vardı. Ve rüzgâr günlerce hiç durmadı. Hatırladın mı?” Aras sessizdi. Ama zihninin karanlık köşesinde bir anlık bir görüntü belirdi: Sis, koşan adımlar, bir kadın çığlığı… ve karanlığa karışan bir ışık. Hatırlamıyordu… ama hissetmişti. “Altı yıl önce bu evde bir olay yaşandı,” dedi Nihan. “Ve doktor seni burada, bu evin içinde buldu. Bilincin kapalıydı. Bir şeyden kaçıyordun. Kendine zarar vermiştin. Doktor seni hayatta tuttu ama… bir şey daha yaptı.” Aras’ın gözleri kısıldı. “Ne yaptı?” Nihan cevap verdiğinde sesi titriyordu: “Seni buradan götürdü. Kasabadan, evden, geçmişten… her şeyden uzaklaştırdı. Seni kendi ailesinin yanına bıraktı. Hafızan parçalanmıştı. Kendini koruyabilmen için geçmişi kapatması gerekti.” Aras’ın kalp atışları kulaklarında çınladı. “Ben… hafızamı mı kaybettim?” “Evet,” dedi Nihan. “Kısmen. Doktor da bunu biliyordu. Ve onun kayboluşundan sonra kimse seni bir daha görmedi.” Aras ayağa kalktı. Odadaki hava bir anda boğucu olmuştu. “Peki bu defter? Bu evde ne işi var?” Nihan onun gözlerinin içine baktı. “Bu defter… sen buradayken yazdığın notlar. Hafızanı kaybetmeye başlamadan önce. Doktor defteri sakladı ama kasabadan giderken geri bıraktı. Sanki bir gün dönüp okumak isteyeceğini düşünmüş gibi.” Aras’ın elleri titredi. Sonunda defterin arka sayfalarına baktı. Kapalı sayfalar kırışmıştı, bazıları yırtılmıştı. Ama bir sayfa özellikle dikkatini çekti: “Eğer geri dönmüşsem… geçmişimi hatırlatacak biri çıkacaktır karşıma. Çünkü bu kasaba kimseyi tamamen bırakmaz.” Bu satırdan sonra küçük bir ek vardı: “Ve eğer bunları okuyorsan… Aras… Bu kez kaçma.” Aras’ın dizlerinin bağı çözüldü. Nihan sessiz kaldı. Aras konuşamayınca devam etti: “Doktor seni korudu. Ama birini daha koruyordu.” Aras başını kaldırdı. “Kim?” Nihan derin bir nefes aldı. “Kasabadaki herkes bilmez. Ama doktorun bir hastası vardı… kimliği saklanan biri. Yıllarca psikolojik tedavi gördü. Ve sen… onunla bir bağ kurdun.” Aras’ın zihninde yine bir görüntü kırıldı: Uzun saçlı bir kadın… gözlerinde korku… denizin kıyısında duran bir silüet… Bir çığlık. “Nihan,” dedi Aras, sesi çatlayarak, “ben ne yaptım?” “Bunu ancak defterin son sayfası söyleyebilir.” Aras defteri titreyen parmaklarla açtı. Son sayfaya geldiğinde kelimeler solgundu. Bazı harfler silinmiş, bazıları dağılıp bulaşmıştı. Ama okunuyordu: “O gece onu kurtaramadım. Rüzgâr çok sertti. Sis her şeyi sakladı. Ben… onu kaybettim.” Aras’ın göğsü daraldı. Bir an yerdeki halıya çöküp nefes alamadı. Nihan aceleyle yanına eğildi. “Kim olduğunu hatırladın mı?” Aras gözlerini sıkıca kapattı. Zihnindeki parçalar birleşmeye başlıyordu. Kadının yüzü… O korku anı… Kasabayı terk edemeyen o his… “Ben…” dedi Aras, “ben birini… sevdiğim birini… kaybettim.” Nihan başını salladı. “Evet. Bu kasabaya o yüzden döndün. Çünkü hatırlamasan bile… ruhun yarım kalan şeyi tamamlamak istedi.” Aras defteri kapattı. Gözleri karanlık pencereye dönmüştü. “Peki şimdi?” dedi. “Geçmişi öğrendim. Defteri okudum. Kasabaya döndüm. Ne olacak şimdi?” Nihan ayağa kalktı. Sesi hem hüzünlü, hem de bitmiş bir döngüyü işaret eder gibiydi: “Şimdi… kasaba seni bırakacak.” Tam o sırada, altı yıldır her gece çöken sis, eve doğru esmeye başladı. Rüzgâr pencereleri titretti. Ama bu kez rüzgârın uğultusunda bir şey daha vardı… Bir veda gibi. Nihan kapıya yürüdü. “Defteri al. Geçmiş artık seni sahiplenmiyor. Bu ev… bu kasaba… seni tutan gölgeler çözülüyor.” Aras gözlerini kapadı. Yıllardır boğazına düğümlenen karanlık bir nefes dışarı çıkmış gibiydi. Kapıyı açtığında sis geri çekilmeye başladı. Kasaba ilk kez normal görünüyordu—ne uğultu, ne gölge, ne fısıltı… Aras defteri eline aldı. Evin eşiğinden çıkar çıkmaz rüzgâr tamamen durdu. Nihan hafifçe gülümsedi. “Bitti,” dedi. “Artık döngü kapandı.” Aras yürümeye başladı. Her adımda kasaba arkasında biraz daha kayboluyor, biraz daha silikleşiyordu. Sanki gerçekten de bırakıveriyordu onu. Son kez arkasına baktı. Günyeli kasabası, uzun zamandır sakladığı sırları Aras’ın üzerine çöktükten sonra nihayet rahatlamış gibiydi. Ne lanetli görünüyordu ne de karanlık… sadece sessizdi. Kabullenmişti. Aras defteri kapatıp cebine koydu. Bu kez gözlerinde korku yoktu. Geçmişiyle yüzleşmiş bir adamın sessizliği vardı. Hayatta bazı dönüşler zorunluydu… Ama bazı gidişler, nihayet özgürlük getirirdi. Ve Aras, yıllar sonra ilk kez, gerçekten yürümeye başladı. ---
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD