M6
Okulun çıkışında Ada'nın Sanat ile birlikte yürüdüğünü görünce ister istemez yüzüm asıldı. Ben burada Sanat'sız kalayım, o kara çıyan gitsin Sanat'a yapışsın!
Kaan kolunu boynuma dolayıp "Nereye bakıyorsun?" diye sordu.
"Saat yönü 3..."
Kaan dediğim tarafa bakınca sıkıntıyla iç geçirdi. "Ben bu Sanat'ı döverim."
"He he döversin. Kaan sen mal mısın? Vallahi merak ediyorum. Gözünün önünde olanı görmüyor musun? O Ada çarpığı gidip Sanat'ın dibine giriyor. Bence sen o kızı unut gitsin, seni sevmiyor belli..."
Kaan kolunu omzumdan çekip hızla önümden yürümeye başladı. Arkasından koştururken "Bekle!" diyerek onu durdurmaya çalıştım.
Kaan zınk diye durunca hızımı alamayıp sırtına sertçe yapıştım. Popo üstü yere düşünce etrafımızdaki öğrenciler durumu komik bulup gülmeye başladı.
Komik mi? Sanırım komik.
Kaan elini uzatıp beni yerden çekerken bir gün içinde daha ne kadar rezil olabileceğimi düşündüm.
Buğra, gülmekle yetinmeyip Beyza'yı da yanına almış bir halde "Bu kız harbi Mercimek ezmesi, ha bire yerlerde sürünüyor." diyerek dalga geçmeye başladı.
Beyza mikrop görmüş gibi yüzünü ekşitti. "Eve gidince annen seni terlikle kovalar, bence sen git hamamda paklan."
İçimden 'keşke annem yanımda olsaydı da terlikle kovalasaydı' diye geçirdim. Kaan Beyza'ya bakarken yumruğunu sıkmıştı. Kaan'ın elini tutup yumruğunu gevşetmesini istercesine gözlerine baktım.
"Gidelim mi Kaan?"
"Kuzen ayağına... Ohh iyi iş valla!" diyen Taha'ydı. "Olmadı ki böyle samimi bir kuzenim. Milletteki bala bak be..."
Kaan elini elimden çekip Taha'nın yakasına yapıştı. "Düzgün konuş!"
"Bırak bu kuzen ayaklarını! Resmen kızdan faydalanıyorsun lan!"
"Velevki faydalanıyorum! Sana ne?"
Taha dişlerini sıkıp sustu. Hakikaten ona neydi? Millet işsiz...
Kaan yakasını bırakıp elimi tuttu. "Gidelim kuzen." dediğinde sadece ona ayak uydurup yürüdüm.
Beyza'nın sesi arkadan geliyordu. "Bunlar bildiğin sevgili be, kuzen oldukları da yalandır kesin."
Kaan sinirle elimi fazla sıkınca acıyla inledim. Canımı yaktığını fark edince "Özür dilerim," deyip elini biraz daha gevşetti.
"Sorun değil ama sevgili olduğumuzu sanıyorlar."
"Bence de sorun değil, kuzenim olmasaydın seninle sevgili olmak isterdim." diyerek göz kırptı. "Tabii bir de Ada'yı sevmeseydim..."
"Ada'dan hoşlanmıyorum. O kızın bence aklında sorunları var."
"Zor günler geçirdi. Ada'ya kızamıyorum."
"Nasıl yani?"
"Ailesiyle ilgili sıkıntılar, sonra anlatırım."
"Tamam."
"Bu arada Feride'yi göremedim."
"Abisi mesaj attı, zil çalar çalmaz koşarak çıktı."
"Tatlı kız."
"Feride'yi sevsene sen."
"Öyle siparişle oluyor mu?"
"Olmuyor mu?"
Kaan ile birbirimize manidar bakıp kahkaha attık. Sanırım sipariş üzerine olacak son şey bile değildi.
Eve geldiğimizde teyzem her zamanki gibi ben kapıyı çalmadan kapıyı açtı. Beni görür görmez zümrüt gözleri kocaman açıldı. Elleriyle ağzını kapatıp "Aman ya Rabbim! Kim seni tepip üstünden geçti?" diye sordu.
Kaan çamurlu saçlarımı karıştırıp "Yeğenin diye demiyorum ama çok sakar Mehir abla, gördüğü her taşa takılıp yere yapışmayı görevi olarak görüyor bence." dedi dalga geçerek.
Mehir teyzem tek kaşını kaldırıp yüzüme sorarcasına bakarken Kaan huyumu bildiği için lafı yine kaynattı. "Taa İstanbul'lardan kalkıp gelmişim resmen kapıda bekletiliyorum."
"Kaan yani öyle bir geldiniz ki, akıl bırakmadınız. Mahir abim haber verdi. Eşyalarını da yolladı. Odanı hazırladım. Sen geçip üstüne değiştir ben de birazdan yemeği koyarım."
Mehir teyzem yana çekilip bize yol verdi. "Mercimek sen önce banyoya, iyice temizle saçlarını. Ay yok sen temiz yıkayamazsın kesin bit düşer."
Teyzem kolumdan tutup beni çekiştirirken "Yolu biliyorum teyze, kendim giderim." diyerek huysuzluk yaptım.
"Yolu biliyorsun da yıkanmayı bilmiyorsun."
"Ne demek bu?"
"Seni kırklayacağım demek, hadi yürü."
"İsyaaaağğğğnnnn!"
Teyzem beni banyoya sokup suyu açtıktan sonra "Hadi çıkar şunları makineye atayım." dedi.
Üstümü çıkarınca don atlet kaldım. "Ya teyze ama ben çocuk değilim ki, kendim yıkanabilirim."
"Çocuk gibi çamura düşerken aklın neredeydi?"
Pes edip atletimi de çıkardım. Küvetteki suyun içine ayağımı sokmam bağırarak ayağımı geri çekmem bir oldu.
"Teyze ya bu nedir? Ömrüm boyunca bu kadar sıcaklık görmedim."
"Banyo dediğin sıcak suyla olur. Hadi gir artık şu suya, saçların bitlenirse karışmam. Yok ya karışım, sonuçta bit bu olduğu yerde durmaz."
Teyzem saçlarımı yıkarken bir ara dedim tamam, derim soyuldu. Herhalde saç derim yıllardır bu kadar dipten temizlenmemişti. En son annem yanımdayken beni böyle özenle yıkardı.
"Teyze annemi özlüyor musun?"
"Elbette özlüyorum, o benim ablam. Keşke geçmişe dönebilseydik. Sımsıkı sarılırdım ve onun delilik yapmasına engel olurdum."
"Ben de özlüyorum ama onu görsem sarılamam. Bazen düşünüyorum gitmeseydi onunla kalabilir miydim diye... Kalamazdım."
"Selin'in o an buhran geçirdiğini biliyorsun, eminim ki o adamı öldürdüğü için çok pişman olmuştur."
"O adam benim babamdı. Eğer babam yaşasaydı annem onu yine affederdi."
"Yine mi?"
"Evet. Babam daha önce de annemi aldattı. Çok kavga ettiler, annem çok kızdı ama babam kendini affettirdi."
"Bunu bilmiyordum. Ne zaman oldu bu olay?"
"Sen İstanbul'da okumak için gittiğin zaman olmuştu. Annem kardeşime hamileydi. Kardeşim babasız doğmasın diye afetti, bir süre sonra her şey düzeldi. Mutluyduk teyze..."
Teyzem saçlarımı usul usul tararken geçmiş günlerimizi düşünüp iç çektim. Gözlerimin kenarına kadar gelen yaşlar ıslak yüzüme dağılırken teyzem ağladığımı anlamasın diye dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Annene kızma, başkası kardeşimin yerinde olsaydı Kuzey'i daha ilk hatada silerdi. Ablam, babanla görücü usulü evlendi ama babanı çok sevdi. Bana anlatmaz öyle ama ben bilirim. İnan bir anlık öfkeyle yapmasaydı asla Kuzey'e zarar veremezdi. Hem sizin için hem de onu her şeye rağmen sevdiği için..."
"Ama en büyük zararı bize annem verdi. Keşke yıllar önce babamı affetmeyip boşansaydı. O zaman ayrı olsalarda onlar hayatımızda olurdu."
"Aşık olduğunda anneni anlayacaksın meleğim, yapmam dediğin ne varsa bir bakmışsın ki yapmışsın..."
Teyzem saçlarımı durulayıp ellerini yıkadı. "Vücudunu iyice kesele, çok oyalanma. Yarım saat sonra sofrada ol."
"Tamam, emriniz olur komutanım."
Teyzem banyodan çıkınca kendimi suyun içine iyice gömüp başımı küvetin kenarına yasladım. Eymen ne yapıyordu acaba? Kesinlikle Eva'yı etkilemek için olmadık şeylerin peşinde koşup duruyordu. Sersem çocuk.
Banyodan çıkıp hazırlandım ve salona indim. Herkes yerine oturmuş beni bekliyordu. Teyzem beni görünce saatine baktı, "5 dakika geciktin." diyerek ayağa kalktı.
"Benim saatim geri kalmış sanırım. Yemek saatine göre hemen ayarlarım teyzecim."
Teyzem servis yapmaya başlarken Eriz eniştem bana göz kırpıp "Biliyor musun Mehir, sen eskiden böyle huysuz değildin. Yaşlandıkça babam gibi aksi olmaya başladın." dedi muzip bir ifadeyle.
Kaan ile birbirimize bakıp gülümsedik. Mehir teyzem enişteme yemek koymadan yerine oturdu.
"Bana yemek yok mu?" dedi Eriz eniştem.
Eriz enişteyi dedemin evinde ilk gördüğüm gün çocukça duygularla ondan hoşlanmıştım. Teyzem bunu bilse kesinlikle beni düdüklü tencerede haşlardı.
"Yok. Sen git babanın evinde yemek ye! Zaten kaç gündür çocuklarla orada kalıyorsunuz, alışmışsındır orada pişen yemeklere. Benim tatsız tuzsuz çorbam senin ağzına layık değil."
Teyzem günlük tribine başlamışken eniştem alttan almaya karar vermiş olacak ki "Sensiz ağzımdan lokma mı geçti sanki, her an çıkıp gelecekmişsin gibi gözüm yoldaydı sevgilim." dedi kur yaparcasına.
Teyzem elbette kanmadı. Çorbada koymadı. Eniştem elini kepçeye uzatırken teyzem eline vurup "Sana yemek yok, huysuzluğum üstünde şansına küs." diyerek çemkirdi.
"Baba annemi küstürdün mü?"
"Evet Alper, annem küsüm küsüm oturuyo."
Mahperi ile Alper de konuya dahil olunca ortamın neşesi arttı. İkiz kuzenlerim inanılmaz tatlıydı. Teyzemin deyişiyle onlar ikiz kalplerdi.
Kapı çalınca koşarak kapıyı açtım. Pijamalarıyla Feride karşımdaydı.
"Parti başladı mı?"
"Bu ne kılık?"
"Pijama partisi yapacaktık ya."
"Böyle mi geldin?"
"Nolacak ki burası özgür bir ülke!"
"Hay ben senin özgürlüğüne sıçayım."
"Sıçacak başka yer mi kalmadı?"
"İstersen ağzına... Hayretsin yani ha! Geç hadi pijamalı kuğu."
Tam arkamı döndüğümde Kaan burnumun ucunda durmuş Feride'ye muzipçe bakıyordu. Sanırım pijamaları sevdi. Sorsak Ada'ya aşık. Bu erkeklerin kalbi istasyon gibi.
"Ayyy ne güzel kapılarda karşılanıyorum. Naber Kaan? Seni görmek çok güzel. Beni gördüğüne sevindin mi?"
Feride yakışıklı çocuk görünce saçmalayan tiplerdenmiş, gerçi çoğu zaman saçmalamakta üstüne yoktu ya konumuz bu değil.
Kaan çarpık bir gülüşle Feride'ye bakarken "Seni pijamalarla görmek ilginç." dedi ensesini kaşıyarak.
Feride heyecanla yerinde zıplarcasına enerjiyle doldu ve seke seke Kaan'a doğru atılıp yanaklarından şappadak öptü. Kaan geriye doğru sendeleyip dengesini zor kurdu. Şaşkınlıkla bana bakarken yanaklarının üzerine ellerini koydu.
"Merci! Namusum kirlendi mi? Hocadan fetva almak lazım gelir mi?"
"Hee Kaan, namusun kirlendi. Töre gereği evlenmeniz lazım. Hayretsin ya!"
Feride kahkaha atıp Kaan'ın yanağından bir makas aldı. "Sen artık benimsin gülüm."
Feride kıkırdayarak önden giderken Kaan endişeyle kulağıma doğru fısıldadı.
"Merci abartmıyorum, Feride'nin bende gözü var."
"Feride'nin yakışıklı her erkekte gözü var. Ona kalsa çoktan harem kurmuştu."
Kaan'ı haremde düşününce bir de Feride'yi başında taçla ortalıkta dolanırken Kaan'ın ona yanaştığı anlar... Daha fazla dayanamayıp kahkaha attım.
"Gülme! Sen nasıl kuzensin? Ben senin yerinde olsaydım bana yan gözle bakana çok pis dalardım."
"Off Kaan, arkadaşım sana göz koymuş altı üstü, sanki münasip yerine koymuş gibi konuşup durma."
"Ağzın ne ara bozuldu?"
Kaan'a göz devirip yemek salonuna girdim. Arkamdan Kaan gelirken Feride'nin çoktan sofrada yerini alıp çorbadan içtiğini gördüm.
"Hadi Mercimek, oyalanmadan yemeğini ye. Daha ödev yapacaksınız."
"Evet Mehir abla, çok ödevimiz var."
"Aferin size, hep böyle akıllı akıllı ders çalışın olur mu?"
Yemek faslından sonra çalışma odasına girip parti verdik. Gelsin problemler, gitsin Osmanlı ordusu...
"Anladınız mı?"
Kaan ile Feride bana boş gözlerle bakarken ağız birliği içinde "Anladık." dediler. Yedim mi?
"Bence siz bu kafayla lise diploması alamazsınız. Aklınız nerede merak ediyorum."
"Ben susadım, su içip geliyorum." dedi Feride. Bu bahaneyle birlikte kaçtı.
"Tuvalete gitsem iyi olacak, aksi takdirde burası kokacak. Övünmek gibi olsun, çok güzel gaz bombası atan bir bünyem var."
"İğrençsin Kaan!"
Kaan kahkaha atarak çalışma odasından çıktığında tek başıma kaldım. Matematik defterimdeki konulara göz atarken kapı sesi duydum.
Mahperi şirince gülümseyip "Mercimek abla, resim çizelim mi?" diye sordu. Elinde boyalar ve resim defteri vardı.
Hemen arkasından Alper elinde yapbozla göründü. "Hayır! Yappoz oynuyalım."
"Ama ders çalışmam lazım. Hem uyku saatiniz gelmedi mi?"
İkisi birlikte "Hayır, oyun vaktimiz geldi." diye itiraz etti.
O sırada Mehir teyzem eli belinde kaşları çatık bir vaziyette kapı eşiğinde göründü.
"Demek buradaydınız kaçaklar, ben size pijamalarınızı giyip yatağa girin demedim mi?"
Mahperi ile Alper birbirlerine bakıp "Terlik gelecek kaç!" diye bağırıp etrafa kaçıştılar.
"Buraya gelin!" diye bağıran teyzem çocukların peşinde elinde terlikle koştururken gülmemek elde değildi.
Gece geç vakitlere kadar oturup çalıştık. Uykumuz gelince Feride ile birlikte benim odama gittik. Gerçi Feride'nin gözü sanki Kaan'ın odasındaydı ya neyse fesat düşünmeyelim.
Sabaha karşı tuvalete gitmek için uyandım. O sırada burnuma dolan yanık kokusuyla birlikte öksürmeye başladım. Yataktan doğrulup gece lambasını açmamla birlikte kapının altından yükselen dumanları fark ettim.
Korkuyla çığlık attım. "Feride kalk! Yanıyoruz!"
"Ben Kaan'a yanıyorum. Sanat'ın da ateşi az değil."
"Ne saçmalıyorsun Feride! Kalk gerçekten yanıyoruz!"
Feride nihayet uyanıp yataktan fırladı. "İmdaaaat! Kurtaarın beni!" diye bağırmaya başladı.
"Feride hemen pencereden dışarı çık ve itfaiyeyi ara!"
"Ya sen?"
"Ailemi kurtarmak zorundayım."
Feride itiraz etsede onu dinlemedim. Ağzımı bezle kapatıp kapıyı açtım. Mutfaktan yükselen alevler salonuda sarıyordu.
Hemen teyzemlerin odasına koştum. Teyzemle eniştemi çıplak bulmamak umuduyla kapıyı açtım. Neyseki korktuğum manzarayla karşılaşmadık.
"Teyze! Enişte! Uyanın yangın var!"
Bir gözünü açıp "Mercimek şakanın sırası değil." diyen teyzem saniyeler içinde kokuyu alınca kocasını sarsmaya başladı.
"Eriz uyan, yangın var. Çocukları çıkarmalıyız."
Eriz eniştem ile teyzem panikle yataktan fırlayıp çocukları almaya giderken ben de koşup Kaan'ın odasına daldım.
"Kaan!" Yerde baygın yatıyordu. Odası mutfağa yakındı. Dumandan etkilenmişti besbelli. Ne yapacağımı bilmez halde onu kaldırmaya çalıştım ama nafile.
Var gücümle Kaan'ın ellerinden tutup yerde sürüklemeye başladım. Yavaş yavaş odadan çıkarken "Yardım edin!" diye bağırıyordum.
Eriz eniştem kucağında Mahperi ile beni görünce "Sen kızımı al Kaan'ı bana bırak." dedi.
Eriz eniştemin kucağından Mahperi'yi alırken Eriz enişte Kaan'ı sırtlayıp yanımıza geldi.
"Çabuk, arka balkondan çıkalım."
Balkona doğru koşarken Mehir teyzemi balkonda gördüm. Alper ile birlikte balkon kapısından bahçeye çıkıyordu.
Biz de kendimizi dışarı attığımızda büyüyen alevlere korkuyla baktım. Ölebilirdik...
Evden uzaklaşırken Ferideyi sokağa açılan kapıda endişeyle bize bakarken gördüm.
"İtfaiyeyi aradım. Herkes iyi mi?" diye sordu.
Eriz eniştem Kaan'ı sokağa bırakarak yere yatırınca Feride çığlık attı.
"Kaan öldü mü? Hayır ya, ölemez! Ölmedi desene!" diye bağırdı bana.
"Bilmiyorum. Ambulansı ara."
Eriz eniştem Kaan'ın durumuna bakarken hepimiz iyi bir haber almak için sessizce bekliyorduk.
"Nabzı atıyor ama solunum sıkıntısı var."
İkiz kuzenlerim birbirlerine sarılıp ağlıyordu. En azından onlar dumandan etkilenmemişti.
İtfaiye gelene kadar yangın koca evi tamamen sardı. Henüz sabahın erken saatleri olduğu için komşu evler durumun farkında değildi. Zaten evin bahçesi geniş olduğu için çevredeki evlere yangının sıçraması kolay değildi.
İtfaiye söndürme çalışmalarına başlarken 112 ekibi Kaan'ı sedyeye yatırıp ambulansa aldı.
Evi itfaiyecilere bırakıp Eriz eniştemin arabasına bindik. Hep birlikte Kaan'ı götüren ambulansın peşinden gidiyorduk.
"Kaan'a bir şey olursa Doğan'a ne derim? Yeşim kahrından ölür. Allah'ım lütfen Kaan'a bir şey olmasın..."
Hastaneye vardığımızda Kaan hemen tedavi altına alındı. Bize düşen ise dua ederek beklemek...