10
Teyzem Eriz enişteye dönüp;
"Babanlara gitmeden önce enkazı görmeye gidebilir miyiz?"
"Çocukları babamlara bıraktıktan sonra uğradım. Durum çok kötü..." dedi keyifsizce.
"Olsun, kaç yıllık anımızın olduğu, aşkımızın başladığı evi külde olsa son kez görmek istiyorum."
Teyzemin yanakları birden ıslanmaya başlayınca onun için sadece basit bir ev olmadığını anladım. Teyzem dedemlerden gizlice evlendiğinde o evde Eriz eniştemle yaşamaya başlamıştı. Çocuklarını o evde büyütmüş, her güne kim bilir kaç anı sığdırmıştı.
Sonra aklıma orada burada emanet olarak kalmadığım günlere ait baba evi geldi. Çocukluğumun geçtiği ev şimdi hatıraları içine gömmüş bir mezar kadar sessizdi. Ara sıra okuldan kaçıp uzaktan baktığım müstakil ve bahçeli evimizdeki gül ağaçları kurumuş, bahçesinde yabani otlardan bir çalılık oluşmuştu.
Önce yangından geriye kalan enkaza hüzünle sarılı iç çekişlerle baktık. Bir daha eskisi gibi olmayacak bu yapı yılların külüydü artık.
***
"İşte geldik." diyen Eriz eniştemin sesiyle Uluhan malikanesine döndüm. Kaç yıldır Mehir teyzem bu evin gelini olduğu halde hatta büyük halamda bu evin olduğu halde çok az buraya gelmişimdir.
Niye mi? Çünkü bugüne dek Mahir dayımda kalıyordum. Mahir dayımda nedense Uluhanları bir türlü sevemiyordu. Zaten çiftlik evindeki doğal yaşama o kadar alışmıştı ki çoğu zaman şirket işlerini bile evden hallediyordu.
Tabii ara sıra Reyhan hala hava değişikliği amacıyla kocasıyla birlikte çiftliğe uğruyordu. Bazen Saliha ananemle dedemde çiftliğe geliyordu. Ama babamın ailesi o olaydan sonra bizimle iletişimi tamamen kesti. Sanki katil benmişim gibi tavır takınmışlardı. Annesi yoksa danası var hesabı...
Yanımda oturan Feride ağzını kocaman açmış malikaneye bakarken dirseğimi karnına geçirdim.
"Ne var be."
"Yok bi şey! Salya akıtman bittiyse eğer ağzını kapat."
"Ben bu malikaneyi daha önce gördüm. Bak yemin ederim ki gördüm."
"Tamam, görmüş olabilirsin. Sonuçta Soner abi yapımcı ve bir filminde burayı mekan olarak kullanmış olabilir."
"Haa evet çok mantıklı."
Feride hangi film olduğunu düşünüp dururken dizi film izlemediğimi bildiği için bana sorma gereği duymadı. Zeki kız.
Arabayı garaja bırakmadan önce Eriz enişte inmemiz için arabayı durdurdu. Mehir teyze tekerlekli sandalyeyi çıkarmaya yeltendiğinde Kaan "İki adım atacağım, hem yürüsem daha iyi nefesim açılır." diyerek teyzemi ikna etmeye çalıştı.
"İyi madem öyle olsun. Kızlar koluna girsin madem."
Teyzemin sözü üzerine Kaan'ı Feride ile birlikte tutup üç kişi kol kola bahçede yürümeye başladık.
Malikaneye girmeden önce Feride el çırparak yerinde zıpladı. "Hatırladım!" durdu. "Gibi..."
"Neyi hatırladın gibi?" diye sordu Kaan.
"Bu şey ya... Şey... Hah buldum! Töre Var Dediler Evlendik diye bir film vardı. Hatta Soner Uluhan kendi hayatını filme almıştı. Gerçek eşi Milena ile filmde başrol oynamışlardı. Ayy ne güzel filmdi. Kumral tatlısı ile manda yavrusunun hikayesi efsoydu."
"Ne anlıyorsun bu dizi filmlerden anlamıyorum. İnandırıcı değiller bir kere, hep hayali şeyler."
Kaan bu defa konuya dahil oldu. "Kız Merci, ağzından öpeyim ha ne güzel dedin."
"Hop hop! Ne ağzı ne öpmesi!" diyen sese baktığımızda üçümüzde şaşkınlık içinde karşımızdaki Sanat eserine bakakaldık.
"Sanat!" dedim resmen cırlayarak.
"Ne işiniz var burada?" Sanat bir bana bir de Kaan'a bakarak sinirli bir şekilde kaşlarını çattı.
"Asıl senin ne işin var Uluhanların evinde... Aaa şey... Senin yapımcın Soner Uluhan'dı ondan geldin değil mi?"
Yani başka ne için buraya gelecekti? Soner abinin evi ayrıydı ama demekki babasına gelmişti. Sanat ile dizi için görüşmek üzere buraya çağırmış olmalıydı.
"Soner Uluhan yapımcım ama aynı zamanda..."
"Hah geldiniz mi çocuklar, kapıda kalmayın girin içeri. Ben de hemen aşağı iniyorum."
Büyük halam balkondan bize seslendiğinde gülümseyerek cevap verdim. "Tamam, şimdi içeri giriyoruz."
"Evet, geldik. Seni çok özledim Reyhan hala." diyen Mehir teyzemdi.
"Benim sarı kelebeğim yine ışık saçıyor. Yemin ederim uzun zamandır bu evin bahçesi bu kadar güzel görünmüyordu." diyen Eriz eniştemin romantikliğine göz devirdim. Ne yani inandırıcı mı?
"Sevgilim beni şımartıyorsun."
Eriz enişte Mehir'in yanağından öpüp kolunu beline dolayarak "Bu daha ne ki... Bu gece seni çok şımartacağım." dedi fısıltıyla ancak sağır değiliz duyduk, utandık. Aile var be, diyemedik.
"Çocukların yanında ayıp oluyor, yapma şöyle..." dedi teyzem nazlanarak. Kaan, Sanat ve Feride bu ana şahit olurken niye utanan benim?
Kapının ardından ikiz kalpler koşarak çıktı. Biri "Babağğğ!" dedi. Biri "Anneeeğğğ!" dedi. Tahmin ederseniz artık kimin anne, kimin de baba dediğini.
Eriz enişte Mahperi'yi kucağına alıp "Uyumadın mı prenses perim?" diye sordu.
"Hayır, Alperi ile dede boyamaca oynadık."
Alper homurdanarak Mahperi'ye çıkıştı. "Alperi deme kız mıyım ben? Ben sana Mahper diyom mu?"
"Demiyosan bana ne. Ağzını tutan mı var?"
"Anne ben bu kızını dögerim."
"Dögerim değil dövecem!"
İkiz kalpler atışırken Mustafa enişte Reyhan hala ile birlikte kapıda göründü. Mustafa enişteyi görenler kahkahayı koyuverdi.
"Höst ulan!" dediği anda herkes sustu.
"Baba bak dedemiz şeker kız Maşa oldu." dedi Mahperi.
"Koca ayı seviyom, bi kerede ayı olcan mı dede?" dedi Alper muhalif bir tavırla.
Mustafa enişte yüzündeki rengarenk boyalara ve başına bağlanmış şala aldırmadan ciddi bir tavırla torununa yanıt verdi.
"Koca ayı da kimmiş? Bak burada dede ayı var!"
Daha fazla buna dayanamayan Feride kahkaha atınca kötü bakışlar attım. Sustu.
***
İlk başta Kaan'ı odasına çıkardık. Hastaneden hemşire gelene kadar Feride bu ulvi görevi gönüllü üstlendi. Zavallı Kaan, artık Feride'nin aşk manilerini dinler durur. Hatta odadan çıkmadan önce bir manisine bende kulak misafiri oldum.
"Kaan, bu kalp sana feda
Aşık oldum sanırım galiba
İnanmıyorsan inanma
Ya da inansan iyi olur valla."
Bu işkenceye daha fazla katlanamacağım sanırım galiba... Eror #%xmcmdhsjvl
Salona geçip oturduğumuzda gözüm Soner abiyi aradı ancak görünürde yoktu.
Sanat eserini bahçede otururken görünce durumu anlamak için bahçeye çıktım. Sanat'ın yanına doğru yürürken onun karizmatik yüzünden gözlerimi alamıyordum. Hafif kemerli burnu yüzüne erkeksi bir hava katarken birbirinin üstüne ahenkle oturmuş dudaklarının kıvrımlarından ateş dökülüyordu.
"Burada neden tek başına oturuyorsun?"
"Misafir sevmem." diyerek kestirip attı.
"Bizim misafirliğimiz yatılı, senin gibi iş için uğramadık."
"Ne işi?"
"Soner Uluhan ile iş için görüşmeye gelmedin mi?"
"Sormayayım diyorum ama senin burada ne işin var? Mehir yengemi nereden tanıyorsun?"
"Yenge derken? Sokak jargonuyla şey ettin dimi?"
"Yoo gayet yengem. Eriz Ali Uluhan da dayım olur."
"Hassiktir."
"Ne?" dedi şaşkınlıkla. "Küfür mü ettin?" diye sordu.
"Eriz Ali Uluhan benim eniştem. Mehir teyzem olur."
"Dalga geçme benimle Mercimek tanesi. Mehir yengenin kızlık soyadı Kahraman. Yengem eğer teyzense soyadın nasıl Kahraman oluyor?"
"Gidip sorabilirsin."
"İyi, tamam bakma öyle. İnandım. Demek ki babanın soyadı da Kahraman."
"Uzun mesele, boş ver." dedim gözlerimi kaçırarak. Keşke Mehir halam deseydim. Ama Uluhan ailesi olan biteni biliyorken bunu Sanat'tan saklamaya çalışmak saçma olur. Eninde sonunda Mahir dayımın sadece kimlik üzerinde babam olduğunu anlar.
"Desene akraba sayılıyoruz."
"Evet, ama seninle niye daha önce karşılaşmadık ki?"
"Bilmiyorum ki. Gerçi bir yıl öncesine kadar yurt dışında yaşıyorduk. Lise 2'ye başladığım yıl geri döndük. Ama Mehir yengemlere birkaç kere gittiğimizde sen yoktun."
"Haa ben daha önce Mahir dayımda kalıyordum. Okulum değişince Mehir teyzemde kalmaya başladım."
"Mahir dayınsa... O zaman sen Selin'in kızı mısın?"
"Evet ama sen annemi nereden tanıyorsun?"
"Annen Almanya'da yaşamıyor mu?"
Annem demekki Almanya da... Bunu bilmediğimi çaktırmamak için başımı salladım. "Hı hı Almanya da yaşıyor." diyebildim.
"Annemin arkadaşı diye biliyordum. Sonradan öğrendim ki Mehir yengenin ablası olan Selin'miş. Niye seni burada bırakıp Almanya da yaşadığını bir türlü anlamıyorum."
Bilmiyormuş veya bilmezden geliyor. Umursamadım. Bilse ne fark edecek? En fazla halime acıyan bakışlar ve saçma sapan teselli sözleri...
"Dedim ya uzun mesele."
"Belki bir gün uzun uzun anlatırsın. Aslında ben konuşmayı çok sevmem. Dinlemeyi tercih ederim."
"Bir gün arkadaş olursak anlatırım belki."
Sanat elini uzattı. "Olalım o halde."
Tam elimi uzatacakken arkadan bir öksürme sesi geldi. Başımı döndüğümde Kaan bize doğru güçlükle yürüyordu.
Hızla yerimden fırlayıp Kaan'ın koluna girdim. "Ya sen niye tek başına dışarı çıktın? O sorumsuz sarı kafa nerede? Niye seni başı boş bırakıyor?"
"Bi sus be kızım, Feride yanımda uyuya kalmış. Ben de hava almaya çıktım."
Kaan kolunu omzuma dolarken bende belinden kavrayıp destekledim. "İyi hava aldın, şimdi odana gidiyoruz."
Başımı yana çevirip boştaki elimi kaldırdım. "Sonra konuşuruz Sanat."
Sanat sadece ifadesizce başını bi kerecik salladı.
"Ne işi varmış burada? Öğrendin mi?"
"Hıı öğrendim... Eriz eniştemin yeğeniymiş..."
"Yuhh, tesadüfe bak."
"Hayat sürprizlerle dolu. Benimle arkadaş olmak istedi."
"Nasıl arkadaş? Erkek arkadaş mı? Teklif gibi mi?"
"Yok be, fesatlaşma. Sosyal arkadaş, öyle düz arkadaş. Dümdüz arkadaş... Sadece arkadaş."
"4 kere arkadaş dedin. Bence senin bu çocukta gözün var Merci."
"O kadar belli ediyor muyum ya?"
"Ben anladığıma göre..."
"Sadece hoşlaşıyorum, öyle düşündüğün gibi ileri düzeyde bir duygusal bağlantı yok. Okulun ilk gününden kucağına düşünce ister istemez bi çekim alanına girdim ama sinyal zayıf."
"Haa sinyal zayıfsa sorun yok. Lan bu ev kaç katlı?"
"Bence üç katlı."
"Sencesi bencesi mi var?"
"Ayy ne bileyim, dışarıdan üç katlı görünüyor. Zengin görünmek için üç katlı havası vermişlerdir belki. Ben sana bi şey diyeyim mi Kaan?"
"Haa de."
"İs kokuyorsun be!"
"Sen sanki mis kokuyorsun! Tipe bak çay demle."
"Komik!"
Kaan'a göz devirip geceliğimi çekiştirerek kokladım. Harbiden yanık naylon gibi kokuyorum.
"Odanın içinde banyo var mıdır?" diye sordu.
"Bilmiyorum, sen git yatağına yat. Ben gidip teyzemle konuşayım. Bizim üst başta yalan oldu. Bir de Feride mevzusu var. Abisinin haberi olmasın diye okul bitiş saatinde eve dönecek ama pijamayla nasıl dönecek?"
"Laan! Feride'nin ailesiyle aynı mahallede değil misiniz? Yangını duymuşlarsa meraktan ölmüşlerdir."
"Ayy ben bunu da bi teyzeme sorayım, arayan olmuş mu?"
"Tamam, bana da haber ver."
Kaan'ı yatağına yatırırken yatağın kenarında kıvrılıp uyuyan Feride'ye sevgiyle baktım. Uykusuz geçen kırmızı bir gecenin ardından uyuya kalması gayet doğal.
"Feride uyanınca salakça konuşur, sallama. He he de geç."
"Anlaşıldı Merci, sen hadi işlerini hallet. Biz idare ederiz."
Odadan çıktığımda Sanat'ı üst kata çıkarken merdivenlerde gördüm. O an aklıma takılan Sanat neden okulda değil?
***