Sabah doktorun odaya gelmesiyle ile üç hastada uyandı. İlk önce Esma ablaya baktılar. Hoş abla diyorum da ben kaç yaşındayım onu bile bilmiyorum. Hatta neye benzedigimden bile haberim yok.
Refakatçi kadının kuzum lafından kendimi genç ilan ettim. Belki kırk yaşındayım. Veee evet hala hiç bir şey hatırlamıyorum.
Esma abla biran önce hastaneden çıkıp Hataya gitmek istiyor. 5 yaşında ki oğlunun enkazın altında kaldığını annesi olmazsa korkacağını biran önce gitmesi gerektiğini söylüyor ama doktor izin vermiyor. Neden mi? Omir iliği zedelenmiş hareket etmesi yasak 2 gün daha hastanede kalması gerekiyor.
Esma abla ağlayarak feryat figan ortalığı yakınca sakinleştirici iğne vurdular. Oğlunun adını sayıklaya sayıklaya uyudu.
Zaten o ağladı biz ağladık. Bir ara doktor ve hemşire de gözlerini çaktırmadan silmeye çalışıyorlardı. Zor çok zor evladın enkaz altında Sen burda. Delirmemek elde değil.
Esma abla uyuyunca sıra bana geldi.
Doktor" Bugün kendini nasıl hissediyorsun "
" İyi hissediyorum. Ağrım yok ama birsey hatırlamıyorum. Buraya nerden geldiğimi siz biliyor musunuz? Afat ekibi beni nerden çıkarmışlar bilgi var mı?"
Pür dikkat doktorun yüzüne bakıyorum. Benle beraber Huri abla ile Songül de bakıyorlar. Ufacık bir bilgi belki de herseyi hatirlamamı sağlayacak.
" bugünle birlikte 3 gün önce geldin. Ekip seni Hataydan getirmiş ama sokak ev adres hicbirsey yok. Tahmini yasin 28 kırık çatlak ve kafa travman var. Bu günde misafirimizsin. Herhangi bir komplikasyon oluşmaz ise yarın sabah taburcu olacaksın"
Bir an bir korku sardı bedenimi. Ben nereye gidicem kim olduğumu bile bilmezken ben nerde oturup kalkıcam. Nerde uyuyacam.
Korkudan sonuna kadar açılmış gözlerimi gören doktor
" Korkma bu devlet seni sokak da bırakmaz. sosyal hizmetlere polise haber veririz olmadı bi kadın sığınma evinde alçılar çıkana kadar kalırsın. Ama hastane olmaz hergun yüzlerce yaralı geliyor. Çık koridora bak orada bile hastalar var"
Çok mahcup oldum. Kafamı hemen salladım. Utançtan doktora değil yatağın ucuna bakarak " Teşekkürler ederim. Yaptığınız her şey için " dedim.
" Utanmayın biz sizi çok iyi anlıyoruz. Şimdilik geçmiş olsun" deyip Songül un yanına gitti.
" Nasılsın Songül kendini daha iyi hissediyor musun?"
" Daha iyiyim doktor bey. Beni soran var mı? Arayan bilgi almak isteyen?"
" Malesef yok Songül kimse arayıp sormadı ya da bana bilgi gelmedi seninle ilgili.
Gelelim tıbbi durumuna sende yarın sabah çıkabilirsin. Sen ve yanında ki arkadaş için sosyal hizmetlere haber vericem. Merak etmeyin sokakta kalmayacaksiniz"
Songül de üzgün bir şekilde kafasını salladı. Gözlerinden boncukları teker teker yuvarlandı silemedi bile kolları ezik çatlak. Huri abla hemen koştu peçeteye hem sildi göz yaşlarını hemde konuştu.
" Mevlam seni yaşatmayı seçtiyse vardır bir bildiği sorgulama. Ailenden de kurtulan olursa arayıp bulursunuz birbirinizi. Mahrumiyet bölgesi mı canım burası devleti var İnterneti var. Üzme kendini önünde yaşayacak olduğun çok güzel bir ömür var"
Songül hiç sesini çıkarmadı. Usul usul ağladı. Arada iç çekme seslerini duyduk ama gık bile demedi.
Sema abla nerdeyse akşama kadar uyudu. Bizde o uyurken televizyona baktık. Deprem bölgesindeki gelişmeleri izledik. Ben gene hatırlamadım Songül gene usul usul ağladı.
SEMA:
Otuz iki yaşındayım Ağrı da doğdum. Kız çocuğu okumaz dediler ilk okuldan sonra okuldan aldım. Anam benden önce iki erkek evlat doğurmuş sonra arka arkaya iki düşük bir ölü can. Sonra ben doğmuşum. Bu seferde kız doğurdun diye kızmışlar.
Anacığım otuz yaşına gelince kanser oldu. Babam severmiş anamı ama dedeleri ezip doğru dürüst doktora bile götürememiş anamı. Mide kanseri son evreye gelince de anam Hacer otuz iki yaşında vefat etti.
Ağabim Ali 12 Veysel 10 bende 5 yaşında anasız kaldık. Bu çocuklar ne olacak böyle anasız deyip babaannem 14 yaşında süt parası adı altında babama yeni eş aldı. İmam nikahlı.
Ne bilsin 14 yaşında ki çocuk analığı agabim bile 12 yaşında Fatma abla derdi analığıma da dedem döverdi ağabimi. " Anan o senin anan" derdi.
Babam çok sevmiş anamı. Analığıma parmağının ucu bile değmedi. Agabimlerle Babam bi odada ben analığımla diğer odada yattık hep.
Birgün Babam erzak almaya Ağrı merkeze gitti. Dönüş yolunda araç kara saplanmış çıkaramamış. Donarak ölmüş iki gün sonra yol açılınca buldular babamı.
8 yaşında hem yetim hem öksüz kaldım. Analığımı ana diyeceksin dedikleri abimle evlendirdiler. Yazık daha 15 yaşında başımıza baba oldu analığımıza koca. Artık anam değil yengem oldu.
Cocuk aklı yengem olmasını daha çok sevdim. Hayvancılıkdı taşımacılıktı geçinip gittik.
Ali ağabim askerden dönene kadar Veysel Ağabim evin reisi oldu. Tabi o dönemde ben okuldan alınıp hayvan bakmaya terfi edildim.
Ali abim askerden dönerken asker arkadaşı da onunla birlikte geldi. Beni görür görmez çok beğenmiş. Ben onu sadece uzaktan gördüm. Yabancı erkek geldi diye beni babaannemlere gönderdiler.
Aradan üç ay geçti Adıyamandan beni istemeye geldiler. Agabim arkadaşını çok sever bana hiç sormadan hemen verdi. Allah için kocam Ferhat çok yakışıklıydı. O televizyonda gözüken artisler gibi. 14 yaşımı doldurur doldurmaz beni evlendirdiler. Hükumet nikahı yok imam nikahı ile ne zaman çocuk doğurdum o zaman resmi nikah dediler. Ağabilerimde uygun gördü.
14 yaşımda gittim Adiyamana. On yıl evli kaldık Ferhatla çok sevdim kocamı o da beni çok sevdi. Ama çocuğumuz olmadı kaynanam binbir eziyetler etti bana gık demedim. Kuma getirmek istediler kocam kabul etmedi. On senenin sonunda bir gün içip içip geldi eve Ferhat. Yattı dizlerime o ağladı ben ağladım.
Çocuğumuz olmuyor diye ağlıyor sanıyordum ertesi gün öğrendim imam nikahı ile evlendiğini yeni karısının koynunda çıkıp yanıma geldiğini.
Neden diye soramadım. Soramazdım benim çocuğum olmuyordu nasıl derim alma diye.
Üç ay sonra Ferhat ı boşanmaya ikna ettim. Ama o üç ayı birde bana sorun geceli gündüzlü ağladım. evimden bir parça kıyafet bile almadan çıkıp Ağrıya döndüm. Kayinvalidem ben gittikten sonra hayır dağıtmış uğursuz evimizden çıktı diye.
Kızım kızım diye aldılar çocuğum olmayınca anne ve babamın ölümünü bile bana bağladılar adımı uğursuz koydular.
Bir sene ağabimin evinde kaldım. Orada da fazlalık oldum. Dul kadının lafı olur namussuz olur dediler. Beni köyün az akıllı Yasinine verdiler. Bir yıl köyde kaldık. O az akıllı anasız babasız Yasin bile Ferhatımın yapmadığını yaptı bana resmi nikah kıydı.
köyde lafım çok oluyor diye İstanbula getirdi. Ev oldu bana arkamda dağ oldu. Hemen karı koca olmadık bekledi beni kendin iste beni dedi. Allah biliyor severek değil günah olmasın diye karısı oldum. Iyiki de olmuşum oğlum Merti verdi bana analığı tattırdı. Meğer benim çocuğum oluyormuş boşuna yıllarca kaynanamın eziyetini çekmişim boşuna Üstüme kuma gelmiş. Ben üzülerek yıllarımı heba etmişim.
Yasin bana bu dünyada ki en güzel en muhteşem hediyeyi verdi Merti mi verdi.
Depremden iki gün önce geldim oğlumla Hatay a Yasinin arkadaşının düğünü olacak anası hasta diye benden rica etmişti çeyiz alışverişine sen gider misin yenge diye. Olur dedim farklı bir şehir gezmiş olurum diye güle oynaya geldim Hataya.
Şimdi hastane odasında ne Mertim var ne Yasin ne de abilerim. Ne arayan var ne de soran. Galiba beni öldü biliyorlar. Yasin de mi beni öldü biliyor oğlunu da mı aramıyor.
Dünyanın en yakışıklı erkeği kim? benim anne Mert ATEŞ. Evet annecim sensin. Peki dünyanın en şeker çocuğu kim? Benim annecim Mert ATEŞ . Evet annecim sensin. Evimizin salonunda kucağımda oğlum gidiklamaca oynuyoruz. Birden Mert kucağından kalktı koşarak mutfağa gitti. Bende gülerek koltuktan kalkıp peşinden gittim. Giderken heryer yıkılmaya başladı. Duvarlar üstüme düştü. Mert diye çığlık atmaya başladım. Merttt
Canim uyan rüya görüyorsun omzumda bir el beni sarsıyor ama gözlerimi açamıyorum. Silik silik ağzımdan Mert ismi çıkıyor. Besmele çek diyor biri ama tanımıyorum. Gözlerim sonunda ısrarlara cevap vermiş gibi yavaşça açılmaya başladı.
Etraf karanlık Huri yanımda " Besmele çek canim kötü bir rüya gördün "
" Yok Huri rüyam çok güzeldi. Oğlum kucağımdaydı ben onu öptüm gıdıkladım oynadım. Benim bu dünyadaki cennetim oğlum nasıl kötü olsun"