bc

Yiğit Çelikkol "Beni Sev"

book_age16+
3.9K
FOLLOW
15.6K
READ
adventure
possessive
powerful
independent
brave
self-improved
confident
heavy
expirenced
passionate
like
intro-logo
Blurb

Ortak bir geçmişin verdiği aynı duygular. Birbirini anlama ve sevme çabası. Tehlikeler içinde yeşeren ayakta durmaya çalışan bir aşk.

" Bana bak Zeynep, şu duruma bir açıklık getirelim. Bende en az senin kadar bu durumdan rahatsızım. Sen ne kadar burada kalmak istemiyorsan bende yabancı biriyle evimi paylaşmak istemiyorum. Madem bir süre birbirimize katlanmak zorundayız ikimizde idare etmesini öğreneceğiz tamam mı?"

chap-preview
Free preview
Bölüm 1
İnsan hayatı boyunca yalnızsa eğer verdiği kararlardan sadece kendisi sorumlu oluyor. Kararlar günahı ve sevabıyla sana ait oluyor. Ne danışacak biri nede suçlayacak biri olmuyor. Aşçı olarak çalıştığı restoranın kapanmasından sonra işsiz kalan Zeynep, kafasında dönen bu düşüncelerle günlerce iş aradı. Çalışacağı yerin güvenli olması, maaşını zamanında ödemesi çok önemliydi. İş ararken ince eleyip sık dokuyordu ama sonuç yirmi gündür işsizdi. Çalıştığı süre boyunca para biriktirmişti ama hazıra dağ dayanmaz sözü tüm gerçekliği ile karşısında duruyordu. Ev arkadaşı Ayşe ile okulda tanışmışlar, o zamandan beride hiç ayrılmamışlardı. Tüm masrafları eşit paylaşıyorlardı. Ay başının yaklaşması Zeynep'i huzursuz etti. İşe başladıktan sonra bir ay daha para alamayacaktı bu da toplamda iki ay cepten yiyeceği anlamına geliyordu. Sıkıntıyla kendini evlerindeki koltuğa attığı sırada Ayşe işten geldi. "Selam fıstık ne o kıçını devirip yatmışsın" "Yaa keyfim o kadar yerinde ki sorma gitsin" Sıkıntılı konuşması üzerine Ayşe söylediği sözden pişman oldu. "Canım ya seni üzmek için söylemedim" "Biliyorum boş ver. Şu an bunalımdayım, onun gereksinimlerini yerine getiriyorum" "Çok bilinçli bunalıyorsun, tebrik ederim" İkisi de gülüştü. Zeynep kolay kolay bunalıma girecek bir kız değildi. Hayatı hep istediği gibi yaşardı. Arada yaşadığı sıkıntıları da kolay atlatırdı. Hayat ona bunu doğduğu gün öğretmeye başlamıştı. Ailesi onu daha bir haftalıkken polis karakolunun önüne bırakmıştı. Yanındaki çantada Zeynep Kamil Hastanesi'nde doğduğu yazdığı için karakolda ona Zeynep ismini koymuşlardı. Oradan yetimhaneye gönderilmişti. On sekiz yaşına kadar orada yaşadı. Tek bildiği ev ve aile yetimhane idi. Yıllar geçtikçe en kıdemli yetim unvanını almıştı. "Zeynep bizim restoranda garson arıyorlar. Mutfakta maalesef personel boşluğu yok. İstersen gel bir görüş. Mutfakta boşluk olunca oraya geçersin" "Bilmem ki nasıl olur. Ben yemek yapmayı bilirim, garsonluktan anlamam" "Aman ne olacak sipariş alıp yemeyi önlerine koyacaksın. Hem bir hafta eğitim verecekler" "Olur aslında boş boş oturmaktan yaşlandım vallahi. Baksana evde evlilik programı seyrediyorum. Sigorta emeklisi Ekrem amca sarı afetle evlenecek mi? Yoksa Şadiye hanım Almanya'dan emekli Rıfat Bey'i mi seçecek?" "Ah canım senin devrelerin yanmış. Yarın beraber gidelim görüş şu şefle" "Tamam şekerim. Sabah magazin programımı seyredip bir kahvenizi içmeye gelirim" Ayşe gülerek yastığı kafasına vurdu. Arkadaşının bu kendinle dalga geçen hallerini çok seviyordu. Ertesi gün beraber restorana gitmişler ve Zeynep işe kabul edilmişti. Yeni hafta ile beraber işe başlayacaktı. ****** Yeni hafta, yeni gün, yeni iş. Puslu bir hava bu yeniliklerle uyum sağlamıyordu. Zeynep 'ne olurdu güneş parlasa benimde enerjim yerinde olsa' diye iç geçirdi. Çocukluğundan beri bulutlu havaları hiç sevmiyordu. Küçükken pencereden kara bulutlara üfler onların dağılmasını isterdi. Arkadaşlarının dalga geçmesini umursamayarak devam ederdi. İşin başlama saatine daha iki saat vardı. Bu da ona hazırlanması için yeterdi. Önce kısa bir duş aldıktan sonra saçlarını kuruttu. Saçları mısır püskülü renginde ve düz olduğu için şekil vermek zor olmuyordu. Açık mavi dar kot pantolonunu ve beyaz bluzunu giydi. İş yerinde forma giyildiği için giderken ne giydiğinin bir önemi yoktu. Hafif bir makyaj yaptıktan sonra gitmeye hazırdı. Ayşe'nin mesaisi erken başladığı için evden erken çıkmıştı. Çıkarken üzerine ince bir ceket aldı. İlk bahar yeni gelmişti ama akşamları hala serin oluyordu. Durakta kısa bir beklemeden sonra otobüs geldi. Restoran evlerine çok uzak değildi. Bir otobüsle gidip gelecekti. Geç çıktıkları zaman restoranın servisi herkesi evlerine bırakıyordu. Restorana geldiğinde hemen arka personel giriş kapısına yöneldi. Görüşmeye geldiğinde bu kapıyı göstermişlerdi. Personelin ön kapıyı kullanması kesinlikle yasaktı. Soyunma odasına girerek kendisine verilen dolaptan iş kıyafetlerini çıkarttı. Siyah etek ve beyaz gömleğini giyip boynuna siyah fularını bağladı. Saçlarını at kuyruğu yaparak topladı. Restoran iki katlıydı. Alt katta deniz gören büyük camlarda altın ve krem rengi perdeler vardı. Tavandan altın rengi dev avizeler sarkıyordu. Farklı boylarda yuvarlak masalardaki tabak ve peçetelerde krem ve altın rengiydi. Masaların ortasındaki vazolarda taze çiçekler doluydu. Restorana girdiğinizde kendinizi kraliyet ailesinden gibi hissediyordunuz. İkinci kat sadece özel yemekler için kullanılıyordu. Aynı ihtişam orada da mevcuttu. Zeynep restorana girince garsonlardan sorumlu olan Şeyda Hanım'ın yanına gitti. Bir hafta boyunca onunla beraber müşterilerle ilgilenip işin ayrıntılarını öğrenecekti. Şeyda ona önce masaları kontrol edip eksiklerini tamamlamasını söyledi. Tek tek tüm masaları gezip düzenlerini kontrol etti ve eksiklerini tamamladı. Öğlen saati yavaş yavaş müşteriler gelmeye başladı. Gelen insanlar oldukça şık giyimliydi. Birbirlerine samimi gözükmeye çalışan ama karşıdan bile yapmacık oldukları belli olan bir dolu insan vardı. Erkekler daha çok iş konuşurken kadınlar tamamen dedikodu peşindeydi. Zeynep müşterileri uzaktan izleyip başını iki yana salladı. Bu insanlar onun için önemsizdi, hepsi aynıydı. Parasını kazanıp ayakta kalmak birinci kuralıydı. Şeyda Hanım'ın peşinden ayrılmadan onu inceliyor ve ne yapması gerektiğini öğreniyordu. Aslında zor değil diye düşündü. Tabii efendim, hemen efendim ve iki sahte gülücük tüm işimi çözer dedi kendi kendine. Öğlen yemeğinden sonra ortalık biraz sakinleşmişti. Akşam yemeğine kadar böyle geçecekti. Şeyda Hanım şef olduğu için en önemli ve en özel müşterilerle ilgileniyordu, dolayısıyla Zeynep'te. Bir hafta hiç anlamadan geçmişti. Zeynep kendini işe adapte etmiş ve kendini Şeyda'nın peşinde koşturmaktan kurtarmıştı. Menüdeki yemekleri ve içeriklerini iyi bildiği için sorulan sorulara ayrıntılı cevap verebiliyordu. Bu onu diğer garsonlardan ayıran özellikti. Bir iki defa Şeyda'yı zor durumdan kurtarmıştı. O an kadın ona gülümsese de içten içe feshatlandığını Zeynep'in anlaması zor olmamıştı. Haftanın ilk günü Şeyda'nın seslenmesiyle yanına gitti. İki gün sonra ikinci katta özel bir yemek olacağını ve Zeynep'in bu yemekte görevli olacağını söyledi. Menüler bugün şirket tarafından gönderilmiş ve hazırlıklar başlamıştı. "Bu toplantıda sadece dört garson olacak ve hayalet gibi sessiz ve görünmez olmanız gerekiyor" Şeyda'nın bu cümlesi onun garibine gitmişti. Sonuçta bu insanlar restoranda olacak ve onlara hizmet eden garsonlar olacaktı. Bu hayalet Casper durumu da ne diye düşündü. Merakla düşüncelerini dile döktü. "Neden böyle bir şey isteniyor sonuçta yemek yiyecekler" "Çünkü bu özel bir iş yemeği. Hem yemek yiyecekler hem de iş konuşacaklar. Etrafta sürekli insanların dolaşmasını istemiyorlar" Şeyda sözlerini bitirip gözlerini devirdi. Onun için normal olan durum hala Zeynep için saçma geliyordu. Zeynep konunun üzerinde daha fazla durmayarak umursamamaya çalıştı. Kendi kendine 'nasıl olsa zamanla öğrenirim' dedi. Zenginler ve kuralları. Akşam tüm restoran dolmuştu. Akşam gelen müşteriler gündüz gelenlere göre daha şık ve gösterişli giyinmişlerdi. Her biri yemeye değil de baloya gidiyor gibi görünüyordu. Tüm gece arı gibi çalışmışlardı. Gece iki olduğunda artık Zeynep'in ayaklarında derman kalmamıştı. Tabanları zonkluyordu. Servis tüm personeli evlerine dağıttı. Ayşe ile eve geldiklerinde çok yorgun oldukları için duş almayı bile sabaha bıraktılar. ****** "Ayşeeee biberli ve soğanlı güne merhaba de tatlıııımm" Bu Zeynep'in Ayşe'yi uyandırma şekliydi. Ayşe ise her zaman bu cümleden nefret etti. "Zeynep iğrençsin yaa" Zeynep gece çok güzel uyumuş ve sabah dinç bir şekilde kalkmıştı. Ayşe ise çok sevdiği sabah uykusunda ayrılmak istemiyordu. Zeynep zorla Ayşe'yi yataktan kaldırıp banyoya doğru itekledi. Zeynep'in hazırladığı muhteşem kahvaltı sofrasına beraber oturdular. Zeynep hala gözleri yarı kapalı olan arkadaşına baktı. "Kızım kendine gel de anlat bakalım, yarın öğlen özel bir toplantı yemeği varmış. Ne yapacağım ben orada?" "Yemek ikinci kattaysa ağır abilerden birinindir. Şanslısın bu senin için ekstra prim demek. Gerçi yeni olduğun için yarım prim verebilirler. Yapman gereken sadece sessizce servis yapmak o kadar" Bu açıklamada Zeynep'in takıldığı tek nokta yarı priminin yeni olduğu için kesilmesiydi. "Ben hem it gibi çalışayım hem de primimi yarım versinler. Neden? Yeni olduğum için. Adaletine sıçayım ben onların" Kahvaltılarını bitirip hazırlandılar ve restorana doğru yola çıktılar. Şeyda eğitim bahanesiyle Zeynep'i erken çağırmıştı.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Kalbimin Derininde

read
7.8K
bc

SINIR (TÜRKÇE)

read
13.3K
bc

KALP HIRSIZI (Hırsız Serisi-2)

read
6.0K
bc

HÜKÜM

read
137.4K
bc

Leyl Tutkusu

read
308.4K
bc

Ufaklık | Texting

read
1.7K
bc

Yasak İlişki (+18)

read
8.2K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook