Bölüm 8

1608 Words
Zeynep yavaşça gözlerini açtı. Vücudunun her yerinin tutulduğunu hissetti. Üzerinde hala bornoz vardı. Saate baktığında sabah yediyi gösterdiğini görünce hayretle doğruldu. Akşam duştan sonra biraz dinlenmek için uzanmıştı ama belli ki sabaha kadar uyumuştu. Üzerini giyinip saçını topuz yaptı, aşağıya indi. Yiğit kurulmuş olan kahvaltı sofrasında oturmuş gazete okuyordu. "Günaydın" diyerek masaya oturdu. Yiğit gözünü gazeteden çekmeyerek "günaydın" dedi. Zeynep onun kızmış olduğunu düşünerek "ben uyuya kalmışım" dedi. Yiğit gazeteyi katlayıp masaya koydu. "İyi yapmışın" Zeynep ona bakıyordu ama Yiğit önündeki kahvaltısı ile ilgileniyordu. "Özür dilerim" Yiğit en son başını çevirip ona baktı. "Ne için, uyuduğun için mi? Sen burada kısa süreli mecburi bir misafirsin. Canın ne isterse yapabilirsin. Saçma sapan şeyler için özür dileme" İşte yine duygusuz adam olmuştu. Yine Zeynep'e kendisini değersiz hissettirmişti. Gözleri dolmuştu. Göstermemek için başka tarafa baktı. Oysaki havuzdaki davranışları daha yumuşaktı. Kahvaltı boyunca konuşmadılar. Zeynep doğru düzgün yiyemedi, iştahı kaçtı. Kahvaltı bitiminde Yiğit ayağa kalktı "Ben işe gidiyorum, erken gelmeye çalışırım. Sen evden çıkma. Bir şeye ihtiyacın olursa Zehra Hanım sana yardımcı olur" Zeynep endişeyle peşinden gitti. "Neden gidiyorsun? Daha iki gün önce adamlar seni kurşun yağmuruna tuttu ya yine yaparlarsa?" "Zeynep ben dün sen korkma diye evde kaldım. İşe gitmek zorundayım. Ben onlardan korkmuyorum" "Ama ben korkuyorum" "Bu nedenle evden çıkma" Zeynep korkuyorum derken bunu Yiğit için söylemişti. Her ne kadar kendine karşı dengesiz davransa da Yiğit'in başına bir şey gelmesini istemiyordu ama bunu ona söyleyemezdi. Kapıdan çıkıp güneş gözlüğünü takmasını ve arabasına yerleşmesini izledi. Eve girip kahvaltı sofrasının başına geldi ama hala canı yemek istemiyordu. Yiğit şirkete geldiğinde sert ve emin adımlarla içeri girdi. Tüm çalışanlar onu görünce selamlayıp geçmiş olsun dediler. O da başıyla selamlarını karşıladı ve odasına çıktı. Sekreteri günlük programı vermek için arkasından girdi. Dün yapamadığı şirket içi toplantıları bugün yapacaktı. Oldukça yoğun bir gün onu bekliyordu. Önce imzalaması gereken evrakları tek tek okuyup imzaladı. İlk toplantıdan çıktığında Sarp onu odasında bekliyordu. Yiğit ceketini çıkartıp askıya astı ve masasına geçti. Sarp beklemeden gelişmeleri anlatmaya başladı. "Saldırıyı gerçekleştiren araba beklediğimiz gibi sahte plakalı çıktı. Kameralardan takip ettiğimizde aracın Ahmet Güray'ın şehir dışındaki deposuna girdiğini gördük. Yani bizim için sürpriz bir sonuç değil sadece polisin bu konu hakkında bilgi sahibi olmasını sağladık" "İyi bu onları biraz oyalar. Zamanlama bizim lehimize oldu" İkisi konuşurken sekreteri aradı. İsmini vermeyen bir adamın ısrarla konuşmak istediğini söyledi. Yiğit sadece "bağla" dedi. "Yiğit Çelikkol, senin bu korkusuzluğunu seviyorum. Beraber çok iyi işler çıkarabiliriz ama sen ısrarla bana düşman olmak istiyorsun" Yiğit adamın sesini hemen tanımıştı. İhaleye çamur karıştırmaya çalışan, herkese tehditler savuran Ahmet Giray'ın ta kendisi. Yeraltı dünyasında sözü geçen bir adamdı. "Ne o Ahmet beni övmek için aramadın herhalde" "Hayır seni tebrik etmek için aradım. Bizim çocuklar senin küçük prensesin ile sohbetini bölmüşler. Hemen koruma altına almışsın. Demek ki senin için önemli biri, hayırlısı olsun" Yiğit elini yumruk yapmış, sinirden boyun damarları ortaya çıkmıştı. Zeynep'in hayatının tehlikede olduğu kanıtlanmıştı. "Ne o Ahmet yaşlanıyorsun galiba, magazine merak sarmışsın. Birilerinin insanları senin gibilerden koruması gerekiyor" Ahmet sesli bir kahkaha attı "Sadece arkadaşız ayakları, öyle olsun bakalım. İhalede görüşmek üzere" Adam telefonu kapattığında Yiğit sinirden masanın üzerinde ne varsa dağıttı. Odanın içinde volta atmaya başladı. Konuşmanın tamamını Sarp hoparlörden dinlediği için onun sinirinin nedenini biliyordu. Zeynep ve Yiğit'in aralarında ne geçtiğini bilmese de bazı şeyler olmuş olabileceğini tahmin ediyordu. "Abi Zeynep'in tehdit altında olduğu kesinleşti" "O gün yanıma gelmeseydi bunlar olmayacaktı. Şimdi kendi bokumuzu kıza da bulaştırdık. Daha sabah korktuğunu söyledi" Yiğit korkmuyordu. Herkesle başa çıkabilecek güce sahipti ama Zeynep onun zayıf noktası olmuştu. Bu durum oldukça canını sıkıyordu. Günün devamında toplantılara girip şirketteki işlerini hızlıca bitirdi. Eve gitmek üzere şirketten ayrıldı. Sarp kapıda kendi arabasıyla bekliyordu. Yiğit onu görünce ne oldu der gibi göz kırptı. "Abi Ayşe, Zeynep'i çok merak etti. Akşam onu size getireceğim, bir iki saat takılsınlar. Hem Zeynep'e de iyi gelir. Bunu haber vermek istedim" "Tamam getir Zeynep hanımın sıkıntısı geçer biraz" Eve geldiğinde önce evin güvenlik müdürüyle konuştuktan sonra içeri girdi. Zeynep elinde kurulama havlusuyla mutfaktan çıktı. Güler yüzüyle "hoş geldin" dedi. Bu durum Yiğit'e garip gelmiş olsa da hoşuna gitti. Evinde hiç böyle sıcak karşılanmamıştı. Evdeki çalışanlar ortalıkta görünmezdi adeta hayalet gibilerdi. İlk defa evde yalnız olmamak hoşuna gitti. Her zaman olduğu gibi duygularını belli etmedi. "Yine mutfaktasın" "Evet Ayşe gelecek onun için bir şeyler hazırladım" "Birazdan burada olurlar. Ben yukarıdayım" Zeynep'in tüm neşeli ve güler yüzlü haline karşın Yiğit yine buzdolabı modundaydı. Zeynep onun bu haline alışmaya çalışıyordu. Allah'tan arada bir iki güzel davranışta bulunuyordu da kızın içi rahat ediyordu. Sarp ve Ayşe geldiğinde Yiğit üzerini değiştirmiş merdivenlerden iniyordu. Önce karşısında duran çiftin birbirine kenetlenmiş ellerine sonra yüzlerine baktı. Ayşe, Yiğit'in bakışlarından çekindi, elini çekmek istedi ama Sarp daha sıkı tutarak buna izin vermedi. Ayşe ve Zeynep birbirini görünce sıkı sıkı sarıldılar. Çok özlemişlerdi. Ayşe arkadaşı için çok endişeliydi. Yiğit yanlarına geldi "Hoş geldin Ayşe" Ayşe çekinerek onu başıyla selamladı. "Hadi içeri geçin. Zeynep senin için bir sürü hazırlık yaptı. Belki ucundan bizde sebepleniriz" Konuşurken kaşlarını kaldırmış Zeynep'e bakıyordu. Zeynep aynı ifadeyle karşılık verdi "Neden olmasın" Salona doğru yürümeye başladılar. Sarp ikisi arasındaki diyaloğu gözlerini kısmış dinliyordu. Arkalarından Ayşe'nin kulağına eğilerek "bunlar cilveleşti mi bana mı öyle geldi" dedi. Ayşe omuzlarını kaldırıp indirdi, anlamadığını ifade ederek. Gece boyunca Sarp ve Yiğit iş konuşmuşlar, Ayşe ve Zeynep'te sessiz sessiz arada gülüşerek sohbet etmişlerdi. Zeynep'in sözüm ona Ayşe için hazırladığı ikramları iki adam nefes almadan bitirmişti. Yiğit gece boyunca Zeynep'i izledi. Sarp saatine bakınca oldukça geç olduğunu fark etti. Tahmininden çok oturmuşlardı, herkesin keyfi yerindeydi. Yiğit'e saati gösterdiğinde o da başıyla onayladı. "Ayşe hadi güzelim kalkalım artık" Ayşe üzülse de saatin geç olduğunu görünce "tamam" dedi. Misafirleri uğurladıktan sonra Yiğit merdivenlere yöneldi. Zeynep arkasından "bir şey soracağım" dedi. Yiğit sesli bir nefes verip ona döndü. Yine ne var der gibi baktı. "Şu ihale bittikten sonra yine evime dönüp işime başlayabilecek miyim? Tabii hala bir işim varsa" "Sana değer vermeyen bir yerde çalışmaya ne kadar heveslisin" "Bunun hevesli olmakla alakası yok. Ben çalışıp para kazanmak zorundayım. Biz Ayşe ile tüm masrafları paylaşıyoruz onu zor durumda bırakmak istemiyorum" "Merak etme arkadaşını zor durumda bırakmam, ben hallederim" "Ne demek ben hallederim. Ben senden bunu mu istedim" Zeynep'in sesi yüksek çıkmıştı. Para istiyor gibi görünmek gururunu incitmişti. Zeynep'in bu ani patlaması Yiğit'i sinirlendirdi. "Yeter Zeynep, zaten saçma sapan bir durum içindeyiz daha da karıştırma. Olaylar çözülene kadar kimse zor durumda kalmayacak. Ondan sonra canın ne istiyorsa onu yap" Bağırdıktan sonra arkasını dönüp odasına çıktı. Zeynep'in kendini aynı anda hem sinirlendirip hem de nasıl etkilediğini anlamıyordu. Vücudunun kıza verdiği tepkilere daha çok sinirlendi. İşin kötü yanı gidip başka bir kadınla da olmak istemiyordu. Bedeni sadece onu görünce yanıyordu. Ona sinirliyken bile onu istiyordu. Sinirini yastıktan çıkartıp yattı. Zeynep işittiği azarla küçük bir çocuk gibi merdivenin ilk basamağına oturup kaldı. Yiğit'i kızdırmak istediği en son şeydi ama onun sinirlenmesi an meselesiydi. Güldüğünü görmek mucize gibiyken asık suratlı hali olağandı. Ondan etkilendiğini düşündüğünde ne kadar hastalıklı biriyim diye düşündü. Her türlü bağırmasına, görmezden gelmesine hatta bazen değersiz hissettirmesine rağmen en ufak bir bakışta ona çekiliyordu. Yerinden kalkıp sessizce merdivenlerden çıkıp adasına girdi. Sarp arabada giderken Ayşe'nin sessizliği dikkatini çekti. "Üzüldün mü arkadaşından ayrıldığına?" Ayşe daldığı düşüncelerden irkilerek Sarp'a döndü. Sarp onun korktuğunu görünce elini tutup avuç içini öptü. "Özür dilerim korkutmak istemedim" Ayşe gülümseyerek "dalmışım" dedi. "Biz yıllardır birbirimize destek olduk, hiç ayrı kalmadık gaip geldi. Birde..." "Evet birde" "Ne bileyim belki kuruntu yapıyorumdur ama bir gariplik vardı Zeynep'te. Orada kaldığı için hem mutluydu hem değildi. Hem rahattı hem değildi sanki duyguları gelip gidiyordu" Sarp gülümsedi "Yiğit Çelikkol sendromu" "O ne demek?" "Yiğit abim çok net bir adam olmasına rağmen anlaşması ve yaşaması zor bir adamdır. Şimdi Zeynep onu daha tanımadığı için afallamış, yakında geçer" Ayşe söylediklerinden bir şey anlamasa da "iyi" dedi. "Sen onu çok iyi tanıyorsun. Ne zamandır yanındasın?" "Eğer bir abi seçmem söylenseydi kesinlikle onu seçerdim. O benim hayatımı kurtardı. Canını ver dese veririm. Uzun bir hikaye bir gün anlatırım" Konuşurlarken eve nasıl geldiklerini anlamadılar. İkisi aynı anda kapıyı açıp dışarı çıktı. Sarp kapıya kadar Ayşe ile beraber yürüdü. Ayşe kapıyı açıp döndü. "Gecenin sonu" "Evet" Sarp gözlerini Ayşe'den ayıramıyordu. Ayşe daha fazla bakamadı, utandı, başını öne eğdi. Sarp çenesinden tutarak başını kaldırdı, eğilip dudaklarından öptü. Küçük masum bir öpücüktü. Uzaklaşıp kızın gözlerinin hala kapalı olduğunu görünce gülümsedi ve tekrar öptü. Bu sefer daha tutkulu ve istekliydi. Ayşe'nin dudakları da karşılık vermeye başlayınca belinden tutup kendine çekti. Elinin biri kızın belinde diğeri ensesindeydi. Birbirlerinin dudaklarını keşfettikten sonra Sarp diliyle Ayşe'yi keşfetmeye başladığında Ayşe'den gelen inilti öpüşmelerine ateş verdi. Ayşe kollarını Sarp'ın boynuna doladı. Sarp'ın elleri onun vücudunda dolaşıyordu. Açık kapıdan içeri girdiler. Sarp onu duvara yasladı. Aldığı zevkten hırıldıyordu. Ayşe yaşadığı tutkuyla kendinden geçti. Durup nefes nefese bakıştılar. Sarp, Ayşe'nin yüzüne düşen saçları geriye itti. Tekrar öpmek için eğildiğinde Ayşe parmak uçlarıyla onun dudaklarına dokunup durdurdu. "Dur lütfen" "Durmak istemiyorum" "Eğer şimdi durmazsak bir daha hiç duramayız" Sarp onun boynuna küçük öpücükler bırakırken "o zaman izin ver sonuna kadar gidelim" dedi. Ayşe'nin vücudunda hissettiği öpücükler ve sıcak nefesi onu titretiyordu. Vücudu ruhu her şeyiyle Sarp'ı istiyordu. Kendini zorlayarak belki de daha sonra pişman olacağını bilerek "olmaz" diyebildi. Sarp yavaşça kendini uzaklaştırdı. "Tamam sen ne zaman hazır hissedersen o zaman" dedi. Dudağına küçük bir öpücük verdi. Ayşe onu gözlerine bakıp sıkıca sarıldığında Sarp'ta kollarını vücuduna doladı ve boynunu koklayarak öptü. "O zaman sonra görüşürüz" diyerek göz kırptı ve arabasına doğru yürümeye başladı. Ayşe onun gidişini izlerken Sarp bir anda durup geri döndü. Bir kez daha Ayşe'nin dudaklarına eğildi "son bir tane daha" dedi ve öptü. Ayşe sırtını kapattığı kapının arkasına yasladığında az önce yaşadıkları yüzünden kıpkırmızı olmuştu. Hayatında ilk defa bir erkeğe bu kadar yaklaşmıştı. Hala elleri titriyor, ayakta zor duruyordu. O halde Sarp'ı nasıl durdurduğuna bile inanamıyordu. Hem çok utanıyor hem de çok mutlu hissediyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD