bc

ZEMHERİ (Sinek Valesi)

book_age16+
36
FOLLOW
1K
READ
forbidden
contract marriage
family
HE
love after marriage
second chance
friends to lovers
drama
tragedy
sweet
city
mythology
cheating
friends with benefits
like
intro-logo
Blurb

Yeniden hayata tutunmak isteyen Perihan ve Atakan'ın anlaşmalı evliliklerini konu alır. Onlar birbirlerine aşkla değil ortak çocukları olarak kabul ettikleri Affan ile bağlanırlar. Ancak aşk yoktur. Duygusal yakınlıkları yoktur. Bu hikayede bu evliliğin dışında gelişecek aşk hikayeleri yaşanacaktır ve kişilerin kendilerini bulma yolculuğu konu alınır.

chap-preview
Free preview
1. Bölüm
EYLÜL Kimine gül bahçesi serer şu dünya, kimine her yarı çakıl diken bahçesi. Onu ilk gördüğüm gün, uzun saçları yüzüne düşmüş bir garip yaralıydı. Yaralı insanları hemen bilirim; ilk görüşte. "Kim kız bu derviş?"diye sordum bizim Meral'e. Tanımıyormuş... Birkaç kere geldiği şu barda görmüş, çalıp söylüyormuş işte. "Müzisyengillerden,"dedi Meral. "Sanatçı kızım sanatçı, senin gibi." Kendime sanatçı dediğim yoktu, daha 'yazar' denilmesine de çok alışmış değildim. Kaldı ki kendimi yazar olarak kabul de etmedim hiçbir zaman. Bizim yaralı... Ondan bahsediyorduk değil mi? Sazının teline vururken her iki gözünden de birer damla yaş alan gönül vurgunu yemiş ozanlar gibiydi bizim yaralı. O gece hakkında hiçbir şey öğrenemediğim yaralı derviş benim için sıradan bir müzisyen olarak kalmadı. Hayatımın geri kalanında alakasız bir şehirde yeniden karşıma çıksa ilk seferde "Ben bunu nereden tanıyorum?"demeden şak diye hatırlardım. Öyle de yaptım, tam beş sene sonra yine bir yaz teyzemlerin yanına tatil için gittiğimde onu aynı barda, aynı sazın başında, yaraları kabuk bağlamış bir halde buldum onu. "Kim bu adam Meral?"diye sordum bu soruyu ilk kez soruyormuşum gibi. "Atakan," diye cevap verdi Meral. İsmi her şeyi anlatmaya yetecekti sanki onun için. Meral benden birkaç yaş küçük olduğundan, oyunlarıma alınmak için peşimde dolaşıp duran o küçük kuzenlerden oldu benim için uzunca bir süre. Sonrasında belki biraz daha yakın olduk ancak hiçbir zaman abisi Demir kadar anlayamadık birbirimizi. Demir'le kimseyle olamadığımız kadar olabildiğimiz şeyin adı dostluktu. Ailelerimiz bunu makul görmediğinden olsa gerek defalarca yakıştırdılar bizi birbirimize. Ne zaman başkasına aşık oldu Demir, karısı da bu laflardan ötürü deli gibi kıskandı bizi o zaman vazgeçtiler yakıştırıp durmaktan. Bundan bahsetmek için acele etmemeliyim. Demir nasıl olsa anlatılır. Hele benim şu garip dervişi eni konu bir anlatayım da dilimin pası geçsin gitsin. "Tanıyor musun?" "Yakınen..."diyerek çapkın bir gülüşle kıkırdadı Meral. Sevgilisi olmuş olsa bir akşam yazdığı mesajların kuyruğuna ekleyiverirdi. Son dört senedir çıktığı adamların hiçbiri bir garip derviş... daha doğrusu müzisyen değildi. "Sesi çok güzel,"dedim olur olmaz bir mana yüklemesin soruma diye. Sonra bir his geldi kondu omzuma tiye aldı bu korkumu. Ne olur yahu yüklese dedi. Sahi ne olurdu ki? "Çok da güzel öpüşüyor!" Ağzıma attığım en son fıstık fazla kavrulmuş hatta yanmıştı. Ağzımın için yayıldı mı bir kötü tat? "Tüü,"dedim yüzümü buruşturup, "Yanmış!" Duymadı beni Meral, sahnedeki dervişe bakmaya devam ederek "Çok yakışıklı değil mi Eylül?" Bir yan bakış daha attım. Yemişim tipini, yakışıklı olmasına yakışıklıydı da bir yangın vardı tam tepesinden tüten. Kof dertlerini ballandırarak anlatmışlar inat kadere razı bir tevekkül adamı hali... İnanır mıyım böylesi insanların olduğuna. Herkes benim derdim seninkini döver yarışı yaptığı şu dünyada kabuğunda yaşamışlıkları ile aldı götürdü beni çok uzaklara. "Kasabanın en çapkın müzisyeni olur kendisi." Duyda inanma, ne atıyorsun kızım sen dercesine döndüm Meral'e. "Bir rivayete göre senede 360 kadınla yatıyormuş!" "Geri kalan 5 günde de tövbe mi ediyormuş?" Kahkahalarla güldü bu söylediğime. Saniyeler içinde küçüldü gülüşü ve uyduruk bir tebessüme büründü. "Yattın mı sen bu adamla?" Sesimdeki kıskanç kadın imasını bastırıp kontrol altına almak isteyen abla tonunu yukarı taşımak istedim ancak ne kadar başarılı oldum bilinmez. Omuzlarını kaldırdı yukarı doğru, içkisinden içti bir yudum. "Bir kadınla ikinci kez yatmıyormuş!" "Nereden duydun bunları?" "Kendisi söyledi, yani onu aramamı, aramızda geçenlerin derin bir manası olmadığını..." duraklayınca bir şeyleri eksik anlattığını düşündüysem de üstelemedim. "Ne zaman oldu bu olay?" "Bir sene kadar önce! Yani sen de şansını deneyebilirsin. Üzerime 365 kadınla daha yattı." "360!" "Her neyse..." şimdilerde pekte onunla ilgilenmiyordu. Bana bir yıldır anlatıp durduğu şu sevgilisi, hah tam da adını anınca çıkıp gelen dar omuzlu, kabarık saçlı çocukla gayet mutluydu. Sarp demişti adına, müzik Atakan'ın gitarından ayrılıp dj kontrolüne geçince konuştuklarımızın çoğunu duyamadım. Bir noktadan sonra konuşmak yerine birbirlerine sırnaşmayı seçen kuzenimi ve sevgilisini masada bırakıp bara geçmek üzere kalktığımda onun da orada oturduğunu gördüm. Çok içki içiyordu, dört yıl önce bıraktığım yerde ve bıraktığım hızda yaşıyorsa senede üçyüzaltmış şişe... içkisine göz atıp yeni bir sipariş verdim barmene. Yanına sessizce oturdum. Ses etsem de duyacağı yoktu zaten. İnce, uzun bir adamdı! Oturduğu bar taburesinde dizleri epeyce yukarıda duruyordu. Daha evvel uzun sayılabilecek olan saçlarını kısacık kestirmişti. Yüzü kusursuz güzellikte olduğundan bunu yapmak onun için büyük cesurluk değildi. Sıradan kahverengi gözlerini biçimli göz çevresi, düzgün kaşları ilgi çekici kılıyordu. Dudakları yuvarlak kıvrımlıydı; bir kadına verilse yakışacak türden. Hafif buğday tenliydi, belki kış mevsiminde beyaz tenli denirdi. Bir gömlek giymiş, kollarını epeyce katlamış, gömleğinin cebine de bir zamanlar benim de içtiğim marka o sigara paketinden koymuştu. Paketi görünce çantama dönüp nikotin sakızımı bulmak istedim ancak çantam Merallerin masada kalmıştı. "Üzeyir askerden geliyormuş abi,"dedi barmen ona doğru bağırıp. Başını kaldırıp şöyle bir baktı bizim derviş. "Üzeyir diyorum!" "Anladım!" Yeniden eğdi başını, her gece bir kadınla beraber olan birine benzeyip benzemediğini bir kez daha sorguladım. Öyle olsaydı şu saate kadar yanında bir kız mutlaka olurdu, dedim. Yanında duran tek kız bendim ve farkımda bile değildi. Ya da ben öyle sanıyordum. Bunu düşünür düşünmez gözleri üzerime çevrildi, bir süre kaldı ve sonra bardağında kalan son içkisini de içip kalktı tabureden. Az önce onunla konuşmaya çalışan barmene eliyle selam verdi. Arkasından bağırdı çocuk. "Üzeyir'i karşılamaya..."devamını getiremedi bile. Çünkü adam onunla ilgilenmiyordu bile. Ani bir kararla kalktım taburemden. Merallerin masaya dönüp çantamı aldığımda birbirleriyle fazlaca alakadar olduklarından beni fark etmediler bile. Dışarıya çıktığımda çok geç kaldığımı ve ona yetişemeyeceğimi düşünüyordum ama yanılmıştım. Bir araçla değil yürüyerek yol aldığı için peşine düşmem zor olmadı. Sigarasını çoktan yakmıştı ve derin nefesler çekerek ağır adımlarla yürüyordu. Acelesi yoktu, bekleyeni keza hiç yoktu, bildiğim ıssız adamdı canım. Tüttürdüğü sigaranın dumanı doldu burnuma. Elimi çantama attığım gibi buldum sakızımı. Canım sakızım! Bir ara dönüp baktı bana ama hiç üzerine alınmadı. Çok sürmedi; kara bahtım kör talihim bana yine oynadı oyununu ve iki serseri kesti önümü. "Nereye güzelim?"dedi içlerinden biri. "Eşlik edelim, takılalım!" "Sana eşsiz bir gece yaşatalım!" Yoluma devam ettim; böylelerine müsaade edecek olsam koca şehir İstanbul'da başıma gelmeyen kalmazdı. Şimdi iki çapulcuyla mı şu küçücük kasabada mücadele edemeyecektim. "Yolunuza beyler, hadi!" Sarhoş! İçki bütün kötülüklerin bu sebeple anası zaten. Uyuşmuş beyinlerden aldığı komutlarla kendilerini ortalara atanlar her şeyde, herkeste hak iddia edebileceklerini sanmakla kalmıyorlar, bir de güç gösterisinde yarışa giriyorlardı. Biri dedi, "Bana bırak sen." Diğeri ısrar etti, "Gözlerimi görsün kabul eder zaten. Çekil ben senden daha yakışıklıyım." Yoluma devam ettim onlar birbirleriyle yarışa dursun. Fakat "hey,"diyerek koştu ardımdan yine biri. Diğeri de yetişti arkadaşına. "Güzelim, kaldığım oteli bir görsen böyle naz etmezsin! En pahalı içkilerden ısmarlayacağız sana!" "Uza!" "Ergenlikten sonra uzanmıyor fıstık!" Kolumdan tutmaya çalışanı silkeleyip bu defa daha kuvvetli bağırdım, "Uza!" Artık yoluma devam etmem pek mümkün değildi. Elbisemin eteğini öyle bir kaldırdı ki biri tekme atmak zorunda kaldım. Hedef aldığım yeri tutturamayınca benim tekmem işe yaramadı ve yaptığım şeye çok sinirlenen serseri saçımı kavradığı gibi çekiştirmeye başladı bütün bedenimi. Canım ne kadar yanarsa yansın ona pabuç bırakacak değildim. Debelendin, vurmaya çalıştım ama suratıma okkalı bir tokat yiyince serildim yere. "Sana güzellikle söyledik," gibisinden laflar etmelerine aldırış etmeden canımın acısı ile bağırmaya başladım. "Orospu çocukları! Şerefsizler! Pezevenkler!" Küfür lügatım eksik sayılmaz ama daha fazlasına gerek kalmadı. Çünkü biri geldi, silahını doğrulttu. "Siktirin gidin lan!"dedi. Silahlara alışkın değilimdir, şiddetin hiçbir türlüsünü sevmem zaten. Serserilerden biri dayılanacak oldu ama diğeri yolu işaret etti. "Yürü oğlum, deli misin?" "Korkak tavuklar!"alamadım ya hıncımı bağır çağırdım peşleri sıra; başımda silahlı bir adama aldırışsız hem de. "Duyamazlar artık,"dedi."Boşa tüketme nefesini!" O an fark etmiş gibi kaldırdım başımı. Silahını kemerine takıyordu. Bir nevi kovboyculuk oynamıştı az önce, abartmaya gerek yok dedi içimdeki kadın. Müzisyen adam, sanatçı... Hiç eli silahlı sanatçı olur mu? Elini uzattı. Kalkmam için sessiz bir yardım teklifi yapıyordu. Eli kanlı mıydı değil mi? O silahı rastlantı eseri edinmiş olabilir miydi? Baba yadigarı mesela. İnsan yadigarı sandıkta saklardı canım kemerinde değil. Tuttu elimden, bir çırpıda kalktım ayağa. Dizimi vurduğumdan fena yandı canım ama belli etmedim. "Dikkatli ol!"deyip yoluna devam etmeye kalkışınca düşünmeden canhıraş bir feryatla bağırdım. "Ah bacağım!" Kıyamadı bana, döndü geri. "Ne oldu bacağına?" "Acıyor!" "Ambulans çağırmamı ister misin?" "O kadar bir şey yok!" Eğer onu tavlamak istiyorsam çocuk masumluğunda sızlanabilirdin. Bir erkeği bu kız pişmeye hazır ham bir lokma dedirtmek için birebirdir. Ancak buna emin değildim, yani bu gece onunla takılmak konusunda... Bilirsiniz işte bazen emin olursunuz bu konuda bazen tereddütlü. Sadece dört sene önce bir yaz akşamından hafızama efkarlı bir jiletle kazınmış güzelim dervişi bir adım daha tanımak cazip geliyordu bana. Yine de çocuklaşmak, ne bileyim bana göre işler değildir. Çevremde gördüklerimi uygulamak noktasında biraz beceriksiz olduğumu kabul ediyorum. "Şu Selanik caddesine kadar eşlik eder misin bana?" Orası neresi diye sormadı. Pekala yaşadığı yeri tanıyan insanlardandı, dört senedir belki daha fazladır bu kasabada yaşıyordu ve ben onu tanımak şerefine ancak nail olacaktım. Belki de Meral'le yatmış ucuz bir puştun tekiydi. Nedense Meral'in uydurduğunu düşünüyordum. "Korktuğun için mi?" "Koluna girebilirim,"derken bacağımı işaret ettim. Ben bir şeyden korkmazdım ama bacağım yaralı olmasa. Sadece ifadesi ile yardım teklifimi kabul etti. Kolunu uzattı, uzun zamandır tanışıyormuşum gibi bir güvenle girdim koluna. "Ne ilginç eli silahlı bir adamdan yardım istedim." Yorum getirmedi."Bir köşebaşında silahını kafama dayayıp beni gasp etmeyeceğinin garantisi varmış gibi." Sesli düşünme serüvenim sürdü. "İnsan gasp edeceği kişiyi neden kurtarsın ki? Sapık ruhlu bir katil değilse tabii. Değilsindir herhalde? Öyle misin? Hu sana soruyorum komşu?" Sorumdan bağımsızmış gibi duran o cevabı verdi; "Kuru sıkı; gerçek tabanca değil!" "Neden taşıyorsun ki onu yanında?" Sus be kızım, dercesine baktı bana. "Sen Meral'i tanıyor musun?" "Kimi?" "Meral. Hani çarşıdaki fotoğrafçı, deme fotoğraf dükkanında çalışan kız. Hafiften tombul, saçlarının uçlarında yeşil röfleler var." "Uzaktan tanıyorum evet." "Hiç vesikalık çektirmedin mi yani?" "Hayır!" "Herkes vesikalık çektirir aslında. Bu bir tür... Her yere istiyorlar canım. Pasaport da mı yenilemiyorsun sen?" Bir cevap alamadım. Israrcı oldum. "Birlikte olduğun kızları uzaktan tanıman bence mümkün değil." "Ne dedin?" "Meral'le bir ilişkiniz olmuş." Durakladı, elime diğer eliyle dokunup sordu. "Adın ne senin?" "Eylül!" "Ne ayaksın sen Eylül?" "Efendim?" "Meral'le ne yaşadığımdan sana ne?" "Meraklıyımdır ben!" "Ee?" "Huy işte!" "Meral mi gönderdi seni? Hı?" "Sen yanlış anladın. Beni kimse göndermedi. Ben sadece..." "Beni takip ettiğinin farkındaydım!" "Sadece seni merak ettim." "Ne diye?" "Nasıl birisin falan diye? Öyle... Ne bakıyorsun canım hiç mi seninle ilgilenen kızlar olmadı?" Aha dedim beni orada koyup gidecek. Derin bir sessizlikle birkaç saniye bekleyip sordu. "Bacağın sandığım kadar iyiyse hadi gel sana bir içki ısmarlayayım!"

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

İNFAZ

read
4.8K
bc

KIZIL ŞEYTAN (BERDEL) TAMAMLANDI

read
14.2K
bc

Askerin Yaralı Gelini

read
26.3K
bc

Sessiz Çığlık

read
9.9K
bc

Askerin Gelincik Çiçeği

read
33.0K
bc

KARŞI KOMŞUM Bİ ROMEO

read
7.3K
bc

YIKIK MESKEN

read
3.3K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook