Bölüm ( ilk karşılaşma )
"Göz kapaklarımın arasından sızan ışık, beni bugün istemediğim bir güne davet eder gibiydi. Yeni bir güne başlamanın alışıldık ağırlığı omuzlarıma çökmüştü. Kafamın bir köşesinde beliren, anlam veremediğim garip bir huzursuzlukla yerimden doğrulmuştum. Henüz adını koyamadığım bir his çöreklenmişti yüreğime, ama ne olduğunu bilmiyordum. Sanki hayatım da bir şeylerin değişmesi gerekiyordu. Yorganı üstümden atarken bir toz bulutu gibi dağıtmaya çalıştım aklımın karışıklığını. Günlük rutine tutunarak bu duygudan kurtulurken. Muftağa geçip kardeşim Sıla, için hızla kahvaltılık bir şeyler hazırlanmaya koyuldum. Sonrada odaya dalıp, şımarık kardeşimi uyandırdım.
__Hadi Sıla! Okula geç kalacaksın, dedim sertçe.
__ Alçin, abla ne olur bugün okula gitmesem, çok uykum var ya!
__ Seni velet, erken yatsaydın o zaman. Derslerin zaten kötü, bir de devamsızlık buna eklenirse sınıfta kalırsın. O zaman seni kimse kurtaramaz! İşte elimden. Dedim poposuna hafifçe vurup.
__ Of ya, tamam kalkıyorum," Diyerek gözlerini ovuşturarak yataktan kalktı."
Alel acele kahavaltısını yapıp ona söylenmemden kaçmak için okul servisine ağzı dolu koşarken bu haline ardından gülmeden edememiştim.
__ Ben kaçtım abloşum hadi! Sana da kolay gelsin.
__ Ağzın dolu konuşma okulda kimseye bulaşma sakın.
__ Aşk olsun abla.
__ Hadi hadi oyalanma sıpa dedik dinle bak okula getirtme beni ona göre.
__ Ben uslu bir kızım ablacım tamam cici bir kız olacağım.
__ Hele bir olma dediğimde kıkırdayıp kapıdan çıkmış servise doğru koşmuştu.
__ Ah çatlak kuzum benim.
Kardeşim okula gittikten sonra artık evde bende yalnızdım. Derin bir nefes alarak hızla masayı toparlayıp bulaşıkları makinaya dizmiş bulaşık makinasını çalıştırmıştım. Sonra da hızla hazırlanmak için alelacele yatak odama çıkmıştım.
Kardeşim daha lise bire gidiyordu. Ve sorumluluk nedir henüz bilmiyordu. Onun ile uğraşmak çoğu zaman beni yorsa da, onu çok seviyordum. Aslında ondan başka da şu hayatta kimsem yoktu. Annemizi ve babamızı on yıl önce bir trafik kazası sırasında kaybetmiştik. O günden beri dünyada birbirimize tutunmaktan başka çaremiz de yoktu. Bazen Sıla'nın sorumluluğunu bilmemesi beni delirtse de, bir gün onu kaybederim korkusu, öfkemin hep önüne geçiyordu.
Altıma siyah dizlerimin üzerine kadar olan kalem eteğimi giyinip, beyaz gömleğimin üzerine de siyah ceketimi geçirmiş, alel acele siyah kol çantamı da alarak dışarı çıkmıştım. Sokağa çıktığımda herkesin bakışları üzerime yönelmişti. Alışkındım aslında. Güzel ve kendine güvenen bir kadındım. Ancak her bakışın altında hissettiğim hafif bir tedirginlik, başkalarının gözünde güçlü görünmek zorunda olduğumu hatırlatıyordu. Zaman zaman bu bakışlar üzerimde ağır bir yük gibi dururdu, ama ben yine de dik durmaktan başka bir şansım olmadığını biliyordum. otobüse son anda yetişip binmiş, İstanbul'un en yoğun trafiğinde sonunda işime yetişmiştim. İstanbul'un en lüks restoranlarından biri olan Vogue'da bir garson olarak çalışıyordum. Yoğun ve tempolu çalışmanın ardından mesaim bitmiş üzerimi değişmeye gitmiştim. İş çıkışı, arkadaşımın doğum günü vardı. Ve kutlamak için bu akşam kızlarla bir barda buluşacaktık. Çalıştığım yerden çıkmadan önce getirdiğim boyundan bağlamalı sırt dekolteli siyah tulumu mu giymiş siyah belime kadar inen saçlarımı yukarıdan bağlayarak at kuyruğu yapıp koyu bir makyaj ile hazırlığı mı tamamlamış gözlerimin renginde mavi bir kalem çekmiştim. Çilekli parlatıcı mı küçük dudaklarıma sürdüğüm de artık hazırdım. Son bir rötuş kalmıştı. Bir yetmiş beş boylarında idim ama tutulumun altına giydiğim siyah sivri topuklu ayakkabılarım ile daha bir uzun olmuştum. Buna rağmen ise kız arkadaşlarımın arasında en kısası yine ben kalıyordum. Aynadaki yansımama baktığımda, beyaz tenim üzerine siyah tulum çok güzel gitmişti. Çantamı da alıp çalıştığım yerden çıkarken, herkesin bakışları üzerime dönmüştü. Bir taksi çevirip kızlarla buluşacağımız yerde vardığımda, saat sekizdi yetişmiştim. Bara girdiğimde kapıda ki barın güvenlikleri şöyle bir süzmüştü beni, bir tanesinin azı açık kalmıştı bana bakarken. Üzerimden gözlerini alamayan bu delikanlıya daha fazla dayanamayıp o haline gülmeden edememiştim.
__ Azına sinek kaçacak delikanlı radarını başka yöne çevir uslu uslu derken göz kırpmış, yanlarından hızla içeri geçerken yanında ki arkadaşı delikanlının midesine vurup kahkahayı basmıştı.
İçeriye girdiğimde, kulakları inleten yüksek müzik sesi ve birbirine karışmış kadın ve erkek parfümü kokusu eşliğinde birbirine sokularak dans eden çiftlere kaymıştı bakışlarım. Sonra tanıdık bir ses üzerine sesin geldiği yöne doğru yürümeye başladım. Az ileride bana doğru gelen Öykü'yü görmüştüm.
__ Buradayız tatlım hoş geldin çok güzel ve seksi olmuşsun derken şöyle bir süzmüştü beni.
__ O senin seksiliğin güzelliğin tatlım teşekkür ederim her ikimizde kıkırdamıştık. Özge, geldi mi doğum günü kızımız?
__ Hayır ama gelmek üzeredir canım biz Pelin, ile her şeyi hazırladık merak etme hadi! Gel.
"Kızlarla bir masaya geçerken karşıda koyu kahve deri L koltukta oturan siyah takım kıyafetli bir adam dikkatimi çekmişti. Bakışları üzerimde yoğunlaşırken. Onunla göz göze geldiğimizde içimde bir ürperti hissettim. Keskin çakır gözleri, ciddi duruşuyla beni bir süre daha inceledi. Yanında ki kadınların varlığına rağmen dikkati tamamen bendeydi. O nasıl bir bakıştı öyle etkisinden kurtulmak için adamın iki yanına oturmuş kadınlara kaymıştı bakışlarım biri sarışın diğeri ise kızıl saçlı idi ikisi de etine dolgun ve en fazla bir elli boylarındalardı. Kadınların bakışları ortalarında oturan adama bakarken arzu ve şehvet doluydu gözleri ile adamı resmen soyar gibilerdi adamın ise pek bir oralı olduğu söylenemezdi hatta sanki onlardan bunalmış gibiydi elleri esmer teninin üzerine giydiği beyaz gömleğinin yakası üzerine gitmiş önden iki düğmesini açmış kendini rahatlatmaya çalışır gibiydi. Derin bir nefes alırken içki bardağının üzerinde ki parmakları gerilmişti. Keskin çakır rengindeki gözleri tekrar barın içini şöyle bir tararken yine göz göze gelmiştik. Ama bu sefer ben gözlerimi kaçırma gereği hissetmiştim. Ve sonunda doğum günü kızımız Özge, de mekana girmişti. Pelin, garsona işaret verdiğinde müzik değişmiş Özge'nin doğum günü şarkısı eşliğinde çikolatalı pastasını getirmişlerdi.
__ Kızlar çok teşekkür ederim harikasınız ya iyiki varsınız konuşurken aşırı duygulanmış nerede ise ağlayacaktı. Hepimiz Özge'ye sarılıp içinde bulunduğu bu duygusal kaostan, bir nebze çıkması için teselli vermek istemiştik erkek arkadaşından daha yeni ayrılmış ve depresyona girmişti.
__ Sende iyiki varsın deli kız iyi ki doğdun canım doğum günün kutlu olsun dedim. Onun için aldığım Alaca karanlık serisi kitaplarının olduğu hediye paketini ona uzattım.
__ Teşekkür ederim bu tahmin ettiğim şey mi? Meraklı bakışlarını bana yöneltmişti.
__ Bilmem belki çok istediğin bir şeydir dedim. Ona göz kırpıp gülümsemiştim.
__ İnanmıyorum yoksa çok istediğim bir türlü alamadığım kitap serisini mi aldın ayy! Alçin, çok teşekkür ederim arkadaşım sevinçten neredeyse yerinde zıplıyordu bu hediyenin onu mutlu edeceğini biliyordum çünkü benim arkadaşım tam bir kitap kurduydu. Diğer kızlarda hediyelerini tam verdiği sırada yanımıza üç tane erkek gelmiş İçlerinden biri Özge'ye, yaklaşıp edepsizce konuşmaya başlamıştı...
__ Doğum günü kızı, bizimde bekarlığa veda gecemiz var. Bizlere katılır mısınız? Yanında ki çıtır arkadaşlarının da olması şartı ile derken iyice Özge'nin üzerine eyilmişti. Bu duruma yanındaki iki zibidi kahkahalar ile gülerken Kıpkırmızı olan Özge, masaya tutunmak zorunda kalmıştı benim ise o an sinirden kan beynime sıçramıştı.
__ Bana bak piç kurusu sen bir haddini bilsene derken ona çıkıştığımda adamlardan biri popomu elleyerek bayılırım sert kızlara lafı benim kayışları koparan son nokta olmuştu. Masamızın yanındaki şampanya şişesini kaptığım gibi adamın kafasına geçirmiştim. Adam yere yığılırken diğer arkadaşı üzerime saldırmış onunda orta beşliğine bir tane geçirmiştim. Özge, çığlık çığlığa, imdat! Yardım edin diye ağlarken Pelin, ve Öykü, de aynı durumdaydı ortalık fena karışmıştı. Masalar sandalyeler, havada uçuşurken boş bulunduğum bir anda, karnıma aldığım bir darbe ile ayaklarım yerden kesilmiş kendimi birden bara girdiğimde o göz göze geldiğim adamın kucağında bulmuştum. Resmen şu an adamın kucağında oturur pozisyonda idim ve kollarımı adamın boynuna dolamış ona sıkıca tutunmuştum. Yanında ki iki kadın çığlık çığlığa çil sürüsü gibi korkudan yanından dağılmıştı. Yüzümüz o kadar birbirine yakındı ki derin derin aldığı nefesler yüzüme çarpıyordu. Sarı saçlarından bir iki tutam o sarsılma ile yüzüne dökülmüştü. Bakışları dudaklarıma kaydığında rahatsız olup kucağında kıpırdanınca belimi tutan elleri kasılıp baskısını daha çok artırmıştı. Ve şu an anlıyordum ki göründüğünden daha iri yarı kaslı bir vücuda sahipti. Alnındaki topak topak biriken ter zerrelerini gördüğümde, şu anki pozisyon sadece beni değil kucağına düştüğüm bu adamı da germiş rahatsız etmişti, keskin kısılmış o çakır gözlerini önce vücudumda gezdirmiş sonra gözlerini yine gözlerime dikmişti.
__ Çok çok özür dilerim. Konuşurken kekelemiş kurduğum cümleleri yutmuştum resmen.
__ Dileme dileyecek olan sen değilsin. Dedi ve beni belimden tutup kendi ile birlikte ayağa kaldırmıştı. Ellerim onun kaslı göğsünün üzerinde öylece asılı kalmış, ne diyeceğimi bilememiştim. Ve görüyordum ki bu adam en az bir seksen beş boylarında vardı. Adam, pantolonunu üzerini düzeltirken iyi misin? Diye sorduğunda kızlar korkuyla yanıma gelmişti. Ve ben karnıma yediğim darbenin acısıyla birden yere eğilip kusarken bana vuran şerefsiz tam elini saçıma doğru uzattığı sırada karşımdaki bu iri yarı adam, birden beni ardına çekip onun bileğini tuttuğu gibi adama sıkı bir kafa geçirmişti. Adam'ın o darbe ile doğrulduğum da gördüğüm burnunun kırıldığı ve kan içinde arkasındaki masaya uçtuğu oldu.
__ Alçin iyi misin? Diye sordu, Pelin korkmuş bir ses tonuyla.
__ Hayır! Pek sanmıyorum kendimi çok kötü hissediyorum derken acıyla kıvranmış sözlerime devam etmiştim; Kızlar! Dikkat edin! Burası iyice karıştı.
"Birden dışarıdan gelen korumalar ile siyah giyinimli eli silahlı bir sürü adam olaya el atmıştı. Ve içlerinden birisi korku ve tedirginlik mahcupluk ile... Bizi kurtaran adama yöneldi..
__ Bağışlayın efendim bu haddini bilmezlere gereği yapılacaktır Bora, bey.
__ Adamları her zaman ki yere götürün gerekeni siz değil bizzat ben yapacağım dedi. Ateş saçan gözler ile. Ben ise kasılan karnımın ağrısı ile daha bir kötüleşmiş tam baygınlık geçirip yere düştüğüm sırada Bora denilen adam beni yakalayıp kucağına almıştı. Sonrasında ise gözlerimi bir hastane odasında açtım. Baş ucumda Pelin'i, gördüğümde uyandığımı gören kız arkadaşım sevinç ile elimi tutup yanıma oturmuştu.
__ Kendine geldin çok şükür canım nasıl hissediyorsun? Diye endişe ile sormuştu.
__ İyim neler oldu? Neredeyim ben? Burası neresi?
__ Sakin ol canım şu an hastanedeyiz.
__ Beni o adam mı hastaneye getirdi. En son hatırladığım bayıldığım da beni tuttuğu. Beni ve sizleri korudu, bu adam kim? Sorum üzerine Pelin, gözlerini devirip, hafifçe gülümsemişti.
__ Sen İstanbul'da yaşamıyor musun Alçin? Bora, Alkanlı şehrin en güçlü iş adamlarından biridir Hem iş dünyasında,