MÜEBBET KABUL

1938 Words
YEDİNCİ BÖLÜM Baran arabasını Narman konağının girişine durdurup indi. Anahtarı korumalardan birine verip avluya girdi. Yüzünde halen bir gülümseme vardı, Karadoğan konağından ayrıldıklarından beri silinmemişti bu gülüş dudaklarından. En son o ayrılmıştı arabasıyla, Karadoğan konağından. Gelirken de yavaş yavaş kullanmıştı arabayı. Kalbi o kadar heyecanlı ve mutlu bir şekilde atıyordu ki, her şey çıkmıştı aklından. Ne yüzündeki yara vardı şimdi, ne de umutsuzluk. Sadece, Meryemce ve o güzel sesiyle, gülüşü. Kalbine işlemişti yüzü, gülümsemesi, kulaklarına işlemişti genç kadının o güzel sesi. Heyecanla dudağının ısırırken, avluyu hızla adımlayıp, merdivenleri çıkıp, odasına geçti. Bir kaç tur döndü odasında. Yerinde duramıyordu. Üzerindeki takım elbiseyi çıkarmaya başladı. Bir tişört ve eşofman altı geçirdi üzerine. Ellerini yıkamak için lavaboya gittiğinde, çekinmeden banyo bu kez aynaya. Meryemce yanık izine bakıp gülümsemişti ya, iğrenmemişti ya, o yanık izini yok saymıştı artık, Baran’da. Ellerini el havlusuyla kurulayıp, odasına geçti. Tam yatmak için odanın ışığını kapatacaktı ki, kapı çalındı. Elini ışığın anahtarından çekip, odanın kapısını açtı. Annesiyle gelen. Ezo hanım da gülerek bakıyordu oğluna. Odaya girip doluca sarıldı ilk. Meryemce’nin tepkisi onun da çok hoşuna gitmişti. Hele oğlunun kızın arkasından bakakalması, Baran’ın da hoşuna gittiğinin kanıtıydı. Ezo hanım, sarılmayı bırakıp, koklarından tuttu oğlunu. Biraz başını geriye atıp, yüzüne baktı. “Ben sana demedim mi oğlum, mutlu olacaksın hissediyorum diye. Bak gördün mü, dediğim gibi oluyor?” Baran başını salladı. Utandırmıştı bu durum onu. Aklına Meryemce’nin söyledikleri geldi. “Anne Meryemce şey dedi onlardan çıkacağımız zaman, yarın gelinlik bakmaya gidelim ikimiz, yalnız. Tamam dedim bende.” Ezo hanım, gülerek oğlunun saçlarını okşadı. “Gidin tabii oğlum. İyi düşünmüş.” Tabii ki de annesine kızın karşısında dilinin lal olduğunu söylemesine gerek yoktu. Ezo hanım, şöyle bir baktı oğluna, bugüne kadar güldüğünün iki katı gülmüştü bugün neredeyse. Halen de dudaklarında bir gülümseme, yüzünde rahat bir ifade vardı, oğlunun. “Hadi ben gidiyorum, sende yat uyu sabah alışverişe gideceksiniz madem. Güzelce dinlen, canım oğlum.” Baran, annesine baktı, kadının mutluluğu yüzünden okunuyordu. “Tamam annem, iyi geceler.” Ezo hanım, oğlunun kolunu okşayıp odadan ayrıldı. Kendi odasına geçtiğinde, Botan ağanın da uyumadığını gördü. Sırtını yatak başlığına dayamış olan adam, eşinin gelmesini bekliyordu. Ezo hanım, eşine bakıp, gülümseyerek gelip kendi yerine uzandı. Botan ağanın kendisi de bakışlarıyla beraber, Ezo hanımla dönmüştü. “Eee ne diyor? Beğenmiş değil mi kızı? Yüzünden belliydi zaten, gözlerini alamadı.” “Beğenmiş, halen de gülüp duruyordu. Botan, iyi olacak bu evlilik bak ben hissediyorum.” “Bence de iyi olacak, hatun. İlk kez böyle içten güldü oğlum, kaç zaman sonra.” “Allahım mutluluklarını daim etsin, Botan.” “Amin hatunum, amin.” Karı-koca içlerinden ettikleri dualarla dalıp gittiler, maziye doğru. Oğullarının yüzünün yanmasından beri, gün geçtikçe içine kapanmasından, insan içine doğru düzgün çıkmamaya başlamasından, her şeyden vazgeçmesinden. Düşündükçe daraldılar, sonra bu akşam geldi akıllarına, ferahladılar. Annesinin çakmasıyla Baran da odanın ılığını kapatıp yatağına geçti. Bugün bir huzurla yatıyordu bu yatakta. Uzun zamandır olmadığı bir rahatlık vardı bedeninde. Yarın baş başa olacaklardı, Meryemce’yle. Nişanlısıyla. Dudaklarına yeni bir gülümseme yayıldı. Daha iki gün öncesine kadar bırak evlenmeyi, bir kadının bile yüzüne bakmıyordu. Ama şimdi bir an evvel yarın olması için dua edecekti neredeyse. Birden Meryemce’nin yanında konuşamadığı hatırladı. ‘Yarın da aynısı yapma sakın Baran oğlum. Rezil olursun bak kıza.’ diye geçirdi içinden. Sonra da kendi kendine güldü. Hem kendi güzel, hem kalbi diye düşündü. Hiç tanımıyordu belki ama yüzüne bakınca iğrenmemesinden anlamıştı, kızın kalbinin güzelliğini. Huzurla kapattı gözlerini. Bir kaç gün;, odasında, yatağında, etrafında olacaktı, Meryemce. Ve uzun süredir yapmadığı bir şey yaptı o gün gözlerini kapattığında. Hayallere daldı. *** Sabahın seher vaktinde uyandı, Baran. Yatağında doğrulup güzelce bir esnedi önce, kollarını iki yanına açarak. Yatağından kalkıp, pencerenin yanına geçti. Kanatlardan birini açarak, temiz havayı içine çekti. Güzelce uyumuştu. Biraz etrafa baktı, pencereden. Aklına yine Meryemce düşünce gülümsedi ister istemez. Her aklına geldiğinde böyle gülümseyecekti galiba bundan sonra. Bir kaç nefes daha aldıktan sonra, pencerenin önünden ayrılıp, banyoya geçti. Üzerindeki kıyafetleri hızlıca çıkartıp, güzel bir duş aldı. Havluyu beline sarıp, odasına geçti, giyinmek için. Dolabından kıyafetlerini çıkardı. Takım elbise değilde daha günlük giyinmeye karar verdi. Siyah bir kot pantolon, üzerine de gri bir tişört giydi. Fazla uzun olmayan saçları, havanın sıcaklığından dolayı çoktan kurumak üzereydi. Tarağını alıp, güzelce tarayıp, şekillendirdi. Kendine bayağı bir özenmişti bugün. Odasından çıktığında, avluya yöneldi direkt. Kahvaltı masası kurulmak üzereydi. Yerine geçip oturdu, çakışan kadınlardan biri hemen bir bardak çay doldurdu. Diğerlerinin gelmesini beklerken, yavaş yavaş içti çayını. Kahvaltı masası her günkü kalabalığına sahip olduğunda acele etmeden kahvaltısını yapmaya başladı. Baran’ın yakışıklılığı masadaki herkesin dikkatini çekmişti. Aslında yüzündeki iz büyük olsa da yakışıklılığı yerli yerindeydi kimine göre. Botan ağa ve eşi Ezo hanım beğeniyle bakıyorlardı, Baran’a. Bir tek Azad alayla süzüyordu, tam karşısında oturan bedeni. Amcası ile yengesinin kahvaltıya gelirken, birbirleri ile olan konuşmalarını duymuştu. Baran’ın bugün Meryemce ile alışverişe gideceğini biliyordu. Demek o yüzden böyle özen göstermiş kendine diye düşündü. Kızım dün akşam verdiği tepkiyi kendisi de görmüştü ama ortam kalabalık diye öyle yaptığını düşünüyordu. ‘bırakmam sana o kızı, göreceksin Baran efendi,’ dedi içinden alayla. Azad’ın da aklında dün akşamdan beri, Meryemce vardı. Alacaktı Baran’ın elinden, ne olursa olsun. Şimdilik izin verecekti bağlanmasına. Ve bağlandığı an ayıracaktı onları. Bugüne kadar yıkamadığı adamı bununla yıkacaktı, biliyordu. Kahvaltının ardından Baran, annesinin hayır duası ile konaktan çıktı. Arabasına bindiğinde kalbi heyecandan kasılıyordu. Karadoğan konağına doğru sürdü arabasını. Yaklaştığı her kilometrede kalbinin hızı artıyordu. Konak görüş alanına girdiğinde, yavaşlattı arabasını. Kendini bir şekilde teskin edip dizginlemeye şu lakin pek başarılı olamadı. Konağın önüne geldiğinde, arabasından indi. Kapıda bekleyen korumalara baktı, dik dik bakıyorlardı, Baran’a. Baran bir nefes alıp, gözlerini kapattı. Başını sağa sola sallarken, kapıdaki korumaları süzdü baştan aşağı. “Meryemce hanımı almaya geldim.” Otoriter ve sert bir sesle konuşunca, adamlar ilk birbirlerine baktılar. Sakallı olan başını hafifçe oynattı sola doğru. Diğer adam bunu görünce hemen içeriye girdi. Bir kaç dakika sonra kapıdan Meryemce çıktı. Saçlarını yarım toplamış, gözlerinin renginde dizlerinde bir elbise giymişti. Gülümseyerek yaklaştı Baran’a. Baran yine takılıp kalmıştı genç kızın gözlerinde. Meryemce tam dibine kadar girdi Baran’ın, ve hiç beklemediği bir şey yaptı. Ayak uçlarında hafifçe yükselerek, Baran’ı yanık izinden öptü. Yumuşak dudakları, tarazlı derinin üzerinde hissedince, şaşkınlıkla açıldı gözleri Baran’ın. Meryemce, Baran’ı yanağından öptükten sonra bir adım geri çekilip yüzüne baktı. Adamın şaşkınlığını farkedince hafifçe kıkırdadı. Baran duyduğu güzel melodiyle kendine geldi zar zor. Önce yutkundu, ardından karşısında ona gülerek bakan kıza baktı. Ne söyleyeceğini de bilemedi bir an. “Gelinlik bakacaktık ya bana, ben ondan geldim.” Meryemce duyduklarıyla sesli bir gülüş bıraktı. Baran neden güldüğünü anlayamadı ilk. Sonra aklından dediği cümleyi tekrar etti. Eli ensesine gidip, saç tutamlarını çekiştirirken utançla gözlerini kaçırdı. İçinden kendine bir küfür savurdu. Yeni yetmeler gibiydi şu an. Meryemce Baran’ın utandığını anlayınca üzerine çok girmemeye karar verdi. “Hadi gidelim o zaman. Gelinlik bakmaya.” Yüzündeki gülümsemeyle arabanın diğer yanına dolaşıp, ön yolcu koltuğuna oturdu. Emniyet kemerini bağlarken, Baran da kapıyı açıp bindi. Yüzü hafiften kızarmıştı, adamın. Arabayı çalıştırıp şehir merkezine doğru yola çıktılar. Meryemce, ablalarından öğrendiği kadarıyla Antepin en güzel gelinliklerinin olduğu yeri söyledi Baran’a. Baran da halen Meryemce’ye bakamazken başını sallamakla yetindi yalnızca. Gelinlik mağazasına geldiklerinde, arabayı parkedip indiler. Meryemce hemen Baran’ın yanına dolaştı. Eline uzanıp sıkıca tuttu. Baran’ın yüzüne yeni bir kızarıklık yayılmaya başlarken, Meryemce çoktan yürümeye başlamıştı bile. Mağazanın içine el ele giren çifte yüzünde profesyonel bir gülümsemeyle, dikkatlice onlara bakarak yaklaşan bir görevli, Baran’ın yüzünü görür görmez, dehşetle yerinde durdu. Ağzı şaşkınlıkla açılmıştı. Adama bakışını kesip, kıza döndü bu sefer üzerindeki bakışlardan habersiz, heyecanla gelinlikleri inceliyordu. Kesinlikle zorla getirilmiş olmalıydı. Yoksa böyle güzel bir kızın, böyle bir adamla ne işi olurdu? Diğer çalışan arkadaşına kaş göz yapıp gelenleri gösterdi. Arkadaşı da aynı tepkiyi vermişti. Yavaş adımlarla yanlarına gitti çiftin. “Merhabalar efendim. Nasıl yardımcı olabilirim?” Meryemce kibar bir sesle konuşan çalışana döndü gülümseyerek. “Çok güzel bir gelinlik istiyorum ama fazla abartılı olmasın, lütfen.” Kadın başını sallayarak onu onayladı. Ardından, Baran’a döndü. Yüzüne bakmamaya çalışarak konuştu. “Efendim dilerseniz siz dinlenme koltuklarında oturup bekleyin.” Baran gözleri Meryemce’deyken başını salladı ve koltuklara yöneldi. Bu arada Meryemce de güzel bir gelinlik beğenmişti. Denemek için büyük kabine geçtiler, çalışanla. Baran oturduğu yerde heyecanla bekliyordu, Meryemce’yi gelinlikle görmek için. Dün akşam beyaz rengin ne kadar yakıştığını görmüştü zaten ama gelinlik bambaşka bir şeydi. Az sonra açılan kapıdan Meryemce çıktı, düz sade bir gelinlikti ama çok yakışmıştı. Etrafında bir tur döndü genç kız. Baran adeta mest olmuştu. Meryemce de gülümseyerek bakıyordu Baran’a. Görevli kadının eline başka bir gelinlik almasıyla yeniden kabine yöneldi. Öncelikle üzerindeki gelinliği çıkardı, yardım alarak. Birden çalışan kadının tedirgince etrafına bastıktan sonra iyice dibine kadar girmesiyle kaşlarını çattı Meryemce. Kadın yeniden sağına soluna bakıp, Meryemce’nin gözlerine odaklandı. “Hanımefendi polisi aramamı ister misiniz?” Meryemce, şaşkınca bakakaldı kadına zira hiç bir şey anlamamıştı. “Anlamadım. Ne polisi?” Kadın bir kere daha etrafı kontrol etti. “İçerideki adam sizi evlenmeye zorluyor değil mi? Hemen arayabilirim polisi.” Meryemce kadının dedikleriyle kaşlarını çattı. Üzerinden çıkardığı kendi kıyafetlerini tek tek alıp giydi sinirle. “Sizin saçma sapan konuşmalarınızla uğraşamayacağım. Dışarıdaki adam benim evleneceğim bu hayattaki tek kişi.” Kadın bilip bilmeden yargılamıştı. Meryemce’nin konuşmasıyla mahcupça bakmaya başladı. Genç kız ise hızla giyinip, kabinin kapısına doğru yöneldi. Ama kapıyı açmadan önce başını görevliye doğru çevirdi. “Karadoğanlar aşiretini biliyorsunuzdur umarım. Bundan sonra gelinlik almaları için buraya gelmemesini söyleyeceğim, gördüğüm herkese. İyi günler.” Kabinin kapısını açıp çıktı. Baran giyinmiş bir halde yanına gelen Meryemce’yi görünce, oturduğu yerden kalktı, kaşlarını çatarak. Meryemce gelip Baran’ın dibinde durdu, sabah karşılaştıklarında yaptığı şeyi yaptı yeniden. Baran’ı yanık izinden öptü. Görevlide görmüştü bunu. Pişmanlıkla baktı ikiliye. Baran ise aniden gelen öpücükle bir kez daha afalladı. “Hadi gidelim burayı hiç beğenmedim. Başka bir yerden bakalım.” Baran’ın elinden tutup kapıya doğru yürüdü ve mağazadan çıktılar. El ele bir şekilde yürüdüler yol boyunca. Meryemce az önce olanları düşündükçe sinirleri geriliyordu. Ama Baran’a yansıtmamaya çalıştı. Bir gelinlikçi daha gördüler ileride oraya yöneldiler. İçeri girdiklerinde hemen yanlarına bir bayan geldi. İkiliye baktı. Tebessüm ederek. Meryemce kadının bakışlarını izledi bir süre ama gülümsemesi gitmemişti. Memnunca gelinlik bakmaya başladı. Bir tane beğenip denedi. Tam üzerine göre olmuştu. Baran’a gösterdiğinde o da çok beğendi. O gelinliği aldılar. Meryemce’nin siniri de geçmişti bu aşamada. Mağazadan çıktıktan sonra, Meryemce Baran’a baktı. “Müstakbel karına yemek ısmarlamayacak mısın, müstakbel kocacığım?” Baran, duyduğu hitaplarla kalbinin hızını dizginleyemedi. Bir kaç kere yutkundu. “O-olur. Ne yemek istersin?” Meryemce kısa bir an düşündü. “Ali nazik kebabı yiyelim.” Baran başını salladı. Meryemce yine elinden tuttu, arabaya gittiler. Aldıkları gelinliği büyük bir dikkatle yerleştirdi Baran, arka koltuğa. Arabaya binip, Baran’ın her zaman gittiği restorana doğru yola çıktılar. Arkadaşı Firaz’ın da kahve dükkanı yakındı restorana. Yemek yiyince oraya geçeriz diye düşündü içinden Baran. Restorana geldiklerinde saygıyla karşılandılar. Baran’ı her zaman oturduğu masaya yönlendirdi garsonlar. Sürekli geldiği için kendine ait bir yeri vardı burada. Siparişlerini de verip, gelmesini beklemeye başladılar. Meryemce sürekli Baran’a bakıyordu. Baran da bakmak istiyordu ama utanıyordu. Yirmi sekiz yaşındaki adam utanıyordu. Başkası yapsa gülerdi haline. Konuşacak bir şey de bulamıyordu. Yemeklerin gelmesiyle derin bir nefes aldı en azından uğraşacak bir şey varken, üzerinde hissettiği bakışları, umursamamaya çalışırdı. “Gözlerin çok güzel biliyor musun? Yeşilin en güzel tonu bence.” Meryemce’nin dedikleriyle ona baktı. İlk kez iltifat alıyordu annesi hariç, başka birinden. “Senin de gözlerin çok güzel.” Meryemce gülümseyerek çatalına biraz et koydu. “Teşekkür ederim, kocacığım.” Baran içtiği suyu birden püskürttü. “Ne dedin sen?” Meryemce gülerek baktı. “Kocacığım dedim.” Baran sağına soluna bakındı olmadı. “Neden dedin ki?” Meryemce masanın üzerinden hafifçe Baran’a doğru eğildi. “İki gün sonra olacaksın ya, ağzımı alıştırıyorum.” Baran hiç bir şey diyemedi. Öylece kaldı. Bir şekilde yemeklerini yiyip bitirdikten sonra, restorandan ayrıldılar. Baran şimdiden anlamıştı, bu kız güzel olduğu kadar cesurdu da. Evlendikleri zaman utanmaz olacağını da hissediyordu sanki.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD