4. Bölüm

1973 Words
İyi okumalar dilerim... Melinda Kurt'tan anlatım... Şans; Ne yaparsan yap bazı durumlar hayatını değiştirmiyordu. Şansın değişmezmiş hayat boyu. Yaşamından çıkarttığını düşünüp tüm bağlarını koparttığın o pislik hayat bir şekilde yakana yapışıyor ve seni kendine hapis ediyordu. Sürgün hayatın kalıntısı gibi ömrüne prangalarla bağlı olan şansızlığın esiri oluyorsun bilmeden. Karşımda duran siyah takım elbiseli iri yarı iki adam ve benim çaresizliğim. Sakin kalmaya çalışarak her ikisinin de gözleri içine baktım. Hiçbir hamle yapmadan öylece duruyorlardı. Derin bir soluk alıp "kimsiniz, evimde ne işiniz var?". Güçlü tutmaya çalıştığım sesimle sormuştum sorumu. Ama öylesine korkuyordum ki aynı filmi yaşamaktan, duyacaklarıma sağır olmak geliyordu içimden. Sarışın adam ceketini önünde ilikleyip "Melinda hanım öncelikle şöyle oturun, anlatacaklarım sizi pek memnun etmeyebilir". Tam tahmin ettiğim gibiydi. Bir kez daha ölümün kıyısına çarpmıştı ruhum. Derin bir nefes alıp salondan içeri girdim. Öldürmek ya da tecavüz etmek isteseler çoktan yaparlardı. Sadece adımla değil hanım diyerek hitap etmeleri dikkatimi çekti. Oysaki ben güzelim, kucağa geleceksin yavrum ithamlarına öylesine alışmıştım ki. Başımı sağa sola doğru sallayıp tekli koltuğa oturdum. Başımı kaldırıp "sizi dinliyorum" dedim. Başka çarem yoktu zaten. Anlatacaklarını duymak hatta katlanmak zorunda bile olabilirdim. Sarışın adam ilk önce boğazını temizledi ardından gözlerimin içine bakarak "Melinda hanım eşiniz Tarık beyin bize yüklü miktarda borcu var. Bundan on ay önce bize gelip tüm borçları karşılığında sizi bize verdi. Abim yani patronumuz vaktin geldiğini söyleyip sizi ona götürmemiz için emir verdi". Buz kesmişti her yanım. Ne tepki vermem gerektiğini bilmiyor, karşımdaki belayı nasıl def edeceğim ile ilgili hiçbir şey düşünemiyordum. Bütün uzuvlarım durmuş ufacık bir yaşam belirtisi dahi gösteremiyordum. Kalbim öylesine acıyordu ki, derin bir nefes aldığımda anladım ciğerlerimin nefessiz kaldığını. Evin içinde çıt sesi çıkma iken ne yapacağımı düşündüm. O an karşımdaki adamın telefonu çalmaya başladı. Diğer ikili koltukta oturan adam ise "iyi misiniz Melinda hanım?". Başımı ona çevirip öylece baktım. Karşımdaki adam telefonu dinleyip kapattığında "Melinda hanım artık sizi götürmemiz gerekiyor". Gözlerimi kapatıp derin bir nefes daha aldım. Boğazımı temizleyip "ben sizinle gelmek istemiyorum. Neyse borç tutarı söyleyin hemen ödeyeyim. Aksi taktirde sizinle gelmem mümkün değil". Karşımdaki adam ayağa kalkıp "biz sizi götürmek ile görevliyiz Melinda hanım. Gerisini Demir bey ile konuşursunuz". Yavaşça ayağa kalktım ve şuan ki durumu kabullenmek dışında başka hiçbir şey yapmadım. Gidip en azından olayı daha iyi anlayabilir ve bir çözüm yolu bulabilirdim. Hayatımdan def ettiğimi düşündüğüm adamın pisliği öyle bir sıçramıştı ki üstüme, enkaza çevirdiği hayatım sayesinde yine viraneye dönmüştü. Salondan çıkıp yine koridora geldim. Çantamı, evimin anahtarını elime alarak kapıyı açtım ve ayakkabılarımı giydim. Merdivenlere yönelip sessizce aşağı inmeye başladım. Kaçacak yerlerim vardı ama onların hayatını da tehlikeye atamazdım. Geçmişte onunla evli olduğum süre boyunca başaramadığı şeyi, onsuz olduğum hayatta başarmıştı. Beni bir malmışım gibi borcu karşılığında satmıştı. On ay öncesi boşanmıştım ondan. Ailemi kaybettiğim o dönemde benim yanımda durmuş, acımdan onun yaptıklarını unutmuştum. Zamanla iyileşmeye çalıştım. Aileme mezar olan o kazayı unutmaya ve hayata tutunmaya çalıştım. Aylar sonra hamile kaldığımı öğrenmiştim. Bir umudum olmuştu, yeniden tutunmaya çalıştığım bir hayat savaşım vardı o zaman. Kalbime, bedenime, ruhuma muhtaç benimle büyüyecek güzel bir sevgi tohumu vardı içimde. Hamileliğimin ilk zamanları çok zor geçmişti. Düşük tehlikesi atlatmış ve uzun bir süre çalışmaya ara vermiştim. Ümit bey o dönemde de beni gözden çıkartmadan yanımda olmuş ve devamlı rapor almamı söylemişti. O da çok iyi biliyordu ki, doğumdan sonra yine çalışmak zorundaydım. Bir gün Yasemin ile buluşup deli bir alış veriş yapmıştık. Hamileliğimin son ayında ve neredeyse eli kulağındaydı doğumum. Ama içimde öyle şeyler uhte kalmıştı ki, Yasemin yanımda can yoldaşı gibi her şeyime koşturmuştu. Bir gece önce bu alış veriş için Tarık ile fen bir kavga etmiştik. Bana 'seni artık bir kadın olarak göremiyorum' demesi çok canımı yakmıştı. Sonra pişman olup özür dilese de benim gözümde hanesine bir eksi puan daha yazılmıştı. Kavgadan bir sonraki gün eve alış veriş poşetleri ili gelmiş heyecanla aldıklarımı bir an önce oğlumun odasına yerleştirmek istemiştim. Benim bir oğlum olacaktı. Annesine aşık, benim istediğim gibi yetişen güzel bir evlat. Anahtarımı çıkartıp kapıyı açtım ve yavaşça içeri girdim. Kapının ağzında siyah topuklu ayakkabı görmem ile şoka girmiştim. Başımı içeri sokup gelen sesleri dinlediğimde yüreğimden vurulmuştum. Elimdeki poşetleri yere atıp hırsla içeri girdiğimde lanet yağdırmıştım kaderime. Benim evimde, benim yatağımda ve benim kocam başka bir kadınlaydı. Beni hissetmiş gibi başını çevirdiği an göz göze geldik. Yataktan kalkmaya yeltendiğinde hemen arkamı döndüm ve evden çıktım. Merdivenlerin diğer ucunda bana gülümseyerek bakan Selim ve Yasemin ne olduğunu anlayamamıştı. Gerçi benim de anladığım söylenemezdi. Gözlerime inen perde ile yıkılmış olan dünyam tamamen kararmıştı. Bir kez daha gözlerimi burnuma ilişen ilaç kokuları ile açmıştım. Aylarca bir umudu beklemiş ve yine hayatıma kastı olan adam yüzünden kaybetmiştim. Bebeğim dünyaya ölü bir şekilde gelmiş ve kollarımın arasına alamadan toprağa vermiştim. Bir kadın hayatta daha büyük ne acı yaşayabilirdi ki? Bu kadar ziyanı bana yaşatan adamın attığı gollere, bu gece bir yenisi daha eklenmiş oldu. Öfke doluyum. Bildiğim her borcunu ödeyip onu hayatımdan öyle çıkartmıştım. Şimdi karşımdaki adamlar bana değersiz bir malmışım gibi patronlarına satıldığımı söylüyorlardı. Öylesine kaptırmıştım ki kendimi düşüncelere nereye gittiğimizi bile sormamıştım. Etrafa baktığımda otoban yolunda olduğumuzu gördüm. İlerdeki tabelaya baktığımda Karaburun yolunda olduğumuz gördüm. Derin bir nefes çekip karanlık yola diktim bakışlarımı. Bir kadın daha ne kadar onursuzluğa mahkum edilir? Bir hayat daha ne kadar faili meçhul cinayetlere feda edilir? Öylesine kanıyordu ki içim kussam katmer, katmer pıhtı atardım. Aldığım her nefes ciğerlerime saplanırken sadece beklemeye karar verdim. Beklemek ve Demir denilen o adamla sinirlerime hakim olarak kendimi ifade etmem gerekiyordu. İstemsizce gözümden akan yaşlara mani olamadım. Öylesine acı yaşatmıştı ki bana daha ne kaldı derken yine tutulmuştum bu karanlığa. Gözümün önüne uzatılan mendil ile duraksadım. Bakışlarımı önümde sadece nasıl olduğumu soran adama çevirdim. Ağırca yutkunup "buyurun Melinda hanım" dediği an utanç içinde mendili aldım. Gözyaşlarımı silip yine bakışlarımı yola çevirdim. Ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum ama şato gibi bir malikanenin önüne durmuştu araç. Aracı kullanan sarışın adam bir kumandaya basmış ve siyah demir kapıların açılmasını sağlamıştı. Araç tekrardan hareket edip büyük bahçeye giriş yaptığında kalbim yerinden çıkacak gibi çarpmaya başlamıştı. Sanki kanım bedenimden çekilmiş gibi tenim buz kesmişti. Zorlukla aracın kapısını açmış ve büyük bir utançla evin önüne doğru yürümüştüm. Aracı kullan adam kapıyı çalmış ve geri çekilmişti. Birkaç saniye sonra kapı açıldığında karşımda atmış yaşlarında tatlı bir hanım belirmişti. Yüzünde her ne kadar gülümseme olsa da, gözleri içindeki hüzün beni etkilemişti. Daha doğrusu utancıma bir utanç daha eklemişti. Zarafeti duruşundan belli olan kadın ve onun yanında içimi titretecek derecede güzelliğe sahip yem yeşil gözlü genç bir kız. O an benliğimi sarsan depremlere maruz kalmıştım. Gözlerimin karardığını hissetmiş ve sıkıca kapatmıştım. Zihnimin bir oyunu olduğunu düşündüğüm an kolumdan tutulmuştum. Bir takım sesler duyuyordum ama şaşkınlığım, yaşadıklarım beynimi uyuşturmuştu. Güçlükle kendime gelip gözlerimi araladım. Herkes endişe ile gözlerimin içine bakarken boğazımı temizleyip "iyiyim bir an gözlerim karardı sadece". O kadar dengesiz bir hal almıştım ki dikleşip "Demir bey ile görüşmeye geldim". Karşımda duran kadın tebessüm edip "Demir evde değil kızım. Ne zaman geleceğini bilmiyorum ama senin geleceğinden haberim vardı. Gel bakalım geç içeri dinlen biraz". Utançla başımı sallayıp derin bir nefes alarak birkaç adım atıp o genç kızın önünde durdum. Gözleri içine bakıp yüzünün her yerini inceledim. Gözlerimin dolmasına mani olamadan "kusura bakma lütfen. Rahmetli kardeşime öyle çok benziyorsun ki, o yattıkça Allah sana ömür versin inşallah". Gözleri ormanları bile kıskandıracak yeşile sahip genç kız tebessüm edip sadece başını sallamıştı. Başımı önüme çevirip içeri girdim. Ardımdan kapanan kapı sesi zihnimde çınlamıştı. Kolumun üzerinde hissettiğim sıcaklık ile başımı sol yanıma çevirdim. Biraz önceki tatlı kadın tebessüm edip "tekrardan hoş geldin kızım. Benim adım Aysel, yanındaki genç ise torunum Merve". Başımı usulca sallayıp "memnun oldum efendim" dedim. Aslında bu durumdan hiç memnun olmasam da böyle dile getirmek zorundaydım. Aysel hanım "salona geçelim Merve sen de bize birer Türk kahvesi yap kızım. Melinda hanım kızım biraz dinlenmiş olur". Merve "peki annene" diyerek yanımızdan giderken Aysel hanımı takip edip geniş, klasik mobilyaların hakim olduğu salona geçtik. Aslında kana kana ağlamak geliyordu içimden. Öyle ki, aldım her nefes ciğerlerime batıyordu. Aysel hanım "ayakta kaldım kızım otur lütfen". Sakince tekli koltuğa oturup çantamı kucağıma aldım ve iki elimle sıkıca kavradım. Burada olmak istemiyorum, bu koltukta oturuyor değil, kendi yatağımda yatıyor olmak istiyorum. Sabah yine Selim'in erkenden aramasını beni delirterek uyandırmasını istiyorum. Ben sadece kendi hayatımı yaşamak istiyorum. Gözümün önüne uzatılan tepsi ile başımı kaldırdım. Bulanıklaşan görüşümü gözlerimi kapatıp açarak netleştirmeye çalıştım. Merve üzgün bir ifade ile gözlerimin içine bakıp "kahveniz" dedi. Sesi öylesine titriyordu ki burnumu çekip titreyen ellerimle tepsiden fincanı alıp teşekkür ettim. Aysel hanım "Merve dışarı çık ve kapıyı kapat kızım". Merve salondan çıkarken Aysel hanım "Melinda kızım, biz durumun ne olduğunu biliyoruz. Ama sana şunu temin ederim ki hiçbir şey tahmin ettiğin gibi değil". Kaşlarımı çatıp "hangi durum Aysel hanım?". Elimdeki fincanı yanımdaki sehpanın üzerine bırakıp "ben buraya eski kocamın kumar borcu karşılığında getirildim. Demir bey dediğiniz adam beni borç karşılığı satın almış biri". Yanaklarımı ıslatan yaşları hırsla silip "benim Demir beyle bir sorunum yok zira kendisini tanımıyorum. İçinde bulunduğum duruma nasıl düştüğümü ve bu işten nasıl kurtulacağımı konuşmak istiyorum Aysel hanım. Bu adamın bana yaşattığı ilk yıkım değil bu. Çok daha ağırlarını yaşadım ama artık taşıyacak gücüm kalmadı anlıyor musunuz?". Aysel hanım "sana şimdilik söyleyeceğim tek şey Demir fazlasıyla prensipli bir adam. Ona karşı gelecek cümleler kurmak yerine anlamaya çalış. Bu kadar yıkım yaşadım diyorsun haklısın. İnsan sadece kendi yaşadığını bilir kızım. Ama Demir'in yaşatacaklarını da yaşamanı istemem". Yerimden ok gibi fırlayıp "Aysel hanım buraya nasihat dinlemeye değil, borç neyse onu ödemeye geldim. İstediğim tek şey evime gidip hayatıma kaldığım yerden devam etmek". Aysel hanım elindeki kahve fincanını orta sehpaya bırakıp yerinden kalktı. Tebessümü yüzünden eksik olmazken "bak kızım seninle uzlaşmaya çalışıyorum. Demir geldiğinde onunla da bu şekilde konuşma ve sakin kalmaya çalış. Sadece sabır et ve bekle". S Sıkkın bir soluk alıp "ben nasıl bir cehennemin içine düştüm böyle?". İsyan etmek, etrafımdaki her şeyi yakıp yıkmak geliyordu içimden. Öylesine pislik bir durumdu ki nefretle soludum. Aysel hanım şefkatle yüzüme bakıp "yukarıda senin için bir oda hazırladık. Gir yat ve dinlen kızım. Demir bu gece gelmeyecek. Yarın sabah geldiğinde sakin kafayla ve sakinleşmiş bir şekilde konuşmuş olursun". Şuan yapacak başka bir şeyim de yoktu. Aysel hanım "kendini sakın yalnız hissetme kızım. Durum ne olursa olsun ben hep burada ve yanında olacağım. Şuan ne konursak konuşalım her şey çok karmaşık gelecek sana. Bırak gecemiz sabaha karışıp günümüz aydınlansın. İzin ver görmen gerekenleri zamanla yaşa, tanı ve bil". Gerçekten her şey çok karmaşıktı. Sadece başımı salladım ve yere düşen çantamı elime alıp "o zaman yalnız kalmama yardımcı olur musunuz?". Aysel hanım yine tebessüm ederek "tabi beni takip et". Salon kapısını açıp sağa dönerek hole ilerledik. Yukarı çıkan ahşap zeminden oluşan merdivenlere yöneldik ve birer birer çıkmaya başladık. Aysel hanım bir odanın önünde durup usulca kapıyı açıp içeri girdi. Kendimi öyle kirli hissediyordum ki, o odadan adımımı attığım an çamura bulanmış gibi hissetmiştim. Aysel hanım "üzerini değiştirmek istersen yatağın üzerinde yeni alınmış ve yıkanmış temiz pijama takımları var. Duş almak istersen banyo da odada mevcut kızım". Başımı sallayıp "hepsi için teşekkür ederim Aysel hanım. Ben sadece uyumak istiyorum". Aysel hanım anlayışla başını sallayıp "peki kızım iyi geceler" diyerek odadan çıkıp kapıyı kapatmıştı. Sıkkın bir soluk alıp yatağa doğru yürüdüm. Yavaşça oturup çantamdan telefonumu çıkarttım. Şarjım neredeyse bitmek üzereydi ve saat gecenin ikisi olmuştu. Sıkkın bir soluk alıp tuş kilidini açtım ve Selim'e kısa bir mesaj yazdım. Biraz bunaldığımı ve Ümit beye bir haftalık yıllık izine çıkmak istediğimi söylemesini istedim. Başıma ne gelecek şuan her şey meçhuldü. Mesajı gönderdikten sonra telefonum tamamen kapanmıştı. Sıkıntıyla çantamı ve telefonumu yatağın kenarına bırakıp yataktan kalktım ve kapıya doğru yürüdüm. Nasıl insanların içine düştüğümü bilmiyordum ve bu yüzden kapıyı kilitleme gereği duydum. Aysel hanım Demir beyin fazla prensip sahibi olduğunu söylemişti. Canımı yakabileceğini dile getirmişti. Bu oldukça gerilmeme neden olurken yorgun bacaklarım artık bedenimi taşıyamayacak raddeye gelmişti. Güçlü olmaktan yorulmuş bir halde kendimi yine yatağa attım. Ayakkabılarımı güçlükle ayağımdan çıkartıp gözlerimi kapattım. Işığı kapatma gereği duymadan öylece, sadece bu durumdan kurtulmayı dileyerek ruhumun karanlığına merhaba diyerek uykuya daldım. Bölüm bitti...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD