Lara’nın başını omzuma yaslayışı içimde bir yerleri darmadağın etti. O koca savaşçı gibi görünen kadının, en kırılgan yanlarını bana emanet edişi… anlatılmaz bir şeydi bu. Beni hem onurlandıran hem de korkutan. Çünkü onun gözlerinde öyle bir sevda vardı ki, kaybetmek düşüncesi bile kabus gibiydi. Kucağımda usulca nefes alıyordu. Saçlarının kokusu tenime sinmişti. Sanki her nefesinde yorgunluğunu değil, yıllardır içinde taşıdığı ağırlıkları veriyordu bana. Elimi başının üstünde gezdirdim. “Beraber yürüyeceğiz,” dedim içimden. “Ama önce yolun önündeki çivileri tek tek sökeceğim.” Biraz sonra yavaşça doğruldu, gözlerini ovuşturdu. “Hadi,” dedi. “Yemek yiyeceğiz.” Gülümsedim. “Emredersin doktor hanım.” Beraber mutfağa geçtik. Masayı birlikte kurduk, Lara daha çok benim üstüme düşüyordu ama

