3.Bölüm “Masal Şehri”
Yağmur Suskun..
Amcamlarda yediğimiz şahane (!) akşam yemeği ve annemle karşılıklı itiraflarımızın sabahında yola çıktık.. Artık sadece bayramdan bayrama gelirim buralara. Annem neden gittiğimi öğrendi Ateş var veya yok diye rahat rahat haberlerini alırım..
İstanbul'da 2+1 şahane bir daire aldı babam bana. Neymiş ev sahibi derdim olmasınmış. Burası İstanbul asılan eden çok olurmuş. Canım kıskanç babam…
İmkan olsa üniversiteyide satın alırdı heralde..
Deniz'le aynı okula yeniden başladık.. Ben annemle babamın kavga olayından sonra okul değiştirince peşimden gelmişti. Sürekli Deniz Deniz diye evde konuşurdum. Annem onu kız arkadaşım sanmış ama erkek olduğunu öğrenince babamdan dolayı cinsiyetini sakladık. Evimize de hiç gelmedi. Okul saatleri dışında o çok sevdiğim ama bende kötü hatırası olan cafede vakit geçiriyorduk.
Kıskanç baba sorunsalı…
Deniz'le anasınıfında acı benzerlik diyebileceğim şekilde tanıştık. Kız kardeşini bir ay önce kaybetmiş ve gözlerin aynı ölen kardeşimin gözleri gibi demişti. Ben sana yeniden kız kardeş olurum deyip sarılmıştım. O günden sonra da kardeş gibi olduk. Hatta gibisi bile fazla. Öz kardeşti benim için. Birbirimize lakap takmıştık ben ona mavişim diyodum o bana deniz gözlüm. Deniz'e gözünden dolayı evde hep deniz gözlüm denilmiş. Banada hep mavişim. Bize ailelerimiz tarafından takılan bu lakapları yeniden birbirimize hediye ettik.
Ben onun deniz gözlüsü, o benim mavişim..
Ateş'le olayımızı biliyordu ve denk getirip dövmek için can atıyor resmen.
Deniz'de dünyaca ünlü bir şef olmak istiyor. Bu konuda yakışıklılıkta önemli deyip hayvan gibi vücut yapmıştı. En az Ateş kadar kaslı biri oldu o da. Eli yüzü düzgün yakışıklı gardaşım benim. Bu sözüme de ayar olurdu. Neymiş tofaşçılar gibi konuşuyormuşum, dünyaya açılamazmışım..
O kadar erkek çocuğunun içinden iyi bile çıktım ben..
Annemse bambaşka bir boyutta.. Barbaros dayımla annem tıpkı Deniz ve ben gibi okuldan arkadaş olmuşlar ama babam ve tüm dayılarım erkek kanka olayına ölümüne karşılar. O yüzden sakladık babamdan Deniz'i. Daha doğrusu saklama değilde ayrıntı belirtmedik.
Bu kıskançlık konusunda babam, babamın tüm tim arkadaşları yani dayılarımız ve Orçun amcam level atlamış durumdalar..
Ablam ilk kız çocuğu olduğu için ona bi tık daha fazla kıskanç oldular. Ama şimdi ablam eminim babamın ve timinin kıskançlığına razıdır.. Çünkü sevgilisi Ata abi 5 kat fazla kıskanç çıktı. Alışkın olduğum şeyler diyordu ancak bazen o kadar kıskanç oluyormuş ki ben bile şaşırdım dediği olmuştu.
Hiç çekemem kıskanç sevgili.. Ne o öyle krolar gibi..
(Büyük konuştu kızımız)
Ata abi babamın silah arkadaşı Metin komutanın oğlu. Onunda Sancak Timi diye ayrı bir timi var. Hem Tim komutanı hemde Sarıkamış Karakol Komutanı Metin dayım. Artık emekli oldu. Ata abi aynı karakolda doktorluk yapıyor. Asker olmak istemedi. Metin dayım bu işi gurur meselesi haline getirdi..
Çünkü babasının mesleği askerliği değilde annesinin mesleği doktorluğu seçti. Nil teyzem bunu çok dillendirince nasıl oldu nasıl etti bilmiyoruz kışlada başlattı oğlunu göreve. Bu sayede iki tarafında gönlü oldu. Arada askeri eğitim bile verdiği olmuş Ata abiye. Çok gülmüştük duyduğumuzda..
Ablam ve Ata abi galiba yaza evlenirler. Düğüne Ateş'i çağırmasalar keşke..
İstanbul'da annemler benimle 1 hafta kaldı ve döndüler. Eve, okula, yeni düzenime alışmam için benimle biraz zaman geçirdiler.
Zerzevatçı grubuna adım geçmediği sürece mesaj atmıyorum. Ateş'te o grupta olduğu için. Nasılsın ne yaptın ne var ne yok diye bizzat soru bana sorulunca cevap veriyorum.
Eskisi gibi her gördüğüm ve bence gayet komik olan paylaşımların ekran görüntüsünü alıp gruba yollamıyorum..
Ateş'in ‘acı diye Türk kahvesi bile içmiyor, hayatında acı mı görmüş’ cümlesi içime oturdu sanki.
Aslında Ateş ve diğer tüm tim çocukları olarak doğru düzgün acı çekmedik biz. Ateş efendi feleğin çemberinden geçmiş gibi konuşuyor ama onun gördüğü tek acı askeri eğitim.
Biz aileleri tarafından sevilen, saygı duyulan şanslı çocuklar olduk. Hiçbirimiz gerçek bir acı yüzleşmedik. Zaman ne gösterir bilemeyiz ama sadece ben değil kimse hayatında acı görmedi. Ateş acaba bunun farkında değil mi?
Aslında Ateş'in o telefon konuşmasında ki her cümlesinde içimde bir şeyler kırıldı. Gururuma yediremiyorum. Artık latte değil sade Türk kahvesi içmeye başladım. Acı ama olsun. Acıyla tanışmanın, büyümenin yolu madem sade kahveden geçiyor bende o yolda varım..
…..
Ateş Bakırhan…
Sarıkamış'a geleli 3 gün oldu. Yağmur akşamdan mesaj atıp benimle cafede buluşmak istedi. Çok önemli bir durum var, ölüm kalım meselesi diye ekledi. Kesin tırnağı kırılmıştır yada grip olacaktır. Kendini ne zaman kötü hissetse dünya yanıyormuş gibi yaygara yapar.
Büyütemediğimiz kız çocuğu..
Onu ilk doğduğunda beyaz kundak ve pembe battaniye içinde görmüştüm. Mavi mavi baktı bana. Yaşım küçüktü ama hatırlıyorum, sen bu mavişle evleneceksin demişti babam.
Allah korusun…
Yağmur bana tam zıt bir karakter. Ben nasıl güçlü kuvvetli dayanıklıysam o hep güçsüz, kırılgan naif biri oldu. Ömrümüz Yağmur üzülmesin, Yağmur hassas kırılmasınlarla geçti..
Bakalım bu defa ki derdi neymiş Yağmur hanımın. Yarın okul çıkışı buluşup konuşacağız..
Kara Harp Okulundayım.. Son 6 aydır bir söylenti var okulda. Yeni bir yapılanmaya gidiliyor. Gizli tim kurup operasyona çıkmak TSK tarihinde hep oldu ama bu defa bambaşka bir yapılanma için seçmeler yapılacak. Tek hedefim o seçmeleri geçmek.
Keskin nişancı olarak girmek istiyorum. Keskin nişancı demek timin gözü kulağı demek. Timdekilerin görmediğini görüp hedefi vurmak. Bu sayede hem görev başarılı olur hemde şehit vermeyiz.
TSK da yazılı olmayan kurallar var..
Disiplin esastır..
Eğitimde merhamet vatana ihanet..
Bizi kim eğitecekse içimizden geçecek eminim. Söylentiler gittikçe artıyor. Haliyle bizde de merak ve istek artıyordu.
Babam Gurur Bakırhan.. Disiplinli ve oldukça başarılı bir asker. Yıllar önce Efe Timi ile başlayan görev yolculuğuna Binbaşı olarak devam ediyor. Timde ki tüm silah arkadaşları ile can ciğer aile olduk. Anne babalarımız ve tabiki ikinci nesil olarak biz. Evlerimiz dip dibe. Mahalleyi kapattık resmen. Herkesin bahçeli lüks villası var. Babam timdeki arkadaşları ile asla sorun yaşamadı hepsiyle arası çok çok iyi ancak Ortaç komutan ile daha başka bir bağ var aralarında. Babam yetimhanede büyümüş. Sonrası askeriye olmuş hayatının. Bu dönemde Ortaç komutan babamı çok koruyup kollamış. Hâlâ Ortaç amcamın telefonunda babam Gurur (kardeş) diye kayıtlı mesela.. Ortaç komutanın kendi öz kardeşi Orçun amcam ; Orçun (hapçı) diye kayıtlı..
Hapçı meselesi nedir diye sorduğumuzda ağız birliği etmiş gibiler. Asla ne olduğunu anlatmıyorlar.. Başınıza gelince anlarsınız deyip geçiştirdiler..
Efe Timi zamanında resmen destan yazmış.. Hâlâ bazı operasyonları okulda bizlere ders olarak anlatılır. Sınır dışı operasyonları özellikle.. Kendi dönemlerinin en büyük silah kaçakçılığı operasyonunu çekmişler ve çeteyi tamamen çökertmişler.. Strateji, sabır ve dayanıklılık olarak bu operasyon bize anlatıldı.
Efsane tim Efe Timi..
Tek amacım bende böyle bir timde bulunmak istiyorum. Bu yakışıklılık bu başarı mutlaka özel bir timde görev alarak taçlandırılmalı..
Babam gibi olmak istiyorum. Disiplin, güç, zeka.. Timi ile tarih yazdı zamanında. Ancak emeklilik yakın gibi. Yıllarca ona hayranlık besledim. Tabiki bu hayranlığın sonu askerlik oldu. Liseden itibaren askeriyedeyim. Derece ile bitirdim liseyi ve aynı şekilde Kara Harp okuluna derece ile girdim. Çok çalıştım, bende hem meslek olarak hemde babamdan gelen bir gen olarak aşırı disiplinli biriyim.
23 yaşındayım ama yaşıma göre oldukça iriyim. 1,93 boy 95 kilodayım. Sıfır yağ, sırf kas yığını oldum. Annem Asude hanım, biz kısaca Asu diyoruz ve dayım Aslan.. İkiside oldukça güzel genlere sahipler ve bana aktarmışlar bu genlerini. Hep böyle konuşuldu yıllarca yanımda. Çok yakışıklı, iki tarafında tüm yakışıklı genleri Ateş de. Adı gibi genç kızları yakıp kavuracak..
Bu konuşmaların verdiği bir özgüven oluştu bende. Okul ve arkadaş çevremin dışında sosyal medyada da hatırı sayılır bir hayran kitlem var. Bana ulaşan ve hayranlığını belli eden hiçbir kızı boş geçmedim. Hoşuma gittiyse mutlaka altımda en az bir kez zevkten inlemişliği vardır o kızların. İkinci bana kalmış. Canım istemezse yada kızın performansından memnun kalmadıysam görüşmem.
Yalçın amcam, timin profesör lakaplı bilişim sistemleri uzmanı. Oğlu Akın babasını ikiye katladı. Her türlü teknolojik aletle oyuncak gibi oynar. Benim her türlü silahla oynadığım gibi. Akın'a ben ve diğer tim çocukları baskı yaptık. Bizim için bi flört uygulaması geliştirdi. Uygulamayı kullanan erkekler şimdilik biziz ve kızların ilk tercihi tabiki benim.
Mine diye bir kızla flörtleşiyoruz. Baya açık sözlü. Onunla sohbet ederken bugünkü planımı sordu. Yağmur'la buluşacağımı söyleyince hazır ol aşk itirafı geliyor dedi. Umursamadım, çünkü Yağmur daha çocuk. Onun ne işi olur aşkla meşkle..
Cafeye geldim, oturmuş beni bekliyordu. Göz göze gelince ayaklandı ve sarıldık. Siparişleri verip konuşmaya başlayınca maalesef Mine haklı çıktı. Hiç beklemiyordum. Bana aşıkmış hemde çocukluğumdan beri dedi. Gülmemek için zor tuttum kendimi. Zaten hâlâ çocuk. Farkında değil kendini olgun biri olarak görüyor sanırım ama hâlâ çocuk. Benim gözümde yani..
Konuşmalarım yumuşak olursa umutlanıp hayale kapılır diye biraz tersledim ve cafeden çıkıp gittim..
Mine akşama kadar benimle dalga geçti. Ben demiştim diye.. Ahh Mine yakınımda olacaktın ki bu dalga geçmelerin hesabını bir güzel soracaktım sana..
Eve geçince gündüz ki saçma sapan konuşma yetmiyormuş gibi yemekte Ortaç amcamlardaymışız.. Sahra yengem sağolsun timden kimin çocuğu gelirse mutlaka yedirir içirir. Ya kahvaltı ya akşam yemeği. Es geçmez mutlaka davet eder..
Yemeğe gidince Mine ile daha çok muhattap oldum. Yağmur başım ağrıyor deyip nazlanıp duruyordu amcasına ve babasına. Babamda dayanamaz Yağmur'a.. Dilinde hep ; “Yağmur benim naif kızım, kibar kızım” diye dolanır.
Odasına çıkarken ayıp olmasın diye pırasalı börek için teşekkür ettim ama yüzüme bile bakmadan ben yapmadım deyip çıktı merdivenleri.. Soğuk yapıyor bana.
Ertesi gün okuluma gittim ve diğer hafta sonu Mine ile yüz yüze görüştük. Birlikte geçirdik haftasonunu. İstanbul'da yaşıyor ben gidemediğim için ona uçuş ayarladım ve o geldi. Otelde kalmıştık.. Harika vakit geçirdik. Tam olması gerektiği gibi.. Kadın gibi kadın.. Her türlü isteğime ve zevklerime karşılık verdi..
Hafta sonu geçtiğinde o İstanbula ben okula döndüm ancak aklımdan çıkaramıyorum. İlk defa böyle bir kadınla birlikte olmuştum. Hep utangaç herşeye itiraz eden kızlar çıkmıştı karşıma. Ama Mine harikaydı..
Bir ay sonra yeniden Sarıkamış'a geldim. Babam ısrar kıyamet çağırdı. Meğerse Yağmur gidiyormuş onun için ve benimle konuşması gereken önemli bir konu varmış. Apar topar geldim. İzin işini babam halletti, nasıl halletti hâlâ bir fikrim yok. Nazlı Yağmur’umuza Orçun amcasının evinde yemek verildi. İstanbulda mutfakla ilgili bir bölüm okuyacakmış. Hayal dünyası pırıl pırıl Yağmur'un…
Bi ara yukarı çıkıp Akın'la konuştum. Flört uygulamasından kimsenin haberi olmadığı için bu konuyu kıyıda köşede sessizce konuşuyorduk. Haliyle konu flört uygulaması olunca bu uygulamadan tanıştığım Mine'yi de konuştuk Akın'la. Telefonda uzun konuşmayı sevmez pek Akın. Ayrıca sınavı olduğu için gelememiş. Ders çalışmam lazım diye mızmızlandı. Ancak yarına gelebilirim yüz yüze konuşalım devamını dedi vedalaşıp kapattık telefonu.
Aşağı indim, herkes kendi halinde takılıyordu. En son vedalaşma faslına geçtik. Mine beni mesajla sıkıştırıp durdu tüm akşam boyunca. Yağmur'la aynı ortamda olmamdan dolayı rahatsızdı. Bende bir şekilde durumu anlatmaya çalışıyorum. Hatta Yağmur bahanesi ile görüşebiliriz bile dedim ama sakinleşmedi. Telefonda ona mesaj yazarken önüme bi el uzandı. Kafamı kaldırıp bakınca Yağmur'un mavilerle göz göze geldik..
“Hoşçakal Ateş abi” deyince beynimden vurulmuşa döndüm..
Bana abi dedi.. Ben demiştim abi demesini ama şu cümle, bu soğuk tavırlar alt üst etti beni..
Yağmur bana kırgın..,kızgın..,hatta küs..
Buralardan bana kırgın bir kalple ayrılıyor. Herkesle çok güzel vedalaştı ama benimle sadece tokalaştı.. Gönlünü almalıyım mutlaka. Böyle gitmesine izin veremem.
Ertesi gün sabah Yağmur'u kahvaltıya götürüp gönlünü almayı planladım. Ancak işler istediğim gibi gitmedi. Sabahın dördünde babam beni uyandırdı ve apar topar bi yere getirdi. Orada gözlerim bağlandı, yola bu şekilde devam etmeye başladık...
Bu gizem, bu hız ve bu sessizliğin sonu nereye çıkaracak hiçbir fikrim yok. Gözlerim bağlı şekilde oturduğum aracın içinde yolculuğun bitmesini bekliyorum..
Yağmur Suskun, özür dilerim.. Mutlaka karşına çıkıp yüz yüze de özür dileyeceğim senden..
Nazlı Yağmur'um.. Nazlı prensesimiz..