2.BÖLÜM(Sıkıntılar Çözülecek mi?)

2521 Words
Aradan bir hafta geçti, uzun uzun düşünüyordu Azra, fakat zamanda, aleyhte devam ediyordu. Bir gün Şenol’u Vedat aramış, bahsettiği konuyu hatırlatmış bir sonuç var mı diye sormuştu. Günlerden o gündü ve kapıya gelen tebligat ile telaşlandılar, bu karar verme sürecini de hızlandırmaları gerektiğinin bir işaretiydi. Her ne kadar, Azra’nın büyük endişeleri olsa da, içinde bulundukları bu durumu düzeltecek çok daha iyi bir çözümün olmadığının da farkındaydı. Şenol a "Tamam, başka da çaremiz yok Şenol!" dedi. Şenol da Vedat’ı aramış, kararlarını bildirmişti. Ve konuya geri dönüş o kadar hızlı olmuştu ki herkes bu konuda biraz şaşırmak ile birlikte, konuyu hızla harekete geçirmek üzere adım atmak istemişlerdi. Vedat burada aracıydı ve Farjad adına hareket ediyordu. Onun istediği konu doğrultusunda hızla hareket etmesi gerekiyordu. Bu konuda gerekli rüşveti de alacaktı elbette, diğer yandan Farjad herhangi, Azra’yı görmek tanışmak bile istememiş protokole gerek duymamıştı, herhangi bir talep te bulunmamış, ne ise tüm her şeyi bürokratik tüm süreci sürdürmeyi Vedat’a bırakmıştı. Onun tek istediği bu anlaşmalı evliliği yaparak, bu ülkede kalmak işlerini yoluna sokmaktı. Aşk Meşk işleri değildi. Ya da bir Düğün dernek işleri de değildi. Vedat: "tamamsa kimlik alalım, hızlı olmamız gerek, nikah için başvuru yapalım, işlemler de hızlı bir şekilde başlasın bir an önce, biliyorsun Şenol işlerin uzaması durumu oluyor Hasanı bunu istemez, bir an önce başlasın!" demişti... Azra, sembolik bir anlaşmaya dayanan bir evlilikte olsa bir arada olma şartları taşıyan bu evlilik konusunda, elbette korkuları çok daha artmıştı. Adam tanışmak istememişti, ortada yoktu, kimdi neyin nesiydi? Belki gelirdi, tanışırlar diye düşünmüş ama hüsrana uğramıştı genç kız! İçinden öfke hissetti ve sorgularken içinde bir burukluk vardı. Adam istemiyorsa, yapılacak bir şey yoktu! Çok fazla uzatmak gerekmezdi, o nasıl davranırsa karşılığında misli ile alırdı sonuçta… Kafasında sorular yakasını bırakmıyordu. Elinde olmadan aklını kurcalıyordu. Neydi bu adamın olayı? Ne olacaktı? Adamı hiç görmemişti, konuşmamıştı, bir iki laf edip bir sohbet bile geçmemişti aralarında, en azından bir fikri olabilirdi. bu şekilde de nasıl evleneceklerdi? 'bu çok korkunç bir durum, ne yapacağım ya sıkıntılı bir tip se...' diye geçirdi içinden, bu karşı taraf için ne ifade ediyordu? aklında deli sorular aşağıya çekiyordu ‘düşünmemeye çalışmak zorundayım kafayı yiyeceğim’ diyerek beynini susturmaya karar verdi. Karşısındaki adam bunu dert etmiyorsa, Azra neyin korkusunu yaşıyordu ki? Kabullendi. Sustu, beynini susturdu. Sadece gözlemek üzere kendine telkin verdi. ‘Ne olacaksa olacak, buna bugünden dert etmenin kimseye bir faydası yok, çok olmadı o zaman bende kaçarım! İyi de nereye? Hem adamdan o kadar parayı alınca, benim kaçmama izin verir mi? Of! Kes şunu! Bir şekilde bir şey yapar arkadaşların, Şenol, Selvi var yalnız değilsin ki! Artık endişelenmeyi kes!’ Ama Şenol herkes den habersiz bir şekilde Azra’nın endişesini anlamış bu tanışmak istememe mevzuunu defaten Vedat a sormuş Vedat’ın cevabı "ya kardeşim dedim Farjad’a, gerek yok birbirimizi görünce bu anlaşma bozulacak mı? diye sordu, bende hayır dedim. iyi öyleyse, herkes kendi aktine sadık kalsın yeter..edepli olduktan ve soy adıma karşı saygılı olduktan sonra ben her türlü kabul ederim ota boka beni deli etmesin yeter. nihayetinde bana karılık etmeyecek aynı evin içinde yaşayacağız koyacağım kurallara uyacak bende onun istediklerine uyacağım, benim için sıkıntı değil onun içinde değil se üç yıl çabuk geçer biter bana bu zaman içerisinde alacağım vatandaşlık ve kalıcı oturum lazım ötesini karıştırma vedat..!!!" dedi.. Vedat, Şenol’a gerekli cevabı vermişti. Bundan sonraki ısrar tamamen olayı huzursuzluğa çevirmekten başka bir işe yaramazdı. Bunun farkında olduğu içinde, üstelemedi. Sonraki adım ivedim bir şekilde nikah günü almaktı. . Selvi arkadaşı için çocuklar gibi seviniyor ona müthiş düğün organizasyonları hayallerini anlatıyor , heyecanı ve neşesi ile arkadaşına moral vermeye çalışıyordu. Azra korku ve gelecekteki olacaklar konusundaki endişesi ile bunların hiçbir yerinde değildi. Keşke o parayı karşılaya bilecek başka bir seçeneği olsaydı. Neticede Özgürlüğünü, belirlenen süre içerisinde feda etmiş olacaktı. Hiç tanımadığı bir adamın kuralları ile yaşamak zorunda kalacaktı. Ve bu o kadar da kolay bişey değildi. Hayatta en feda edemeyeceği şey ile sınav oluyordu. Ayakta durabilmek, kendi hayatını isteyerek yaşamak istiyordu. Bütün bunlar çok Şey değildi, ama şimdi uzun bir süre daha, gündeminden uzak olacaktı. Şenol, neşesinden ödün vermeyen Selvi’ye bakarak bir açıklama yapmak istedi. ‘’Hayatım! Bir düğün olmayacak, kızı rahat bırak! Sadece bir nikah ve adam bunu onaylarsa bir yerde bir yemek o kadar. Sade ve rahat edeceği bir gelinlik tercih etmenizde yarar var! Rahat etsin kız, yeterince bunaldı.’’ Selvi bu söz üzerine neşesi kaçtı. Büyük hayalleri vardı, Zengin bir adamla evlenecekti arkadaşı ve hepsinden önemlisi bu onun en mutlu günüydü. Heralde o kadar anlayışsız bir adam olmazdı, Genç bir kıza bugünün de eksik bırakmak isteyecek kalpsiz bir adam değildir diye düşünüyordu. Kim bu kadar Gaddar olabilirdi ki? Gerçeklerden uzak bir hayal kurmuş olabileceğini düşünmemişti bile… ümitleri bir an için soldu, ama yapacak bişey yoktu elbette bununla ilgili Şenol’a bişey demeyecekti. *** Ertesi gün erkenden evden çıktılar, Selvi ile beyaz bir elbise almak üzere birkaç abiye satıcısının dükkanını ziyaret ettiler. Azra Heyecanlı değildi ama içinde bir korku vardı. Hem de onu içten içe yiyen, endişe ile karışık bşr korku. Dükkan sahibi Abiyeci Nadire hanım çok sevecen, kibar ve cana yakın bir kadındı. Bu iki genç kadını çok hoş sohbet karşılamış ilgilenmişti. Orta yaşta gün geçirmiş, bu işleri iyi bilen bir kadındı. Verdiği elbise çok güzel sade ve tam istenilen uygun tarzdaydı ve Azra’ya çok yakışmıştı. Fiziğine de oldukça uygun olmasından dolayı da kendi ile gurur duyarcasına ‘’ Harika! Üstünede tam oturdu, bir başkasında daha güzel durmadı. Sana dikilmiş gibi harika oldu. Mutlu gününe yakışacak bir tarz bebeğim! Güle güle mutlu günlerde giy! Sonsuza kadar mutlu ol!’’ Bu güzel dileklere katılmamak elde değildi ama İki Genç bayanın Alış-veriş kaynakları da çok kısıtlıydı. Farjad Hasani karşı tarafın kısıtlı imkanını bildiğinden, onlara açık bir teklif etmişti fakat Azra anlaşmada talep ettiği tutar haricinde bir bedel istememiş, reddetmişti. Farjad Hasani asla ısrarcı bir adam değildi, fazla konuşmayı sevmeyen, fazla uzatmayan bir adamdı. Konu onun için evet, hayır ise öyle kalırdı. Ötesi yoktu. Kızlar alış Veriş işini bitirince hiç uzatmadan evin yolunu tuttular, onları eve götürmek için Şenol gelmişti almaya, Selvi heyecanlı ve istekli bir şekilde ne yaptıklarını anlatıyorken birden Şenol, Azra’ya döndü ve dediki; ‘’Azra, bu adam yeni bir daire tutmuş, beraber kalacağınız bir daire. İçi dayalı döşeli, nikah sonrası eşyalarını da taşıt diye Vedat’a bilgi vermiş sana söylememi istediler. Eğer gidip görmek kendi zevkine göre döşemek yerleştirmek istersen diye, ona söylemesini istemiş’’ Bütün bunlara bakarak, Azra nin her gün kırılganlığı daha da artıyor ne yapacağı bilmez bir tavırda kala kalıyordu. Şmdi adamı hiç görmemişti, tanışmamıştı. Ona bir paye vermeyen bu adamın evine gidecekti de ne olacaktı. Belkide öyle yaparsa eldekş kuş olacaktı. Herşey kafasında bir şüpheden, bir endişeden ibarettiç ‘’ Yok, gerek yok! Adamı görmedik bile, evine gitmek doğru olmaz şimdi. Eğer bu tarz bir iletişim olsaydı gelirdi öyle değil mi Şenol abi!’’ Kız Haklıydı, Hemde sonuna kadar haklıydı! Şenol söyleyecek bir şey bulamadı. Ama Selin evi görmek istediği için, Şenol ile Azra’ya baktı, belki bir ışık yanar diye ama istediği olmadı. ‘’ Haklısın Azra!’’ Zaman Çok hızlı Geçiyordu. Herşey hazırlanmıştı. Evde hazırdı. Parası olan Zengin bir adamdı Farjad ve parası ile iki parmağını şıklattığında herşey oluveriyordu. Onun hiçbir sıkıntısı yoktu. *** Nikah günü geldi çattı. Evlendirme dairesinin avlusunda buluşmak için sözleştiler. Şenol, Selin ve Azra önceden gittiler ve avluda oturacak bir yer bulup beklemeye koyuldular. Azra’nın midesinde kelebekler uçuşuyor, hatta mid krampları her dakika daha da artıyordu. Bu konuyu içerisinde o kadar büyütmüştü ki, asla rahat olamıyordu. Biraz sonra hiç görmediği hatta konuşmadığı, sesini bile duymadığı bir adamla imza atarak anlaşmalı bir evlilik yapacaktı. Her şey bir yana, aynı evde yaşamaları da gerekiyordu. Bir araya gelmeseler her şey çok daha kolay olabilirdi. Uyulması gereken kurallar ve yasaklar hepsine tamamdı, ama bu şekilde nasıl olacaktı. Tüm bunları uzun uzun düşündüğünde kestirme bir sonuca vardı, sessizlik yemini etti. Ne olursa olsun tamam diyecek, sabredecek, bu üç seneyi bu şekilde en az hasarla geçirecekti. ‘Yapabilirim, aslında herkes böyle yapıyor hiç kimse bir arada mutlu değil sonuçta. Benden basşka bir talebi olmadığı sürece zor olmayacak bence, bunu da halledicem. Üstesinden gelicem! Güçlü olacaksın Azra!’ İç diyolog ile kendine doğru olanı telkin ediyor. Psikolojik olarak doğruyu yakalamak, sarsılmadan yankılanmadan başarılı şekilde endişelerinden kurtulmak tek işstediği şeydi. Bu Zihin Rehberliğini kendine sürekli olarak yapardı. ‘En fazla, köle efendi ilişkisi olacak ve ben sessiz kaldığım sürece asla sorun olmayacak! Her zaman itraat ettiğimde, sorun kendiliğinden ortadan kalmıştı. İnsanlar itaatkar sorun yaratmayan kişileri sever, yada sorun olmaduğı için ayaklarına dolanmıyor diye rahatsız etmezler, benimde tam olarak istediğim bu zaten! Ne kadar kötü bir adam olabilir ki? Ya da ne kadar kötü olabilir?’ Nasıl olsa 3 yıl sonra bitevek sonsuza kadar sürmeyecekti Öyle böyle geçerdi. Azra Kafasını önüne eğmiş, derin derin bu düşüncelerle boğuşurken, etrafında neler oluyor habersizdi. Bulunduğu andan bir an kopmuştu. Karşısında Uzun boylu Esmer güzeli duran adamı görm,yordu bile, kapkara gözleri hiddetle parlayan yakışıklı ve heybetli bu adama bakmamış olması, kafasını kaldırıp dikkatini çekmemiş olması Farjad’ı içten içe bir an sinirlendirmişti. ‘Bu ne? Benim geldiğimi bile önemsemeyen bir kadın! Bununla işimiz var belli, benim kim olduğumu bilmiyor!’ İşte birbirine üstünlük ve hakimiyet isteği başlamıştı, o an, herşey durmuş sadece Farjad ve Azra’nın savaşı başlamıştı. Genç kız kafasını kaldırdı, Farjad’ı karşısında görünce afalladı. Çok çabuk çıkmıştı o olumsuz ruh halinden, Şaşkın ve çaresiz ifadesi Genç adamın gözünden kaçmadı. Şenol, Selvi ve Vedat Azra’ya şok içinde bakıyorken genç kız şaşkındık içinde kalmıştı. Farjad bu durumun olabileceğine ikna oldu içinden ve hemen hızlı bir şekilde toparlandı ve; ‘’Merhaba, Ben Farjad HASANİ!’’ Azra hemen durumu toparlamak isterken, telaşlı bir halde ve sesi titreyerek, ne yapacağını bilmeden hareket etti. Ve durumu kurtarmaya çalıştı. Herkesin gözü genç kızdaydı. Her zaman her konuda olan Selin bile sessiz bir şekilde izliyordu. Ne olmuştu ki? Neden destek vermemişti. Bu korku sadece Azra’nın yüreğindeydi, yoksa bu adamdan herkes mi korkuyordu? ‘’ Şey! Merhaba, ben Azra Yılmaz!’’ Genç adam çok rahattı...daha önce tanışmış gibi bir tavrı vardı ve olaya hakimiyeti hemen ele almıştı. tüm bu durumu öylesine güzel domine ediyor du ki...herkes onun bu halinden, kendine olan güveninden etkilenmişdi ve ne derse onu yapıyorlardı. Genç adam elini uzattı Azra’ya ve kalkmasına yardımcı oldu. Hızlı bir şekilde ellerini kolunun arasina alarak, Azra’yı koluna girmeye zorladı. Genç kadın tereddüt etmeden kendisini yönlendiren bu adama uyum sağladı. Selin Nazar edercesine bakıyordu. Herif Zeus Heykeli gibi yakışıklı, bir ilah gibiydi ve Azra ile birbirlerine çok yakışmıştı. Tüh maşallah çekerek Şenol ve Vedat’ın küçük bir gülümsemesini aldı ama Farjad gülmüyordu. Azra kolluna girdiği bu adamın yakışıklı bu görüntüsünden çok etkilenmiş, adeta dili tutulmuştu. Hayatında böylesine güzel kokan, etkileyici ve yakışıklı bir adam daha görmemişti. Gözlerindeki karanlık dikkatinden kaçmamış, onu tğm tereddütlerinin silinmesine rağmen az da olsa içinde bir korku kırıntısı ile bırakmıştı. Yakışıklı adam, bariton ses tonu ile fısıldayarak ve Azra’nın ayaklarını yerden kesmek istercesine; ‘’ Saatimiz geldi, içeriye girelim mi?’’ Genç kadın asla hayır demezdi. Diyemezdi. Şuan ne olursa olsun aklı, ve de bedeni kendi kontrolü dışında harekert ediyordu. Kalbinde bir endişe yada korku izi dahi kalmamış, tamamen kontrolü karşısında tanımadığıu bu zeus heykeli gibi yakışıklı adama bıramıştı. O sadece talimatları veriyor Azra da yapıyordu. Azra heyecanını bastırmıştı ama kalbinin gümbürtüsünü durduramıyordu. 'bu nasıl bir his öleceğim sanki' diye geçirdi içinden, ne yazık ki kalbine söz geçiremiyordu. Farjad da onun kükreyen kalbinin sesini duyuyordu ve bunu anlamaya çalışıyor ona kibar ve anlayışlı davranıyordu. Bu duruma hatta kayıtsız hiç değildi, Kadınlar konusunda son derece tecrübeli bir adamdı. Azra’yı ilk gördüğünde beğenmişti. Güzel kadınlar girmişti hayatına, o yüzden bu durum onun için sıradan bir durumdu. Heyecan yoktu ama bu kıza karşı bir merak uyanmıştı. Bu kadar itaatkâr oluşuna şaşkındı. Bu sadece bugünlük bir numaramı yoksa bu kız bir itaatkâr mıydı. O itaatkâr kadınları severdi. Aksi halde asla kabul etmez, anlaşamazdı da, isterse dünya güzeli olsun. Asla taviz vermez gözünün yaşına bakmazdı. Genç adam Hükmedici, sahiplenici ve kuralları olan bir adamdı ve bu kadınla pek sorun yaşamayacağını daha ilk dakikada anladı ve işler yolunda gidiyor diye geçirdi içinden, eğer öyle ise üç yıl sorunsuz geçer giderdi. Bu süreç Sancısız geçecekse tamamen bu kızın tavrına bağlıydı. Bunu ona öğretecekti. Genç kadının uysal görünüşlü olması, Bir erkek olarak kendisine olan özgüveni tavan yapıyor, tatmin duygusunu da kamçılıyordu. Farjad için bir artı niteliğindeydi bu durum, bugünün en keyif verici yanı da buydu ona göre, en azından uğraşmayacaktı. Çabuk ve sorunsuz yola gelecek uyum içinde yapacaktı. Azra için durum hiçte öyle değildi, şu an olayın akışına bırakmıştı her şeyi nedense içten içe, bu adamın çabuk ve basit bir şekilde kendisini kontrol altına almasından rahatsız olmuştu. Bu evliliği sessizlik yemini ile 3 yıl götürebileceği gibi kafasında kurduğu planlar şuan suya düşmek üzereydi ve içini büyük bir korku kapladı. Ya Kontrolümü yitirirsem, ya beni incitirse korkusu kapladı içini çünkü bu adamın karanlık bir yanı vardı. Beraber salona girdiler ve nikah masasina oturdular kısa bir ara içerisinde selin yanına geldi ve... ‘’ kızım adam yıkılıyor, bu ne be resmen büst gibi!!! yemede yanın da yat!’’ kıkırdayarak hayranlığını ve olumlu duygusunu paylaşmak için arkadaşına şaka yapmak heyecanını bir nebze olsun bastırmak istemişti selin! "Sen bunu bir an önce gerçek kocan yap..valla naza çekme, fırsatı değerlendir bebeğim. bu adam kaçmaz demedin dersin sonra..." dedi fısıldayarak güldü ve ayrıldı yanından. Azra daha da, heyecanlandı ve korkuyla bakmaya başladı etrafına, kafasındaki olumsuz ve soru halleri tamamen yüzüne ve hareketlerine yansıyor onu aslan karşısında savunmasız kalmış bir ceylan gibi gösteriyordu. o arada nikah memuru gelmiş masaya oturmuş şahit kontrolünü yapmıştı .. hızlı bir şekilde nikah a geçti, klasik soruları sordu. Evet’ler dendi ve... "Evet Beyoğlu Belediyesi'nin bana verdiği yetki ile sizi KARİ-KOCA ilan ediyorum, gelini opebilirsiniz, hayırlı olsun! gelin hanım, Evlilik cüzdanını size teslim ediyorum" Dedi ve hızlı bir şekilde selam verdi iyi dilekler dileyerek salondan ayrıldı Birkaç samimi arkadaşla yapmışlardı nikâhlarını, şahitler ise Vedat ve Şenoldu. Farjad ayağa kalkıp memur girmeden önce Azra’nın alnından öpmüştü sakin ve ölçülü bir şekilde, şaşkınlıkla baktı genç kadın, bu onun ilklerindendi. Hiçbir erkekle böyle bir mesafede samimi olmamıştı. Kısa bir an sanki bedeninden elektrik geçmiş gibi hissetti, bu duyguı onun için bir ilkti ve tatmadığı birşeydi. Bu duyguyu sevmişti. Farjad’ın saygılı ve çok şık hareketleri vardı, ve adeta kalp fet edercesine kendinden emin ve çok erkeksi halleri vardı. Böylesini ancak romanlarda okurdu genç kız, sanki o kahramanlardan biri kitaptan fırlamış onun yanına gelmişçesine romantik birşeyler yalıyortdu sanki! Bu durum, hoşuna bile gitmişti Ona aşık olmaması gerektiğini biliyordu ama bu çok zor olabilirdi. Bütün bunlar bunun bir göstergesiydi. Heyecanını, ve ne düşündüğünü belli ediyorcasına tavırları vardı. Ama bunu en çokta farjad anlıyordu. Çünkü o bir kadın sarrafıydı. Kadınlarla kedi fare oyunu oynamayı çok severdi. Azra daha ilk dakikalarda kendini ele vermişti. Onun bu ellerinin dolanmasından, konuşurken kekelemesinden epey bir keyif aldı Farjad. İçinden tam olarak geçen; ‘Bu kızla eğlenceli olacak! Resmen Şaşkın, daha önce bunun bir erkek arkadaşı olmamışmı acaba? Çok güzel bir kız onu rahat bırakmamışlardır. Neden bu kadar acemi Çaylak gibi davranıyor ki? Çok ilginç bir kız, kesinlikle çok eğlenceli olacak! Bana da eğlence çıktı’ Farjad 'bir taş ile iki kuş vurmak böyle bişey olsa gerek, üç yıl eğlenceli geçecek sıkılmayacağım kesin gibi’ diye içinden geçirirken dudağının kenarında çapkın bir gülümseme belirdi ve bu gülümsemeyi Azra görmüştü. Ama gördüğü nedense hiç hoşuna gitmemişti. Nikah töreni, Her şey bir anda olup bitmişti, şimdi ne olacaktı? genç kızın Aklında deli sorular!! Dışarıya çıktılar, bahçede tekrar toplanıp bir çember yaptılar sessizliği önce konuşması ile Vedat böldü.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD