Brothers
18 yaşındaydım ve omuzlamam gereken çok yük vardı.Bir yandan sorumsuz ve sadece var olmak için var olan ebeveynlerim varken bir de yetmezmiş gibi benden sadece iki yaş küçük olmasına rağmen deli gibi araba koleksiyonu yapmaya devam eden bir kardeşe sahiptim.Annem bir ofiste müdürdü buda demek oluyor ki o, gününün yarısında daha fazlasını evraklarla birlikte geçiriyordu ve bizimle hiç ilgilenmiyordu.Hoş buna ihtiyacımız yoktu en azından benim. Kardeşim Jisung... O tam bir manyaktı.16 yaşında olmasına rağmen Hot Wheels gibi markalardan arabalar biriktiriyordu. Manyaklığı o kadar üst seviyedeydi ki, arabalarına bir şey olmaması için odasına kimseyi sokmuyordu.Annem ve babam ise ona hiçbir şey demiyorladı. Aynısını ben yapsam beni çocuk olarak görürlerdi.Onların dediği gibi ben kötü çocuktum. Saçlarımın uçları maviydi ve giyim tarzımla örtüşüyordu. Lise son sınıftaydım ve adım öğrenciler arasında bilinirdi. Ben sürekli dersi eken, ekmediği zamanlarda dersten atılan bir çocuktum.Bir de fotoğraf çekme huyum vardı, bana ait en iyi özellik buydu galiba. Genellikle evde kardeime yardımcı olmakla veya bulaşıkları yıkamakla görevlendirilirdim.Evimiz çok büyüktü, fotoğralarımı düzenlemek için kendime ait bir "karanlık odam" bile vardı.
Yüksek olasılıkla hayatımın son iyi senesini geçirmek üzereydim çünkü üniversiteye geçecektim.Aslında Jisung ile iyi anlaşırdık tabi birbirimizin eşyalarına dokunulmadığı sürece.
Bir gün yine dersi ekmiştim ve kütüphanenin en uç masasının altına saklanmış ve müzik dinliyordum. Her zamanki gibi Müdire Hanım beni buldu.
- "Le Mino, ne işin var burada yine?"
- "Sıkıldım ve o saçma etkinliklere tekrardan katılmak istemiyorum Bayan Soe."
- "O saçma dediğin etkinlikler gerekli Minho. Daha fazla derslerini ekme yoksa uzaklaştırma cezası alacaksın.
- "Peki efendim."
Yerimden kalkıp spor salonuna doğru ilerlerken bana artık hiç yabancı gelmeyen kelimeleri düşündüm.Uzaklaştırma,ders ekme, saçma olmayan derslere girmeme... Okuldan uzaklaştırma almam kötü olurdu bu yüzden bir iki hafta dişimi sıkmalı ve derslere girmeliydim.Yine sıkıcı etkinliklere katıldıktan sonra eve yürüyerek gitme kararı aldım.Eve gittiğimde Jisung bende önce eve gelmişti ve mutfakta oturuyordu.
- "Hey napıyorsun burada?"
- "Bana gelip makarna yapmanı bekliyorum, Min."
- "Kalk kendin yap."
- " Lütfeennn, Minnn,Lütfenn..."
- " Ahh, peki."
- " Olunca ses eder misin, yukarıda arabalarımla oynayacağım?"
- " Emredersiniz ekselansları."
- "Bir şey mi dedin Min?"
- " İyi geceler dedim Sung."
- "Teşekkürler."
Sızlana sızlana suyu kaynamaya bıraktıktan sonra üstüme değiştirmeye, odaya çıktım.Perdeleri kapatma gereği duymadan üstümdeki siyah boğazlı kazağı be kısa kollu siyah tişörtü çıkardım.Yan odadan araba yarıştırma sesleri geliyordu. Üstüme bir şey giymeden aşağı inerken kardeşimin kapısına tıkladım.
“Haydi, yemek hazır.”
“Tamam…”
Bir şey söylemişti fakat kısık sesli konuştuğu ve kapısı kapalı olduğu için tam duymamıştım.İki tabağa koyduğum makarnalarla yemek odasına geçtim ve baş köşeye geçtim çıplak gövdemle.Telefonumu çıkarırken odaya namı diğer ekselansları efendi Jisung girdi.
“Hastasın sanırım.”
“Ha ?”
“ Ney ?”
“Afiyet Olsun.”
“Sana da.”
“Günün nasıldı?”
“Aynı.”
“Dersten mi kaçtın gine?”
“Bak… beni tahrik etme, saldırırım.”
“Peki sustum.”
“Annem kaçta gelecek iyi ve örnek ve manyak Jisung?”
“Bilmiyorum, darlama beni.Kestireceğim biraz.”
“Koşacağım biraz.”
“Tamam.”
“Tamam.”
Yaklaşık bir saat sonra eve döndüğümde Babam eve giriyordu.Babamla eskiden daha yakından şimdikine göre.
“Ooo, ağır işçi nerelerdesin?”
“Koştum biraz.”
“Tamam,iyi.”
“Annem yine mi yok?”
“Gelir, biz masaya geçelim.”
“Hıhım.”
“Jisung’u al aşağı gel.”
“Peki.”
Yine ilk önce odama gittim ve sırılsıklam olan tişörtümü çıkardım ve ruh hastasının odasına gittim.
“Şşşştt, haydi yemeğe!”
“Of, Tamam!”
Kapıyı açıp beni süzdü ve bir kez öksürerek önümden ilerlemeye başladı.Yemek masasına kurulmuştuk ve babam hazır aldığı etleri bölüştürüyordum
“Minho neden üstüne bir şey giymedin?”
“Canım istemedi.”
Sessizlik içinde yemeklerimizi yerken anahtar sesi ve ardından gelen tok topuklu sesleri duyuldu.
“Ahh, Merhaba.”
Sadece kafa sallamakla yetindim.Jisung birden konuşmaya başladı
“Anne bir ödevim var, soyağacı ve oraya yazdığımız kişilerin Seul Lisesinde okumuş olması gerek, yardım eder misin?”
“Tatlım, çok işim var bu akşam. Baban yardım etsin.”
“İyi de o Seul Lisesinde okumadı ki.”
“O zaman Mino yardım etsin.”
Benim kendi sorunlarım ve işlerim var!”
Sandalyemi ittirip yerimden kalktım ve ardından annem ve babam da bir yerlere dağıldı.Annem ilk olarak mutfağa gitti ve konuşmaya başladı.
“Odamda çalışıyor olacağım, rahatsız etmeyin.”
“Maç izlemeye gidiyorum, çocuklar dikkatli olun.”
İki kapı sesinden sonra alt kata indim ve Jisung’un ağladığını gördüm.
“Ödevlerini son gün söylemeyi bırakmalısın.”
Tabağını ittirip masaya koydu.
“Şşşş ağlama belki benim ödevlerimden duruyordur ha?”
“Takıntılı bir düzenistsin.”
“Öyleyim. Git kitaplığımdan bul,orada, büyük ihtimal beyaz renkli dosyadadır.”
Hızla yukarı çıktı, ben de o sırada tabakları mutfağa götürüp bulaşıkları yerleştirdim.Anında yanımda bitti.
“Hadi otur ve ağacı çizmeye başla.”
Jisung’un delici bakışlarının karşısında çıplak bir şekilde sandalyeye oturdum ve ağacın aynısı resmetmeye başladım.Yarım saat sonra kalemi bırakıp uzaktan baktım. Cidden çok güzel çizmiştim. O an Jisung’un kameramla oynadığını farkettim.
“Heyy, ne yapıyorsun! Harçlıklarımla aldım ben onu, bozacaksın!”
“Özür dilerim tamam mı?”
“Ah, bir şeye de dokunma.”
“Sen de bana karşı saygılı ol.”
“Kes sesini,ben senin abinim!”
“Lanet olsun ki buna biz karar veremedik değil mi?”
Merdivenlerdeydim ve hala bağırışıyorduk.
“Ödevlerini biraz düzenli yapsan sınıfı daha iyi bir notla geçersin.”
“Bunu bana derse girmeyen abim mi söylüyor?”
O lafının üzerine odama gidip kapıyı sertçe kapattım ve annemin bağırışını duydum.
“Çocuklar sessiz olun! Çalışmaya çabalıyorum burada!”
Kapanan kapını sesi ve ebeveynlerimizin takıldığı tek kısmın bu olması beni daha da deli etti.Odamın önünden geçen bir bir çift ayağın gölgesini gördüm ve ardından açılan kapının sesini duydum.Yorucu bir gün geçirmiştim, uyumalıydım. Kendimi yatağa atarak sorunlarımı unutmaya çalıştım.