Annem ve Miran elimi kolumu bağlarken zaman benim için anlamsız olmaya başladı. Ölümü mü denemek istedim. Miranın kadını olmak, benim için zaten bir tür ölümdü. Ruhumun her köşesi bu yükle kararmıştı; nefes alıyor ama yaşamıyordum. Kendi ellerimle bu yükü sonlandırmaya cesaret edemedim. Belki de hala içimde bir yerlerde bir umut vardı, çok küçük, neredeyse yok olacak kadar sönük bir ışık… Ama o ışık bile bu karanlığın içinde yolumu bulmama yetmiyordu. Kurtulmak istiyordum, ama sanki her geçen gün onun karanlığına daha fazla çekiliyordum. Bu karanlığımın en yakın şahidi Efsundu… ama hiç bir şey anlatamıyordum. “Şu tostu yemezsen yemin ediyorum milletin içindeyiz demem üzerine oturup ağzını ayırarak hepsini teperim.” Efsunun serzenişi ile gözlerimi devirip elimdeki tosttan bi ısırık

