20. BÜYÜK TEKLİF!

1105 Words
YILDIZ'IN AĞZINDAN... Canlı görmek daha çok ağrıma gitmişti. Sevdiğim, sevildiğimi sandığım adam başkasıyla zaten evliymiş. Neden ısrarla evlilik üzerinde durmadığını ve beni neden bu denkli oyaladığını ne yazık ki anlamaya başlamıştım... O gün pek keyfim olmadı. Cevahir amca kesin olarak ikna olduğumu öğrenince uçan kuşa haber vermek istedi ama şimdilik sessizlik iyiydi. Egemen'e yapacağımız sürprizin tadı kaçsın istemiyordum. *** Evime vardığımda doğrudan eve girip ayakkabılarımı çıkarttım ve koltuğa uzandım. Tam o sırada zil çaldı. Ben dinlenemeyecek miyim ya? Herkes el ele vermiş, Yıldız hiç uzanmasın diye büyük çaba sarf ediyordu. Acaba açmasa mıydım? Egemen olamazdı, yönetmen de köyün çıkışına varmıştır. Kesin köylülerden birisidir. "Yıldız hanım! Ben yönetmen Güneş Parlak. Rica etsem sizinle görüşebilir miyim?" Rahat tavrım anında bozuldu. Yönetmen Güneş Parlak mı? Bu da kimdi? Ve ayrıca etrafımdaki yönetmen sayısı her geçen gün neden artıyordu? Oturur pozisyona gelerek ayaklarımı koltuktan aşağı sarkıttım. "Evde olduğunuzu biliyorum Yıldız hanım. Siz gelmeyince ben geldim. Artık konuşabilecek miyiz?" Bu... O gece ayağıma kadar bana teklif getiren dizi sektörüydü. Binlerce oyuncu, yüzlerce dolmuş forum vardır ellerinde. Ve eminimki içlerinde çok yetenekli oyuncular mevcuttur. Niye ısrarla deneyimi sıfır olan bende diretiyorlardı anlam veremiyorum. Kadın kapıya kadar gelmiş, açmamak ayıp olurdu. Ayak ucumda bulunan terlikleri giyerek yerde sürte sürte yürüdüm. Ne diyecekse desin, yakamı bıraksın havasındaydım. Tam unuttum diyorum yine çıkıyorlar karşıma. Kilidini çevirdiğim kapıyı açarak araladım ve "Buyrun?" dedim. Kadın sanki beni değilde milyonlarca Euro görmüş gibi gözlerini ışıldattı. "Yıldız hanım... Yakından çok daha güzelsiniz." Boş iltifatlara olan kandırılma sürecimiz taze bitti hanımefendi! "Sadede gelin! Ne istiyorsunuz benden?" Gerçi ne istediği belliydi de, benim aynı şeyi istemediğim kesindi. Ne bilmişim kameralar karşısında poz kesip sahne çekmeyi! Üstelik kuluçkanın evinde verdiğim röportajda bile elim ayağım birbirine dolanmışken... "İçeri davet etmeyecek misiniz?" Gelen geçen de evimin aşıklısı olmuştu. Alt tarafı köyün en güzel manzarasına sahip yerine dikilmiş küçük, otantik bir kulübem vardı. "Müsait değilim." dedim kısa keserek. "Peki... Teklifimiz hakkında ne düşünüyorsunuz?" "Hiçbir şey!" Net ve keskindi cevabım. "Hiçbir şey düşünmüyorum. Bakın Güneş hanım... Beni nerden buldunuz, nasıl ulaştınız bilmiyorum ama size buradan ekmek parası çıkmaz. Yani ne ben oyuncuyum ne de siz benim oyuncu olmadığımı bilmiyorsunuz. Neden ısrar ediyorsunuz, onu da anlamış değilim ama umurumda bile değil çünkü ben zaten kendi derdimin içinde kulaç atıyorum. Lütfen beni salın!" "İçeri alsaydınız her şeyi anlatacaktım zaten." Kadın beni mecbur bırakıyordu. İçeri almadım ama üstüme hırkamı çekerek ben kapıya çıktım. Hava soğuk, yerler hafif nemliydi. Sis dağlara çoktan çökmüş, bulutlar yeni yağmurun habercisiydi. Döktürmeden konuşmak en iyisiydi. "Sizi dinliyorum." dedim karşımdaki sandalyede oturan kadına. Saçlarının zengin sarısı kendini üç metre öteden belli ediyordu. Madem b.k gibi paran var, o zaman daha yetenekli oyuncuların peşinden koşsana! "Seni ilk olarak röportajda gördüm. Güzelliğin, duruluğun ve saf yüzün dikkatimi çok çekti." "Bu kadar mı?" diye kestim sözünü. Güzeldim ve oyuncu olmaya hak kazanmıştım öyle mi? "Elbette değil. Eğer sözümü kesmezseniz anlatacağım." Konuştu süslü kokana! Dağların yamaçlarına topuklu ayakkabılarla gelmiş, benim toprağımda bana artistlik yapıyor. "Mesleğimden ötürü olsa gerek, güzel yüzler görünce dayanamıyor araştırıyorum. Seni de araştırdım." Biraz daha zorlarsalar hayat hikâyem yeni dizilere konu olacak boyutlara ulaşacaktı. Niye araştırıyorsunuz abi? Şu yoldan geçen her insan gibi düz bir hayatım, sıradan yaşam tarzım vardı. "Yaşadıklarına üzüldüm Yıldız." Artık ben bile kendi yaşadıklarıma dışarı gözüyle bakıp oturup ağlayacaktım. "Eğer kabul edersen ülke seni konuşur. Yıldız'ın parlar, sefalet dolu günlerine elveda dersin." Vay arkadaş! Sefalet içinde olduğumu ben bile bilmiyordum. Başımı sokacak çatım, karnımı doyuracak aşım varsa neden sefalette olayım ki? Asıl sefalet insanların zayıf noktalarını bularak onları ordan vurmaktı. Anladığım kadarıyla da Güneş denilen kadın geçmişimi elinde koz olarak saklıyordu. "Benim ışığım kendimi zor aydınlatıyor Güneş hanım. Eğer diyecekleriniz bittiyse yorgunum, dinlenmek istiyorum." Eve gelen misafiri ikramsız çevirmek olmazdı bizde. Çat kapı bile gelse ne varsa o koyulurdu önüne. Bi çay, bi fındık... Maksat gönüller hoş tutulsun. Ama kadının tutulacak tarafı bile yoktu. Hayatımı araştırmış, üzülmüş, sefalatte olduğumu düşünmüş vs vs... Ben mi dedim sana git beni araştır diye? Sanki yaptığı iyiliği söylemeye gelmişti. Ona da iyilik denirse! "Size rağmen konuşmaya devam edeceğim. Hayatınızı üstün körü öğrendim. Anne, baba kaybınızı, amcanızın evinde kalışınızı, sonra ansızın evi terk edişinizi... Tanıdık isimle yaşadığınız ilişkiyi, Rize'de ikamet ettiğinizi... Ama evden neden ayrıldığınızı ve sevgilinizin kim olduğunu asla öğrenemedim. Çok çarpıcı detaylara sahip hayatınız olduğunu tahmin edebiliyorum. Bakın..." diyerekten vücudunu masanın üstüne çullandırdı. Konu nereye gidecekti acaba? "Baştan sona sizi dinlemek için geldim buraya. Anlatın, bende kaleme dökeyim, sizde kendi hikayenizde oynayın." Başvuru formu, dizinin araya girmesi, çekilemeyen bölümler... Hepsi baştan başa yalanmış. Gerçek hedef benim acı geçmişimden nemalanmak, unutmaya çalıştığım berbat günlerimi utanmadan dizisine konu yapmaktı. Ulan! İyiki biraz daha zorlasalar hikayemi dizi yapacaklardı demiştim içimden! Sandalyeden ayağa kalkıp "Para uğruna yapmayacağınız hiçbir şey yok dimi!" dedim ağzımı yamultarak. "Benim kimseye anlatacak hayat hikâyem yok!" "Yanlış anladınız Yıldız hanım." Yönetmen de kalktı ayağa. "Ders çıkarılacak hatıralar yaşadığınızı tahmin ediyorum." "Hatıralar anılmaya değer olaylardan ibarettir. Benim eskiye geri dönerek insanlara kendimi acındırmak gibi niyetim yok! Bu teklifi ne siz yaptınız, ne de benim kulaklarım işitti!" Sarı saçlarının rüzgarda savrulan kısımlarını elleriyle tuttu. Belkide teklifi gerçekten samimiydi ama o hüzün dolu yıllarımı dile dökmek, birilerine anlatmak içimden gelmiyordu. "Kanal çok büyük para veriyor Yıldız hanım. Ben de bir kadınım... Kadınların ezilmediği, değer gördüğü ve sesinin gür çıktığı dünyada yaşamak istiyorum. Siz fikrimin yanlış tarafından asıldınız. Güçlü kadınsınız, bunu görebiliyorum ama bugünlere tırnaklarınızla kazıya kazıya geldiğinizi de biliyorum. Bakın... Paranız varsa varsınız, yoksa hiçsiniz! Hakkınızda yapılan ağır haberi birlikte ters yöne çevirebiliriz. İnsanlar sizin hikayenizi, sizin ağzınızdan dinlediğinde her şey çok daha farklı olacak. Bir de şöyle düşünün... Hem hikaye, hem de hikayeyi oynayan kişi aynı bireye ait. Bütün negatif enerjinize rağmen size gerçek düşüncelerimi sabırla ilettim. Hakkımda yanlış fikirler ya da yanlış hükümler vermiş olabilirsiniz. Kimse göründüğü gibi değildir Yıldız hanım. Ben de bu konuma bir elim yağda bir elim balda ulaşmadım. Düştüğüm zamanlar, ayakta durduğum zamanlardan daha çoktur, buna emin olun. Önemli olan ayağa kalkmak değildir, ayağa kalktığında yürüyebilecek cesareti ve gücü kendinde bulmaktır. Ben bu gücü sizde ilk günden görmüştüm. Solan çiçeklerinizi birlikte rengarenk bahçeye çevirebiliriz. Yeter ki he deyin. Cevabınızı şimdi vermenize gerek yok. Oturun, düşünün, tartın, biçin... Ama lütfen hemen kestirip atmayın. Ve kesinlikle hiç kimseye bunu anlatmayın. Gizliden yürütülen her iş takır takır işler ama açığa vurulan bütün güzellikler insanların kem gözleriyle heba olur. Diyeceklerim bu kadar Yıldız hanım. Şimdi dinlenebilirsiniz. İyi günler diliyorum." Çantasını masanın üstünden alan kadın ayağındaki topuklularla çakıl taşlarının üzerinde kendinden emin adımlarla ilerledi. Cümleleri, iyi laf yapan ağzı kafamı kurcalamıştı. Bildikleri kadarıyla böylesine peşine düşen insan, hayat hikayemin hepsini bilse kim bilir belki de kapımdan bile ayrılmazdı. Sarı saçlarının son gördüğüm tutamıyla yağmur hızını kesmeden yağmaya, bulutlar içinde biriktirdikleri gözyaşlarını toprağa dökmeye başlamıştı. Peki bu Yıldız ne yapacaktı? Nasıl bir yol izleyeceğine nasıl karar verecekti?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD