19. KUDURTACAĞIM!

1292 Words
KUZEY'İN AĞZINDAN... Sabah ki hali daha da çekici gelmişti gözüme. Elinde çöp poşetleri, öfkeyle karışık şaşkın duyguları... Hangi hareketi yapacağını bile kestiremiyordu. Sakince tüm çöpleri atana kadar izledim. Şu güzel, bakımlı ve haşin kadın benim karım mı olacaktı? Gerçekten de tam bana yaraşırdı. Çıtı pıtı değilde, çatır çutur! Önüne gelene yapıştırıyordu da bi Egemen'e salak kalmıştı. "Al sana hediye Egemen bey! Bak, hepsi çöp oldu!" Kararlıydı... Bütün anıları çöpe attığına göre bu sefer kesin bitmişti. Ama sadece aklında değil, kalbinde de... "Aşkını da koydun mu poşetlerin içine?" dedim. Bir kaç dakikadır izliyordum ve varlığımı belli etme zamanım gelmişti. Son çöpü de atınca irkilerek döndü bana. O güzel saçları gelişi güzel başının üstünde topuz halini almıştı. Pijamaları da duruşunun aksine çok tatlı gözüküyordu. Baştan aşağı süzdüm ama uzun sürmedi çünkü boyu kısaydı. "Korkuttun beni! Ne işin var sabahın köründe burda?" Asistanımın getirecek olduğu sözleşmeyi, seni görmek istediğim için ben getirdim fakat bu gerçeği sana söyleyemem diyemedim... "Asistanımı yurtdışına gönderdim. Mecbur ben gelmek zorunda kaldım yoksa bu saatte hayatta uyanmazdım." "Zahmet etmişsiniz buraya kadar!" Üstündeki hırkayı çekiştirerek elleriyle kemer görevini üstlendi. İki koluda karnının üstünde birleşmiş, hırkayı tutuyordu. Ve yüzünden anladığım kadarıyla sabaha kadar ağlamıştı yine. "Eve gelin!" Keskin tonundan anladığım kadarıyla hâlâ triplerdeydik. Sırf asistanım gelecekti diye mi bu havalar? Kadınları anlamak sahiden zor! "Emrin olur hatun!" dedim. Ellerimi cebime koyarak gölge gibi ardından takip ettim onu. Rahattım çünkü Egemen'in karısının yanında keyif çattığını biliyordum. Bu gerçeği 3 gün önce gittiğim restoranda rastgele öğrenmiştim. Meğer adam kendine harem kurmuş da kimsenin haberi yokmuş! İçeri girdik, kapıyı kapattım. Yıldız yüzüme dahi bakmadan daha yeni aldığını düşündüğüm sandalyelerden birisine oturdu. Dağlara bakan yeşil gözlerinin bana bakması için her şeyimi verirdim... Evlilik sözleşmesini önündeki masaya koyup bekledim. Aldı, inceledi ve tek kelam etmeden altına imzayı attı. Nasıl? Evini kiralayacak mıydı? Başından beri inat ettiği, dizimin çekimlerinin durmasına kadar sebep olduğu saçma kararından vaz mı geçmişti? İyide neden? "Kira parasını aydan aya hesabımda isterim!" dedi. Soğuk tavrı dengemi şaşırtsada yaşadıklarının ağırlığının altında ezildiğini farkedebiliyordum. Onca yılını verdiği adamın başkasıyla zaten evli olduğunu kim duysa yıkılırdı. Şahsen Yıldız güçlü bile duruyordu. "Senin var mı istediğin herhangi bir şey?" Ev, araba, arazi, kiralık daire... Ne isterse üstüne yapardım. Şu küçük kulübeyi vermeye razı geldi ya, istese tüm mal varlığımı üstüne geçirecek kıvama gelmiştim. "Hiçbir şey talep etmiyorum. Sadece bana iş ayarlamanı, elimin para tutmasını istiyorum." dedi. Ödün vermediği gururunu az da olsa kenara bırakarak benden yardım isteyince şaşırdım. Aslında çok zorda kaldığından ötürü bunu yaptığını anlıyordum ama yinede hoşuma gitmişti. "İstediğin işe girmende yardımcı olurum." "Kahvaltı hazırlayayım, birlikte yapalım." Reddedeceğim teklif olamazdı ama evinde fazla yiyecek olmadığını biliyordum. "Hiç zahmete gerek yok. Şöyle yapalım... Evi kiralamanın kutlaması olarak ben seni yemeğe, yani kahvaltıya çıkarayım. Babamın beklediği yerde yeriz, o da anlaşma hakkında düşüncelerini söyler." İncinmemesi için gösterdiğim ultra çaba sonuç göstermiş, olumlu kararla teklifime onay vermişti. Fakat inatçı keçi ya, o kendi aracıyla, bende kendi aracımla gidiyordum. Kadın manyak araba kullanıyordu. Öndeydi ve sürekli olarak yol kenarlarında duruyordu. Köyün herkesi Yıldız'ı seviyor, güler yüz gösteriyordu. "Gülşah teyze!" diye bağırdı az ilerideki eve doğru. Bahçedeki mahsulleriyle uğraşan yaşlı kadın belini doğrultarak bizden yana baktı. "Hoo!" dedi yorgun haliyle. "Yılduz ne oldi?" Yıldız araçtan inerek bana 'Sen bekle!' işaretini verdi ve kendisi yürüdü. Her hareketini santim santim takip ediyordum. Teyzenin yanına gitti, sohbet etmeye başladı. Evi eskiydi ve ondan başka kimse gözükmüyordu. Bir kaç dakikalık sohbetin ardından kadının elini eline alarak avucunun içine bir şey braktı. Tahminimde yanılmıyorsam paraydı ama neden? Kendi durumu kötüyken bunu neden yapmıştı? Belkide borcu vardı kadına, bilemiyorum. Ardından sarıldılar ve kucaklaştılar. Yıldız, yaşlı kadının elini öptükten sonra izin isteyerek aracına geri bindi. Vardığımızda kesinlikle soracaktım. *** Araçtan inince hızlıca yakaladım Yıldız'ı ve kolundan tuttum. "Ne verdin o kadına?" dedim, duraksadı. "Hiçbir şey, hadi gidelim." Dokunuşlarımdan kurtulmak istediğinde izin vermedim. Borcu varsa yardımcı olabilirdim. "Kadına borcun mu var?" Pat diye dile döktüm içimdekini. Neden yardım alma konusunda bu kadar gururlu davranıyordu ki? Sonuçlar ne olursa olsun, 1 sene bile olsa aynı evi paylaşacak, hayata birlikte atılacaktık ve karım olacak kadının dertlerini dinlemek, birlikte çıkış yolu bulmak istiyordum. "Borcum yok yönetmen. Hadi gidelim artık!" Borçta yoksa neden verdi parayı? Geçiştirici cevabının ardından tekrardan yola koyulmak istedi ama izin vermedim. "Söyler misin Yıldız?" "Her şey, herkese söylenmez." dedi gözlerini kısarak. "Ben herkes miyim?" dedim sesimi tok tutarak. Bir süre yalnızca gözlerimin içine baktı. Ardından pes edercesine sergilediği duruşla "Öğrenmeden yakamı bırakmayacaksın dimi?" dedi. Tek kaşımı havalandırıp söylediğine mimiklerimle onay verdim. "Gülşah teyze yalnız yaşayan kadın. Yani eşi bundan 10-15 yıl önce vefat etmiş. Çocukları var ama hiçbirisi ne arar ne de sorarlar. Yaşlılığından ötürü çalışamaz hâle geldi. Geçim sıkıntısı aldı başını gidiyordu, bende elimden geldiğinde yıllardır yardımcı olurum." Sert kimliğinin altında sakladığı yufka yüreğine hayran kalmıştım. Kendisi kırk kanaat geçinirken elde, avuçta ne varsa kadına veriyormuş. "Aramızda kalsın, bu zamana kadar kimseye söylemedim." "Ama sen..." dedim kolunu tutmaya devam ederken. "Sen kendin bile zor geçiniyorsun." Güldü. İnce bir çizgi hâlindeydi gülüşü. "Ben aç kalsam olurda, o kadın yaşlı haliyle nasıl aç kalsın? Birikimim vardı kenarda, ondan yavaş yavaş veriyorum. Eğer sorgun bittiyse içeri geçelim artık!" Kolundan çektiğim elimle yüzüne düşen saçlarını geriye savurdum. "Yüzün gibi, yüreğinde çok güzel." dedim. Karşımda duran kadından etkilenmemek mümkün değildi. Belki ondan daha güzellerini görmüştüm ama hiçbirisi böylesi gelmemişti gözüme. "G-Gidelim." dedi kekeleyerek. Sevilmemiş kadının işittiği en ufak iltifat dahi dengesini bozabiliyordu ve Yıldız tam olarak bu durumdaydı. Yıldız önde, ben de bir kaç santim gerisinde restorana ilerledik. Özel yerdi ve randevun olmadan kapıdan içeri dahi alınmazdın. Kapının girişinde durdurulan Yıldız, adamın önüne geçen koluyla rahatsız olduğunu belli eden tutum sergiledi. Tam yanıma geriledi ve durdu. "Randevunuz var mı hanımefendi?" dedi. "Yıldız hanım benimle. Sorun varsa..." Güvenlik cümlemi tamam etmeden özür dileyerek çekildi önümüzden. "Ne saçma yer! Yani tek gelseydim kapıda mı kalacaktım?" Sessiz kaldım. Bana da saçma geliyordu ama babam isminin ağırlığından ötürü herkesin rahatça girip çıkabildiği mekânları tercih etmiyordu. Tam içeri girecekken gördüğüm Egemen'le, Yıldız'ı arkama sakladım. "AA! Ne oluyor? Ne yapıyorsun Kuzey?" Şaşırmanda haklısın çünkü kadını eşya gibi arkama fırlattım. Hatta son anda bana tutunmasaydı muhtemel olarak yere yapışacaktı. "Egemen burda!" dedim vakit kaybetmeden. "Burda mı, hani nerde?" Başını çıkarıp isminin hakkını vererek yıldız gibi ortamda parlayınca "Oldu olacak 'Ben buradayım Egemen!' diye bağır yabani!" dedim. Tekrar arkama geçerek koca cüssemin uygun gördüğü yerinden ufak da olsa Egemen'in oraya doğru baktı. Yanında bulunan kadın karısıydı biliyorum. "Şerefsizler!" dedi sessizce. "Ben bunu hakedecek ne yaptım Egemen? Sana değer verdim, her dediğini harfi harfine yerine getirdim. Ne yaptım da bana bunu reva gördün?" İç yakan sözcükleri benim katı kalbime bile dokunmuştu. "Şimdi ne yapacağız? Bizi beraber görmemesi lazım yoksa tüm planımız altüst olur yönetmen." İşte şimdi doğru konuya değinmişti. Babam bizi bekliyordu ama gidersek tüm düzen bozulurdu. Durum beni ilgilendirmez, Yıldız ne yaparsa yapsın diyebilirdim fakat yaşadıkları beni bile derinden yaraladı. "Şimdi usulca geri çekiliyoruz ve ben babamı arayarak arabanın arıza yaptığını, az ilerideki restorana gelmesini söyleyeceğim." "Kızmaz mı?" Kızardı evet. 'Koskoca adamı ayağına mı çağırıyorsun lan!' diye azarlayacaktı ama mecbur gelecekti çünkü Yıldız buluşmayı kabul etmişken geri döneceğini düşünmüyordum. "Sen arabaya geç, benim az işim var." "Ne işi? Baban seni görürse araba bozuk değil miydi diye sormaz mıydı?" Konuyla alakası yoktu ama Yıldız'la bulunduğumuz konum eminimki dışarıdan çok komik duruyordur. "Babamın yeri özeldir, en üst kattadır. Sen şimdi arabana geç, gerisi bende." dedim. Yıldız itiraz etmedi ya da üstelemedi. Tahminimce Egemen'e olan öfkesinin beden hareketlerini ele geçirerek ona istem dışı bir şey yaptırmasından tereddüt ediyordu. Yıldız'ın çıktığından emin olunca içeriye doğru ilerledim ve telefonu kulağıma dayadım. Egemen'in duyacağı şekilde "Yıldız sonunda evi kiralamayı kabul etti. Dizi çekimlerimize kaldığımız yerden devam edebiliriz. İkna etmesi zordu ama benim cazibeme kim dayanabilir ki! Kadın güzel, bende yakışıklıyım. Nasip bu işler oğlum!" dedim. Duymuştu biliyorum. Göz ucuyla baktığımda şerefsizlik akan gözlerinin bende olduğunu gördüm. Daha yeni başlıyoruz Egemen Çınar! Gör bakalım bundan sonra seni nasıl kudurtacağım!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD