18. GEÇMİŞE ÇEKİLEN SÜNGER...

952 Words
Sırf beni sinir etmek için dediğini biliyordum ama yine de sinirleniyordum. O ciddi adamdan eser yoktu resmen! Sanki yerine yav... birisi gelmişte, bana sulanıyor gibiydi. "Sana burdan bi uçarım, görürsün anneyle babayı!" Yine ağzının kenarıyla hafiften güldü. Aslında gülmek yüzüne çok yakışıyordu ama fazla tercih ettiği seçenekler arasında yoktu. Dur! Onun gamzesi mi vardı? Oha! Şaka gibi! Adamın gamzesi var ama göstermeye sakınıyor! "Ne oldu, yüzümde bir şey mi var yabani?" Yakışıklılık, asillik var yönetmen bey... Elini önümde sallayarak dalan beynimi yerine getirdi. "Ha, ne oldu?" dedim. "Yüzüme dikkatli bakınca bir şey mi var diye sordum." "Senin... Gamzen varmış kuluçka!" "Evet var, da bu normal değil mi? Niye bu kadar şaşırdın?" "Çünkü çok yakışıyor." Ne dedin Yıldız? Az önce sen ne dedin? Bu adamın önünde niye salağa bağlıyordum? "Öyle mi? Bunu senden duymak ilginç geldi." "Niye?" dedim. Bendeki de soru! Fakir edebiyatı yapacak, sınıfsal farklardan bahsedecekti kesin. Ne de olsa o koskoca holdingler sahibi Cevahir Barutçu'nun biricik oğluydu! Evet, sonunda araştırmıştım Cevahir beyi. Mal varlığı ile yaşı yarışır durumdaydı. Varlıklı gelin yerine kimsesiz kızı tercih etmesini şimdilik çocuk işinden ötürü düşünüyordum. Kuzey kimseyle evlenmeye yanaşmıyormuş. Daha doğrusu babasını evlilik işinden vazgeçirmek için eve sürekli kadın getiriyor, hepsini de özellikle terbiyesizlerden seçiyormuş. Belki bu sayede babası bu işin peşini bırakarak onu salar düşüncesini taşıyordu yüreğinde herhalde. Şimdi beni kimsesiz, güçlü ve saygılı görünce adam garipsedi. Aklınca benden torun sahibi olduğu gibi k.çıma tekmeyi vuracaktı ama yemezler! Yani ben yemem bunu. "Hayatıma çok güzel kadınlar girip çıktı, yalan diyemem ama hiçbirisi şu gözlerinin yeşiline dahi yaklaşamadı." Ulan... Adamın hakkında ne düşündüm, adam hakkımda neler dedi... İyiki bu düşüncelerimi sadece kendime saklamıştım. Utanç duygusu içimde yeşerdikçe günlerdir ağlayan gözlerim yeniden tonuna kavuşuyordu. "Çay... Çayını tazeleyeyim mi?" dedim. Konuyu dağıtmak istiyordum. Aksi hâlde adamın karşısında eriyip gidecektim. "Gerek yok!" diyerek ayağa kalktı. "Evlilik için gereken şartları sana asistanımla yollarım." Yine başladı asistan işi. Biraz bana yaklaşacak olsa hızlıca toparlanıp eski haline geri dönüyordu. Sanki kendisi gelse bir tarafları eksilir! "Tamam." dedim mırıldanarak. Yanımdan geçerken kalkmak istemedim çünkü ikili olan davranışları kafamı karıştırıyordu. Yıldız! Kafam karışıyor derken? Senin ilişkin daha yeni bitmedi mi? Hayır! Bizim ilişkimiz o silahın soğuk namlusu enseme değdiği gün bitmişti. Yalnızca benim saçma sapan diretmelerim yüzünden devam ediyordu. "Ha bu arada..." Durdu ve elimi eline aldı. Soğuk nefesi yüzüme vururken kalbimin pır pır edişini duymuştum. "Şu yüzüğe ihtiyacımız yok. Ben sana daha güzelini, daha zarifini takacağım. Çok saçma abartı ve gereksiz!" Yüzüğü aldığı gibi cebine attı. "Uğurlamayacak mısın müstakbel kocanı?" "Benimde asistanım olsaydı o uğurlardı ama yok!" dedim yüzüne bakmadan. "Peki, yarın görüşürüz o zaman." "Asistanınla herhalde?" dedim. Yaşım kaç olursa olsun trip atmak benimde hakkımdı. "Asistanım sadece sözleşmeyi getirecek. Herhalde onunla oturup konuşmayacaksın dimi?" "Bilmem, belki konuşurum." "O kadar da değil! Karım olacak kadını başka adamlarla yüz göz edemem! Asistanım sadece anlaşmayı sana bırakacak. Düşün, maddelere göz geçir. Ben akşama gelince de kesin karara varırız." "Tamam." dedim yine. "İnatçı keçi!" Cevap vermedim, dahada üstelemedi ve gitti. Kapıdan çıkmasıyla birlikte sağ elimi yüzüme koydum. Ben ne yaşıyordum? Gönlüm bu kadar kısa sürede nasıl oluyorda yön değiştirebiliyordu? Ya Egemen'e hiç aşık olmamışsam? Ya sadece vefa borcu hissediyorsam? Belki de yönetmenden ilk gördüğüm gün etkilendiğimi kendime itiraf etme zamanım gelmişti. O zaman kişiliğime yakıştıramamış, sürekli beynimi kemiren bu düşünceyi silip atmıştım. Şimdi ise işler değişmişti. Dünyaları önüme serseler Egemen sayfasını kapatmıştım. Bu akşam karşı karşıya geldiğimizde, oturup sohbet ettiğimizde ilk kez insan yerine koyulduğumu hissettim. Egemen genelde dinlemez, başım ağrıyor Yıldız derdi ama Kuzey sabırla, sakince dinledi beni. Her kelimemi beynine kodlayarak çıktı gitti. Ah Yıldız ah! Aklıma yine o hain darbeleri geldi. Feride ya Feride! Hani şu bizi sürekli yan yana gören, Egemen'le olan aşkımızı bilen Feride! Hadi Egemen'i geçtim, bunu bir kadın, başka bir kadına nasıl yapabiliyordu? Yazıklar olsun! Haram zıkkım olsun elimden yediğin tüm yemekler! Yüzüne karşı desem 'Malzemeler havadan mı uçtu? Hepsini de ben taşıdım evine!' derdi şerefsiz! Şöyle bi göz gezdirdim eve, karanlık geceye ve benim aksime ışıldayan yıldızlara... Kusursuz gökyüzünün sahibinin, kusurlu yeryüzünde yürüyen kullarıydık... ** Sabah çalan alarm sesimle gözlerimi zorla açtım. Dün gece bahçede çok düşündüm. Egemen evliydi. Benim yanımdan çıkıp o kadının kollarına, yatağına gidiyordu. Bu hikayede yazık kime olmuştu? Her şeyi bilerek Egemen'le evlenen o kadına mı, yoksa hiçbir şeyden habersiz, başkasının kocasıyla sevgili olan bana mı? İğrençti! Ama ben başkasının kocasını elinden almadım, o benim sevgilimi elimden almıştı. 3 yıldır içmediğim sigaralar dün gece ardı arkası kesilmeden biri sönünce diğeri yanıyordu... Sen git yıllarını ver, tüm kalbinle güven ama sonuç? Sıfır! Çok güzel seviyor numarası yapmıştı pislik! Evlilik hayalleriyle beni oyalayıp durmuştu. 'Dillere destan düğün yapacağım sana Yıldız. Bırak Rize'yi, tüm Türkiye bizi konuşacak, bizim aşkımızı. Yılın çoğu zamanı burada geçer ama İstanbul'a da sık sık gider geliriz. Hem çocuk olduktan sonra... Belki de eğitimleri için taşınabilirizde.' Ne güzeldi o günler. Her kelimesini özenle dinler, gece olunca da hayalini kurarak uykuya dalardım. Ama aptallık bende! Evlenecek olan adam, neden seni iş yerinde gözükmenden sakınsın ki? Neden olacak? Çünkü beni hiçbir zaman hayatında bir köşeye koymadı. Yönetmenin tabiriyle ikinci kumaştım onun için. "Of! Çok çaldın ya sende!" Telefonu karşı duvara sallayıp parçalarına ayırdım. İyi olmuştu. Egemen'in hediyesini kullanmak istemiyordum. Hatta ayağa kalkarak dolabımdaki tüm elbiseleri ve kıyafetleri çöpe atacaktım. Evet evet! Bunu yapmazsam gurursuz olurdum zaten. 10'a yakın çöp poşetiyle birlikte çıktım evden. Dolabımda bir kaç elbise haricinde hepsini o almış resmen! Bende suç! Sanki çalışıp, ekmek tutamıyordum! Aslında o salakla tanışana kadar güzel iş yerim vardı. Yani ünlü bir restoranda garson şefiydim. Taa ki o güne kadar... Egemen'in beni görüp beğendiği gün her şey bitmiş, işten de çıkmıştım. Yalan yok, hemen teslim olmadım. Yani az koşmadı peşimden. Koştu da ne! Hain köpek! Eğer planım olmasaydı, onu alnının çatından vururdum! "Al sana hediye Egemen bey! Bak, hepsi çöp oldu!" "Aşkını da koydun mu poşetlerin içine?"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD