10. SEVGİYİ SEVEN, DAYAĞI HAKEDEN!

1074 Words
YILDIZ'IN AĞZINDAN... "ASIL BEN İSTİFA EDİYORUM!" bağırışımla üstümdeki önlüğü yere fırlattım. Utanmasalar tasma takıp öyle sürükleyeceklerdi beni. Neymiş, müşteri her daim haklı olurmuşmuş! Para; adaletin hiç uğramadığı yerler haline gelmişti. Paran varsa haklıydın, yoksa suskun! Çünkü kimse senin doğru söyleyip söylemediğini umursamıyor. "SİZ KESİNLİKLE BURALI OLAMAZSINIZ!" Eğer olsaydı hepsini ... etmişti restorandan. Bu topraklarda kadına yan gözle bakanın alnını karışlarlar. "ÇIKARIN ŞUNU!" dedi benimle aynı ses tonunu kullanarak. Onun ... korkusu varlıklı ailelerin, çok EDEPLİ çocuklarının restoranından kaçmasıydı. Yemin edebilirim ki hepsini dolar ya da euro olarak görüyordu. "İSTANBUL'DAN GELDİN DİMİ!" dediğimde iki kişi kolumdan tutmuş, zorla dışarı çıkarıyordu. Erkek olmasalardı çoktan alt etmiştim ama ne yazık ki karşı cinsle başa baş gidecek kadar gelişmemişti vücudum. "SENİ BU MEMLEKETTEN ATTIRACAĞIM LAN DUYDUN MU!" "DERHAL ÇIKARIN ŞUNU! AÇLIKTAN AĞZI KOKUYOR, BENİ ATTIRACAKMIŞ!" En azından benim ağzım kokuyor, senin... Neyse... Yaka paça sokağa atıldığımda nefes nefese kalmıştım. "ÇANTAMI VERİN BARİ!" diye cırladım. İçeri giren iki adamdan bir tanesi çantamı vererek "Bacım kurban olayım sakin ol!" dedi. "Nasıl sakin olayım abi?" Kaldırım kenarına oturarak nefesimi düzene sokmaya çalıştım. "Beni rahatsız eden kişi haklı, ben haksızım öyle mi! Ya para bu kadar mı önemli?" "Ne yazık ki..." diyen adam, patronunun çağırmasıyla çaresizce restorana döndü. Hem işsiz kaldım hem de rezil oldum. Kuluçkanın önünde bir bez parçası gibi yaka paça sürüklenirken kendimi yerin dibine girmiş hissettim. Ne bekliyorsam! Adam mekânın gözde müşterisi, ben ise o gözde müşteriye yemek taşıyan sıradan bir çalışan... Sanırım en çok onun gözünde rezil olmak ağrıma gitmişti. Bir dakika ya! Neden rezil olan bendim? Asıl rezil o şerefsizdi! Bacaklarıma bakan gözlerini oyacağım onun. Evet evet, güzel fikir! Oymazsam rahat etmeyecektim. Bu kadar hüzün bünyeye ağır geldi. Dersini vermezsem bana da Yıldız demesinler! Restoranın yan tarafına saklanarak bekleyişe geçtim. Demek para bu kadar önemli ha! Bunlara göz yumdukça azıyorlar, sustukça çoğalıyorlar. Ünlü bir restoranın çıkışında dayak yiyince de o özgüveni hâlâ yerinde olacak mı bakalım! Geçen saniyeler öfkemi katlandırıyordu. Bacaklarım ha! Demek bacaklarıma bakıyorsun alçak herif! Acaba gözlerini oyduktan sonra da bacaklarını mı kırsaydım? Tırnak etlerimi yiyor, çıkmalarını bekliyordum. Onu beklerken yönetmen çıktı içeriden. Sanki kasıtlı olarak gözümün önüne dikilip duruyordu. Aramızdaki mesafe haylice vardı fakat bu hâlde bile sinirli olduğunu anlayabiliyordum. Valeden kaba tavırla istediği aracını beklerken masanın geri kalanı döküldü dışarı. İşte bu! O herifi görmemle yerimden çıktım. "Hayırlı akşamlar beyler!" dedim. Anında bana döndüler. Benim ise odak noktam kesindi. Kafaya koyduğumu yapma konusunda rahmetli babama çektiğimi söylerlerdi. O da aynı benim gibi, ağzından çıkanı icraata dökmeden asla soluklanmazmış. Neyseki babama çekmişim. Ya annem olacak o kadın gibi korkak olsaydım! Düşünmek bile istemiyorum. Kendimden emin adımlarla yanına yürüdüm. "Restoran içinde değiliz ve bu sokaklarda para işlemez!" dememle adamın ayağına tekme atıp dengesini bozdum. Yere düşerken tuttuğum saçlarıyla acı içerisinde bağırdı. Parmaklarımın arasında ahenkle dans eden saç telleri yıllardır bu anı bekliyormuşçasına hareketlerimle uyum içindeydi. Nereye çekersem oraya geliyorlardı. İkimizde yerdeydik. Elim saçında, eli elimdeydi. Uzun olmadığı halde böyle çekebiliyorsam, zıttı durumda nasıl canavara dönüşürdüm tahmin dahi edemiyorum. "Çek çek!" sesi ilişti kulaklarıma. Az önce hanımefendi pozları kesen bütün kadınların elinde telefonlar vardı. Sözde arkadaşlar! Biz miydik zavallı, tamamen bunlardı! Düştüğü an kimse koşmadı yardımına. Birisi arabasına binip kaçtı, diğerleri telefon flaşlarına sarıldı. "GÖZLERİNİ ELİNE VERİCEM SENİN!" dedim yapılan çekimleri umursamadan. Elimi gözüne sokmaya çalışıyordum ama fırsat vermiyorki aptal! Karı gibi cırlayarak yardım istiyordu. "YARDIM EDİN! ÖLDÜRECEK BU KADIN BENİ!" "BACAKLARIMA HANGİ GÖZÜNLE BAKTIN LAN!" dedim. Engel olmaya çalışıyordu ve işimi yapamadığım için daha da deliriyordum. Koluma değen parmaklar yönümü çevirdi. Yönetmendi... "Yeri ve zamanı değil! Bu işin sonu sana patlar, hadi kalk!" dedi. Belki yeri değildi fakat öfkem patlamak üzereydi ve dediklerini duymadan devam ettim. Uyarısı gayet sakinlik içeriyordu, ilginç. Önümdeki kurbana dönerek "SÖYLE LAN, HANGİ GÖZLE BAKTIN!" diye cırladım yine. "ÖZÜR DİLERİM! BİR DAHA BAKMİCAM ÖZÜR DİLERİM!" "BAKAMAZSIN ÇÜNKÜ BAKACAK GÖZÜN OLMAYACAK!" Zenginin parasının geçmediği tek yer insan gücüydü. Arada gözüne, arada ağzına, arada burnuna vurduğum darbeler ve koluna bıraktığım bir kaç ısırıkla birlikte güvenliklerin olaya müdahil oluşu ve saç, baş dağınık hâlde uzaklaştırılmaya çalışılmam... Deli gücüm yine yerindeydi. Dağ gibi adamı yerden yere vurmuştum. Güvenliklerin dokunuşlarıyla rahatsız olan bedenim kabuğuna çekilmeye fırsat kolluyordu. "DOKUNMAYIN BANA!" dediğim sıra "Gidin, gerisi bende!" lafıyla bıraktılar. Sinirimi alamamıştım. Tam yine dövmeye gidiyordum ki, kolunu önüme koyarak engel oldu yönetmen. "Yeter!" dedi kararlı duruşla. "Yeter dedim Yıldız! Dövdün, sinirini attın ama hududu aşma! B.k gibi paraları olan insanlar onlar! Hepsi de çekti seni kameraya. Bir kaç saate magazin konularına haber olacaksın ama mağdur kız diye değil, "Para avcısı kadın, kancayı ünlü kameraman Ferhat Sirke'ye taktı." diye yazılacaksın." Gözlerim anında doldu. Bu sıralar akışına engel olmam mümkün değildi. Ağlayamadığım yıllarında acısını çıkarıyor gibiydim... Güldüm, ama buruk bir tebessümle. "Zaten senin gözünde de para avcısı değil miydim?" dedim tükürürcesine. "Haber çıkınca rahat edersin!" dedikten sonra omzuna vurduğum sert darbemle uzaklaşmaya çalıştım. Az ileride bulunan çantamı yerden alarak gözyaşlarımın ıslattığı yollarda yürüdüm. Arabam köyde, ben ise şehirdeydim. Taksi tutmaya kalksam, param yetmezdi. Pekiyi ben ne yapacaktım? Koca şehirde geceyi nasıl geçirecektim? Ellerimle saçlarımı geriye savurup düşünmeye çalıştım. Çıkacak haberler umurumda bile değildi. Kim, hakkımda ne yazarsa yazsın! "Evine bırakabilirim." sesi geldi yanımdan. Arabanın içinde öylece bana bakan yönetmen... Bende çok isterdim ama gururum izin vermezdi. "Hoş bir gece geçirmedin, bırak da yardımcı olayım." "Taksi gelince gideceğim!" dedim sertçe. "Paran var mı?" diye sordu, yutkundum. Belki benimde babam olsaydı cebimde harçlığım olurdu ama ne yazık ki yoktu... "Bundan sana ne!" "İyi, o zaman burda kal da aklın başına gelsin!" diyip hızla uzaklaştı. Peşinden taş fırlattım. Aracın arka kaputuna çarpan taşın sesi insiz sokakta yankılandı. Ayakta kalmaya çalıştıkça insanların tekmeleriyle ordan oraya savrulup duruyordum. Aşkın kazığı beni derin kuyularda tek başıma bırakmıştı. Egemen'in kaybı olmadı çünkü günün sonunda ailesi yanındaydı. Pekiyi ben? Sokaklarda kalan kimsesizlere dönmüştüm. Yaşlı gözlerime değen ışıkla yeşil harelerim kamaştı. Lan, birisi geliyor, birisi gidiyor bu araçlarında! Önümde duran arabanın kime ait olduğu hakkında fikrim yoktu. Siyah camın yavaşça açılması, arkasından gözlüklü kadının bana bakması... Önüme zarf attı ve aynı hızla yoluna devam etti. Bu neydi şimdi? Bi kağıda baktım bi giden araca... Tamam, aksiyonu seviyoruz dedik ama bu kadarı da bünyeye fazlaydı! Zarfı yırtarak içindeki kağıdı elime aldım. Başvuru formuydu. En üstte koskocaman "HIRÇIN DALGALAR!" yazıyordu. Eşek şakası mıydı? Kaldıracak durumda değildim. Tam kağıdı buruşturacaktım ki, "Oyuncu başvuru formu." yazısını gördüm. Okumaya devam ettim. Başvuruyla ilgili gerekenler yazıyordu. Sonuna ise el yazısı olduğunu tahmin ettiğim not düşülmüştü. "Az önce seni aşağılayan dizi setinin oyuncularına rakip olmak ister misin? Eğer istersen yarın saat 1'de ... cafede seni bekliyor olacağım." Bu neydi şimdi? Kim göndermişti? Hangi diziye, nasıl rakip olacaktım?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD