17. KARIN, KOCAM!

1530 Words
YILDIZ'IN AĞZINDAN... Bunca zaman sonra burada ne işi vardı bunun? "İyi akşamlar." dedim kapıyı aralayarak. İçeri girmesini istemiyordum. "Fazla zamanını almayacağım ama kapının önünde konuşmayalım. Bi gören olur falan..." "Olmaz! Kısa tutarsanız olmaz yani." Aptal Yıldız! Adam seni milletin ağzına sakız olmaktan kurtarmış, senin yaptığına bak! Erkeksi gülüşüyle hafif kıvrılan dudakları bana eski günleri hatırlattı. Pekte eski sayılmayacak günleri... "Merak etme, her şeyi biliyorum. Ama şu bizim röportaj konusunu konuşmamız lazım." Her şeyi derken? Evlilik muhabbetini mi kastediyordu? "Kuzey bey... Size ne kadar teşekkür etsem az biliyorum. Yaptığınız iyiliği kimse yapmazdı. Ama sizde biliyorsunuz ki..." "İleriye gitmeyeceğimizi ikimizde biliyorduk, yalnızca ben değil Yıldız." diye sözümü kesti. "Bende buraya benimle evlen demek için gelmedim. Sadece şu sıralar şehirde fazla gözükme, o bana yeter. Bir kaç haftaya çıkar, açıklama yaparım ve konu kapanır." Mahcubiyetle eğildi başım. Adamın yaptığı iyiliğe karşılık verdiğim tepkiye bakılırsa nankörlüğüm tavandaydı. "Tekrardan teşekkür ederim, sizi de zorda bıraktım." Gülüş sesiyle kafam yerden kalktı. "Bana üzüleceğine kendi zavallı hâline bak!" demesiyle ağzım istemsizce açıldı. "Anlamadım?" diyebildim sadece. "O yüzük parmağa girince her şeyin üstünü örtmüşsün. Seni aşağılayan, hor gören, ölüme kadar bile olsa sürükleyen adama kapılmış gitmişsin." Hepsini biliyor, düşünüyordum ama başkasının ağzından duymak daha betermiş. Düşen yüzümle dolan gözlerimi farketmiş olacak ki öfkesini dizginledi ve daha kibar ses tonuyla "Bak Yıldız... Kimseye muhtaç yaşamak zorunda değilsin. Aşkın gözünü kör etmesine müsaade etme. İstersen iş bulur, kendi hayatına kendin yön verebilirsin. İnsanları kaybetmekten, geçmişten gelen korkunla yalnız kalmaktan korkma!" dedi. Korkuyordum evet. Yine eski günlere geri dönüp dört duvarın arasında yalnız kalmaktan, kimsenin sesimi duymamasından çok korkuyordum. Ya yine ve yeniden kimsesiz Yıldız'a dönersem? "Egemen'in elinde yedek olmaktan vazgeç!" Yedek mi? Yedek derken? Kimin yedeğiydim? "Ne demek istiyorsun?" dedim. Cümleleri kafamı çok karıştırmıştı. "Boşver ne demek istediğimi. Madem içeri almıyorsun, o zaman ben yavaştan gideyim. Dediklerimi iyi düşün Yıldız. Akıntıya hemen kapılma." Ve son cümlesiyle arkasını döndü. Bu uyarıyı ciddiye mi almalıydım yoksa altında başka bir şey mi aramalıydım? İç sesimin verdiği huzursuzluk yetmezken üstüne yönetmende eklenince tam oldu! Arkası dönük ilerliyordu. Sonra durdu ve bedenini geri döndürdü. "Çok güzel kadınsın Yıldız. Doğru topraklarda kök salacağına yanlış arazide heba olup, toprağa karışma! Farkına var olur mu? Kimsenin ikincisi olma..." Çekti gitti... İkincisi olduğum kişi Egemen miydi? Ama bu nasıl olurdu? 'Geçen geldiğinizde yanınızda olan kadın size kocam diyince... Ben şey... Sanırım karıştırdım...' Garsonun dedikleri, yönetmenin uyarıları... Etrafımda dönen oyunlar neydi? Yoksa Egemen başkasıyla... Asla olamaz! İhtimaller doğrultusunda bile olamaz çünkü... Çünkü biz evlenecektik zaten. Beni seviyordu. Sevmeyen adam neden evlilik teklifi etsin ki? 2 hafta mutlu oldum ya, hemen boğazıma dizilerek zehir günlerimi geri getirmesi lazımdı. Kapıyı kapattıktan sonra parmağıma takılı olan yüzüğe baktım. Niye ya niye? Daha doğrusu neden şimdi? Acaba haddinden fazla mı gözlerimi kapatıyordum Egemen'e? Daha bir kaç ay öncesine kadar 'Evlenirsem babam beni reddedeceğini söyledi' diyordu. Değişen ne oldu? Önüme düşen bir kaç tel saçımı geriye iterek kafamı gökyüzüne kaldırdım. Gece 12'ye yaklaşan saatle daha belirgin hale gelen yıldızlar... Ben de Yıldız'dım fakat onların yeri gökte, benimki yerdeydi. Ve hepsi parıl parıl parlıyordu. Pekiyi ben? Kendi yolumu dahi ışıklandıramayan, sönük kalmış Kuzey Yıldızıydım... Bedenimi taşımayan ayaklarım beni eve, odama zorla taşıdı. Şipşak üstümü değiştirerek yatağın içine atladım. Nasıl yedektimki ben? Araba parçası mıyım be! Öyle yedek falan... Gerçekten çok sinirlenmiştim. Egemen'in bir kaç gün önce bana hediye verdiği telefonu elime alarak yönetmeni aradım. Neyseki numarası hâlâ ezberimde vardı. İkinci çalışında açtı. "Efendim?" dedi tereddütlü sesiyle. Kim olduğumu bilmiyordu. "Sen niye aklımı karıştırdın benim?" Direk konuya giriş yaparak oyalanmak istemedim. "Yabani? Sen misin?" "Evet benim! Yani hayır! Asıl yabani sensin tamam mı! Benim biraz mutlu olduğumu gördün ya, aklın sıra kafamı karıştırıp huzursuz edeceksin dimi?" "Bunu neden yapayım?" "Bilmem! Ben de sana onu soruyorum. Benimle neden uğraşıyorsun? İlk önce hapis, ardından ev kiralama, ardından restoran... Neden her yerde karşımdasın sen?" "Pekiyi olaya şu taraftan baksak... Ya benim karşımda olan kişi sensen?" Durdum... İyide sürekli kendini ortaya atan ben değildimki. "İkide bir sürpriz yumurta olup kapımda biten sensin!" "Ha şimdi anlaşıldı! Senin kafan karıştı ve çatacak insan arıyorsun!" "Ne alakası var?" "Çok alakası var hanımefendi! Ya sen niye sürekli öfkeni bana kusuyorsun? Stres topun muyum ben senin?" Öyle mi yapıyordum? Cevap veremeyecek kıvama getirmişti sorusu beni. "Niye sustun he? Ben söyleyeyim mi, çünkü haklıyım! Sen, kime sinirlenirsen sinirlen, günün sonunda kurban olarak beni seçiyorsun Yıldız. Bak... Yüzüne vurmak için asla demiyorum ama kısacık tanışma serüvenimizde bile bir çok yardımım dokundu sana. Ölümden kurtardım, magazinin dilinden kurtardım, şimdi ise hayatının en büyük yanlışından kurtarmaya çalışıyorum." "Neymiş o yanlış?" "Onu da git Egemen şerefsizine sor tamam mı! Dışarıdan sert gözüküyorum, ki zaten sert insanım da ama kadınlara karşı her zaman nazik olmaya çalışıyorum. Her ne kadar erkek gibi davransan da sen de bir kadınsın Yıldız. Kimsenin ikinci kumaşı olmayı hak etmiyorsun. Heleki bundan haberin yokken, hiç haketmiyorsun." Çıldırmaya ramak kala tırnak etlerimi yemekle meşguldüm. İkinci, ikinci, ikinci! Yeter artık ya! Niye doğrudan söylemek yerine kilit kelimeyi dilinin altında saklıyordu? Bunun tek cevabı vardı, sallıyordu! "Başka diyeceğin yoksa kapatıyorum çünkü iyice saçmalamaya başladın sen yönetmen!" "İyi kapat Yıldız! Günün sonunda dediklerime geleceksin tamam mı!" "Değil! Tamam falan değil anladın mı? Sakın bir daha da karşıma çıkma yoksa fena bozarım seni!" "Egemen'i de böyle bozdun mu Yıldız!" Sustum... Sesinin yükselişiyle aynı orantıda kelimelerinin sertliği de yükseldi. "He Yıldız! Yolun ortasına, arabaların altına itilirken... İhanet suçlamasıyla ensene silah dayadığında... Bitmedi bekle! O soğuk günde seni denize ittiğinde.. Her defasında evleneceğiz DİYİPDE SENİ OYALADIĞINDA DA BENİ BOZDUĞUN GİBİ BOZDUN MU? SEN YORULMA BEN CEVAP VEREYİM HAYIR! NİYE BİLİYOR MUSUN! SEN, SANA DEĞERSİZ HİSSETTİRİLMESİNE ALIŞIKSIN! HER İNSAN KENDİ DEĞERİNİ, KENDİNE VERDİĞİ DEĞERLE BELLİ EDER YILDIZ! SENİ AŞAĞILIK GÖRÜP YEMEK GETİRMESİNE BİLE RAZI GELDİN! OYSAKİ O KADAR ÇOK GÜÇLÜ KADINSIN Kİ, YAŞADIĞIN TÜM ZORLUKLARA RAĞMEN DİMDİK AYAKTASIN ANLIYOR MUSUN?" Sona doğru adeta haykırdı. Sinirlendiği zaman beni dahi gölgesinde bırakıyordu. Evet... Bunca yıldır bakıma muhtaç fakirler gibi Egemen'in bana yemek getirmesine razı geldim. Ne yapmak istesem önümü keserek engel oldu. Pekiyi ben ne yaptım? Salak kafam, hepsini de kabul ettim. Yönetmen haklıydı. Ama seviyordum... Sevmek suç muydu? Ya sevgimi karşı taraf hak etmiyorsa? İnanamıyorum ya! Bir gün gelipde yönetmenin kapalı gözlerimi açacağını söyleseler asla inanmazdım. "Şimdi ben kapatacağım, iyi geceler!" dedi kabaca. İşte tam o an peş peşe gelen bildirimlerle telefonu kulağımdan çekip kucağıma aldım. İsmi kayıtlı olmayan numaradan gelen fotoğraflar... Bu saatte kim mesaj atmıştı ki bana? Vakit kaybetmeden üstüne tıkladığım sayfada görünen acı dolu tablolar... Egemen... Yanında bir kadın... Üstlerinde gelinlik, damatlık... Gözlerim karardı ve gördüklerimin tamamen hayal olduğunu düşündüm. Değildi... Titreyen parmağımla fotoğrafı çevirdim. Evlilik cüzdanı çıktı karşıma. Hani şu seneler boyu uğruna savaş verdiğim evlilik cüzdanı... Kişilerden birinin ismi doğru, diğerininki yanlıştı. Egemen Çınar Feride Çınar Ben... Duygularımı dahi nasıl dışa vuracağımı bilemiyordum. Kandırılmıştım. Egemen tam tamına bundan 2 yıl önce ortaklarının şımarık kızı Feride ile evlenmiş. O kız beni biliyordu. O or... benim, Egemen'le olan ilişkimi biliyordu. Salak, aptal, gerizekalı, beyinsiz... Ne derseniz deyin bana çünkü fazlasıyla hak ettim. "Alo! Orda mısın Yıldız?" Şimdi bunu düşünme zamanı değildi. İçimi kasıp kavuran intikam ateşiyle yanıp tutuşuyordum. "Babanın teklifi hâlâ geçerli mi?" dedim telefonun diğer ucundaki yönetmene. Düşünceler beynimde netleşmiş ve ben artık rahat durmayacaktım. "Anlamadım?" "Babanın diyorum, evlilik teklifi hâlâ geçerli mi?" Bu nasıl cümle lan? Sanki Cevahir beyle evleneceğim. Tövbe yaa! "Babam, sana evlilik teklifi mi etti? Yıldız ne saçmalıyorsun sen şu an?" "Eğer uzaklaşmadıysan eve gel, konuşmamız lazım!" "Ne konuşacağız? Az önce suratıma kapatıyordun telefonu." Bizede erkeğin trip atanı denk gelir zaten! "O az önceydi. Seninle evlenmeyi kabul ediyorum Kuzey! Eğer gelirsen sabaha kadar şartları konuşur, nikah gününü belirleriz." "Sen ciddisin! Nedenini merak ediyorum ama yüz yüze gelince anlat. Bekle, az sonra oradayım yabani!" Heyecanla kapattı telefonu. Egemen'in yaptığı kalleşliği öyle kolay kolayına kapatıp, yoluna kırmızı halılar sermeyeceğim. Acı yaşaya yaşaya bünyem bağışıklık kazanmıştı. Artık oturup ağlamak yoktu. İkisinin de hayatını cehenneme çevirmezsem bana da Yıldız demesinler! *** "Ne yani? Şimdi ikimizde evleneceğiz ama sadece 1 senelik öyle mi?" "Aynen öyle." "Neden kabul edeyim bunu? Benim yaşım 32 Yıldız ve ben gerçek bir evlilik istiyorum. Baba olma yaşım geçiyor artık." "Höst ula!" dedim elimin tekini havaya kaldırarak. Konunun saçma şekilde çocuk mevzusuna gelişiyle sinir bedenimi topyekûn sardı. "Oo ben gidiyorum! Seninle oturup insan gibi konuşanda suç!" Ayağa kalktığında kolundan tutup durdurdum. Tek çıkış yolumdu yönetmen. "Dur! Tamam otur Kuzey." 'Emin misin?' bakışının ardından 'Eminim' dercesine kapattım gözlerimi. Usulca geri oturdu. "Evliliğimiz zaten uzun sürmeyecek. Yani 1 sene sonra başkasıyla evlenip çocuk yapabilirsin." Iyy! Elin kırk kat yabancı adamıyla konuştuğum konuya bakın! "Evlilik sürecinde yapsam..." "Asla! Ne olursa olsun senin karın benim Kuzey! Ne demek benim kocamken başkasından çocuk yapmak!" Ha iyiki kırk kat yabancıydı Yıldız! Ya tanıdık olsaydı tepkin nasıl olacaktı acaba? Sert çıktım sanırım. Yönetmen cümlelerime karşılık olarak sadece hafiften sırıttı. Ah Yıldız! Neden sürekli bu adamın karşısında rezil oluyordum? "Kocam, karım..." diyip başını aşağı yukarı salladı. "Kendini şimdiden kaptırdın bizim oyunumuza güzellik." Yanağımdan aldığı makas yüzümü kıpkırmızı yapmıştı. Kocam dedim, karın dedim... Of! Of ki ne of Yıldız! "Ne yaptığını sanıyorsun sen ya! Makas almalar falan, hayırdır?" Net olarak anlaşıldığını düşündüğüm utanmamı kamufle etmemin en güzel yolu okun ucunu farklı hedefe çevirmekti. Bende bildiğim yola, öfkeye çevirmiştim. "Okul arkadaşın değilim! Kocan olacak adama fazla sert yapma. Hem... Belki bir gün lazım olurum sana he? İkimizde genciz. Sen güzel, ben yakışıklı... Neden anne, baba olmayalım ki?" diyip göz kırptı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD