“Romantik anınızı bozmak istemezdim birlikteliğinizi kutlamak için kahvaltıya çıkalım” diyen Joel’di
“Kahvaltı birazdan hazır olacak gelin”
“Olmaz ülkenizi tanımıyorum şöyle güzel bir yerde kahvaltı edelim”
“Sabah kahvaltısını evde yapalım hem durumları konuşuruz”
Patronumun sözleriyle Joel’in yüzü asıldı “Haklısın konuşalım” derken gözleri bendeydi “Satanist nerede”
Aklınca espri yapıyordu şapşal “Elinin köründe”
“Yüzünde ki o kara makyajı çıkarınca bile değişmemişsin, senin ruhuna siyahlık yer etmiş”
“Benden uzak dur seni sevmiyorum”
“Sanki ben sana bayılıyorum”
“Yeter artık, çocuklar gibi didişmeyi bırakın ikinizde yetişkin insanlarsınız. Çabuk masaya oturun ne yapacağımızı konuşalım”
Patron yine susmama neden oldu her nedense bu adam beni deli ediyordu… İkisi birden mutfağa girince sevmediğim adamla baş başa kaldım. Kahvaltı masası zaten hazırdı, sandalyelerden birine oturdum çaylarla çok geçmeden geldiler. İçeride biraz uzun kalmışlardı kesin öpüşüp koklaşmış olmalılardı ben ne zaman aşk denen duyguyu tadacaktım… Aşkı bıraktım şefkat gösteren ilk adama deli divane olurdum.
“Tuğba bardağı ver… Ne beceriksiz kadınsın insan bir bardağı uzatamaz mı?”
“Kalk kendin al ben senin uşağın mıyım?”
“Ukala”
“Serseri”
“Seni sevmiyorum satanist”
“Bende seni sevmiyorum süt oğlan”
“Süt oğlan mı o da ne?”
“Ne gülüyorsunuz bana da söyleyin bende güleyim yoksa bu kadın bana hakaret mi etti”
“Kemal Sunal isimli aktörün bir filmi vardı. Seni sevmiyorum süt oğlan babanı da sevmezdim diye bir replik kullanılırdı. Film komediydi ona güldük”
Reyyan’la patronu güldürmüştüm ne yazık ki benim gülecek halim yoktu, süt oğlanda espriyi anlamadığından beş karış suratla oturdu.
Patron niye bana bakıp duruyordu ki elimi yüzüme götürdüm, dudaklarımda peynir kalıntısı falan yoktu… Bir nedenden bu kadar bakabilirdi makyajım olmadan beni ilk kez görüyordu…
“Değişik gelmiş olmalıyım”
“Gerçekten çok değişiksin bir daha o makyajı yapma”
“Bende Yavuz’a katılıyorum böyle çok güzelsin”
Reyyan’ın sevgilisinin sözlerini onaylamasıyla çaprazımda oturan kemancı hemen gözlerini kaçırdı. Sanki bende onun beni beğendiğini söylemesini bekliyordum…
“Gelelim asıl konuya” diyerek çatalını tabağının içine bıraktı. “Şeyin yani yanımda oturan kişinin evinden kovulmasına istemeden sebep oldum. Babasıyla konuşup bütün haberlerin yalan olduğunu söylemek istiyorum”
“Benim iznim olmadan hiç kimse özellikle bu yanımda oturan kişi konuşma yapamaz. Uzun süredir evden ayrılmayı düşünüyordum bu bahane oldu. Patron izin verirsen bir süre Reyyan’la oturmak istiyorum, kısa sürede kendime göre bir oda bulur çıkarım”
“Benim için sorun değil, baba evinde oturmak oturmamak senin seçimin, haksız yere suçlanmana razı olamam. Joel’le gider babanla iyice konuşuruz”
“Gerek yok patron lütfen ısrar etmeyin, onlar mutlu ben mutlu böylesi çok daha iyi”
“ Şimdilik karışmayacağım, biraz olayın üzerinden zaman geçsin. Baban beni de suçladığı için eninde sonunda konuşacağım haberin olsun. Sen ne yapmayı düşünüyorsun Joel?”
“Yanımda oturan kişi madem istemiyor konuşmamın gereği yok, bu gün kendime bir otel bakacağım sonrada babamın çalıştığını söyledikleri yere gideceğim”
“Senden haberi var mı?”
“Annem olmadığını söyledi, işin gerçeği babamın evli olduğunu iş işten geçtikten sonra öğrenmiş. Hemen ayrılıp ülkesine dönmüş hamile olduğunu öğrenince haber vermemiş”
“Bu durumdan rahatsız olmuyor musun?”
“Hayır bence annem en doğrusunu yapmış, öğrenseydi kabul eder, belki de etmezdi. Gençlik hatası olan benim yüzümden sorun çıkmasına gerek olmadığını düşünüyorum. Babasızlık çekmedim annemin eşi çok iyidir. Bu seneye kadar onun oğlu olmadığımı bile bilmiyordum. Görüp gideceğim zaten”
“Otele gitmene gerek yok istediğin kadar burada kalabilirsin hatta bu gün işim yok bende seninle geleyim bulmana yardım ederim”
“Gündüz vakti bulacağımı sanmıyorum anca gece”
“O zaman yarı ülken olan Türkiye’yi tanıman için bu gün biraz dolaşalım hepimize iyi gelir”
İçim fazlasıyla sıkılıyordu “Benim keyfim yok patron siz gidin”
“Olmaz Tuğba madem bir karar verdin kararının arkasında dur keyfinin kaçmasına izin verme”
Çok ısrarcıydılar, gitmesem oyunbozan durumuna düşecektim. “Hazırlanayım, biraz elimi yüzümü düzelteyim” dediğim anda Reyyan da patronda hayır diye bağırdı. Şaşırmıştım “Niye ki?”
“Savaş boyalarını sürmeni istemediklerinden olmasın satanist, bende evde oturayım siz gidin Yavuz”
“Sen konuşma kemancı, fikrini soran olmadı”
Kapının kapandığını duydum, bu adamla tek başıma kalmak kâbus gibi olurdu, yukarı çıkıp hemen hazırlandım. Gittiğimi bile haber vermeden evden çıktım ne mümkün adam peşime düşmüştü. Ben adımlarımı hızlandırdıkça o da hızlandı neredeydi bizim kumrular… Nihayet sarmaş dolaş yürüyen çiftimizi gördüm…
“Beni de bekleyin” Bizi gördüklerine memnun olmamış gibilerdi ve çok haklılardı…
“İkinize de söylüyorum asla kavga yok”
Ben kısaca tamam derken… Joel parmaklarıyla dudağına fermuar çeker gibi yaptı.
Kısa sürede Bostancı sahilindeydik, hafta ortası olmasına rağmen oldukça kalabalıktı. İrili ufaklı kafeteryalar, yemyeşil parklar, deniz ve adaların görüntüsü. Patron ve ben tepkisizdik daha önce bu manzarayı görmeyen Joel ve Reyyan hayranlıkla çevreyi seyrediyorlardı. “Gördüğünüz manzara hiçbir şey değil, İstanbul’un her köşesi görsel bir şölendir. Hele birde gece görseniz çok daha güzeldir”
****
Çiçeği burnunda sevgililerin peşinde olmaktan fazlasıyla rahatsızdım, yanımda beş karış suratla dolaşan kemancı olmasaydı ne güzel evde kalıp derdime mum yakardım… Kimse beni sevmiyor, kimseler beni istemiyor bir sürü mum gerekiyordu. Fazla abarttığımı biliyordum ama ne yapayım ruhumda fırtınalar kopuyordu neden niçin sorularını yıllardır hem aileme hem kendime soruyor bir türlü cevapları bulamıyordum. Joel’de sessizdi, ikimizde anlaşmış gibi sevgililerden oldukça uzak yürüyorduk. Dikkat çeken bir adamdı başında hala benim berem olmasa çok daha fazla dikkat çekeceğinden emindim üzerinde ki kalın kaban bile görünüşünü gizlemeye yeterli gelmiyordu birçok kadının ona bakışını yakalamıştım adamın yüzü başlı başına zaten görsel ziyafetti sarı sakalların süslediği yakışıklı yüzü ilgi çekiyordu. Neredeyse benden bir baş uzundu ve… Düşünmeyecektim ben bu adama sinir oluyordum dış görünüşünün güzel olması içinin de güzel olduğu anlamına gelmiyordu. Yürümekten ayaklarım acımaya başlamıştı gördüğüm ilk banka oturdum. Reyyan’da benden farklı hissetmese gerek hemen yanıma ilişti.
“Joel babanın çalıştığı yer neresi?”
Patronun sorusunun cevabını bende merak ediyordum…
“Üsküdar sahilde olduğunu söylediler”
“Hadi gidelim”
*****
Joel gecenin sonunda babası diye günlerdir aradığı adamın ismi verilen kişi olmadığını öğrenmişti. “İşler beni bekliyor daha fazla arama yapmayacağım, şimdiye kadar görmedim bundan sonrada görmesem hiç sorun olmaz. Uçak bulabilirsem hemen geri döneceğim”
“Acele etme gece yola çıkmanın bir anlamı yok, biletini alalım sabah gidersin”
“Giderken beremi bırakmayı unutma kemancı”
“Vermiyorum bere benim satanist”
Ağız dalaşımız başlamadan patron taksi durdurdu, ön kapıyı ondan önce açıp bindim arkaya sıkışabilirdi hiç derdim değildi.
Binanın önünde polis araçları vardı, taksi durur durmaz indik “Ne oluyor”
Polislerden biri “ Hırsızlık ihbarı yapıldı” diyerek cevap verdi “Kimin dairesi?”
“Yavuz Akman’ın oturduğu kat”
Patronla, Reyyan asansörle çıkarken ben hızla merdivenlerden çıkmaya başladım, Joel’de peşimdeydi…
Reyyan’ın çığlığını eş zamanlı duymuş olmalıyız daha çok hızlandık. Joel merdivenleri ikişer ikişer çıkmaya başladı benim o kadar uzun bacaklarım olmadığına göre daha hızlı olmalıydım. Aynı anda kata geldik. Reyyan’ın dairesinin kapısı açık eşyaları paramparçaydı, sadece eşyaları değil kıyafetleri koca bir öbek halinde salonun ortasına yığılmış üzerine kırmızı boya dökülmüştü. İçeride polisler vardı “Eksik eşyanız varsa kontrol edip bize söyleyin”
Yorulmuştum biraz eğilerek ellerimi dizlerime dayadım, kemancının nefesinde hiç sorun yoktu. “Kim yapmış olabilir ki?”
“Her şey ortada değil mi, bu hırsız işi değil kesinlikle Reyyan’ın kocasının adamlarıdır”
Azim, Reyyan’ı bulmuştu…
Reyyan tepkisiz duruyordu patron yanına gidip sarılmak istedi reddetti “Kaç ay oldu hala kurtulamıyorum, beni bırak gideyim sana zarar verecek”
“Ondan korkmuyorum hiçbir yere gidemezsin”
“O zaman ne bekliyoruz, niye dava açamıyoruz?”
“Deliller toplanıyor, hiç açık kalmamalı”
Reyyan başını sağa sola salladı “Başaramayacaksın, açık vermez” yere devrilmiş olan sandalyeyi düzeltip üzerine oturdu, bir süre çevresine bakınıp ellerini yüzüne kapattı “Bıktım artık dayanamıyorum”
Patron diz çöküp Reyyan’ın ellerini yüzünden çekti “Bende senin üzülmene dayanamıyorum kendine gelmelisin. Savcıyla konuşup koruma istemeliyiz”
“Korumaların onu durdurabileceğini mi sanıyorsun, bir yolunu bulup yine beni ele geçirecek”
Reyyan paniklemeye başlamıştı, yanına gitme zamanım gelmişti… Omuzlarına sarıldım…
“Sakın Reyyan’ı tek başına bırakma, Volkan sende yanlarından ayrılma ve lütfen bir delilik yapıp gitmesine izin vermeyin”
“Merak etme patron Reyyan’ı bir saniye bile yalnız bırakmayacağım”
*****
Patron kısa bir süre sonra tekrar yukarıya çıktı, polisler işlerinin bittiğini söyleyerek gittiler. Yine dört kişi kalmıştık…
“Joel senin bu olanlarla hiçbir ilgin yok, istediğin anda gidebilirsin, Tuğba senin için otel bulalım tehlikeye girmenin anlamı yok”
“Ya siz patron, siz ne yapacaksınız?”
“Bilmiyorum inan hiçbir fikrim yok, polis olan bir arkadaştan haber bekliyorum ona göre karar vereceğim”
Sevdiğim iki insanı böylesi zor bir durumda öleceğimi bilsem bırakıp gitmezdim “Benim hiçbir yere gitmeye niyetim yok patron, en fazla aşağı kata inebilirim”
Joel ellerini ceplerine sokmuş duvara dayanmış halde duruyordu, “Fazlalık saymazsanız bende sizinle birlikte kalmak isterim, gerekirse adamlarımı devreye sokarım. Bir sürü korumam var boşuna maaş alıyorlar”
Vay be, ben arkasına bakmadan gideceğini düşünürken sarı şeker güzel sözler etmişti.
“Sağ ol Joel adamlarının gelmesi hem vakit alır hem de şimdilik gerek olacağını sanmıyorum. Polat ne diyecek onu bekliyorum, aşağı inelim burada durulacak gibi değil”
Reyyan hiç konuşmuyordu, koltuktan kalktı bizden önce aşağı indi nereye gideceğini bilemiyormuş gibi etrafına bakınınca patron kolundan tutup yatak odasına götürdü, haklıydı biraz uyumak ona iyi gelecekti.