4.BÖLÜM

1511 Words
 “Çabuk Tuğba, ya sen Serdar!” Serdar, Reyyan’ın acımasız kocasının haksız yere kadının birine iftira attığını gazetede yazdığı için işinden olmuştu. Adam bir değil birçok kişinin canını yakmıştı. “Siz gidin ben saklanırım” Patronumun bu durumda gazeteciyi salmayacağını çoktan anlamıştım “ Sende bizimle gel adamın iyice gözü kararmış sağ bırakmaz” Serdar öne ben arkaya geçtim hemen hareket ettik… “Yavuz Bey tüm belgeler her şey evimde böyle gidemem” “Nerede oturuyorsun Serdar?”. “Bitez de ben yolu tarif ederim arkalardan gideriz”  Ara yollardan dolaşarak Serdar’ın evine geldik, girip çıkması on beş dakika sürmedi. Çantasını ayağının dibine koydu “Şimdi gidebiliriz” “Kimin kimsen yok mu?” “Yok, bu sefer değişik yoldan gidelim”  “Tuğba Reyyan iyi mi?” “Sen bizi merak etme patron arabayı dikkatli kullan yeter” “İyi olacağım, benim yüzümden bir kişinin başına daha her hangi bir şey gelirse bu sefer yaşayamam.” Reyyan’ın sesi boğuktu, hala ağlıyordu annesinin ani ölüm haberiyle perişan olmuştu. ******  Dönüş yolculuğumuz sessizlik içinde geçiyordu, hepimiz diken üzerinde gibiydik. Patronun arkadaşı olan adam kaçın demişti.  Bodrum’dan kurtulup İstanbul’a giden yola girebilirsek iyi olacaktı. “Yavuz Bey şu beyaz araç uzun süredir peşimizde” Gazeteci Serdar’ın sesiyle arka camdan baktım, Reyyan’ın kocasının adamları olabilir miydi? “Dur hemen panik yapmayalım, bak yoldan saptı” “Boşuna telaş etmişim” “Yine de dikkatli olmak gerek ben hem yola hem çevreme bakamıyorum” Patronun uyarısı gerilmiş olan sinirlerimi daha gergin hale getirdi, yan dönüp gözümü arkadan gelen araçlara diktim. Nihayet bizi evimize götürecek olan ana yola girdik. Araba yalpalamaya başladı, kahretsin lastik inmiş olmalıydı.  “Reyyan montumun cebinde telefonum var,  tamirci yazan numarayı ara” “Tamirci Metin abinin telefonu bende var patron” “Aç Joel’in motorunu hangi tamirciye aldırdığını sor adresini iste hemen, bu lastikle uzun yola gidemeyiz” ***** “Lastiğe çivi batmış tamir işi uzun sürer” “Yenisi yoksa mecburen bekleyeceğiz usta” İçerisi buz gibiydi, kapalı ofise geçtik önü camdı tamirhanenin içini görebiliyorduk. Çıraklardan biri çay servisi yaptı. Hava çok soğuktu sıcak çayı keyifle yudumladım… Reyyan çaya bile ilgi göstermedi yanına oturup çayını eline verdim. “Üzgün olduğunu biliyorum ama acımasız herif peşimizde, kuvvetli olman gerektiğini sende biliyorsun bu yüzden çayını iç, için ısınsın” Reyyan sözlerim karşısında biraz kendine gelir gibi olsa da çayı yudumlarken gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Patron sevdiğinin gözyaşlarına dayanamıyormuş gibi ustanın yanına gitti, çayım bitmişti tazelemek için bende mini ofisten dışarı çıktım. Neredeydi bu çaydanlık… “Usta motoru tamir edebildin mi?” “Çok bir arızası yoktu zaten hazır, sahibi gelmek üzeredir”  Joel’le karşılaşmak kaderimizde vardı herhalde. Tamirhaneden içeri girdi, üzerini değişmiş deriler yerine kot pantolon, içi kürklü bir mont giymişti berem hala başındaydı… “İti an çomağı hazırla demişler, kasemin kemancısı teşrif etti. Beremi vermesini söyle patron” “Kendin söyle” “Ben onunla konuşmuyorum” Joel de bizi görmüştü “Bu kadar çabuk dönmenizi beklemiyordum” Patronla konuşurken benden tarafa bir kez bile bakmamıştı, sanki yoktum pabucumun kemancısı… “İşimiz çabuk bitti ya sen?” “Aradığım kişinin İstanbul da bir barda çalıştığını söylediler, motorum hazır size iyi yolculuklar” Yok artık dayanamayacaktım “Patronnn….” “Neyi var bu çokbilmişin” “Sana ne ha sana ne” Küçük bir çocuk koşarak içeri girdi “Baba dışarıda kötü adamlar var” “Ne diyorsun sen oğlum” “Valla billa baba kocaman silah vardı hani filmde ki kötü adamlar gibi” “Kim ki bunlar, ortalık Teksas’a döndü önüne gelen silah taşıyor” Küçük oğlan babasına heyecanla adamları anlatırken patrona baktım, Reyyan’ın rengi beyazlaşmıştı, koluna girdim bayılırsa durumumuz daha fazla kötüleşecekti “Kuvvetli olmak zorundasın Reyyan, hepimizin hayatı tehlikede” “Biliyorum üzüntüm sizlerin benden dolayı zarar görmesi” “Birlikte o sapık herifi mahvedeceğiz korkma, panikleme, patron sana kıyamıyor onu dermansız bırakma. Kuvvetli ol ki, o da kuvvetli olsun” “Haklısın Tuğba benim için uğraşıyorsunuz zayıf olamam buna hakkım yok” Patron dışarı çıkmak üzere olan ustanın kolundan tuttu içeri çekti “Sizden bir ricam var emin değilim ama bu adamlar bizim peşimizde olabilir, gizleneceğimiz bir yer lazım, hatta arabanında gizlenmesi gerek.” “Başınız belada mı? Polis çağırayım” “Polis olmaz, Metin ustayı tanıyorsunuz onun sayesinde buraya geldik” “Tanırım can dostumdur, sizden bahsetti başkası olsa o motoru almaya gitmezdim zaten” “Senden istediğim zor bir şey değil bizi görmedin, duymadın, tanımıyorsun” Joel şaşkın gözlerle bizi dinliyordu “Ne oluyor suçlu musunuz?” “Al işte yine saçmaladı, kötü adamlardan kaçan biziz bunun neresini anlamadın” “Tuğba adın bu değil mi? Sen çok fazla oluyorsun ukalalığın yetti artık” Karşısına geçip elimi belime koydum şu an babama benzediğimi biliyordum armut dibine düşerdi… “Bana bak kendini beğenmiş kemancı parçası, senin var ya senin…” “Ne yaparsın satanist” “Senin o dilini kopartır, münasip bir yerine…” “Hadi sözünü bitir dilimi ne yapacaksın?” Yok devam edemeyecektim, patron “İkinizde susun” deyince kurtuldum. *****  “Usta bizi saklaman gerek” “Arka kapıdan çıkın Yavuz Bey, Şahin sizde aracın üstünü örtün çabuk” Başka yapacak bir şey yoktu, gösterdiği kapıdan dışarı çıktık duvarına dayandık daha fazla ilerleyemezdik. İçeriden sesler geliyordu “Otuz dört İstanbul plakalı siyah Audi marka araç gördünüz mü? İçinde iki kadın iki erkek vardı” “Nereden göreyim dün geceden beri bu aptal motorla uğraşıyorum değil iki kadın görmek kendi karımı bile görmedim. İşim çok gidin buradan ileride benzin istasyonu var belki aradıklarınızı orada bulursunuz” “Görürsen bize söylermisin Azim Bey seni ihya eder” “Azim Bey mi? Gördüğüm anda haber uçururum hatta çevredeki arkadaşlara da söylerim Azim Bey dendi mi buralarda akan sular durur” Vay be bizim usta buralarda ziyan oluyordu rol kabiliyetiyle ünlü aktörlere taş çıkaracak bir performans sergilemişti. Adamlar tamirhaneden dışarı çıkar çıkmaz usta yanımıza geldi “Kendi aracınızla gidemezsiniz az bekleyin araç bulmaya çalışayım” “Sağ ol usta” “Yavuz ne olduğunu bana da söyleseniz dediklerinizden hiçbir şey anlamıyorum, başınız belada mı?” “Belada Joel, ama şu an anlatamam” “Yardımım olur mu?” “Bir araban olsaydı evet, ne yazık ki motorun var” “Bana yardım ettin yolda bırakmadın beş dakika müsaade et sorununu çözeceğim” Hemen ne bulacaksa, motoruna bindi uçarcasına uzaklaştı, beş demişti on dakika olmuştu… Başımızda bela olduğunu duyunca kaçmış olmalıydı tırsak kemancı…  “Usta sen araç bulmaya çalış ya da kendi arabamızla gidelim” Araç istediğine göre patronda Joel’in gelmeyeceğini düşünüyor olmalıydı… Usta tamirhanenin kapısına gitti “Adamlar hala buralarda dolaşıyor çıkamazsınız” Motor sesini duydum Joel içeri girip kontağı kapattı anahtarını ustaya uzattı “Şu an kullanamayacağıma göre, arkadaşlarıma yardım etmeye çalıştığın için bu motor senindir” Vay kemancı parasının hesabını bilmiyordu herhalde ustaya hediye ettiği motor öyle ıvır zıvır motorlardan değil Harley- Davidson’du… Ustanın konuşmasına bile fırsat vermedi “Çabuk yürüyün arka kapının yanında ki minibüse bineceğiz” Minibüsü görünce şaşırma sırası bizdeydi “Kaçtığın minibüs değil mi bu hani gazetecilerin olduğu” “Hadi binin bende içeride açıklarım” Yana açılan kapıdan içeri geçtik, gıygıycının ne açıklayacağını çok merak ediyordum. Karşılaştığımızdan beri ilk kez işe yaramıştı. Kapı kapandı hepimiz rahat bir nefes aldık, araç hareket etti siyah camlıydı ustanın dediği gibi adamlar arabalarına yaslanmış gelen araçlara bakıyorlardı. Yanlarından hızla geçtik dört adam da oldukça belalı tiplere benziyorlardı. Patronla Reyyan bir oturdular, gazeteci Serdar en arka sıraya geçince bana da orta koltuk kalmıştı. Joel yanıma oturunca neredeyse cama yapıştım şimdi bu herifle uğraşamayacaktım.   Direksiyonda ki adam bir süre gidince park etti, bize daha doğrusu Joel’e baktı…  “Aylardır peşimdesiniz nereye gidersem geldiniz sizi araştırdım, Serge Türk sevgilin var dilini konuşabildiğini biliyorum. Clay’a da sen çeviri yaparsın, herkes Fransızca bilmek zorunda değil ” Joel neyi itiraf edecekti ben dahil hepimiz konuşmalara dikkat kesildik, gazetecilerin ne söyleyeceğini merakla bekliyordum. “Biz soru sormadan dediğini yaptık Joel Mardel şimdi sıra sende bize vereceğin önemli haber ne?” “Hiç kimsenin haberi yok ilk siz duyacaksınız, evleniyorum” “Kiminle, isim ver bize yoksa hemen geriye dönerim” “Yanımda gördüğünüz kadınla evleniyorum, hayatımın biricik aşkı Tuğba” Resmen şok olmuştum ne diyordu bu pislik… *****  “Sevgilim evlenene kadar saklayacağımızı konuşmuştuk ama böyle olacağını nereden bilebilirdim. Baban peşimize adamlar taktı, kaçmak zorunda kaldık”  Parmağının ucuyla çenemi tutup eğildi… Bunu yapamazdı beni öpemezdi ya da öper miydi o an flaş patladı… Elimle Joel’in ağzını kapatıp ne yapayım gibilerden patrona baktım. Suskun kalınca oyun içinde oyun oynamaya karar verdim. Elimi ağzından çekip kocaman gülümsedim, umarım siyah rujum dişlerime bulaşmamıştı. Başımı omzuna yasladım, madem evlenecektik samimi görünmeliydim. Joel arkasına yaslanıp kolunu omuzlarıma sardı… Tüm tüylerim havalandı hoşlanma, tiksinti… Şu an hislerimi analiz edecek durumda değildim.  “Daha çok açıklama yap Joel” Duydukları şok haberden paparazzilerin ağızları kulaklarına varıyordu. Haber yeterli gelmemiş olacaktı… “Bu kadar başka bilgi yok o fotoğrafı yayınlamayın sakın” Gazeteci kahkahayla güldü “Anında gazeteye yolladım bu haber kaçmaz, dünyaca ünlü Joel Mardel onca güzel arasından sıyrılıp kalbinin sahibini buldu. Arkanda kırık kalpler ordusu bıraktın, hele peşindeki manyak çıldıracak. Çok güzel oldu çok kavga izleyeceğiz, gidelim Clay hemen Almanya’ya uçmalıyız. Gitmeden birkaç resim daha çekeriz”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD