“Tek poz yeterli nişanlımı bu tür olaylara karıştırmak istemiyorum”
“İstemezsin değil mi aşkım, eski kırıkların ne derler sonra. İstanbul’a varır varmaz evlenelim evinin erkeği ol, dizimin dibinden ayrılmayacağına söz verdin, bu dedikleri mi mutlaka yazın bir aylık hamileyim bebeğimiz olacak”
“Ne”
İşte şimdi olmuştu, insan öyle şok edilmez böyle edilirdi “Sana söyleyemedim hayatım bebeğimizi istemeyeceğinden korktum”
Bakalım baba adayım ne diyecekti, rengi morarmıştı, bir an başını yere eğdi tekrar kaldırdığında ifadesi düzelmiş görünüyordu. Şaşkınlık, sevinç karışımı bir ifadeyle sevgiyle yüzüme bakışına inanamadım tam bir oyuncuydu. Senelerdir sahne üzerinde ve dışında öğrendiği tecrübeleri işine yarıyor olmalıydı.
Gazeteci neşeyle ellerini ovuşturdu “Bomba haber bomba, ünlü virtüöz bebeğini istemiyor”
“Ben öyle bir şey demedim, bebekten haberim bile yoktu”
Omzumda duran eli mengene gibiydi “Ah aşkım niye omzumu sıkıyorsun, çocuğunun annesinin canı acıyor”
“Sevinçten Tuğba sevinçten, çok mutluyum çok… Hadi gecikiyoruz fazla oyalandık bizi İzmir de bırakın”
“Müstakbel eşin Fransa’ya gelecek mi?”
“Şimdilik değil, bende henüz dönüş yapmıyorum”
“Düğünü burada yapacaksanız kalalım, bu haber asla kaçmaz”
“Fransa da belki başka bir ülkede yaparız. Tuğba neresini isterse orası olacak”
Ellerimi çocuk gibi çırptım “Aman Allah’ım inanamıyorum, mükemmel ötesi bir erkek. Bu kadar yeter uykum geldi, bildiğiniz gibi hamileyim ve çok uyuyorum. İzmir’e kadar beni uyandırmayın”
Joel’in koluna sarılıp başımı omzuna yaslarken kirpiklerini kırpıştırdım. Gazeteci Serdar olayın komikliğine dayanamamış olacak gülmeye başladı. “Özür dilerim kendimi tutamadım”
“Şişşşttt sessiz olun uyuyoruz herhalde burada”
Fazla abartırsam sadece Serdar değil bende gülmeye başlayacaktım, gazeteciler teknolojinin getirdiği rahatlıkla mesajlar yazıyorlar devamlı telefonla konuşuyorlardı.
İzmir havalimanına gelir gelmez gazetecilerden ayrıldık, yoldan biletlerini almışlar hemen uçağa binmişlerdi.
“Şimdi biz ne yapacağız” diyen patronumun sorusuna cevap veremeden Joel kolumdan tuttu “Çek patilerini”
“Çeneni bir kez kapa yürü”
Eli pati değil pençe gibiydi, tabii yıllardır keman çalmaktan kuvvetli olmalıydı, kurtulmaya çalıştım bırakmadı resmen dışarı sürüklendim. Göz ucuyla arkama baktım tek değildim patronda sevgilisiyle peşimizden geliyordu rahatlamıştım. Kemancı biraz yürüdükten sonra durdu, fazla kalabalık olmayan bir yer seçtiğine göre durum vahimdi.
“Sen nasıl böyle bir yalan uydurursun?”
“Bana bak bay çokbilmiş başımızı iyice belaya soktun”
“Ben sizi ne olduğunu sormadan kaçtığınız adamlardan kurtardım, teşekkürün bu mu olmalıydı. Şimdi tüm dünya olmayan çocuğumu istemediğimi öğrenecek”
“Çektikleri fotoğraf çoktan gazetelerine ulaşmıştır, baskıya bile girmiştir. İnternet üzerinden giden ışık hızında ki haberleri hiç saymıyorum. İki güne kalmaz kim olduğumu didik didik ederler. Benim ailemi bırak desem olmaz, babam arızalı kızının bu sefer suçu olmadan yediği haltı asla affetmeyecek, ya peşimizde olan adam görürse ne olacak”
“Fotoğrafın burada yayınlanacağını düşünmüyorum”
“Sen dünyaca ünlü kemancı, bir Türk kızıyla birlikteliğin oldukça dikkat çekecektir”
“Bizi kimse tanımıyor, babana ben açıklarım durumu”
Patronun teknoloji özürlü olduğunu zaten biliyordum ama bu kadar da cahil olunmazdı. Öfkeden kudurmak üzereydim “Patron gözden kaçırdığınız bir ayrıntı var, herif fotoğrafı geniş açıyla çekti. Reyyan ve gazeteci de fotoğrafta çıktı, Türkçe bilen, bizi lafla oyalarken öteki çekim yapıyordu”
“Niye o zaman söylemedin”
“Son anda fark ettim iş işten geçmişti”
İşte şimdi durumun ne olduğunu anlamışlardı kollarımı kavuşturarak karşılarına geçtim, üçünün hatta dördünün de yüzünden düşen bin parçaydı.
*****
“Bay kemancı, paparazzilerin hangi gazetenden biliyor musun?”
“Bana bak satanist, ismim Joel ya da Volkan hangisini istersen söyle ama adımla hitap et”
“Benim ismimde satanist değil Tuğba, sadece Tuğba diyebilirsin. Telefonumun şarjı bitti internete bağlı hattı olan var mı? Patrona hiç sormuyorum o teknoloji özürlüdür”
“Ne yapacaksın?”
“Yiyeceğim, Allah’ım ya bu ne biçim soru fotoğraflar yayınlandı mı ona bakacağım”
“Ben bakarım”
Joel telefondan internete bağlanmaya çalışıyordu. Elinden kaptım “Ne bu böyle salyangoz gibisin, gazetenin ismini çabuk söyle”
“Seni öldürebilirim satanist”
“Bende seni kasemin kemancısı”
“Kasemi? Şimdi anladım kalçandan bahsediyorsun bir şeye benzese bari”
“Sen tümden bir halta benzemiyorsun”
“Hemen kavgayı kesmezseniz çığlık çığlığa bağıracağım” Reyyan’ın ani çıkışıyla ikimizde sustuk “Annemin öldüğünü hatta öldürüldüğünü yeni öğrendim yüreğim kan ağlıyor, bir de üzerine bu kavga çok fazla geldi. Ben yanınızdan ayrılır yok olursam Azim sizlere dokunmayacaktır”
Joel söylenen sözlerle şaşırmıştı Tuğba’ya baktı “Kısa bir süreliğine ateşkes yapalım satanist”
“Şu an için haklısın pabucumun kemancısı”
“Neler olduğunu bana da anlatmanızı istiyorum istemeden bilmediğim olayların içine girdim. Hayatımın tehlikede olup olmadığını bilmek istiyorum”
Hah tabansız olduğunu biliyordum, hanım evladı “Tırsak kemancı”
“Bak yeni ateş kes yaptık süpürgesi eksik cadı”
Patron “Yeter” diye bağırınca susmak zorunda kaldım. Taksi çağırdı, araba Çine de kalmıştı Serdar “Benim burada akrabalarım var istediğiniz zaman bana ulaşabilirsiniz” diyerek gelen taksiye bindi.
Elimde ki telefonu patrona uzattım “Bakın dediğim doğru çıktı, fotoğraflarda sizlerde varsınız”
Reyyan telefonu elimden kaptı fotoğraf camdan bakarken yandan çekilmişti, patronun yüzü tamamen ortadaydı. Arkada ki koltukta oturan Serdar bile görünüyordu… İki sevgili aşk dolu gözlerle birbirlerine bakıyorlar resmen gözleriyle konuşuyorlardı.
“Yavuz gitsek mi artık işim gücüm var benim”
“Duygusuz herif romantik bir anın içine turp suyu sıktın”
Joel bir an duraksadı dilinin ucuna gelen sözleri ağzından çıkarmamak için savaş veriyor gibi derin bir nefes aldı…
“Ben pes ediyorum bu cadıya daha fazla dayanamayacağım, Yavuz umarım peşinizdeki adamlardan kurtulursunuz. İstanbul’a bir an önce gitmeliyim oyalanacak zamanım yok yakında turneye çıkacağım hazırlanmam gerek”
“Bizde İstanbul’a gidiyoruz ayrı gitmemizin anlamı yok, korkuyla yaşamayı reddediyorum ne olacaksa bir an önce olsun bitsin. Uçakla gitmek en kolay yol…”
Bilet bulamamıştık en az üç saat daha buralardaydık. Hayatım boyunca bu heyecanı beklemiş gibiydim kanım damarlarımda köpürerek akıyordu sanki. Patronun yemek yiyelim teklifine “Oley” diyerek cevap verdim kemancının alay dolu bakışlarına maruz kaldım. Dudak hareketleriyle bana satanist çocuk demişti… Ah bir tekme atabilseydim asıl çocukluğu o zaman görürdü. Nihayet bir masa bulup oturduk hepimizin ortak yemeği üzerinde tavuk parçaları bulunan salata oldu. Doyup doymadığımı bile anlamamıştım porsiyonlar bu kadar küçük olmazdı.
“Başınızda ki belayı bana anlatacak mısınız?”
Joel içine girdiği durumu ikinci kez sordu, aslında çok haklıydı.
“Bakın başınız nasıl bir dertteyse ucundan kıyısından bende bulaştım, tüm dünyada tanınan biriyim kaçtığınız insanların beni bulması hiç zor olmaz. Anlatın ki önlemi mi alayım…”
Üçümüz birbirimize baktık anlatmak patrona düşerdi. Arkama yaslanıp kemancıya baktım durumları öğrendiğinde tepkisi ne olacaktı çok merak ediyordum.
Patron Reyyan’ın tacizci, tecavüzcü, dayakçı kocasının yaptıklarını bir bir anlattı… Joel ses çıkarmadan, soru sormadan. Yüz ifadesi hiç değişmeden bir sözü bile kaçırmadan dikkatini hiç dağıtmadan dinledi.
Kemancı bir süre sessizce oturdu, kahve fincanını elinde çevirip duruyordu. Patrona veya Reyyan’a değil bana baktı “Anlatacaklarım burada kalacak internet cadısı”
Bu adam beni neyle suçlamaya çalışıyordu, anlatacaklarını yayacağımı mı düşünüyordu.
“Sen işe yaramaz bir adamsın bir daha bana gözükme, senin hakkında öyle sözler yayarım ki çıkacağın turneyi iptal etmek zorunda kalırsın”
Burada durmamın imkânı yoktu, onun hayatını merak etmiyordum. Hızla masadan kalktım ya ben neden gidiyordum o kim oluyordu. Ters yönden dolaştım masanın önünde duran büyük sütunun arkasına geçtim. Şimdi hem onlara çok yakın hem de çok uzaktım, konuşulanları duyuyor ne onlar beni ne ben onları görüyordum.
“Kıza haksızlık ediyorsun çok güvenilir biridir yoksa yanımda çalışamazdı”
Aslan patron zaten ondan başka bir söz beklemezdim.
“İçinde bulunduğum sektörde kimseye güvenim yok hele bu cadı gibisine asla güvenemem, onun gibi biri yüzünden huzurum kalmadı. Tuğba’yı bırakalım asıl konuya gireyim… Reyyan şu an seni en iyi anlayanlardan biri benim diyebilirim, kız kardeşim senin gibi kurban olanlardan, en yakın arkadaşımı sevdi, o da benim gibi müzisyendi. Evlenmek istediler onu destekledim, iyi adam, şöyle adam böyle adam dedim. En yakın dostum dediğim insanın gerçek yüzünü görememişim. Amacı beni kullanmak olan hayvanın biriymiş, gerçekler karşıma çıktığında çok geçti. Ailemin ikna olmasının en büyük suçlusu da benim. Sonra ne oldu! Evliliklerinin birinci yılı dolmadan kız kardeşim dayaktan koma halinde hastaneye yatırıldı, kurtuldu ama ruhen mahvolmuş bir şekilde hayatını devam ettirmeye çalışıyor. Bu yüzden benden ne isterseniz yapmaya hazırım. Bu arada uçuş saatimiz geldi gidelim”
Sanki ben ona çok güvenirdim, kadınların canını yakan asıl kendisiydi. O kadından bu kadına renk, ırk, siyahisi, çekik gözlüsü adam için hiç önemli değildi… Yine de kız kardeşinin başına gelenlere kadın olarak üzülmemem imkânsızdı. Tanıdığını sandığın kişilerin acımasız çıkması insanı mahvediyordu. Bu şekilde olmasa da benim üzüntülerimde en yakınlarımdan oluyordu. Kendi düşüncelerime dalmıştım… “Tuğba nerelerde” Adımı duyunca iki dakika bekledim ters yönden koşarak masaya geldim. Tüh konuşmanın son kısmını kaçırmıştım…
“Geldim patron ne oldu ki!”
“O herifin avukatı buradaymış, uçakla gitmek hayal oldu çabuk buradan çıkalım”
Reyyan’ı ortamıza aldık, ben dâhil başımız önde hızlıca yürüyerek kapıdan dışarı çıkar çıkmaz önümüzde duran taksiye binip Çine’ye geri döndük arabasını alıp nihayet İstanbul’a doğru yola çıktık.
*****
Bu sefer patron kullanmayı tercih etmişti, sessizlik içinde yol alıyorduk kaçma kovalama durumu hepimizi yormuştu. “İstanbul’a az kaldı neredeyse gelmek üzereyiz Joel otele mi gideceksin”
Patronun sorusuna ne cevap verecekti bakalım…
“Neresi olursa bırakın, fazla lüks otel olmasın tanınma ihtimalim olsun istemiyorum”
Bu adamın egosu gökyüzüne değil uzaya ulaşmıştı “Çok haklısın tüm Türkiye klasik müzik hayranıdır, hele seni dillerinden düşürmezler Joel de Joel”
“Satanist bir gün senin dilini koparacaklar fazla ukalasın.”
“Tuğba sen çanak açtın bir tek söz etmeyeceksin yoksa bozuşuruz” patronun uyarısıyla çenemi zor tuttum. “Seni evine mi bırakalım”
“Zahmet olmasın patron”