“Niye bu kadar hırçınsın, niyetim kötü değil sadece rahatlatmak için”
“Rahatlamaya ihtiyacım var dedim mi?”
“Hey Tanrım”
“Sus biraz” Telefonum çalıyordu patronun numarasıydı “Patron neredesiniz”
Cevap yoktu arka plandan sesler geliyordu, birkaç kez alo dedikten sonra sustum konuşmalar oldukça ilginçti.
“Ne oluyor neredeler?”
Telefonun megafonunu açıp eline verdim arabayı çalıştırdım. Patron kiminle konuşuyorsa, Kumburgaz, Savcı Neşe’nin çiftliği demişti, yolların boş olması şanstı. Hızım az olsa elli trafik polisi çevirirdi, şimdi son hız gidiyordum biri ortada yoktu… Sinir adam duruma kolay adapte olmuştu, telefondan gelen sesleri dinlerken kendi telefonuna bir şeyler yazdı. Neyse ne yazdığını sonra öğrenirdim… Sormama gerek kalmadı kayıt yapıyordu
Kumburgaz’a girer girmez durdum, en sağlıklı haber alacağım yer neresiydi! Joel’e arabada kalıp telefonu dinlemeye devam etmesini fısıldadım, başını sallayarak onayladı… İlk markete girdim Savcı Neşe’nin ismini söyledim tanıyan yoktu, koşarak birkaç dükkâna daha sordum yine tanıyan çıkmadı. Bakkal son umudumdu, o da tanımazsa adliyeye telefon açacaktım… Sonunda ne varsa kahraman bakkalda vardı. Savcı Neşe’nin devamlı müşterisi olduğunu söyleyerek adresini verdi. Hemen polisi bana verdiği adrese göndermesini söyleyerek çıktım, elinde ki telefonlarla nasıl becerdiyse Joel arabayla bakkalın önüne gelmişti, yan koltuğa geçti. Bu evde neredeydi? Hem araç kullanıp hem adres bakamıyordum, yazılı adresi Joel’e verdim, ilk çıkmaz sokağa soktu, çimen sokakla, çiçek sokağı birbirine karıştırınca sabır taşım çatladı.
“Okuma özürlümüsün nesin, notaları ezberden mi basıyorsun”
“Bir gün seni dizlerimin üzerine yatırıp güzelce pataklayacağım”
“Yavaş gel kemancı o dediğini ben sana yaparım,”
“İşte burası…”
Savcı Neşe’nin çiftliğinin önü polis aracı kaynıyordu “Geç kaldık” Kapıyı açtığım gibi koşmaya başladım polisler engellemeye çalıştılar… Patronumun içeride olduğunu söyledim, Joel de peşimdeydi biraz zorla olsa da evden içeri girdik…
Bir kadın yerde yatıyordu, Savcı Neşe’nin boynu kıpkırmızıydı
“Tüh senin yüzünden tüm şamatayı kaçırdık” Evde ne olmuş ne bitmiş anlamaya çalışırken, Joel kadını yerden kaldırmaya çalışan patronun yanına koştu. Yanlarına gittim, “Bu kadın beni öldürecek” Beyzade yememiş içmemiş hemen beni patronuma şikâyet etmişti, kim kimi öldürecek orası tartışılırdı. Sert bakınca dediğini duyduğumu anladı zaten anlaması için bakmıştım. Reyyan’ı göremiyordum… Gelmiş olan sağlık görevlileri Savcı Neşe’ye boyunluk taktılar. Tavandan sarkan kalın halat kadının boynunu örselemiş olmalıydı… Polisler biraz geç kalsaydı kadıncağızın yaşamıyor olacağının ihtimali tüylerimi ürpertti. Avukat Ertan karnından vurulmuştu. Onca acıyla nasıl yapıyorsa küfür ediyordu, savcı Neşe boynunu tutarak yanına gitti…
“Umarım geberirsin ve aptalın tekisin bu oyunu oynarken tüm detayları atladın sersem herif… Hele tecavüz olayı, emeline erişseydin adli tıpta otopsi yapılırken ne olduğu ortaya çıkmayacak mıydı? “
“Nasıl…”
“Nasıl mı? Nasıl mı polisler geldiler kendinden o kadar emindin ki, sahneye koyacağın tiyatro oyununun heyecanıyla telefonumu almayı unuttun. Hızlı aramaya basıp tüm söylediklerini duymalarını sağladım”
“Tuğba söylenenleri senin de kayıt ettiğini umuyorum”
Neler olmuştu burada, patronun sesini duyunca kendime geldim “Tabi patron benden kaçar mı?” Gözlerim hala Reyyan’ı arıyordu.
“Azim, Reyyan’ı kaçırdı”
Patronumun sözleriyle ne olduğunu anladım, ah Reyyan şimdi ne olacaktı, pislik herifin ona neler yapabileceğini düşünmek içimi acıttı.
“Onları hiçbir zaman bulamayacaksın”
Ertan pisliğinin sedyeye alınırken söylediği sözlerle patron çıldırdı, yakasından tutup kaldırdı… Sağlık görevlileri adamı elinden alamıyorlardı “Söyle yerlerini söyle”
“Dünyanın her yerinde olabilir, o karıyı unut”
Adamı biraz daha sallayınca polisler kollarından tutup zorla çektiler… Polislerden biri adamın üzerine doğru eğildi “Elimize bir dosya ulaştı buna göre, Azim tüm suçlardan muaf tutulacak, bütün yapılanlar tek senin suçun. Mahvoldun Ertan, yıllarca hapishaneden çıkmayacaksın… Son yaptıklarınla ağırlaşmış müebbet alman kesin”
Polis hiç yabancım değildi… Adamın Polat’ın sözlerini duyduğu şüpheliydi kendinden geçmişti…
Patronumun yüzünde ki ıstırap ifadesi o kadar acıydı ki dayanamayıp sarıldım. “Ben onsuz ne yapacağım Tuğba”
“Kuvvetli olacaksın onu birlikte bulacağız”
******
Kırk sekiz saattir Reyyan’dan hiç haber yoktu…
“Patron yeter artık kalk bir banyo yap, bir şeyler ye… İki gündür boğazından bir lokma geçmedi. Uyumamanı saymıyorum bile”
“İlk kez sataniste hak veriyorum, Reyyan seni bu halde görmek istemezdi. Haber gelse kımıldayacak halin olmayacak”
O günden sonra kemancıyla sessizce ateşkes ilan etmiştik. Kavga yok, atışma yok… Tüm ilgimiz Patron ve Reyyan’dan gelecek haberler üzerineydi. Joel ayağıma basmıştı, saniyesine ben onun ayağına bastım canımız ne kadar acısa da gıkımız çıkmamıştı.
Patron zorla göz kapaklarını araladı. “O adamın elinde kim bilir neler çekiyor nasıl yememi, uyumamı günlük yaşama devam etmemi istersiniz”
Joel eğildi bir elini omzuna koydu “Onun için yiyecek, uyuyacaksın eğer bunları kendi isteğinle yapmazsan zorla yaptıracağım. Gel iyilikle yap beni yorma”
“Kemancı haklı, banyo meselesini o halleder… Açıkça iğrenç kokmuşsun patron, yemek olayını da ben hallederim. Güzellikle yemezsen bağlar zorla yediririz”
Joel omzuna tekrar dokununca birden yerinden fırlayıp yakasına yapıştı… İlk şaşkınlıkla bakan Joel… Sonra kocaman gülümsedi “Devam et Yavuz, bitkisel hayatta gibi değil işte böyle, hırsını benden çıkar”
İçimden kemancıyı alkışladım… Güzel sözlerdi.
“Beni rahat bırakın”
“Asla olmaz, sen olsan beni bırakır mıydın?”
“Acına saygı duyardım”
“Hiç sanmıyorum o ölmedi, yaşıyor ve kurtulmak için kesinlikle çaba veriyordur… Ya sen burada ne yapıyorsun kocaman bir hiç… Tek yaptığın bedenine eziyet etmek, şu an telefon açıp gel dese gidecek halin yok”
İçimde ki alkış daha çoğaldı, hatta ellerim başımın üzerine çıkıp öyle alkışlamaya başladı…
“Tuğba zahmet olmazsa iki dilim kızarmış ekmek, biraz peynir fazlasını yiyemeyeceğim”
“Yaşa patron, portakal suyu da sıkarım”
Bizimle oturmasını beklemiyordum, üst kata çıkan merdivenlere yönlenince üzüldüm, yukarısı onu daha fazla üzecekti. Kızarttığım ekmekler çoktan soğumuştu, tepsiye koyup yukarı çıkarmaya karar verdiğim anda telefon zili çaldı…
“Patron çabuk koş telefonun çalıyor”
Paldır küldür merdivenlerden inen patronumu görünce ne yapacağımı şaşırdım, banyo yapmış olmalıydı belinde sadece bir havlu vardı… Elimde ki telefonu uzattım tam o anda gözümün önüne perde geldi… Joel gözlerimi kapatmaya çalışıyordu… “Saçmalama kemancı, çocuk muyum ben. Patronun önemli yerleri kapalı”
“Hayal etmene engel değil”
“Terbiyesiz sen yarı çıplak birini görünce hemen olur olmaz yerlerini mi hayal ediyorsun?”
“Bazen yarı çıplak olmasına bile gerek kalmıyor, hoşlandığım kadını giyinik veya çıplak her şekilde hayal edebilirim”
Bu sapık benim vücuduma mı bakıyordu, imkânsız, hoşlanmak o ve ben… Gırtlağımdan çıkmak üzere olan kahkahayı zor bastırdım, şimdi gülünecek zaman mıydı? Biz saçmalamaya devam ederken patron konuşmasını bitirmiş odasına yönelmişti…
Önüne geçtim “Reyyan’dan haber mi var”
“Henüz değil önümden çekil giyineyim”
“Endişeli olan tek sen değilsin abi, bende merak ediyorum”
“Avukat uyanmış”
Patron odasına girmişti “Cehenneme gidememiş mi? Onun var ya anasını avradını hatta babasını…” devam edemeden Joel bu seferde ağzımı kapadı “Yeter be sen kim oluyorsun da beni devamlı engelliyorsun”
Ya ben ne dersem diyeyim adamın umurunda olmuyordu kolumdan tuttu dışarı çıkardı “Adama rahat ver de giyinsin”
Haklıydı sesimi çıkarmadım, üstüm başım hazırdı. Ayakkabılarımı da giydim mi tamamdım…
“Biz gitmiyoruz satanist, polisler kalabalık istemezler”
“Bana bak devamlı karışılmasını isteseydim babamın evinde kalırdım, hem sen artık git”
“Ne zaman gidip gitmeyeceğimi sana sormayacağım, Yavuz fazlasıyla üzgün”
“Ben bilmiyordum söylediğin iyi oldu”
“Dalga geçer gibi konuşma…”
Biz atışırken patron evden çıkıp gitti “Tüm davalarına ben bakıyorum, araştırmalarını ben yapıyorum. Sırf spor olsun diye yanında gitmeye çalışmadım yardımım dokunabilirdi.”
“Seni, beni isteseydi gelin derdi”
Joel haksız değildi, yine de o olmasaydı çoktan patronun peşine takılmıştım. Elime bir kitap alarak kanepeye uzandım.
“Ne okuyorsun?”
“Her olaya maydanoz olan kemancıyı öldürmenin elli yolu”
“İsmi oldukça uzunmuş”
Ukala adam açıkça sırıtıyordu, önüme kahve bırakınca şimdilik affetmeye karar verdim. Bana özel kahve hazırlayan bir erkek daha önce hiç olmamıştı.
*****
Patron eve çok üzgün döndü, ne oldu diye soramadım bile… Hali tavrı zaten ne olduğunu belli ediyordu. Reyyan’ın zorla götürülüşü üç günü bulmuştu. Üst katta oturuyor, yatıyor götürdüğüm yemekleri zorlamam olmasa hiç yemiyordu.
“Patron neredeyse öğlen olacak daha kalkmadın mı?” Sesi çıkmamıştı “Kahvaltı tepsisini kapının önüne bırakıyorum”
Yine akşam olmuştu, ayağımın altında dolaşıp duran kemancıyı ekmek almaya yolladım. Nasıl yolladığımı bir ben birde Allah biliyordu. Sen git ben git atışmasından sonra yazı tura atmaya karar vermiştik. Tabii ben kazandım dünyaca ünlü keman virtüözü ekmek almaya bakkala gidiyordu işte buna kahkahayla gülünürdü.
İki ekmek ve bir sürü alışveriş poşetiyle geri döndü elinde mektup vardı… “Kime?”
“Sana bana olmayacağına göre Yavuz’a”
Ukala dümbeleği…
“Yavuz sana bir mektup var?”
Elime tepsiyi aldım, ara kapıyı çaldım açar açmaz içeri girdim. Zorlamasam hiç içeri almayacaktı.
Joel’in uzattığı mektubu aldı, üzerinde ismi harici hiçbir yazı yoktu. Ne gönderenin ismi, ne de adresi… Postaneden veya kargo şirketlerinden değildi. Mektubu açtı okur okumaz kapının eşiğine yığıldı… Joel yerden kaldırmaya çalıştı “Mektup kimden? Yavuz kendine gel”
“Ondan o soysuzdan”
“Tuğba buraya gel belki tam anlayamam”
Joel’in uzattığı mektubu hızla okudum, yazılanlara inanamadım tekrar okudum. “Puşta bak sen”
“Ne yazmış bana da söyle”
“Patronu yerden kaldıralım açıklayacağım” Koltuğa oturttuk, Joel’e gözümle mutfağı işaret ettim. “Ne diyorsun?” Bir anlayışsızda buydu, sırtından itekledim nihayet köşeli jetonu düşmüş olacak hızlandı. “Niye mutfağa geldik ki?”
“Sana açıklarken üzüntüsüne üzüntü katmak istemedim. Pislik herif Patronla, Reyyan’ın birbirlerine olan yakınlığını anlamış, kendini öldürmeyi düşünüyor”
“Gebersin pislik”
“İşte mektubun can alıcı noktası burası, Hinduizim anlayışında Sati uygulamasıymış… Kendinle birlikte Reyyan’ı da ya öldürecek ya acı çekerek yavaş yavaş ölmesi için hareket edemeyecek hale getirecek”