kulübe

1127 Words
"Atilla ve arkadaşları kurt formunda, ben ise insan olarak, karanlık ormanın derinliklerine doğru hızla ilerledik. Soğuk rüzgar yüzümü keserken, onların gölgeleri ağaçların arasında adeta kayboluyordu. Her adımda dalların çıtırdayışı ve ayaklarımızın altındaki yaprakların hışırtısı, gecenin sessizliğinde yankılandı. Orman, gitgide daha karanlık ve ürkütücü bir hal alıyordu, sanki her köşesinde bir sır gizleniyordu. Bir süre sonra, ağaçların arasından eski ve terkedilmiş gibi duran bir kulübe belirdi. Yavaşladık, herkes dikkat kesilmişti; kulübenin önünde durup nefeslerimizi dengelemeye çalıştık."Atilla, kulübenin etrafında birkaç tur atarak dikkatlice çevreyi gözden geçirdi. Biz içeride beklerken, onun her hareketini izliyordum. Derin bir nefes aldı ve başıyla bize işaret ederek içeri girmemizi söyledi. Arkadaşları ve ben bu sessiz emri takip ettik. Atilla, çevreyi son kez kolaçan ettikten sonra içeri girdi ve kapıyı arkasından dikkatlice kapattı. Kulübenin içi loştu, küçük bir soba hafif bir sıcaklık yayıyordu. Atilla, odanın bir köşesindeki yerden hafif yüksek olan sedire kendini attı. Berk’in bana verdiği kıyafetler ilk bakışta biraz dar gelmişti; pantolon bacaklarıma tam oturmuyor, gömleğin kolları bileklerimin biraz üstünde kalıyordu. Ama eski yırtık, kirli kıyafetlerimden kurtulmuş olmak bana büyük bir rahatlama verdi. Kumaşın temizliği ve bütünlüğü, üzerimde hafifçe dursa bile, bana yeniden insan olduğumu hatırlatmış gibiydi. O an, içimde bir minnet hissettim; bu insanlar bana kapılarını açmış, beni baştan aşağıya yenilemişlerdi. Gözlerim Berk'e doğru kaydı, ona minnetle baktım ama o hiçbir şey olmamış gibi omzunu silkerek, "Daha iyisini buluruz bir ara," diye söylendi. Tam o sırada, içeriden Atilla’nın sesi duyuldu, "Yemek hazır!" diyordu. Bir an duraksadım, sonra onların ardından ilerleyerek sofranın kurulduğu yere doğru gittim. Kulübenin ortasında, yere serili bir örtünün üzerine koydukları birkaç parça ekmek ve biraz et vardı. Yemek çok basit görünüyordu, fakat uzun zamandır bu kadar düzenli bir yemek görmemiştim. Arkadaşları zaten çoktan yere çökmüşlerdi. Ben de aynı şekilde yere oturdum, fakat içimde bir huzursuzluk vardı. Yemeğe başlamak konusunda tereddüt ediyordum. Açtım, çok açtım, fakat bir yandan da onlarla bu sofrada oturmanın ağırlığını hissediyordum. Hiçbir şey yapmamıştım, hak etmemiştim bu iyiliği, ama onlar beni kendilerinden biriymişim gibi kabul etmişlerdi. Atilla, fark etmiş olacak ki, hafif bir gülümsemeyle bana döndü. Gözlerindeki sıcak bakışla, şaka ile karışık bir tonda, "Cenk kardeş, kusura bakma, elimizde sadece bunlar vardı," dedi. Sözleri beni biraz rahatlattı ama yine de çekiniyordum. "Olur mu öyle şey?" dedim, içimdeki minneti kelimelere dökmeye çalışarak. "Sizin bana yaptığınız bunca iyiliğin altında eziliyorum. Beni hiç tanımadığınız halde kurtardınız, buraya getirip bana insan gibi davrandınız. Ne kadar teşekkür etsem azdır," diye ekledim. Sesim hafifçe titremişti, çünkü gerçekten de onların yaptıkları karşısında ne diyeceğimi bilemiyordum. Atilla, gözlerinde hafif bir anlayış bakışıyla, “Senin yerinde kim olsa biz de aynısını yapardık,” dedi. O sırada Berk de bana doğru eğildi, "Ayrıca teşekkürlük bir durum yok, herkes zor günler geçirdi, değil mi Hakan?" dedi, ona bir dirsek atarak. Hakan hafifçe gülümseyerek başını salladı. "Aynen öyle," dedi. "Hepimiz bir zamanlar düşmüşüzdür, birbirimize yardım etmek zorundayız. Hem şimdi biz iyiyiz, yarın kimin başına ne geleceği belli olmaz." Bu sözler beni biraz daha rahatlattı. Yavaşça sofradaki ekmekten bir parça kopardım ve önce çevreme bakarak usulca yemeğe başladım. Her lokmamda, onların samimiyetini ve bana sundukları bu sıcaklığı hissettim. İnsanın bazen sadece bir lokma ekmeğe değil, birine güvenebileceğini hissetmeye de ihtiyacı olur. Ve ben uzun zaman sonra ilk defa o sıcaklığı hissediyordum. "Ne geceydi ama, değil mi?" diye seslendi arkadaşlarına, yüzünde hafif bir gülümsemeyle. Arkadaşları, sedirin kenarına sırayla otururken başlarını sallayarak ona katıldılar. "Aynen kanka," diye karşılık verdi ikisi de, yorgun ama rahatlamış bir ifadeyle. Ben ise ayakta kalmış, ne yapacağımı bilemez bir şekilde orada öylece duruyordum. Bu ortam bana yabancıydı, yeni tanıştığım bu insanlarla aynı hissiyatta değildim. İçimde bir huzursuzluk vardı, fakat sessizce beklemeye devam ettim. Göz ucuyla etrafa bakarken, sarışın olan arkadaşlarından biri bana döndü ve alaycı bir ifadeyle, "Otur canavar," dedi. O sırada yüzüme bir tebessüm yayılmıştı. İlk defa biri bana normal bir tonda bir şey söylüyordu. "Bu arada, benim adım Hakan," dedi ve elini bana doğru uzattı, gözlerinde samimi bir bakışla. Elimi uzatıp sıktım, "Ben de Cenk," dedim. Bir an duraksadım ve kafamı hafif yana eğerek ekledim, "Yani öyle hatırlıyorum, doğruysa tabi... Emin değilim." İçimde hep bir belirsizlik vardı, hafızam parça parça, bulanık ve dağınıktı. Kim olduğumu ya da geçmişimi net hatırlayamıyordum, sadece hisler vardı. Belki de bir Cenk'tim, belki de değil. Hakan hafif bir gülümsemeyle, "Sorun yok, gel otur," diyerek sedirin boş tarafını işaret etti. Yavaşça yaklaşıp sedirin kenarına iliştim, bir yandan da ortamı gözlemliyordum. "Eee, anlat bakalım Cenk, nedir senin olayın?" dedi diğer arkadaş, adını henüz öğrenemediğim kişi. Sesi sert, tavrı ise doğrudandı. Gözleri beni süzüyor, bir nevi sorgular gibi bakıyordu. Hakan hemen araya girdi, "Oğlum, önce kendini tanıt istersen. Bu kadar kaba olma!" diye uyardı, yüzünde hafif bir kınama ifadesiyle. Ahh, dedi adam. Başını eğip hafif bir gülümsemeyle, "Ah haklısın, ne yapayım, huyum değil işte kibar olmak. Ben Berk, memnun oldum Cenk efendi," dedi ve elini uzattı. Sert bir adam gibi görünse de, içinde bir samimiyet gizliydi sanki. Elini sıktım, "Ben de memnun oldum Berk," diye karşılık verdim. Berk hafif bir kahkaha attı, "Şimdi tanışma faslı bittiğine göre, anlat bakalım," dedi, biraz daha rahatlamış bir tonda. Derin bir nefes aldım, hikayemi anlatmak kolay değildi. Yıllardır kimseye anlatmadığım şeyleri bu odadaki yabancılara anlatmak garip geliyordu. Ama artık kaçıp saklanacak bir yerim yoktu; bu yükten kurtulmak belki bana bir nebze rahatlama getirebilirdi. "Kendimi bildim bileli bir hücrede hapis tutuluyorum," diye başladım, kelimeler boğazımda düğümleniyordu ama devam ettim. "Sadece özel dövüşler için beni oradan çıkarırlardı, zorla dövüştürürlerdi. Savaş bitince ise tekrar aynı hücreye kapatırlardı. Çocukluğumun, gençliğimin büyük kısmı o dört duvar arasında geçti. İnsanlarla nasıl normal bir şekilde iletişim kurulacağını bile bilmiyorum. Aslında anlatabileceğim fazla bir şey yok, hayatımın büyük kısmı o hücrede geçti. Ama gördüğünüz gibi, yıllar sonra ellerinden kaçmayı başardım ve şimdi buradayım," dedim, gözlerim istemsizce yere kaydı. Kulübenin içine derin bir sessizlik çöktü. O an, geçmişin yükünü taşımaktan ne kadar yorulduğumu hissettim. O karanlık hücre, zihnime kazınmış bir yara gibi hep benimleydi. Sessizliği bozan Atilla oldu. Gözlerini bana dikmiş, düşünceli bir şekilde bakıyordu. "Peki, hücreye kapatılmadan önce nerede yaşıyordun? Bir ailen, akraban, sürün, herhangi bir şey var mıydı?" diye sordu. Başımı hayır anlamında salladım, "Bir ailem varsa da hatırlamıyorum. Kendimi bildim bileli o hücredeydim. Çocukluğum, gençliğim, her şeyimi orada geçirdim. Yıllarca işkence ve eziyet gördüm..." Konuşmak her an biraz daha zorlaşıyordu. Kelimeler boğazıma düğümleniyor, her cümleyle daha da ağırlaşıyordu. Gözlerim dolmaya başladı ama gözyaşlarımı tutmaya çalışıyordum. O an, yaşadığım tüm acılar ve yalnızlık, üstüme çöken bir dağ gibi hissettirdi. Atilla, derin bir nefes aldı. "Tamam Cenk kardeş, bu kadarı yeter," dedi, bana şefkatli bir bakışla. "Berk, Cenk kardeşe üst baş bir şeyler ver. Hakan, sen de benimle birlikte yemeğe bir şeyler hazırlayalım. Hadi bakalım, herkes iş başına," dedi ve hepsi birden ayağa kalktı. O an, kendimi yalnız hissetmeme rağmen bir topluluğun parçasıymışım gibi hissettim. Onlarla tanışmamın üstünden sadece dakikalar geçmişti, ama bana gösterdikleri bu sıcaklık ve kabul, yıllardır ilk defa hissettiğim bir şeydi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD