Toprak abim ve Sude sarılıyordu.
"Abi?"
Sude hemen abimi itti. Toprak abim bana sert bir ifadeyle bakıyordu. Sude kızarmıştı. Gözlerini yere dikmişti.
"Siz.. sevgilisiniz?"
"Kumsal!"
Arkadan gelen Çınar'ın sesiyle arkama döndüm.
"Konuş-.. Sude?"
Toprak abim gayet rahat bir tavırla Çınar'a bakıyordu. Sude gerginlikten bayılacak gibiydi. Çınar sorgulayıcı bir şekilde Sude'ye süzdü. Durumu kurtarmak için "Sude, oje için teşekkür ederim." dedim. Sude başını kaldırıp bana baktı. Gülümsedi. Toprak abim aferin der gibi gülümsüyordı.
"Ne ojesi?"
"Kırmızı oje. Sana da süreyim mi?"
"Sude sen yatmıyor muydun?"
"Oje istedim. Onu vermek için geldi."
"Verdi mi?"
"Verdi."
"Verdiğine göre, Sude eve."
Toprak bey sonunda konuşmaya karar vererek "Hayırlı geceler." dedi. Çınar da ona karşılık verdi.
"Hayırlı geceler."
Çınar ve Sude eve gitti. Abime bakarak sırıtıyordum. Bana söylemediği aklıma gelince kaşımı çattım.
"Neden bana söylemedin?"
"Sude istemedi. Kimse bilmesin dedi. Üzülmesin diye kabul ettim."
"Oy çen aşık mı oydun çen!" diye yanağını sıktım.
"Kumsal!" diye gürleyince yerimde zıpladım. "Eve."
Sinirli bakışlarımın hedefi oldu. Ayağımı yere vurup eve girdim. Odama girdim. Elçin kapıyı tıklattı. İçeri girdi.
"Kum napıyorsun?"
"Hiç."
"Hm.." diyip odaya girdi, kapıyı kapattı. Yatağa oturdu. "Çınar'ın sosyal medya hesabı var mıymış? Baktın mı?"
"Bakmadım. Hem banane?"
Güldü.
"Sanane mi? Yeme beni, Kum. Bilgisayarını getir de bakalım."
Masanın üzerindeki bilgisayarı yatağın üzerine koydum. Arama motoruna 'Çınar Demir' yazdım.
"İş şeyi çıktı."
"Oh oh iyi. Resimlere bak."
Resimlere girdim. Hep kardeşleriyle ve Gönül ablayla resmi vardı. Bir fotoğraf hariç.
"Bu kız kim?"
"Hangi kız?"
"Bu kız işte."
Bilgisayara yakınlaştı. İmayla güldü. Sinirim bozuldu. Bilgisayarın ekranını kapattım.
"Elçi, tamam git ya. Al bilgisayarı da."
"Sen sinirlendin mi? Oy benim Kum'um." diyip üstüme yürümeye başladı. Hemen yataktan kalktım. Ellerimi önümde siper ettim.
"Elçi! Çık odamdan."
Beni tutup gıdıklamaya başladı. Kahkahalarımın arasından "Elçi! Bırak! Bıraksana ya!" dedim. Alperen abim odama girdi.
"Napıyorsunuz gece gece?"
"Abi, Elçi beni gıdıklıyor."
"Elçin! Bensiz.. Çok ayıp." diyip o da gıdıklamaya başladı. "Ula yeter!" diye bağırınca ikisi de ellerini çekti. Yüzümü ciddi bir hale soktum. Kapıyı gösterdim.
"De hayde."
İkisi de şaşkınca bana bakıyordu.
"Hayde da!"
Odayı terk ettiler. Yüz ifadelerine gülmeye başladım. Bugün olanları aynada kendime anlatmaya başladım.
Çınar'ın anlatımıyla
Yatağıma oturdum. Kumsal'ı izliyordum. Yatağına oturdu. Aynaya bakıp bir şey mi anlatıyordu? Güldüm. Kumsal'ın camı açıktı. Evden çıktım. Sessizce onların bahçesine girdim. Camına tırmandım. İçeri girdim. Aynada benim yansımamı görünce çığlık atmak için ağzını açtı. Hemen ağzını kapattım.
"Sakin laz kızı!"
"Oğzomo oçorson. "
"Ne?"
"Olono doyorom. Çok."
"Anlamıyorum."
Elimi ağzından çekti. Benim elim orada mı kalmıştı?
"Hem ağzımı kapatıyorsun. Hem konuşmamı bekliyorsun. Anlamadım. Anlamazsın tabii. Ağzımı kapatırsan ben de anlamam.-.."
"Laz kızı, az sus."
Kaşlarını çattı. Sinirle dudağı büzüldü. Ellerini beline koydu.
"Hem senin ne işin var burada?"
"Aynayla konuşuyordun. Benimle konuş diye geldim." diyip yatağa oturdum.
"Sen beni mi izliyordun?"
"Evet."
"İnsan inkar eder."
"İnkar etsem izlemiyor olacak mıyım?"
"Hayır."
"Tamam. Anlat bakayım şimdi."
"Ben sana ne-.."
"Kumsal. Uyudun mu, abim?"
Fısıldayarak "Hi, Polat abim!" dedi. Gülüyordum. Kolumdan çekiştirerek banyoya soktu. "Sakın ses çıkartma. Abim seni de beni de vurur."
"Neden?"
"Gece gece benim odama geldiğin için olabilir mi? Şuan gayet yanlış anlaşılabilecek bir duru-.."
"Kumsal?"
"Geldim abi! Sessiz ol." diye fısıldadı son cümlesini.
Kapıyı kapattı. Odanın kapısını açtı.
"Hayırdır abi gece gece?"
"Sen ne karıştırıyorsun fındık?"
"Hiçbir şey. Ben ne karıştıracağım ki?"
"Öyle tepki verince. Sen neden yatmadın?"
"Abi sen neden geldin?"
"Bu gece benimle yatsana."
"Abi çocuk musun sen?"
"Beş gün önce abi seninle yatayım derken öyle demiyordun?"
"O beş gün önceydi. Yarın sözüm-.."
"Güzelim?" diyen Toprak'ın sesini duydum. Kumsal bıkkınlıkla "Gel abi, gel." dedi. İçeri girdi. Kapı kapanış sesini duydum.
"Ne işin var la bu saatte Kumsal'ın yanında?"
"Kardeşim ya abi. Onunla uyumak için geldim."
"Olmaz. Sen odana gidiyorsun. Bir şey konuşacağız hem biz."
"Abi üç gün önce de seninle konuşmak için beni ekti."
"Polat, ben en büyüğüm koçum. Hadi odana."
"Kumsal?"~Alperen
"Bir sen eksiktin, abi. Sen de gel." diyip kapıyı açtı.
"Oda yol geçen hanına döndü ya." diye mırıldandım. Kısa bir sessizlik oluştu.
"Başka kim geldi?"~Alperen
"Üçünüz işte. Başka kim gelecek?! Sen niye geldin?"
Güldüm. Söylesene abinlere, Çınar da burada desene.
"Bu gece birlikte uyuyalım mı?"
"Onu gıdıklamadan önce düşünecektin."
"Fındık ya."~Alperen
"Üç koca bebek abim var. Ne kadar da güzel(!).."
"Sus kız, dillu."~Polat
Dilli mi? İyiymiş.
"Ay! Yeter. Hadi gidin odanıza. Ben tek uyuyacağım."
Elçin odaya girdi.
"Noluyor ya gece gece?"
"Abimler baskın yaptı. Yardım et Elçi."
"Hadi sizi anlarım. Toprak abi sen de mi?"
"Ben bir şey konuşmaya geldim."
"Yarın konuşursunuz. Saat geç oldu."
Elçin'in kulağına fısıldadı. Kapının önünde olduğu ve kulağımı kapıya yasladığım için duyabiliyordum.
"Çınar banyoda. Bunları hemen odadan çıkarmam lazım."
"Ne?!" diye çığlık attı.
"Noluyor?"~Polat
"Ne bağırıyorsun kızım gece gece?!"~Toprak
"Benim aklıma çok önemli bir şey geldi. Kumsal'a onu anlatmam lazım. Hemen kendi odalarınıza döner misiniz abilerim?"
"Ha bu dillu bir, sen iki."~Alperen
"Hadi odalarınıza. Hadi."
Hepsi sabır çekerek odadan çıktı. Banyonun kapısını açtı. Banyodan çıktım.
"Her gece bunu mu yaşıyorsun?"
"Hayır. Arada bir esiyor onlara öyle."
"Anladım. Hadi anlat bakalım."
"Sen ne istiyorsun? Amacın dayak yiyerek ölmek falansa doğru yoldasın. Bir insan gece gece bir genç kızın odasına camdan girer mi? Seni vururlar vururlar. Sonra beni de vururlar. Ay beni neden vuruyorlar?! Bütün suçlu sensin. Çınar hadi evine git. Ben vurulmak istemiyorum."
Güldüm. Kaşlarını çattı. Yüzü yine sinirlenince yüzünün aldığı ifadeyi aldı. Sinirlenince çok tatlı oluyordu.
"Çınar, seni ben vururum. Bas git. Gece gece sinirimi zıplatma!"
Gülerek ona doğru bir adım attım.
"Zıplasın. Ne yapacaksın?"
Arkasındaki süs eşyası olan fili eline aldı. Diğer elini de yumruk yaptı. Vuracakmış gibi kaldırdı.
"Dağıtırım yüzünü Çınar. Hemen git."
Güldüm. Beni saçımdan çekerek camın önüne ittirdi.
"Ay yeter. İn aşağı."
"İyi geceler yok mu?"
"Kötü geceler. Karabasanlı rüyalar. Bıçaklasın seni tavşanlar."
"Sana da iyi geceler güzelim."
"Ben senin nereden güzelin oluyorum? Hemen inmezsen abimi çağıracağım."
Yüzüm ciddi bir hal aldı. "Hangisini?" diyerek bütün ciddiyetimi bozarak güldüm. Düşünür gibi yaptı. Aklına bir şey gelmiş gibi işaret parmağını havaya kaldırıp başını sallayarak güldü.
"Sen kaşındın canım." diyip camdan itti. Aşağı düştüm. Panikle camdan aşağı eğildi.
"İyi misin?"
"Hem camdan atıyorsun, hem iyi misin diye soruyorsun. Çatlak mısın kızım sen?"
"Çınar üste çıkma! Gece gece odama giren sendin."
"İyi geceler de gideyim o zaman."
Saklamaya çalıştığı tebessümü saklayamadı. Gülümsedi.
"İyi geceler."
Gülümsedim.
"İyi geceler laz kızı."
Eve gittim. Kapıyı açtım. Mutfaktan ses geliyordu. Mutfağa girdim. Bade su içiyordu.
"Yatmadın mı sen?"
"Su içmeye kalktım. Sen nereden geliyorsun?"
"İşim vardı."
"Gece gece mi?"
"Bade. Yat güzelim." diyip odama çıktım. Kumsal'ın odasına baktım. Penceresi her zaman açık olduğu için uyuduğunu görüyordum.
"İyi geceler laz kızı." diye mırıldandım.
Kumsal'ın anlatımıyla
"Kalksana kızım!"
"Kum."
"Kum, kalk!"
"Ne var be ne?!" diye çemkirdim.
Kafamın altından yastığı çekti.
"Kalk."
"Bugün cumartesi. Sal beni."
"Kalk. Kahvaltı yapacağız. Abim kaldır onu dedi."
"Bir gün de uyumama izin verseniz nolur?! Kahvaltı dediğin uyanınca yapılır. Yapmak için uyanılmaz. Sabah sabah beni biricik uykumdan uyandırdığınız için mutlu musunuz? He mutlu musunuz?" diye söylene söylene yüzümü yıkadım.
Dişlerimi fırçalarken hala içimden söyleniyordum. Maviyle 'MALİBU' yazılmış yarım beyaz tişörtümle mavi, sağ bacağının diz kapağında yırtık olan yüksek bel pantalonumu giyindim. Aşağı indim. Elçin çayımı doldurdu. Yerime oturdum.
"Günaydın."
"Günaydın."~Alperen
"Günaydın fındık."~Polat
Toprak abim başını eğerek beden diliyle günaydın demeye çalıştı.
"Alperen, Polat benle şirkete gelin. İmzanız lazım."~Toprak
"Sonra kızlarla dışarı mı çıksak?"~Polat
"Olur koçum."~Toprak
Onlar kahvaltısını bitirip çıktı. Biz de çayı alıp bahçeye çıktık. Elçinle sohbet ederek çay içiyorduk. Kızlar ve Çınar bahçeye çıktı. Gülümsüyorlardı.
"Aa Kumsal bak kim geldi. Çınar, kızlar! Gelsenize. Birlikte çay içelim."
Elçin'e gözlerimi pörtleterek baktım. Çınar ve kızlar boş koltuklara oturdular. Elçin onlara da çay doldurdu.
Elçin "Sude, geçen konuştuğumuz ayakkabı geldi. Gelince söyle, bende bakacağım demiştin. Bakmak ister misin?" dedi.
Sude gözlerinden ışık saçarak ayağa kalktı. Bade de peşlerine takıldı. Çınar'ın çayı bitmişti. Kalkıp çayı doldurdum. Bardağı ona uzatırken yanlışıkla üstüne döktüm. Acıyla inleyerek ayağa kalktı.
"Hi! Özür dilerim. Yandın mı? Yandın. Bir kere sakarlık yapmasam olmaz. Yaktım çocuğu! Çok pis yandı. Hava zaten sıcaktı. Bir de üstüne çay döktüm. Vallahi yandı çocuk. Sarışın çocuk esmer olacak vallahi!-.."
Derin gülerken Çınar beni izliyordu. Aklıma gelen şeyle Derin'e döndüm.
"Derin buz getir!"
Derin yerinde kalktı. Ben de elimle yelpaze yaptım. Aynı zamanda üflüyordum.
Yazarın anlatımıyla
Çay sıcak olduğu için Çınar yanmıştı ama Kumsal'ın bu hali onun acısını bastırıyordu. Telâş yapmasını izlemeyi sevdiği için daha çok telaş yapmasını sağlıyordu.
"Çınar tişörtünü çıkar. Yandı çocuk!"
Kumsal eve giden Derin'e döndü.
"Tişört de getir! Derin koşsana. Abin yandı, sen hala yaylana yayalana yürüyorsun."
Çınar tişörtünü çıkarttı. Kumsal hala elini yelpaze niyetine kullanıp üflüyordu. Radar teyzelerin başı Fikriye teyze onları görüp a'lamaya başladı.
"Kumsal! Kız napıyorsun orada?"
"Yaktım çocuğu Fikriye teyze."
"Kız çocuğun neden üstü çıplak?"
Kumsal "Ben çocuğu yaktım diyorum, sen çıplak diyorsun. Fikriye teyze Allah aşkına bir kere dinle beni. Senin elindeki poşetler ağırdır. Eve gitsene. Başına güneş geçecek." diye onu yollamaya çalıştı.
Fikriye teyze evine gitti. Derin de abisine buz ve tişört getirmişti. Fikriye teyze hemen Pembe sultanı aradı.
"Ne oldi Fikriye?"
"Neler olmadı neler Pembe Sultan. Senin dilli torunun Kumsal, komşusunu bahçede soymuş."
"Ne etmuş ne etmuş?!"
"Soymuş soymuş."
"Ne diysun kız sen?!"
"Olanları söylüyorum Pembe Sultan. Sen bir şey olunca bana haber ver dedin diye aradım."
"Sen olara ha şimdi hiçbir şey söylema. Ben geleceğum oraya!"