Dün abimin kestiği elbisenin intikamını almak için bugün erkenden kalktım. Rutin işlerimi hallettikten sonra hızlıca dolaptan kıyafet çıkardım. Bol mavi pantalonun üstüne beyaz, göbeği açık, bol, yarım kol bir tişört giyinmiştim. Polat abimin odasına sessizce girdim.
"Sen misin elbisemi kesen?"
Elimdeki makasla sakalını kestim. Sessizce aşağı indim. Yan evimize yeni birileri taşınıyordu. Elçin'le sözleşmiştik, bugün yeni komşularımıza yardıma gidecektik. Kendime çay koydum. Yarım saatlik uzun bir kahvaltıdan sonra çay içiyordum.
"Kumsal!"
"Aha uyandı! Kaç kızım kaç. Canını seviyorsan kaç." diye mırıldandım.
Koşarak kapıya gittim. Merdivenlerden uçarak inen Polat abim beni gördü.
"Kaçma!"
Koşarak kapıdan çıktım. Yan eve koşmaya başladım. Elçin, bir kadın ve bir çocuk bahçedelerdi. Çocuk nakliyecilere yol gösteriyordu. Elçin de kadınla konuşuyordu. Koşarak Elçin'in arkasına saklandım.
"Elçi!"
"Noldu Kum?"
Polat abim "Kumsal!" diye kükredi.
Elçin bıkkınca "Naptın yine Kum?" dedi.
"Kumsal! Buraya gel."
Başımı hızla olumsuz anlamda salladım. "Gelmem."
"Kumsal!"
Polat abim üstüme yürüyünce Elçin onu göğsünden ittirdi. Elçin gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu. Gülmemek için kendini sıkarken "Polat abimin sakalını mı kestin, Kum?" dedi.
Başımı yandan eğerek ona bakıp "Böyle daha güzel olmamış mı? Yüzün açıldı abiciğim." dedim.
"Ben de senin saçlarını keseceğim!"
Elçin'in yüzündeki gülen ifade silinmişti. Toprak abime bağırmaya başladı. Ciddiyeti anlamıştı sonunda! Kel kalmadan anlamasını iyi olmuştu.
"Toprak abi! Hemen buraya gel. Koş!"
Abim üstüme yürürken Elçin onu zar zor zabdediyordu. Oradaki çocuk da yanımıza geldi.
"Bir sorun mu var?"
"Yok canım. Altı üstü birazdan cenazem çıkacak. Ama üzülmeyin. Zaten tanımıyorsunuz beni. Üzülmezsiniz. Neden üzülesiniz ki? Gerçi beni tanımıyorken daha çok üzülürsünüz. Yani tanısaydınız kesin üzülmezdiniz. Ee, haşar olmak kolay değil. Hele bir de onun çevresindeyseniz vay halinize!"
Toprak abim hızla yanımıza geldi. Beni kolunun altına aldı. "Yine naptun, finduk?"
"İntikam aldım, intikam."
Kaşlarını çattı, gözlerini bana çevirdi. Polat abim parmağını bana tehdit edercesine salladı. "Bir de konuşuyor!" dedikten sonra bana doğru bir adım attı.
Toprak abim onu göğsünden ittirdi. Kaşları çatıldı. "Ho! Yavaş! Bu ne sinir, oğlum?"
"Abi görmüyor musun bir aydır sakalımı uzatmaya çalışıyordum ben!"
"Ben de bir ay boyunca o elbisenin bedenini bekledim!"
Toprak abim "Finduk, şansını fazla zorlama." diye fısıldadı.
"Hâlâ elbise diyor! Bez parçası için mi kıydın sakallarıma?!"
Düşündüm. İşaret parmağımı çeneme koydum. Gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Karar verince elimi yüzümden çektim, bakışlarımı Polat abime kaydırdım. "Evet."
Toprak abim gülmeye başladı. Polat abim sabır çekti.
"Uzatma, Polat. Hazırlan birlikte berbere gidelim."
Toprak abime öpücük attım. Polat abim elini beline koydu. Bıkkın gözlerle bana baktı. Kavga edeli beş dakika oluyor değil mi? Birazdan pişman olup özür dileyecek de, beş dakika olunca anca pişman oluyor.
"Gel finduk gel."
Gülerek Polat abime sarıldım. Elçin 'siz iflah olmazsınız' der gibi başını iki yana salladı. Kadına döndü.
"Bunlar da bizimkiler Gönül abla. En büyük abim Toprak, ortancı abim Polat, en küçüğümüz Kumsal."
Kadın gülerek bize göz gezdirdi.
"Yok canım ne kusuru. Bizimkiler de böyle."
Onlar gülmeye başladı. Kafamı kaldırdım. Polat abime çocuğa ters bakışlar atıyordu. Gözlerimi çocuğa çevirdim, bana bakıyordu. Kadın öne atıldı. Beni sarılıp öptü.
"Ben de Gönül. Bu da benim bir numara, Çınar."
Kadın abimlere başıyla selam verdi. Çocuk abimlerle tokalaştı. Şimdi gel gelelim işten kaçma senfonime.. Ben söz möz dinlemem arkadaş! Bana iş yaptırmayın, canımı yiyin! Ben yapamam yani.. Hatta o kadar yapamam ki, ancak bu kadar olur.
"Abi, beni burdan kaçırır mısın?"
"Neden?"
"Çünkü iş yapmak istemiyorum."
Polat abim gülerek başını iki yana salladı.
"Bu sakalın bir bedeli olacaktı finduk."
"Pis." diyip ondan ayrıldım. Gülerken dil çıkarttım. Toprak abimin yanına gittim.
"Abilerin bir tanesi."
"Yalakaluği kes. Ne istiysun?"
"Götür beni."
Elçin içeriden "Kum, hadi." diye seslendi.
"Geç kaldık, finduk."
Abimin koluna vurdum. Elçin'in yanına içeri girdim. Beni mutfağa yolladı. Oradakilere yardım edecekmişim. Mutfağa girdim. Üç kız sohbet ederek iş yapıyordu.
"Merhaba."
Kızlar aynı anda gözlerini bana çevirdiler. İçlerinden biri "Merhaba?" dedi.
"Ben yan komşunuzum. Elçin'le tanışmaya, yardım etmeye geldik."
Kızlardan biri gülümseyerek yanıma geldi. "Ben Sude."
"Kumsal."
Kızla sarıldım. Diğer kız geldi. "Bade."
"Derin."
Kızlarla tek tek tanıştım. Ne iş yapabilirim diye düşünüyorduk.
"Tavsiye; kırılacak eşyaları bana vermeyin."
Derin "Tamam. Sen içerideki kutuları bize getir. Biz de onları dizelim." dedi.
Başımı salladım. İçeriden kutuları taşımaya başladım. Beşinci kutuyu götürmek için mutfağa girdiğimde sabahki çocuğu gördüm. Su içiyordu. İçtiği bardağı bıraktı. Elimdeki kutuyu tuttu. Yumuşak bir sesle "Ver bana." dedi.
"Gerek yok."
"Ver."
Uzatmadım. Kutuyu bıraktım. Herkes saçma bir sessizlikle birbirine bakarken mutfağa Elçin girdi. Herkesle tanışmıştı sanırım. Beni Çınar'a tanıttı.
"En küçüğümüz, Kumsal."
"Çınar." diye kendini tanıttı.
Biraz daha yardım ettikten sonra kızlarla birlikte mutfakta oturduk.
"Akşam çaya gelirsiniz değil mi?
"Ne çayı?"~Sude
"Mahalleli yaz akşamları sokağa sandalye atıyor. Birlikte çay içiyoruz."
Kızlar güldü. Bade kızlara döndü, "Burası çok tatlı bir yer değil mi? Eski türk filmlerinden kaçmış gibi." dedi.
Güldük. Elçin dalgaya vurarak "Öyledir öyle. Çok sıcak bir mahalle. Herkes birbirini çok sever(!). Akşam kendiniz görürsünüz zaten." dedi.
'Yo, yok öyle bir şey!' diye bağırmak istesem de hanım kız profilimi ilk günden bozmak istemedim, öyle bir profilim varsa tabii..
?
Akşam Elçin'in bahçe koltuklarını kapının önüne koymasıyla saatlerdir oturduğum kalktım. Ona yardım ettim. Eve geri girdim. Abimler koltukta oturuyordu.
"Gelmiyor musunuz?"
Toprak abim her zamanki sert sesiyle "Birazdan geliriz." dedi. Başımı salladım. Evden çıktım. Elçin'in yanına oturdum. Kaldırım taşında çekirdek çıtlamaya başladık.
Sude ortama "Selam!" diye neşeli bir giriş yaptı.
"Hoşgeldiniz."
"Hoşbulduk."~Bade
Yanımdaki çekirdeği kızların avuçlarına döktüm. Muhabbet ediyorduk. Biz sohbet ederken yanımıza Kaan geldi. Elçin ve ben göz devirirken diğerleri nolduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Kumsal naber?"
"İyiyiz koçum. Senden naber?"
Bakışlarımız sesin geldiği yöne düştü. Alperen abim, bir yalı kazığı misali biraz ilerimizde dikilmişti. Çatık kaşlarıyla Kaan'a bakıyordu.