8. Bölüm

1023 Words
Gönül ablaya gözlerimi büyüterek şaşkınlıkla baktım. Onun gözleri ben ve Çınar arasında mekik dokuyordu. Çınar sırıtıyordu. Gönül abla halime gülümsüyordu sanırım. Yani gülümsediğine emindim ama neye güldüğünü anlayamamıştım. "Gönül abla." Kaşlarını kaldırdı. Gülümsemesi büyüdü. "Çınar.. Yine yanlış anlaşıldık.." Çınar gülerek camdan aşağı indi. Gönül abla el sallayıp içeri geri girdi. Çınar da gülümseyerek başını hafifçe eğerek selam verdi. İçeri girişlerini izledim. Kapıyı kapatmadan son kez gülerek göz kırptı. Çınar'ın anlatımıyla İçeri girdim. Annem gülerek salona gitmişti. Annem yüksek sesle gülmeye başlayınca kızlar da aşağı indi. Bade "Noluyor anne?" diye merakla sordu. "Yok bir şey. Siz odanıza." Kızlar gitmedi. Hatta gelip koltuğa oturdular. Annem gülmesini durdurdu. Bir eli belinde diğer eliyle ağzını kapatıyordu. "Oğlum Kumsal'ı beğendiğinin farkındaydım. Buluşmanı da anlarım. Hadi onlara gitmeni de anlarım. E be çocuğum, neden camdan çıkıyorsun?" Kızlar kahkaha attı. "Camdan mı çıktı?!"~Sude Güldüm. "Anne şunların yanında konuşmasak?" "Aşk olsun abi."~Derin "O zaman babaannelerinin anlattığı olay doğru mu?" "Hayır anne. Gerçekten üstüme çay dökmüştü sakar kız. O yüzden çıkardım tişörtümü. Zaten Derin hemen yeni tişört getirmişti." Başını salladı. "Peki neden camdan girdin?" "Kapıdan girsem içeri alırlar mı beni? Hem de bu saatte." "Doğru söylüyor. Almazlar."~Bade "Abi bedduamız tuttu. Bir değil."~Derin "İki değil."~Bade "Üç abisi var. Üçümüzün bedduasının vücut bulmuş hali."~Sude "Döverim sizi. Yeter güldüğünüz. Gidin yatın." diye çıkıştım. Ters bakmaya başlayınca homurdanarak gittiler. "Sen yine de dikkat et. Kumsal'ı üzecek bir şey yapma. Ay Çınar, bana gelin getirdiğini gördüm ya daha gam yemem!" "Ne gelini anne ya. Aramızda bir şey yok. O beni seviyor mu onu bile bilmiyorum." "Bence seviyor. Beni gördüğünde nasıl utandı, o gün yemekte sana nasıl kaçamak bakışlar attı, hepsini gördüm." diyip gülmeye başladı. "Ben yatıyorum. İyi geceler." Odama gittim. Annem hala gülüyordu. Pencereye baktım. Odanın ışıkları kapalıydı. Uyumuş olmalıydı. Ben de yattım. Kumsal'ın anlatımıyla "Uykucu kalk." "Kalksana ya." "Abi bu kalkmıyor!" "Sabah sabah bir kere cırlamasan nolur?" "Şükür uyandı. Kalksana kızım." "Kalktık be!" Söylene söylene banyoya girdim. Rutin işlerimden sonra kirli beyaz, kırmızı kalın şeritleri olan bol kısa kollu tişörtle beyaz şort giyindim.Aşağı indim. Mutfaktan kuymak kokusu geliyordu. Mutfağa girdim. Pembe sultan kuymak yapıyordu. "Günaydın Pembe Sultan!" "Günaydun mu? Ula öğlen oldu! Hâlâ günaydun diyir. " Gülerek bahçeye çıktım. O da peşimden kuymakla birlikte geldi. Ortaya "Günaydın." dedim. Herkes günaydın dedi. Kahvaltı yaptık. "Elinize sağlık." diyip yerimden kalktım. Hamağa oturdum. Babaannem sofrayı toplamaya başladı. Elçin de yardım ediyordu. Abimler çaylarını içiyordu. Ben de gözlerimi kapatmış sallanıyordum. Bir ailede en küçükseniz şımartılırsınız. Bir de çeneniz varsa herkes sizden kurtulmak için he der. Ortancı çocuksanız ve kızsanız geçmiş olsun. Elçinciğim ortancı olmasa da ortancılığı bir kişiyle kaçırdığı için ortancı çocuğun sorumluluğunu alıyordu. Normal bir zamanda olsa yardım eder-.. Ay sizi mi kandıracağım? Etmezdim! Ne anlardım ben işten? Babaannemin ve Elçin'in sesi artık gelmiyordu. Sanırım mutfaktaydılar. İş yapmak için bana seslendiler. Ayağa kalktım. Bahçemizle Çınarların bahçesinin birleştiği noktadaki büyük çınar ağacına tırmandım. İki bahçenin ayrılması için konması gereken çitler bu ağaç yüzünden yoktu. İki bahçe birleşik olmuştu. Abim "Ula dikkat et!" diye bağırdı. "Abi sus! Duyacaklar." "Kızım sen akıllanmaz mısın? İn o ağaçtan!" "Töbe de abi." diyip gülmeye başladım. "Kumsal oradan düşersen dayak yersin." "Hem düşüyorum hem dayak yiyorum?! Abi benle dalga mı geçiyorsun? Hem sen şuan bana kızamazsın. Biz daha yeni barıştık. Her hareketinde tekrar küsebilirim. Bana bir iyilik yapıp yerimi kimseye söylemezsen sevinirim." Toprak abim söylenerek içeri girdi. Ben de ağacın dalından ayaklarımı sarkıttım. Bir süre öylece gökyüzünü izledim. "Ağacın tepesinde napıyorsun?" "Saklanıyorum." "Neden?" "Çünkü babaannem beni arıyor." "Kumsal sen çocuk musun?" Düşündüm. "Evet." Güldü. İçeri girdi. Kısa bir süre sonra dal sesiyle aşağı baktım. Çınar yanıma geliyordu. Yanıma oturdu. Kırmızı elma uzattı. Gülümseyerek elmayı aldım. "Saol." Elmadan ısırık aldım. "Dolaşmaya çıkalım mı?" "Olur. " Önce o indi. Ellerini açtı. "Atla tutarım." "Gerek yok." diyip ağaçtan indim. Güldü. Mahallede aylak aylak dolaşmaya başladık. Heyecanla "Çınar, dondurma!" dedim. Güldü. Bakkala girdik. İki dondurma aldım. İçeri Çınar'ın yanına gittim. Bana arkası dönüktü. "Çınar kakaolu al-.. Gönül abla?" Çınar bana önünü dönünce arkasındaki Gönül ablayı fark ettim. Utanmadım desem yalan olurdu. Umarım Çınar yanlış anladığını anlatmıştır. "Merhaba kızım. Nasılsın?" "İyiyim. Sen nasılsın?" "İyiyim." "Dondurmalar erimeden gidelim biz. Görüşürüz anne." Eve doğru yürümeye başladık. Dondurmamı büyük bir aşkla yiyordum. Çınar bana bakıp kahkaha attı. Şaşkınca "Ne?" dedim. "Dudağın." "Ha." diyip hemen dudaklarımın kenarlarını temizledim. Evin önüne yaklaştık. "Ben gitsem iyi olacak. Görüşürüz." "Görüşürüz laz kızı." Gülümseyerek içeri girdim. "Ula dillu! Nereyesun sen?" "Geldim işte Pembe Sultan." Odama gittim. Akşam yemeğine kadar odamda takıldım. Akşam yemeği hazır olduğunu söyleyen Elçinle aşağı indim. Çınarlar da bahçede yiyorlardı. Gülümseyerek yerime oturdum. "Ne güleysun dillu?" "Yok bir şey Pembe Sultanım." Tabağımdan bir çatal aldım. Alperen abim Elçinle uğraşıyordu. Gülerek onları izliyordum. Polat abim de alttan alttan tabağımı dolduruyordu. İlk başta ses çıkarmadım ama ben yedikçe o dolduruyordu. "Ay abi yeter! Kusacağım. Doldurdun tabağımı. Yedikçe dolduruyorsun." "Sus kız dilli. Dal gibisin. Azcık ye de yüzüne renk gelsin." "Abi ben sarışınım. Bu yemekten kaynaklanan bir şey değil." "Abiye laf yetiştirilmez dillu. Sus." Yan taraftan kıkırdama sesi geldi. Çaktırmadan baktığımda Çınarla göz göze geldik. Hemen önüme döndüm. ? Sabah alarmın sesiyle uyandım. Siyah, yarım tişört giyindim. Giydiğim pantalonun sağ bacağı beyaz, sol bacağı mavi renkti. Aşağı indim. Kahvaltı özenle hazırlanıyordu. Toprak abim muhlama mı yapıyordu? Ay kesin bir şey oldu! "Abiciğim?" "Söyle abisinin güzeli." Valla bir şey olmuş! "Kahvaltı.. Ne için?" Gülümseyerek bana döndü. Ay ben bu gülümsemeyi biliyorum. Gerçekten biliyorum. Sude'ye bakarken ki gülümsemesi bu. Bildim! "Sudeyle olan ilişkimizi ilân edeceğiz." "O büyük gün bugün mü?" "Bugün abiciğim, bugün." "E yardım edeyim o zaman sana." "Şimdi şaşırdım Kumsal." diyip güldü. Koluna vurdum. Ben de güldüm. Benim duvar gibi sert abime nolmuştu? Adam aşk böceğine dönüştü resmen. Ey aşk.. Sen nelere kadirsin! "Kimler biliyor?" "Sude kızlara ve Gönül ablaya söylemiş. Bizimkiler de biliyor. Yani tek Pembe sultan ve Çınar yeni öğrenecek." "Çınar hoş karşılamayacak. Biliyorsun değil mi?" Gülümsedi. "Biliyorum. Ama daha iyi bildiğim bir şey var, ben Sude'ye aşığım." "Bababa... Triplere bak!" Kafama vurdu. Kahkaha attım. Sofrayı güzelce kurduk. Gönül ablalar da gelince sofraya oturduk. Toprak abim baş köşeye -yerine- değil, Sude'nin yanına oturdu. Herkes sohbet ederek kahvaltısını yapıyordu. Toprak abim oturuşunu dikleştirdi. "Bizim size açıklamamız gereken bir şey var." Sude'nin ne kadar gerildiğini görebiliyordum. Gözlerini tabağına dikti. Abim Sude'nin elini tuttu. Pat diye söyledi. "Biz Sudeyle birlikteyiz."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD