-2-

1378 Words
Boynumda hissettiğim ağırlık ve ağrıyla gözlerimi aralarken oldukça kötü hissediyordum. Sersem gibiydim ve gelen öğürme hissi ile gözlerimi fal taşı gibi açtım. O an bir atın üzerinde hızla gitmekte olduğumu fark ettim ve donup kaldım... Bruce... Ata o yön veriyordu, bende tam arkasındaydım ve oldukça hızlıydık. Korkuyla çevirdim başımı ve etrafıma bakındım. Bizden başka hiç kimse yoktu. O kadın, gitmişti... İyide şimdi nereye gidiyorduk? Sağ elimi boynuma doğru götürüp yokladığımda ufak bir yara izi hissettim. Midem bulanıyordu. Bruce'un arkasında her an düşebilecek konumdaydım ve saçlarım uçuşuyordu. Kalbim delicesine çarparken sol elimi beyaz atın kuyruğuna doğru uzattım ve ona dokundum. Bu biraz olsun sakinleşmemi sağlamıştı. Yinede bir süre sonra attan kaymaya başladığımı fark ettim ve daha fazla dayanamayıp uzanmış olduğum yerden dikkatli bir şekilde doğruldum. O kadar hızlıydık ki Bruce arkasına dahi bakmıyordu. Uçuşan saçlarım ağzıma girmeye başladıklarında başımı iki yana doğru sallayıp saçlarımı arkaya doğru ittim ve dengemi sağlayabilmek adına biranda Bruce'un beline sarıldım, hemde sıkıca... Başımı da sırtına yasladım ve o bu duruma şaşırmışa benziyordu. Başını hahifçe sağa doğru getirip bana göz devirdikten sonra bir anda atı durdurdu ve şaha kalktı... İşte o an neye uğradığımı şaşırdım ve at iki ayağının üstüne kalkınca Bruce'tan tutunmaya gücüm yetmedi ve bir anda ellerim kaydı... Attan hızla yere düştüm...  Nefes nefese kalmıştım ve yerdeki otlar ağzıma burnuma girmişti ki öksürmeye başladım. Oysa hiç istifini bozmadan beni seyrediyordu. Bir müddet sonra göğsümün hızla inip kalkmasını dengeledim ve alnıma düşen saçlarımı bileğimdeki tokayla topladım. Yavaşça sol tarafıma doğru döndüm. Ellerim yerdeydi. Dizim kanıyordu ve sanırım bileğim burkulmuştu. Acısıyla dişlerimi sıkıyordum ki bir anda sırtımda ki elbiseye yapıştı ve o inanılmaz gücü ile beni ayağa kaldırdı. Gözlerim irileşti ve sersemledim. " Umarım bir daha sana maruz kalmak zorunda kalmam..." Dedi birden ve itekleyerek elbisemi bıraktı. " Eğer bir daha bana bu şekilde davranırsan, yüzünü dağıtmamak için hiç bir sebebim kalmayacak! " Dedim ve yumruğumu sıkıyordum. Birbirimize adeta nefretle bakıyorduk. O bir vampirdi bense insan. Yinede güçlüydüm, böyle yetişmiştim... " Dağıtmak? Yüzümü okşamaktan mı bahsediyorsun yoksa? " Dedi alaycı bir tavırla ve kulağıma doğru yavaşça eğilip fısıldadı. " Elena seni öldürür..." O an soğuk nefesini ensemde hissedip irkildim. Bakışlarım boşluğa sabitlendi. Karşımda alaycı bir şekilde gülerken zihnimde canlanan şeyler başımı döndürüyordu. Kulaklarımda bazı sesler vardı ve dönüp kaldığım yerde yutkunarak karşılık verdim. " Sen buna izin vermezsin ki..." Bakışları değişti o an, belki benimde... Bunu neden söylediğimi ya da neden söylemek istediğimi bilmiyordum. Sadece içimde, çok derinlerde bir şey vardı. Bir anı, bir hatıra... " Güzel, öyleyse yanılma payına hazır ol. Uçuyormuş gibi hissedeceksin, sakın korkma çirkin yaratık..." Dedi ve birden arkamdan birisi sert bir şeyle enseme vurdu. İşte o an kulaklarımda kalan son şey " Çirkin yaratık " kısmı olmuştu. Gerçektende uçmuştu ama beynim yerinden... -4 saat sonra Gözlerimi araladığımda nemli ve kirli bir tavanla karşı karşıya geldim. Boynumda hissettiğim ağrı tüm bedenime yayılmıştı. Her yerim kopmuştu sanki ve en önemlisi beynimi yerinde hissetmiyordum. Panikle yokladım kafamı ve derin bir nefes alarak doğruldum. Seninde beynini dağıtmak isterdim lanet olası fakat aklının başında olduğundan şüpheliyim... " Merhaba Kristen Stay. Bulanık kanınızın işleme girmesi için lütfen bizi takip ediniz. " Diyen bir ses yankılandı odada ve büyük demir parmaklıklar aralandı. Öfkemi kontrol edemiyordum. Bu o kadındı, Elena! " Eğer annen ve babanın bir diğer çocuğu olsaydım, söylediğin gibi bir bulanık kana sahip olabilirdim. Neyseki kardeş değiliz. " Dedim ve sarı olan gözleri kırmızıya dönüştü. Elleriyle demir parmaklıkları sıkarken ona doğru yürümenin hiçte iyi bir fikir olmadığı kanaatindeydim. Yinede cesur olmanın bana ölümü getirmeyeceğinden emindim. Başımı öne eğip sakinleşmeye çalışırken yavaşça kapıya doğru yaklaştım. Elena sertçe kolumdan tuttu ve hızla yürümeye başladı. Adeta beni sürüklüyordu. Ona ayak uydurmak gerçektende çok zordu. Kolumu öyle şiddetli sıkıyordu ki, biraz sonra yola sadece ikisi devam edecekti. Elena ve kolum... Uzun ve boş koridorda sersemce ilerlerken üşümeye başlamıştım. Burası gerçektende çok soğuktu. Sanki ciğerlerim bile titriyordu. Üstelik dizimin ve bileğimin ağrısıda cabasıydı. Açıkçası biraz ağlamak istemiyor değildim fakat şuan bunun sırası değildi. Bir kaç dakika sonra büyük beyaz bir kapının önüne geldik ve köşede duran küçük alete bazı şifreler girdi. Aynı zamanda parmak izini okuttu. Kapı üç saniye sonra açıldığında birlikte içeri girdik.   Ciddiyetini hiç bozmadan beni içeride bıraktı ve tekrar dışarı çıktı. Kapı kapanırken ise şu sözleri söyledi; " Bu kızın sonuçlarını ilk önce bana getireceksin. Bruce'un görmesini istemiyorum. " Dedi ve kapı kapandı. O an irkildim. Elena'nın söylemiş olduğu bu sözler beni ürkütmüştü. Titremeye başladım, derin derin nefes alıyordum ve etrafı inceliyordum. Oda bembeyazdı. Dişçi koltuğuna benzer bir koltuk, iğneler, tüpler, değişik aletler... Ve ağzında maske, üzerinde önlük olan birisi... Elinde ki enjektörle birlikte gözleri mi irileştirdim ve yutkunarak bir adım geriye gittim. " Kristen Stay... Bu anı çok uzun zamandır bekliyordum... " Dedi birden ve yavaşça yüzündeki maskeyi çıkardı. Saçlarını karıştırdı ve gülümsedi. " Tahminen bu uzun zaman ne kadar? Bir saattir falan mı? " Dedim tek kaşımı kaldırarak. Gülmeye başladı. Oldukça rahat tavırlar içindeydi. " Beni tanımadın mı? Ciddi olamazsın Kristen... " Dedi ve gözlerim irileşti. Şöyle bir baştan aşağı inceledim ve çenemi sıvazladım. " Aaaah tabii yaa Jhon... Aslına bakarsan tanımam çok uzun sürmezdi ama biraz kilo almışsın ve boyun uzamış. Pek tanıyamadım... " Dedim gülerek. " Jhon kim? " Diye sordu şaşırarak. " Eski sevgilim? " Dedim ve elleriyle yüzünü kapattı. " Kristen Stay, eğer bana benzeyen birisiyle sevgili olmuş olsaydın bunun pek eski sıfatını alacağını düşünmüyorum doğrusu. Her neyse tamam sana kim olduğumu söyleyeceğim ama söyledikten sonra hafızanı iyice bir yoklaman gerekecek. Anladın mı? " Dediğinde şaşkındım. Korkmaya başlamıştım. Neden bahsediyordu böyle... " Ben... Harry... " Dedi kısık bir sesle. Yüzü ciddileşmişti. O bunu der demez söylediği isme odaklandım ve bakışlarımı üzerinde gezdirdim. Baştan aşağı süzdüm onu... Her gözlerine baktığımda kafamda bir şeyler canlanıyordu... Nefes alışlarım gittikçe hızlanmaya başlamıştı. Kalbim daha hızlı atmaya başladı. Gözlerim doluyordu düşündükçe... Bütün bedenimi saran bir korku vardı. Sanki böyle içimde bir el, boğazımı sıkıyordu, donup kalmıştım... Gözümün önüne gelen şeyler sırayla geçip giderken elimle ağzımı kapattım ve boğazına dolan hıçkırıklarımı durdurmaya çalıştım. Evet bu oydu... Hatırlıyordum, her şeyi hatırlıyordum... Harry... Bruce'un kardeşi... Sol gözümden düşen yaşla birlikte irkilirken tüylerim diken diken olmuştu. Onunla ilgili tüm geleceğimi biliyordum... Görünüşe bakılırsa oda biliyordu... Sadece biz biliyorduk... Sanki senelerdir özlemini çekmişim gibi hissettim birden ve istemsiz bir şekilde boynuna atladım... Sıkıca sarıldım ona. Yaşadığım bütün korkuları yere bıraktım... Harry'i en iyi dostum, kardeşim gibi hissediyordum ve buna engel olamıyordum. Oysa henüz ilk defa karşı karşıya geliyorduk... Ben sadece onunla yaşayacaklarımızı biliyordum o kadar... Evet çok bir şey hatırlamıyordum çünkü üzerinden çok zaman geçmişti... Ama onu hatırlıyordum ve Bruce'u da... Çok net hatırlamasam da hafızamda yeri hep bakiydi... " Harry senin burada ne işin var? Neden... " Diye sordum ağlarken. " Kristen, neler olacağını biliyorum... Bende senin gibi abimi kurtarmaya geldim. Bu kez aynı şeyleri, aynı acıları tekrar tekrar yaşayarak yapmayacağız bunu... Dayak yemeyeceksin ya da Elena'nın işkencelerine boyun eğmek zorunda kalmayacaksın. Birlikte değiştireceğiz her şeyi. Ama o geceyi bekleyerek değil, en baştan... Geleceğimizi baştan yazacağız... Bu bir çok şeyi değiştirecek Kristen... Abimin sana olan sevgisini bile... Ama o yaşayacak... Daha az acı çekeceksin söz veriyorum. Her şeyi değiştireceğiz. Bambaşka olacak... Bruce'a olan sevgin için savaşmayacaksın Kristen... Onun yaşaması için savaşacaksın... Bu belki sana acı verecek ama abimi yaşatacak... " Dedi... Bir çocuk gibi kaldım karşısında... O kadar çaresiz ve korkar hissettim ki... Boğazıma bir yumruk oturdu, yutkunamadım... Ne demekti bunlar şimdi... Ne demek... " Kristen şimdi sakın sesini çıkarma. Beni asla tanımıyorsun duydun mu beni... Ben sana ulaşacağım. Güçlü ol, beni bekle... Burada geleceği görerek gelen sadece sen ve ben varız. Başka hiç kimse yok..." Dedi ve beyaz kapının açılması ile birlikte aceleyle taktı maskesini. Bende panikle sildim göz yaşlarımı. Harry'nin söyledikleri kulaklarımda yer edinmişti fakat yerine oturtmam için zamana ihtiyacım vardı... Sakin olmalıydım hepsi bu... Kapının tamamen açılması ile derin bir nefes aldım ve bir vampirle göz göze geldim... Yanında da bir melez, sıkıca kolundan tutmuştu. Birlikte içeriye girdiler ve onu bırakıp sert bir şekilde benim koluma girdi. Sersemlemiştim ve bir hayli canım yanmıştı. Şok olmuş bir sekilde çıktık odadan... Sonra kapının şifresini girdi... O kapının şifresini girerken içeriye girmiş olan melez de yavaşça arkasına döndü ve göz göze geldik... Uzun boylu, yeşil gözlü bir çocuk... Tasfir edebileceğim sadece buydu... Başka hiç bir ayrıntıya değinebilecek cesaretim yoktu... Donuk bakışlarımızla birbirimize bakmamız yaklaşık bir kaç saniyemizi almıştı. Kapı kapanmaya başladığında ise yoğun duygular içinde fısıldadım... Bu oydu... " Brad..."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD