Ormanda Kaçış Planı

1886 Words
Diyar Ağa’nın yüzündeki kararlılık ve öfke, Elif’in ve ailesinin çaresizliğiyle birleşince, gecenin karanlığında korkunç bir senaryo ortaya çıktı. Diyar, Elif’i kolundan sertçe tutarak, "Bu iş burada bitmedi. Seni kan bedeli olarak alacağım," dedi. "Hayır, lütfen, bırak beni!" diye bağırdı. Çığlıkları geceyi yırtarcasına yükseldi. Diyar’ın demir gibi güçlü elinden kurtulmak için çırpınıyor, ama gücü karşısında çaresiz kalıyordu. Elif’in kolunu daha sıkı tutarak, "Sakin ol, hiçbir yere kaçamazsın," dedi. Arzu ve Ahmet, kızlarının çığlıklarını duyduklarında dehşete kapıldılar. "Lütfen, kızımızı bırak! Ona zarar verme," diye yalvardılar, gözleri yaşlarla doluydu. Babası "Diyar Ağa, lütfen dur! Bunu yapma." dedi, sesi çaresizlik ve korkuyla titriyordu. Diyar, etrafta ki insanların sözlerine aldırış etmeden, Elif’i zorla arabaya doğru sürükledi. Elif, avazı çıktığı kadar bağırıyor, "Bırak beni! Yardım edin!" diye çığlık atıyordu. Çırpınışları ve çaresizliği, etrafındaki herkesi dehşete düşürmüştü. Bulundukları yer merkezi bir konum olduğu içi, bir çok komşu sokağa çıkmış, bir kısmı ise pencerelerin arkasından gizli gizli izliyorlardı. Daha önce böyle bir şeye şahit olmadıkları için onlar da ne yapacaklarını bilememişlerdi. "Kimseye bir şey demeyeceksiniz, yoksa sonu çok kötü olur," diye tehdit etti. Gözlerinde soğuk bir kararlılık vardı. Annesi, gözyaşları içinde yere yığıldı, "Elif! Kızım, lütfen onu bırak," diye hıçkırarak bağırdı. Babası, Diyar’ın peşinden koşmaya çalıştı, ama ağa kapıyı kapatarak, arabayı hızla çalıştırdı. "Beni durdurmaya çalışmayın. Yoksa hepinize çok kötü şeyler olur," dedi, sesi tehdit doluydu, arabayı hızla sürerek, evden uzaklaştı. Elif, arka koltukta çaresizlik içinde ağlıyor, gözlerinden yaşlar süzülüyordu. "Ne olur, bırak beni. Lütfen," diye hıçkırarak yalvardı. Diyar, gözlerini yoldan ayırmadan, "Bu iş bittiğinde her şey daha iyi olacak. Şimdi sus ve sakin ol, Herkesin hayrı için en doğru yol bu." Elif, gözyaşları içinde, bu korkunç gerçeği kabul etmek zorunda kaldı. Gece karanlığında, araba hızla uzaklaşırken, içindeki korku ve çaresizlik daha da büyüyordu. Baran ile geçirdiği bir haftayı düşünüp düne kadar ne kadar mutlu olduğunu anımsadı. Şimdi ise saçma sapan bir durumun içindeydi. Onu kurtarması için arayıp haber de veremezdi, yanında ne telefonu vardı ne de başka bir şey. Üzerinde bile uykudan kalktığı için pijamaları vardı. Adam, arabayı hızla sürerken genç kızın arka koltuktan gelen hıçkırıkları ve ağlamaları duyuluyordu. Her çığlık ve her hıçkırık, adamın öfkesini daha da artırıyor, ama aynı zamanda içinde bir kararsızlık ve karmaşa yaratıyordu. Karşısında erkek değil de genç bir kız olduğunu görmek, planlarını ve intikam duygularını karmaşık hale getirmişti. "Sus artık!" diye bağırdı, sabrını kaybederek. "Ağlaman hiçbir şeyi değiştirmeyecek." "Lütfen, beni bırak. Ne olur." "Bu iş bittiğinde her şey daha iyi olacak. Sadece sessiz ol ve sakinleş," dedi, ama içindeki kararsızlık yüzünden okunuyordu. Kafası karmakarışıktı; intikam için yıllardır beklemişti, ama şimdi karşısında masum bir kız vardı. Yolculuk devam ederken, Elif biraz sakinleşmişti, ama korkusu hala geçmemişti. Bir süre sonra, ürkek bir sesle, "Tuvalete gitmem lazım." "Bir numara yaparsan sonucunun kötü olacağını bil. Akıllı uslu ol, seni bırakacağım." Sesi hala tehditkardı, ama içinde bir yumuşama da hissediliyordu. "Tamam, sadece tuvalete gitmem lazım." Diyar, uygun bir yer bulana kadar arabayı sürmeye devam etti. Bir benzin istasyonunun yanına geldiğinde, arabayı durdurdu. "Tamam, hızlı ol," dedi, kapıyı açarak kızın çıkmasına izin verdi. Gözleri hala dikkatle kızın üzerindeydi. Elif, yavaşça arabadan inerken, Diyar’ın gözlerinin kendisini dikkatle izlediğini hissediyordu. Kafasında kaçış planları geçse de, adamın tehditlerinin ciddiyetini bildiği için sessizce tuvalete doğru yürüdü. Diyar, arabada beklerken, düşünceleri karmaşıktı. İntikam duyguları ve yılların öfkesi, kızın masumiyetiyle çelişiyordu. Onunla ne yapması gerektiğini düşünüyor, ama bir karar veremiyordu. Elif, tuvalete girdiğinde aklında tek bir düşünce vardı: kaçmak. Zorbanın tehditlerine ve gözlerindeki öfkeye rağmen, buradan kurtulmak zorundaydı. Ancak, dışarıda beklediğini ve çevresinde adamlarının olduğunu biliyordu. Kaçışın zor olacağını ama imkansız olmadığını düşündü. Tuvaletin küçük penceresine bakarak, etrafı dikkatlice inceledi. Pencere yeterince genişti ve dışarı açılıyordu. Kalbi hızla atarken, pencereyi açıp dışarıya tırmandı. Elini ve ayaklarını kullanarak sessizce dışarı çıkmayı başardı. Pencereden çıkarken, Diyar’ın ve adamlarının dikkatini çekmemek için elinden geleni yaptı. Dışarı çıktığında, çevresini hızla kontrol etti. Birkaç araç ve ağaçların ardında saklanabilecek birkaç yer fark etti. Kalbi hızla atıyordu ama korkusunu bastırarak, sessizce ilerlemeye başladı. Benzin istasyonunun arkasındaki ağaçlık alana doğru koşarak, dikkat çekmeden oraya ulaşmayı başardı. Bu sırada, Diyar Ağa arabada beklerken zamanın geçtiğini fark etti. Elif’in tuvalette uzun süre kalmış olmasından şüphelenerek, hızla arabadan indi ve tuvalete doğru yürüdü. Kapıyı açtığında, kızı içeride göremedi. Gözlerinde öfke ve panik belirdi. Etrafındaki adamlara dönerek, "Nerede bu kız? Nasıl kaçmasına izin verdiniz?" diye bağırdı, sesinde öfke vardı. Adamları hemen etrafa dağıldı, her yeri aramaya başladılar. Benzin istasyonunun her köşesine baktılar, ama bulamıyorlardı. "Hemen bulun onu! Her yere bakın!" diye kükredi. Elif, bu sırada ağaçlık alanda saklanıyordu. Kalbi hızla atıyor, nefes nefese kalmıştı ama hala sessizdi. Adamların etrafta dolaşmasını izleyerek, saklanmaya devam etti. Kaçışının fark edildiğini ve herkesin onu aradığını biliyordu, ama burada ne kadar kalabileceğini bilmiyordu. Diyar, öfkeyle etrafta dolaşırken, kulakları de çalılıkların arasından gelen her sese dikkat kesiliyordu. Adamlarına tekrar tekrar talimatlar veriyor, kızgınlıkla bağırıyordu. Ancak, her hangi bir izini bulamıyorlardı. Zaman geçtikçe, ağanın öfkesi daha da büyüdü. "Bu iş burada bitmeyecek," diye mırıldandı, dişlerini sıkarken. "Onu bulup geri getireceğiz. O kadar adamsınız bir kıza sahip çıkamadın. Biz size canımızı emanet ediyoruz. Bu mu, bu kadar mı gerçekten?" Kız, saklandığı yerden sessizce olanları izledi. Kalbi korkuyla çarpıyordu ama kaçmayı başardığı için içinde bir umut ışığı parlıyordu. Şimdi, buradan daha da uzaklaşmak zorundaydı. Ama nereye gideceğini ve nasıl güvende olacağını bilmiyordu. O sırada ağaçların arasından gelen bir hışırtı duyuldu. Dikkatini o yöne çevirdi ve dikkatle ilerlemeye başladı. Sesin geldiği yöne doğru yürüdüğünde, gözleri karanlıkta bir hareket fark etti. Karşısında adamlardan biri vardı. "İşte orada!" diye bağırarak, Elif’in olduğu yöne doğru koşmaya başladı. Elif, Diyar’ın kendisini fark ettiğini anladığında, korku içinde ayağa fırladı ve koşmaya başladı. Gecenin karanlığında, ağaçların arasından hızla ilerlemeye çalışıyordu. "Yardım edin! Yardım edin!" diye çığlık attı, ama sesi karanlıkta yankılanarak kayboluyordu. Adam, Kızı yakalamak için tüm gücüyle koşuyordu. "Kaçamazsın! Seni yakalayacağım!" İkisinin de çığlıkları ve ayak sesleri, karanlıkta yankılanıyordu. Elif, Diyar’ın arkasından geldiğini duydukça daha da hızlandı. Korku içinde, ağaçların ve dalların arasında yolunu bulmaya çalışıyordu. Ayakları titriyor, kalbi göğsünden çıkacakmış gibi atıyordu. "Lütfen, biri yardım etsin!" diye bağırdı, ama cevap yoktu. Adam, adımlarını hızlandırarak Elif’e yaklaşıyordu. Kızın korku dolu çığlıkları ve hızlı nefes alışları, ona daha da hızlanma gücü veriyordu. "Dur, kaçma!" Elif, karanlıkta bir an için sendeledi, ama düşmeden yoluna devam etti. Gözleri yaşlarla doluydu, ama durmaya cesareti yoktu. "Yardım edin! Biri yardım etsin!" Aralarındaki mesafe daraldıkça, Diyar’ın öfkesi ve Elif’in korkusu daha da yoğunlaştı, neredeyse Elif’e yetişmişti. Kız, arkasını kontrol etmek için başını çevirdiğinde, adamın ona çok yakın olduğunu fark etti. İçinde bir panik dalgası yükseldi ve daha da hızlandı. Yakalamak için bir hamle yaptı, ama Elif son anda yana kaçarak kurtuldu. "Dur dedim sana!" diye bağırdı. Elif, karanlıkta yolunu bulmaya çalışırken, içindeki korku ve çaresizlik daha da büyüyordu. Her adımda, adamın öfkesi ve tehdidi peşindeydi, "Kaçışın yok! Seni bulacağım!" Bir an arkasını döndüğünde, Diyar’ın hemen arkasında olduğunu fark etti. Diyar, son bir hamleyle Elif’in kolunu yakaladı. “Kaçamazsın!" diye bağırdı, kolunu sıkıca tutarken. Elif, kolunu kurtarmak için çırpınmaya başladı, ama Diyar’ın güçlü ellerinden kaçması imkansızdı. Tam bu sırada, ikisi de dengesini kaybedip ormanın içindeki dik bir bayıra doğru yuvarlanmaya başladılar. Bayırın üstünden aşağıya doğru hızla çalıların ve dalların arasına yuvarlanırken, adam içgüdüsel olarak Kıza zarar gelmemesi için onu sıkıca sardı. Elif, korku ve panik içinde çığlık atarken, Diyar ona daha da sıkı sarıldı ve kızın kafasını göğsüne bastırdı. Yuvarlanma sırasında dallar ve çalılar onları çizmeye başladı, ama adam tüm gücüyle Kızı korumaya çalışıyordu. Yuvarlanma devam ederken, Kızın çığlıkları aniden kesildi. Diyar, Elif’in bayıldığını fark etti, ama yuvarlanma bitene kadar onu korumaya devam etti. Bayırın dibine vardıklarında, ikisi de yorgun ve yaralı halde yerde yatıyordu. Elif’in hareketsiz olduğunu görünce, korkuyla onu kontrol etti. "Elif! Uyan!" diye seslendi, ama Elif’in gözleri kapalıydı ama nefesi düzenliydi. Korkudan bayılmıştı. Bayıldığını fark edince, derin bir nefes aldı ve kızın zarar görmemiş olmasından emin oldu. Kendi yaralarına aldırmadan, kızı dikkatlice kollarına aldı ve ona güvenli bir yer bulmak için etrafa baktı. Daha sonra güvenli bir yere taşıdı ve yere dikkatlice yerleştirdi. Onun baygın haldeki yüzüne bakarken, içindeki çatışma daha da derinleşti. Bir yandan ailesinin intikamını almak istiyor, diğer yandan bu insanın masumiyeti karşısında ne yapacağını bilemiyordu. Kız, baygın halde yatarken, onun yanında beklemeye başladı. Elif, bir süre sonra hafifçe kıpırdadı ve gözlerini araladı. Başını çevirdiğinde, Diyar'ın yüzünde gördüğü endişe ve korkuyla karışık öfkeyi fark etti. Gözleri yeniden yaşlarla doldu. "Ne oldu? Neredeyiz?" diye sordu. Diyar, derin bir nefes alarak, "Sen bayıldın" dedi. Ama endişesi hızla yerini öfkeye bıraktı. "Seni korumaya çalışırken bu hale geldik," diye ekledi, sesi giderek sertleşerek. Kız, yavaşça doğrulurken, olanları hatırlamaya başladı. "Ben sadece kaçmak istedim. Korkuyordum," dedi, gözleri Diyar'ın gözlerine bakarak. Diyar, öfkeyle ayağa kalktı ve etrafta dolaşmaya başladı. "Eğer bir daha böyle bir şey yaparsan, sonuçlarına katlanırsın," dedi, sesi tehditkar ve keskin bir tonla. "Sana zarar vermek istemiyorum ama bana başka bir seçenek bırakmıyorsun. İlla ellerini mi bağlıyım, onu mu istiyorsun?" "Lütfen, bana ve aileme zarar verme. Biz sadece yaşamak istiyoruz." "Ailenizin kan bedelini ödemesi gerekiyor. Bu, kan davasının kuralı. Senin adın Zenan ve sen kan bedelisin." "Zenan... Bu benim gerçek adım mı? Ama ben Elif’im. Lütfen, bırak beni. Geçmişte yaşanan şeylerin bedelini benim ödemem hiç adil değil." "Senin adın Zenan ve bu kan davası bedel ödenmeden bitmeyecek. Ailen seni bana vermek zorunda. Eğer bir daha kaçmayı denersen, ailen büyük bir bedel ödeyecek. Onların güvenliği senin elinde. Kendini feda etmelisin." "Ama bu adil değil. Ben bu davayla hiçbir ilgim olmadığını biliyorum. Lütfen, başka bir yol bulalım." Elif, ailesine zarar gelmemesi için kendini feda etmeye karar verdi. Yattığı yerden kalkarken zorlukla doğruldu, bedeni hala yuvarlanmanın etkisiyle ağrıyordu. Diyar’ın öfkeli bakışları altında, yardımsız bir şekilde ayağa kalkmaya çalıştı. Adam, kızın kalkmakta zorlandığını gördü, ama öfkesinden dolayı ona yardım etmeyi düşünmedi bile. "Kendi başına bu hale geldin. Kaçarak işimizi daha da zorlaştırdın," diye bağırdı, sesi hiddetle doluydu. Sinirle dişlerini sıkarak, "Beni dinlemediğin için bu hale geldik. Şimdi arabaya bin ve sesini çıkarma." Başını sallayarak sessizce arabaya bindi. Diyar, arabayı çalıştırırken, adamlarına dönerek, "Bu durum hakkında kimseye bir şey söylemeyeceksiniz. Kızın yerini bilen olmayacak." Sesi emir doluydu. Adamları başlarını sallayarak, "Anlaşıldı, efendim," diye karşılık verdiler. Kızı köydeki evlerine götürmek için arabayı sürdü. Yol boyunca sessizlik hakimdi, sadece Elif’in hafif hıçkırıkları duyuluyordu. Diyar, içindeki öfke ve kararlılığı sürdürerek, yolda hiçbir duraklama yapmadan köye doğru ilerledi. Köye vardıklarında, arabayı evin önüne park etti ve Elif’e dönerek, "Arabadan in," dedi. Kız, gözlerinde korku ve çaresizlikle arabadan indi. Kolundan tuttuğu gibi eve götürdü. Evin içine girdiklerinde, adamlarına dönerek, "Kimseye bir şey söylemeyeceksiniz. Bu kızın burada olduğunu kimse bilmeyecek." Elif, sessizce eve girdi ve Diyar’ın peşinden ilerledi. Diyar, onu bir odaya götürdü ve kapıyı açarak, "İçeri gir," dedi, sesi emredercesine. Odanın içine girdiğinde, kapının ardından kapandığını duydu. Ağa, kapıyı kilitleyerek, "Buradan çıkmaya çalışırsan, ailen büyük bir bedel öder. Kaçmaya çalışmayı aklından bile geçirme," dedi, sesi tehdit doluydu. Elif, kapının ardından Diyar’ın sert adımlarını duydu. Gözlerinden yaşlar süzülerek, çaresizce odada bir köşeye oturdu. Düşünmeye başladı, daha düne kadar en güzel anılarını biriktirdiği Şırnak, şimdi ona hayatının en kötü anılarını yaşatıyordu. Belki Baran ile görüşürse, yardım edip kurtulmasını sağlardı fakat ona nasıl ulaşacaktı. Kendisini ve ailesini korumak için burada kalmak zorunda olduğunu biliyordu, ama bu durumun ne kadar süreceğini ve neler olacağını kestiremiyordu. Elif’in kaçma girişimi, Diyar’ın güvenini ve kontrolünü zedelemişti. Bu yüzden, onu göz hapsinde tutarak, intikam planlarını devam ettirmeye karar verdi. Köydeki ev, Elif için bir hapishane olmuştu. İçindeki korku ve çaresizlikle, ne yapacağını bilemez halde bekliyordu. Diyar’ın tehditleri ve öfkesi, onun her hareketini sınırlıyordu. Elif, bu zorlu durumla başa çıkmanın yollarını ararken, Diyar da intikam yolculuğunda bir adım daha atmıştı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD