bc

AĞANIN TUTSAĞI +18

book_age18+
3.2K
FOLLOW
31.3K
READ
dark
HE
badboy
heir/heiress
bxg
highschool
small town
wild
like
intro-logo
Blurb

Nikah odası, köy evinin en sessiz ve en karanlık odasıydı. Duvarlara asılmış birkaç eski fotoğraf ve tespihler dışında süssüzdü. Evin ortasında, yere serilmiş büyük bir kilim üzerinde, minderler yerleştirilmişti. Diyar, sert ve kararlı adımlarla içeri girerken, Elif arkasından çaresizlikle onu takip etti. Elif’in gözleri, ağlamaktan kızarmış ve yaşlarla doluydu. Nikahı kıyacak hoca, iki tarafın ortasında, minderin üzerine oturmuş, sessizce dualarını okuyordu. Hoca, Diyar’ın öfkesini ve Elif’in çaresizliğini fark ederek, bu kasvetli atmosferin ağırlığını hissetti. Elif, dizlerinin üzerine oturduğunda, sessizce gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı.

Diyar, Elif’in karşısına oturarak, gözlerini ondan ayırmadan, hoca ile göz göze geldi. Hocanın sesi, odanın sessizliğinde yankılandı. "Nikahı kıyacak mıyız?" dedi, sesi derin ve ağırdı.

Diyar, hocanın sorusuna hemen yanıt verdi, "Evet," diye sertçe karşılık verdi. Gözlerinde, yılların öfkesinin yansıması vardı. Elif ise, bu anın ağırlığı altında eziliyor gibi hissediyordu. Her ne kadar direnmek istese de, içinde bulunduğu durumun çaresizliğini kabullenmek zorunda kaldı.

Hoca, dualarını okumaya başladığında, Elif’in gözlerinden akan yaşlar daha da hızlandı. Diyar’ın kararlı duruşu, Elif’in kırılmış ruhunun tam zıttıydı. Duaların ardından, hoca, Diyar’a dönerek, "Diyar Ağa, Elif Hanım’ı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?" diye sordu.

Diyar, gözlerini Elif’in gözlerinden ayırmadan, "Evet, kabul ediyorum," dedi, sesi güçlü ve kararlıydı. İçinde taşıdığı öfke, bu kelimelere yansıyordu.

Sonra hoca, Elif’e dönerek aynı soruyu sordu, "Elif Hanım, Diyar Ağa’yı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?" Elif, bu sorunun ağırlığı altında ezilirken, bir an duraksadı. Gözleri yaşlarla dolu, kalbi ise acıdan parçalanıyordu. Odanın kasveti, onun çaresizliğini daha da derinleştiriyordu.

''Nereye gidersen git, ne kadar kaçmaya da çalışsan artık sen benim karımsın''

chap-preview
Free preview
Şırnak'ın Gizemi
Elif, üniversitenin bahar döneminin son dersini takip ederken, dışarıdaki güneşin odaya süzülen ışıklarında bir türlü dikkatini toplayamıyordu. Düşünceleri, yaz tatilinde arkadaşlarıyla yapmayı planladığı Şırnak seyahati üzerineydi. O gece yemek masasında, ailesine bu planından bahsetmek için sabırsızlanıyordu. Akşam yemeğinde, annesi yemeğin üzerine sıcak bir çay servisi yaparken, Elif konuyu dikkatlice açtı. "Anne, baba, bu yaz arkadaşlarımla birlikte Şırnak’a gitmeyi düşünüyoruz. Oranın tarihi yerlerini ve doğal güzelliklerini görmek istiyorum." Babası, çayını yudumlarken gözleri ciddileşti. "Şırnak mı? Orası pek de güvenli bir yer değil, Elif. Başka bir yer düşünemez misiniz?" Elif, babasının tepkisine şaşırmıştı; çünkü genellikle seyahat etmesine karşı çıkmazdı. "Ama baba, orası son zamanlarda birçok turist çekiyor ve güvenlik önlemleri arttı. Üstelik, biz bir grup halinde olacağız." Annesi sessizce bulaşıkları toplarken, babası derin bir nefes aldı ve söze başladı. "Elif, senin güvenliğinden başka bir şey düşünmüyoruz. Bu konuda biraz daha düşünmeni isterim." Elif, babasının bu endişesini yatıştırmak istiyordu. "Peki, babacığım, sizin endişeleriniz nedir? Belki ben de anlarım ve bir çözüm buluruz." Babası, gözlerini kaçırdı ve bir an sessiz kaldı. Sonra yavaşça, "Bu sadece güvenlik meselesi değil. Ailen hakkında bilmediğin bazı şeyler var," dedi. Elif’in kalbi hızlandı. "Ne demek istiyorsun? Ailemle ilgili neyi bilmiyorum?" Annesi, odaya geri dönerken, babası elini kaldırdı. "Şimdi değil. Zamanı geldiğinde her şeyi öğreneceksin." Elif o gece yatağına girdiğinde gözlerini tavana dikmiş, babasının gizemli sözlerini düşünüyordu. Şırnak’a gitmek, birdenbire sadece bir tatil planı olmaktan çıkmış, onun için keşfedilmesi gereken bir sır haline gelmişti. Ertesi gün, annesi ve babası arasında fısıldaşan seslerle uyandı. Kahvaltıda, babası ona dönüp, "Tamam," dedi. "Şırnak’a gidebilirsin, ama dikkatli ol." Elif'in yüzünde bir tebessüm belirdi, ama içinde büyüyen merak duygusu, bu tatilin beklediğinden çok daha fazlasını getireceğinin farkındaydı, heyecanla odasından çıktığında kapıyı ardında kapattı. Evden çıkarken, annesiyle babasının gözlerinde bir endişe izi bırakmıştı. Kapı kapandığı anda, mutfakta sessizlik bozuldu. Annesi, elleri tezgahın üzerinde sıkıca dururken, "Nasıl izin verebilirsin, Ahmet? Oraya gitmesine nasıl göz yumarız?" Ahmet, bir fincan kahveyi karıştırırken sakin bir ifadeyle cevap verdi. "Endişelenecek bir şey yok. O günler geride kaldı. Artık oralar da değişti, biz de değiştik." "Değişti diyorsun ama geçmiş hiç unutulur mu? O yıllar, o acılar... Elif oraya giderse, her şey yeniden başlar mı diye düşünmüyor musun?" Ahmet, derin bir nefes aldı ve yavaşça başını salladı. "Elif bizim kızımız ve o, geçmişin gölgesinde büyümesin istiyorum. Şırnak’ta yaşananlar, onun hayatını belirlememeli. Biz onu koruyamazsak, kim koruyacak?" "Eğer bir şey olursa, bu bizim vicdanımızda kalır. Ben bununla yaşayamam." Ahmet, karısının yanına yaklaştı, omuzlarından tuttu. "Bir şey olmayacak. Oradaki dostlarımızdan haber aldım, Elif'e göz kulak olacaklar. Bizim geçmişimizi bilenler, ona zarar gelmesine izin vermez." Annesi, gözlerinde yaşlarla, başını salladı. "Umarım haklısındır, Ahmet. Umarım bu kararımız, bize pişmanlık olarak dönmez." "Her şey yolunda gidecek. Elif, bizim güçlü kızımız." Kapının dışında, Elif, ceketini giydiği sırada, annesiyle babasının sesini duyduğunu fark etmedi. O, sadece arkadaşlarına verilecek müjdeli haberi düşünüyordu. Ancak evin içinde, iki kalp, kızlarının bilmediği, karanlık bir geçmişin gölgesinde ağır ağır çarpıyordu. Elif, okula vardığında, güneşli bir bahar sabahı her yeri aydınlatmıştı. Dostlarının sabırsızlıkla beklediği haberle dolu çantasını sırtında, enerjik adımlarla okulun kantinine doğru yürüdü. Arkadaşları Zeynep, Derya, Sibel ve Aslı, her zaman oturdukları köşe masada onu bekliyorlardı. Elif, yaklaşır yaklaşmaz, yüzünde bir zafer ifadesiyle: "Tamam, arkadaşlar! Ailem izin verdi, Şırnak’a gidiyoruz!" dedi, coşkuyla. Masadaki kızlar çığlık atarak ayağa fırladılar. Zeynep, heyecanla, "Gerçekten mi? Bu süper haber!" diye bağırdı. Derya ise Elif'i kucaklayıp, "Seninle gurur duyuyoruz, Elif! Harika iş çıkardın," dedi. Heyecanları kantinin diğer köşelerine kadar yayıldı. Sibel, hemen plan yapmaya başladı. "Tamam, hadi şimdi her şeyi ayarlayalım. Uçak biletlerinden, konaklamaya kadar her şeyi bugün içinde halledelim. İnternetten güzel bir yer bulmamız lazım." Aslı, dizüstü bilgisayarını çıkardı ve hızla aramalara başladı. "Bakın, burada çok güzel bir pansiyon var, manzarası harika gözüküyor ve fiyatları da uygun. Ne dersiniz?" Arkadaşlar onayladıktan sonra, Aslı rezervasyon işlemlerine başladı. Zeynep ve Derya ise tatil için alışveriş planları yapmaya koyuldu. "Biliyorsunuz, orada geceler serin olabilir, kazaklarımızı unutmayalım. Ve tabii ki, festivaller için birkaç güzel elbise!" Derya heyecanla söyledi. Sibel, kahvesini yudumlarken, "Ve düşünsenize, tüm bu güzel fotoğraflar! i********:ımızı patlatacağız," diye güldü. Elif, arkadaşlarının bu coşkusunu izlerken, içinde bir sıcaklık hissetti. Kendi kendine, "Bu, hayatımın en unutulmaz yazı olacak," diye düşündü. Ancak ailesinin gizemli konuşmaları aklının bir köşesinde dolaşıyordu. Ne olursa olsun, bu macera için hazırdı. Elif, kendine özgü bir güzellikle herkesi etkisi altına alacak bir genç kızdır. Saçları, koyu kestane renginde ve uzun dalgalara sahip, hafif rüzgar estiğinde etrafa vanilya kokusu yayılır. Gözleri, parlak yeşil, adeta zümrüt taşını andırır; her bakışı, karşısındakini büyüleyen derinlikte ve anlam yüklüdür. Güneş ışığında gözleri, ormanın derinliklerindeki gizemli yeşillik gibi parlar. Cildi, yumuşak bir altın sarısı tonuna sahip, her zaman doğal bir parlaklıkla ışıldar. Yüz hatları, zarif ve dikkat çekici şekilde dengelidir; ince bir burun, dolgun dudaklar ve yuvarlak yanaklar ile tamamlanır. Gülüşü, gözlerinin içindeki pırıltıyı daha da belirginleştirir, odaya giren herkesin dikkatini çeker. Fiziği ise zarif ve atletiktir; uzun boylu ve esnek bir yapıya sahiptir. Onun duruşu, özgüven ve zarafetin mükemmel bir birleşimini yansıtır. Elbise tercihleri, modaya uygun ve her zaman şık; renkleri ve kıyafetleriyle hem cesur hem de zarif bir imaj çizer. Karakteri, fiziksel güzelliği kadar etkileyicidir. Zeki ve hızlı düşünme yeteneğiyle tanınır. Üniversitede başarıları ve geniş bilgi birikimi, arkadaş çevresinde saygı görmesini sağlar. Güvenilir ve sadık bir dost olan genç kız, arkadaşlarının zor zamanlarında daima yanlarında olur ve onlara destek çıkar. Kararlarında kesin ve özgüvenli, etrafındaki insanlara da ilham verir. Ayrıca, zorluklar karşısında gösterdiği cesaret ve dayanıklılık, onu sadece güzellikle değil, güçlü bir karakterle de öne çıkaran özelliklerindendir. Herkesin kendine hayran bıraktığı Elif, sadece dış görünüşüyle değil, aynı zamanda zekası ve kişiliğiyle de göz kamaştırır. Onunla tanışan herkes, onun bu etkileyici kombinasyonuna karşı koyamaz ve onunla daha fazla vakit geçirmek ister. Tatil günü nihayet geldiğinde, Elif ve arkadaşlarının heyecanı tavan yapmıştı. Sabahın erken saatlerinde, ailesi onu ve arkadaşlarını havalimanına kadar uğurlamak için evden çıktı. Havalimanına varıldığında, Arzu, endişeli gözlerle kızının yüzünü süzdü. Her ne kadar gurur duysa da, içinde hâlâ bir huzursuzluk vardı. Ahmet, eşinin yüzündeki endişeyi fark edip ve ona dönerek hafif bir sesle, “Kızımızı üzmeyelim. Güçlü kalmalıyız,” dedi. Genç kız, ailesine sarılırken, annesinin gözlerindeki yaşları gördü ve "Merak etme anne, her şey yolunda gidecek ve çok eğleneceğiz. Bir hafta sonra buradayım," dedi gülümseyerek. Babası, Elif'in omuzlarından tutarak, "Biz de seni sabırsızlıkla bekliyor olacağız. Kendine iyi bak, her zaman olduğu gibi zekice ve dikkatli kararlar al," dedi. Arzu, kızının elini sıkıca tutarak, "Seni seviyorum. Allah’a emanet ol," diye fısıldadı. Elif ve arkadaşları, ailelerine son bir kez el sallayarak güvenlik kontrolünden geçtiler. Arkalarında, Ahmet, Arzu'nun omuzlarına sarılarak onu teselli etmeye çalıştı. Şırnak’a vardıklarında, bölgenin zengin kültürü ve tarihi karşısında büyülendiler. Her köşede yeni bir keşif, her adımda tarihin derin izleriyle karşılaştılar. İkinci günlerinde, büyük bir yerel festivalin yapıldığı gün, meydana doğru yol aldılar. Meydan, rengarenk giysiler giymiş insanlar, etrafta dolaşan çocuklar ve canlı müzikle doluydu. Elif, festivalin enerjisine kapılmıştı ve gözleri her bir ayrıntıyı kaçırmamak için etrafta geziniyordu. Kalabalığın arasında dolaşırken, bir tezgâha yaklaştı. Renkli el yapımı takılar ve göz alıcı kumaşlar dikkatini çekmişti. Bir kolyeyi incelerken, birdenbire omzuna hafifçe çarpan birine doğru döndü. Karşısında, uzun boylu, kararlı duruşlu ve gözlerinde derin bir ifade olan bir adam duruyordu. Kızın kalbi bir an duracak gibi oldu. "Özür dilerim, sizi rahatsız ettim," dedi Baran, sesi nazik ama biraz tedirgin. Elif'in gözlerine baktığında, sanki içindeki fırtınayı dindiren bir huzur bulmuş gibiydi. Elif, bir an için nefesini tutarak, "Hayır, sorun değil," diye yanıtladı. Sesi hafif titremişti. Gözlerini karşısında duran beyefendiden ayıramıyordu; karşısındaki adamın derin kahverengi gözlerinde kaybolmuştu adeta. Baran, Elif'in elindeki kolyeye bakarak, "Bu kolye, ailemizin eski bir sembolünü taşır. Onun hakkında bir şeyler duymak ister misiniz?" diye sordu. Bu soruyla, genç kızın kalbindeki merak ve heyecan daha da arttı. Gülümseyerek, "Tabii ki, bu çok ilginç olur," dedi. Adam, nazikçe kolyeyi elinden alarak, onun hikayesini anlatmaya başladı. Elif, Baran’ın anlattıklarını dinlerken, bu adamın sadece görünüşüyle değil, bilgeliği ve derinliğiyle de büyülendiğini hissetti. Anlatımın sonunda, "Bu festival, bizim için çok özel. Eğer isterseniz, size burada daha fazla şey gösterebilirim," dedi. Sesi samimi ve davetkardı. Elif, bu daveti geri çevirmeden önce bir an duraksadı. Yeni tanıdığı bu insana güvenmeli miydi? Ama kalbi ona daveti kabul etmesini söylüyordu. "Bu harika olur. Teşekkür ederim," dedi yavaşça. Daha sonra ‘’Kızlara mesaj atıp beni merak etmemeleri gerektiğini söyleyeyim.’’ dedi. Kalbi hızla çarparken, birlikte kalabalığın arasına karıştılar. Her adımda, aralarındaki bağ daha da kuvvetleniyordu. Festival boyunca, birlikte çeşitli etkinliklere katıldılar, yerel yemeklerin tadına baktılar ve geleneksel dansları izlediler. Her anlarında, birbirlerine daha da yakınlaştılar. Baran’ın Elif’e olan nazik tavırları ve Elif’in içten gülümsemeleri, çevrelerindeki herkesin dikkatini çekiyordu. Gün sonunda, festival alanının biraz dışında, daha sessiz bir köşede durdular. Güneş, ufukta batarken, ikisi de birbirine baktı. Kız, "Bu günü asla unutmayacağım," dedi. Adam ise hafifçe gülümseyerek, "Ben de öyle," diye yanıtladı. Bu karşılaşma, Elif ve Baran’ın hikayesinin sadece başlangıcıydı. İkisi de bu anın, hayatlarında nasıl bir değişim yaratacağını ve onları nereye götüreceğini merak ediyordu. Ama bir şey kesindi: Bu özel an, kalplerinde silinmez bir iz bırakmıştı Festival alanında birlikte vakit geçirirken, Elif'in arkadaşları Zeynep, Derya, Sibel ve Aslı uzaktan bu sahneyi izliyorlardı. Genç kızın yüzündeki mutluluk ve heyecan, arkadaşlarının gözünden kaçmamıştı. Her zaman önceliği okul ve dersler olan genç kızın, bu kadar keyifli ve rahat olduğunu görmek onlar için de sevindirici bir durumdu. Zeynep, diğerlerine dönerek, "Sanırım Elif’in biraz yalnız kalmaya ihtiyacı var," dedi gülümseyerek. "Onu bu kadar mutlu görmek harika." Derya, başını sallayarak, "Kesinlikle. Yeni tanıştığı genç ile vakit geçirmesi onun için iyi olacak. Biz de bu arada festivalin tadını çıkaralım," diye ekledi. Aslı, "Evet, Elif genelde çok çalışkan ve ciddi biri. Bu tür anları hak ediyor," dedi. Sibel de bu fikre katılarak, "O zaman hadi, biraz eğlenelim ve Elif’e biraz özgürlük tanıyalım," dedi. Baran, Elif’e dönerek, "Sanırım bugün çok şanslıyım. Sizinle daha fazla zaman geçirebileceğim," dedi. Elif, Baran’ın bu sözlerinden dolayı hafifçe kızardı ve heyecanını saklamaya çalışarak, "Evet, bu harika olacak," diye yanıtladı. Şu an ikisi de kendini mutlu hissediyordu. "Burası gerçekten çok güzel ve sizinle burayı keşfetmek daha da özel," diye ekledi. "O zaman gelin, size en sevdiğim yerlerden birini göstereyim," dedi ve Elif’i festival alanının dışındaki eski bir kilisenin kalıntılarına doğru yönlendirdi. Elif, Baran’ın rehberliğinde, tarihi kalıntıları incelerken, onun anlattığı hikayeleri dinledi. Her geçen dakika, Adamın derin bilgisi ve nazik tavırları, kızın ona olan ilgisini ve hayranlığını artırıyordu. Gün batımına doğru, kilisenin yıkık duvarları arasında durup, gökyüzündeki renk değişimini izlediler. Baran, "Burası benim en sevdiğim yerlerden biri. Her geldiğimde, buranın büyüsüne kapılırım," dedi. "Buranın güzelliği kadar, sizinle burayı paylaşmak da özel," diye fısıldadı. İkisi de bu anın tadını çıkarırken, birbirlerine bakarak sessizce gülümsediler, eski kilisenin kalıntıları arasında yürürken, Elif’in içinde garip bir tedirginlik vardı. Baran ile bu kadar kısa sürede bu kadar yakın olmak, ona normalde hissetmeyeceği bir endişe veriyordu. Ancak, onun yanında olmak, onun anlatımlarını dinlemek ve derin gözlerinde kaybolmak, genç kızın bu tedirginliği bir kenara bırakmasına neden oluyordu. İçindeki bu karmaşık duygularla baş etmeye çalışırken, Baran’ın sesinde ve davranışlarında bir güven buluyordu. Ancak yine de aklının bir köşesinde, "Bu kadar kısa sürede ona güvenebilir miyim?" diye düşünmeden edemiyordu. İçindeki bu düşünceleri Baran’a hissettirmemeye çalışarak, ona gülümsemeye devam etti. Baran, Elif’in düşüncelerini okuyamasa da, onun hafifçe uzaklaştığını hisseder gibi oldu. Bu yüzden ona daha fazla yüklenmemek adına, daha hafif konulara yöneldi. "Biliyor musunuz, bu kilisenin hikayesi çok ilginçtir. Eskiden burada insanlar festivallerde toplanır, şarkılar söyler ve dans ederlermiş," dedi, Elif’in dikkatini dağıtmak amacıyla. Baran’ın anlattıklarını dinlerken, onun güvenilir olup olmadığını sorgulamaya devam ediyordu. "Çok nazik ve bilgili biri, ama ya göründüğü gibi değilse?" diye düşündü. Ancak, Baran’ın sıcak bakışları ve içten davranışları, Elif’in içindeki bu şüpheleri sürekli olarak yumuşatıyordu. İçindeki çelişkili duygularla mücadele ederken,adamın kendisine bir kez daha dikkatle baktığını fark etti. Baran, "Sanırım sizi biraz fazla yordum. Belki biraz dinlenmek istersiniz?" dedi, hafifçe endişeli bir ses tonuyla. Elif, bu nazik teklifi kabul etti. "Hayır, yorulmadım. Gerçekten her şeyi çok ilginç buluyorum. Sadece... bu kadar kısa sürede sizinle bu kadar yakın olmak beni biraz düşündürdü," dedi, içtenlikle. Baran, Elif’in dürüstlüğünü takdir etti ve nazikçe gülümsedi. "Bu tamamen anlaşılabilir. Sizinle tanıştığım için çok mutluyum ve zamanla daha iyi tanıyacağımızdan eminim," dedi. Genç kız, adamın bu sözleriyle biraz rahatladı. Onunla vakit geçirmenin verdiği mutluluk, tedirginliğinin önüne geçiyordu. "Sanırım ben de sizi tanıdıkça, endişelerim azalacak," diye yanıtladı. Gözlerinin içi parlıyordu, ve Baran da bunu fark etmişti. Gün batımı sırasında, kilisenin bir köşesine oturdular ve etrafı izlemeye başladılar. Elif, Baran’ın yanında geçirdiği bu sessiz ve huzurlu anların tadını çıkarıyordu. İçinde hâlâ ufak bir tedirginlik olsa da, Baran’ın yanında olmak, onunla konuşmak ve vakit geçirmek ona doğru hissettiriyordu. Elif ve Baran’ın bu ilk karşılaşması, tedirginlikle karışık bir heyecanla doluydu. Baran’a tamamen güvenmek için zamana ihtiyaç duyuyordu, ama aynı zamanda onunla daha fazla vakit geçirmek istiyordu. İkisinin de kalplerindeki bu belirsizlik ve merak, onları birbirlerine daha da yakınlaştıracaktı.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Beni Sevmene Muhtacım

read
40.9K
bc

KÖR KURŞUN

read
6.2K
bc

KİRLİ KAÇAMAK

read
6.5K
bc

BANA ELLERİNİ VER

read
3.4K
bc

ZÜRRİYETSİZ AĞA +18 [Töre]

read
256.2K
bc

Grift

read
2.1K
bc

ESK-AŞK (mahalle) +18

read
43.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook