Hikayesi Şeyma Küçükoğlu
author-avatar

Şeyma Küçükoğlu

bc
Eftalya 2
Güncellenme zamanı Dec 8, 2021, 11:59
Deniz kızı deniz de nefes mi alırdı? Orası  onun evimiydi? Yoksa yeryüzünde kendine yer bulamamıştıda onu kucaklayan denize mi kanmıştı? Kanmıştı sanırım. Şimdilerde onu kendine çağıran, benliğini saran toprağa çıkmak üzereydi narin bedeni. Halbuki sonu olucaktı başlangıcı sandığı herşey. Biliyordu. Bile bile yeryüzüne çıkmak  kendisine duyduğu vicdansızlık değil, ona duyduğu hislerdi. Fazla güçlü duygular insana zayıflık verirdi adına tezat.Zayıflamakla meşguldü Alin.. Kalbi güçten düşüyordu. Yanmak değildi bu soğuktan tir tir titremekti. Sarılsa geçer dediği herkes şimdi nerelerdeydi sahi? Onları arayamamıştı bile öyle değil mi? Yokluğuyla sınandığı herkesin yok olduğunu göremeyecek kadar karanlık bir miras bırakmışlardı ona. Ne kalabalık bir dünya dedi içinden ait olduğu yere bakıp..Yeryüzündeki kalabalık kimsesizliği, denizde ki sakinlik ise aidiyet duygusunu veriyordu ona. Çünkü insan gördüğünde yokluğunu hissederdi bazı duyguların. Görmezse yok zannederdi. Yok zannetmeyi tercih ederdi halbuki. Kalplerinde ki sıcak duygular tebessümlerinde hayat bulan, kimisi ailesinin yanında kimisi sevdiği adamın yanında kaygısızca kahkaha atan belki ağlayan ama özünde ağlayacak birini bulabilen, birilerinin yarasını sarmasını isteyen bu insanları görmemeyi bilmemeyi tercih ederdi. Hem sevmek hem yaşamak mümkün müydü bu dünyada? Halbuki seversen yaşamazsın,  yaşıyorsan sevemezsin zannetmişti  hep Alin. Ne zor yaşamaktı bizimkisi dedi çocukluğuna. En çok onunla dertleşmeyi seviyordu. Çünkü birtek o anlıyordu.. İnsanların birbirine anlıyorum demesine anlam veremezdi. Yaşamadan anlamak mümkün değildi ki..Ne kadar yalancı bir kalabalık! Kimse kimseyi anlamıyor, ama anlayışlı insan taklidi yapıyor. Herkes kendi zihninde ki benliği dinliyor, konuşurken sen diye konuşuyor. Kendinden başka herkese sağır olmuş bencil insan topluluğu..! Öfkesi kendineydi esasında. Herşeye rağmen sevgiyle birbirine iyi gelen, iyileştiren birilerinin de yaşaması ona umut değil,  günden güne acı vermeye başlamıştı. Çünkü bu sevgi onu ne yaşatmıştı ne öldürmüştü.. Ama arafı bile sevdirmişti. "Şimdi yeryüzüne çıkma vakti Eftalya..Ama dünyaya değil gökyüzüne..Yıldızlardan almış olmalısın ışığını. Buralar söndürür seni.". Ben karanlıkta da mutluyum diyemedi. Yine bir gün istenmemişliğini süslü kelimelerle duymanın acısını yaşadı..
like
bc
Eftalya
Güncellenme zamanı Nov 1, 2021, 12:18
Sever insan, sevdiğini..Ama en çokta sevmeyi... Sevilen güzel değildir belki de o kadar, sevmek güzelleştirir herşeyi.. Geçen zaman da, kaybolan günler de bizim için yazılan onlarca, yüzlerce satır arasından yalnızca bir kelime için fedâ eder tüm benliğini... Karan... "Bir kelime olsanda aslında, sen kelimenin içinde yazılı kitap, saniyelik melodide çalan en güzel şarkısın." Sen bensin, Bende sen.. Ama çok uzaktasın aslında, nasıl bu  kadar yakın hissettirirsin.. ****** İnsan birçok duyguyu aynı anda yaşayan,  ve  bir duygusu için de hayatını fedâ eden tek varlıktır.Hem çok akıllıdır, hemde çok aptal.. Aşk için yaşar kimisi, ve aşk için ölür.. Alin için ne çok masumdu aslında herşey onunla tanışana kadar.Sanki bir adamla değil, dünyayla tanışmıştı.Dünyası değişmişti, dünyası o olmuştu. Günler kararsada, geceleri sevmişti.Ne karanlık gece dememiş, yıldızlar ne çok parlak demişti. Çünkü o vardı artık gecelerde, gecelerinde..Çektiği tüm acılardan onu hayal ederek kurtulmuştu. Onu mu seviyordu, yoksa hayalindeki varlığınımı tam olarak bilmese de, hâyali gerçek kadar güzel, gerçeği hâyal kadar ulaşılmazdı. "Ulaştı zannetti, ulaşamadı..Ve bir zânna feda etti herşeyi..Çünkü zannetmek bile güzeldi." ****** Elindeki elmadan naif görünüşüne tezat yine kocaman bir ısırık aldı. "Alin!Nerdesin lan sen yine!Yediğin dayaklar yetmedi mi?!" Duyduğu çirkin sesle yüzünü buruşturdu.Bu adamın sesini bile duymak midesinin bulanmasına sebep oluyordu.Nasıl bir ikilemdi bu?Normal de babalar korumazmıydı?Neden Alin kendisini ailesinden korumaya çalışıyordu? "Burdayım yaşlı bunak." Yaşlı adamın atmaca gibi gözleri ağacın üstünde elmasını ısıran kızı buldu.Duyguları her zaman karşılıklı olan adam aynı kendisi gibi yüzünü buruşturdu. "İn aşağı çabuk seni küçük sincap!" Şeytani bir ifadeyle gülümsedi kız. "Gel de indir kolaysa." Yaşlı adam topal ayağına göz atıp öfkeyle homurdandı.Sonra aklına gelenle oda kız gibi sinsice gülümseyip elinde bulduğu taşı hiç düşünmeden kıza fırlattı.Biran boşluğuna geldiğinde başına gelen koca taşla çığlık attı Alin.Burnuna doğru süzülen sıcak sıvı acısının yoğunluğunu gösteriyordu aslında.Ama alışmıştı artık kanamaya, son zamanlarda ise kanatmaya..Hiç düşünmeden aldığı elmayı aşağıdaki adama fırlattı.Kızdan gelecek hamleye hazır olan yaşlı şeytan hemen kenara doğru hamle yapıp elmadan kurtuldu. Hırsla bir tane daha fırlattığında bir yandan da bağırıyordu; "Bana bak!Yetmedi mi bana yaptıklarınız.Yemin ederim bu sefer sadece ahırı yakmakla kalmam evi başınıza yıkarım.!" Aslında öfkesinden daha büyüktü kırgınlığı.Anne ve babasına değil, kendine.Güçsüzlüğüne..Hâlâ daha birileri tarafından sevilmek için can atan, bir sıcak gülümsemeye muhtaç içindeki kız çocuğunaydı öfkesi. O sırada normalde aralarındaki ateşi aslında her zaman harlayan, ama şimdi nedendir bilinmez yüzünde garip bir endişeyle annesi geldi yanlarına.Normalde her yeri ağrıyan, bir işe elini sürmeyen o kadın gitmiş, yerine sanki suç işledikten sonra nereye saklanacağını bilemeyen bir çocuk gelmişti.Ordan oraya hararetle gidip geliyor fısıltıyla babasına birşeyler söylüyordu.Adamın da yüzü söyledikleriyle renkten renge giriyordu. Alin iyice meraklanmıştı.Çünkü bu adam..yani babası, korkuyordu.. O korkmazdı ki.Korkuturdu.. İkisinin ne yapacağını bilemez halleri arasında ise tek bir kelimeyi anlayabilmişti. "Geldiler." Nereden bilebilirdi o gün, bu gelişin kaderi olduğunu.. Kaderi gelmişti.Gün doğmuş, gece olmuş yıllar geçmiş, ve aslında annesi 19 yıllık hayatını bu kelimeye sığdırmıştı. Gelmişlerdi..
like
bc
Afitap
Güncellenme zamanı Sep 2, 2021, 02:05
Sonbahar bir veda değildi aslında.O bir vuslattı.Topraktan gelen yaprakların yeniden toprağa kavuşması firak olurmuydu hiç.. Düşünene kitap..Görene levha! Sonbahar kadar sarı.. Lavanta kadar pembe.. Ve ıhlamur kadar hoş kokulu bir dünya.. Bir gün zifiriyi kucaklamış.Saklayamasada karanlığı ışıklarında, hoşâmâdi demiş ardından gelen tüm acılara.. "Ben seni sonbahar kadar sevdim karanlık adam..Çiçek açmasada günler, solan giden yaprakların hüzünlü vedalarının sesleri kulaklarıma çalındı.Ve ben onların sesiz çığlıklarını müzik sesi gibi dinledim." Suubete meftun bir kız... "Benim zifiriye tutkun minik kadınım..Afitabım.." **************** Hiç düşünmeden kurdukları oyunda kimlerin yaralanacağı muammaydı. Ama onun umrunda değildi.Intikamla alevlenmiş yüreğinin yangınını söndürmek için önüne gelen herşeyi ezer geçerdi. Kalbi aldığı yaralardan katılaşan bir adam.. Neyin içine düştüğünden bihaber masum bir kız.. Kesişen yollar, ilmek ilmek hazırlanan bir hikaye.. Sadece oynaması için seçilen bir piyon lazımdı? *************
like