Hülya'nın Anlatımından
Sude gittiği günden beri hiç birimiz mutlu ve huzurlu değildik. Eğer kendinde iken gitseydi, onunla vedalaşma şansımız olurdu ama o kadar kötü bir durumdaydı ki onu son bir kez görmemize bile izin vermediler. Bu yüzden belki de bir şeyler içimizde kalmıştı.
Sude gittiği zamanda Selda ile birlikte Suzan annede kalmaya devam ettik, Selda evlenince Suzan anne ve Altan abi ile birlikte tek kaldım. Bu durum Sude'ye olan özlemimi daha da arttırdı.
Okullar tatil olur olmaz Uğur'la önce Mersin'e gittik. Ailesi beni çok sevmişti. Bende onları sevmiştim zaten daha önce geldiğimiz zaman. Bir iki gün Mersin'de kalıp memleketime gidecektim. Uğur ile akşam yemeğinden sonra gezmeye Kız Kalesi'ne gittik. Sahilde cafelerden birinde denize karşı bir süre el ele oturup soğuk birşeyler içtik. Bana gönüp gözlerime baktı:
"Seldalar da evleniyor." dedi, birden.
"Evet ya. Çok heyecanlıyım. Birbirlerine çok yakışıyorlar. Canım arkadaşım ya." dedim, mutlulukla.
"Evet birbirlerine çok yakışıyorlar. İnşallah çok mutlu olurlar. Biz neden mutlu olamıyoruz, gülüm? Evlenelim." dedi, birden yüzüme bakıp.
Duyduğum sözle ona baka kaldım. Neydi şimdi bu? Onlar evleniyor, çok kıskandım da hadi biz de evlenelim der gibi! Sinirim tepeme çıkmaya başlamıştı.
"Uğur! Sen ne saçmalıyorsun? Onlar evleniyor diye kıskanmış gibi biz de mi Evlenelim! Ben okul bitmeden evlenmek istemiyorum. Unut bunu!" dedim, sesimi yükseltmemek için çabalarken.
"Ne alakası var! Ben sensiz yapamıyor olabilir miyim mesela? Kutay gibi bir hayaletle aynı evde kalmak yerine karımla bir yuvamız olsun istiyor olabilir miyim? Ben bekleyemem, aşkım! Ben okul bitmeden evlenmek istiyorum. Seni çok seviyorum. Evlenmek istemem neden kıskançlık olsun? Bu dediğine çok kırıldım, gülüm!" dedi, gerçekten kırgın çıkan bir tondan.
"Bende seni seviyorum. Bunun sevgi ile ilgisi yok, aşkım! Ben istesem ailem izin vermez. Önce meslek edinmem konusunda hemfikirler. Selda'nın bu konu da onu engelleyecek bir anne babası yok ama benim var! Unut bunu. Ailemin senden haberi bile yok, aşkım. Beni zora sokma." dedim, umutsuzca.
Elimi tutup karşıma geçti. Gözlerime yalvarırcasına bakarken:
"O zaman gidip ailenden seni isteyelim. Annemler de benimle aynı fikirde. Ne dersin, aşkım?" dedi, masum masum.
"Uğur! Sen beni anlamıyor musun? Ailem izin vermez! Demek siz birlik olup bunu düşündünüz? Uğur, lütfen aileni de heveslendirme! Ben zor durumda kalırım. Ben de seninle evlenmek istiyorum ama şimdi olmaz. Okulumuz bitmeden aileme söylerim. Sözleriniz izin verirlerse. Okul biter bitmez de evleniriz." dedim, kendimce çözüm ürettiğimi düşünürken.
"Ben anladım. Ailen izin verirse evleneceksin, izin vermezlerse de öyle bekleyeceğiz. Sen yetişkin bir bireysin! Kararlarını kendin verebilirsin. Sanırım, senin bana güven yok. Neyse! Hadi kalkalım. Yarın sabah ailenin yanına gideceksin. Erken uyu." deyip benin dinlemeden hesabı ödemeye gitti.
Benim ona güvenmediğimi nasıl düşünürdü? Beni anlamak istemiyordu. Bende biliyorum, ailemi ezip geçerek de onunla birlikte olmayı ama istiyordum ki ailemin rızası ile olsun. Onların rızası olmadan huzur bulamazdım. Benim evleneceğim tek kişi Uğur'du ama sanırım söylediklerimi yanlış anladı. Söylediği söze içerlesem de kalkıp ona doğru gittim. Yan yana yürüdük. Arabaya gidene kadar hiç konuşmadık. Arabaya bindiğimiz de aracı çalıştırdı ama bana bir kez dönüp bakmadı. Bu benim kalbimi daha da kırıp dayanma gücümünde sonuna gelmeme sebep oldu. Gözümden bir damla düştü. Görmemesi için cam tarafına döndüm. Bazı duygular insana nefes aldırmıyormuş yeni yeni anlıyordum. Onun bana mesafeli davranması ve ona güvenmediğimi düşünmesi kalbimi kırmıştı.
"Aşkım? Hülya? Bak bana! Neden burnunu çekiyorsun? Sen ağlıyor musun?" dediğini duydum ama görmesini istemediğim için dönmedim ama o arabayı birden kenara çekti.
Ağlamam arttı. Aracın kapısının açıldığını duydum. Arabadan çıkmıştı. Kapıyı kapatır kapatmaz benim kapının açılması da uzun sürmedi. Eğilip elini yüzüme attı. Saçlarımı kulağımın arkasına atınca ağladığımı görüp kendi kendine birşeyler dedi. Dişlerini sıktı. Sanırım bana sinirlenmişti.
"Gülüm, özür dilerim. Yapma böyle, ağlama! Senin gözünün yaşına kıyamam, ben. Tamam, bak ben konuyu kapattım. Lütfen, ağlama." deyip pişmanlıkla gözlerimi silmeye çalıştı.
O sırada emniyet kemerini açıp araçtan çıkmadan boynuna atıldım. Daha çok ağlamaya başladım. O da kendine küfür etmeye başladı.
" Aklını s.keyim, Uğur! Tutsana dilini. Şerefsiz! Sana kim dedi, şimdi kalk bu konuyu aç diye." diye saydırırken bir yandan da sırtımı okşuyor, saçlarımı öpüyordu.
"En baştan demiştim! Senin ağzının bozuk olduğunu. Küfür edip durma benim sevgilime." dedim, burnumu çekerken.
"Senin sevdiğin de seni ağlatmasın o zaman! Biraz daha ağlarsan bak bakalım, ona ne küfürler ediyorum." dedi, sahte bir kızgınlıkla.
"Tamam! Ağlamıyorum, bak! Uğraşma sevdiğimle." deyip göğsünden ayrılıp gözlerimi sildim.
Elimden tutup beni dışarı çıkardı. Ağaçların olduğu bir yerde durmuştuk, yeni farkettim. Elimden tutup beni ağaçların olduğu tarafa çekti. Etraf karanlık olduğu için biraz tedirgin oldum. Sırtım ağaca gelince durdum. Belimden tutup bir elini de yanağıma attı. Baş parmağı ile okşadığı yanağım değildi aslında. Parmağı ile gözyaşlarımın çizdiği o ıslak yolu ortadan kaldırmaya çalışıyordu.
"Bir daha ağlama, gözünü sevdiğim! Gözünden düşen bir damla yaşta boğuluyorum. Seni çok seviyorum. Üstüne çok gittiysem özür dilerim, gülüm. Ben sadece sensiz yaşayamıyorum, artık. Aceleci davrandığım için özür dilerim, bitanem. " deyip gözlerimden öptü.
Kalbim onun söyledikleri ile küt küt atmaya başladı. Onu çok seviyordum. O da beni seviyordu, biliyorum. Dudaklarıma yaklaşıp naif bir öpücük verdi. Tekrar dudaklarıma yaklaşıp bu kez uzun bir öpüş oldu. Alt dudağımı öyle bir öpüyordu ki özür diler gibiydi. Onun kendisini suçlayıp durmasını istemiyordum. Kollarımı boynuna doladım. Öpüşüne karşılık verdiğim de kendini bana yasladı. İki eli ile yanaklarımdan tutup öpüşüne derinleştirdi.
Öyle bir histi ki bu bir bütün olmak gibi birşey. Onun bütün duyguları bana benim bütün sevgim ona geçiyor gibiydi. Kaç dakika sürdü, bilmiyorum ama sonunda nefes almak için çekilen ben oldum. Alınlarımız birbirine dayalı iken derin nefesler alıyorduk. Başını kaldırıp uzun boyunun da avantajı ile alnımdan öpüp beni çekip sıkı sıkı sardı.
"Seni çok seviyorum, aşkım. Yarın gidiyorsun, uzun süre seni göremeyecek olduğum için şimdiden deliriyorum. Senden ayrılmak istemiyorum. Hep yanımda yamacımda ol istiyorum. Gidince beni habersiz bırakma. Sürekli mesaj at. Ara beni. Olur mu aşkım?" dedi, aşk ve özlem ile.
"Tamam aşkım. Bende seni çok özleyeceğim. Seni çok seviyorum." dedim, kollarımı beline dolayıp başımı göğsüne dayadım. Uzun süre alamayacağım kokusunu içime çektim. Onun da benden farkı yoktu. Saçlarımı öpüp kokluyordu. Ayrıldıktan sonra son bir kez öptü dudaklarımdan.
Sabah kahvaltı yapıp otogara gitmek için ailesi ile vedalaştık. Beni çok güzel ağırladılar. Bir kaç gün daha kal bile dediler. Otogara giderken Uğur araba sürmesine rağmen elimi hiç bırakmadı. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Otobüsüm geldiğinde onun kollarının arasında beline sarılmış bir şekilde bakıyordum. Hiç gitmek istemiyordum. Bunun böyle olmayacağını anlamış olmalıydı ki beni çekip sıkı sıkı sardı. Bende ona sarıldım.
"Hadi sevgilim. Valizlerini verelim. Bu iş uzadıkça ben senin gitmene izin vermeyeceğim diye korkuyorum." dedi.
Vedalaşmak öyle zordu ki araca binerken hıçkırarak ağlamak geliyordu içimden. Yine de kendimi tuttum. Cam kenarına oturmuş, ona bakıyordum. Araç hareket ettiğinde bana el salladı. Bana öyle dikkatli bakıyordu ki bende gözlerimi ondan çekmeden ona el salladım. Araç oradan uzaklaşırken kalbimi orada bırakıyormuşum gibi kalbimi tuttum. Gözden iyice uzaklaşınca dolu dolu olan gözlerim akmaya başladı. Yanımda yeni farkettiğim teyze omzuma dokundu:
"Ağlama güzel kızım. Tez zamanda kavuşursunuz, inşallah!" dedi.
"İnşallah, teyzeciğim." dedim.
Kahramanmaraş otogarına girdiğimizde memleketimde olmanın verdiği o huzuru hissettim. Araçtan iner inmez beni bekleyen babamı gördüm. Canım babam benim! Direkt ona koştum. O da gülümseyerek kollarını açtı. Onun kolları bu dünyadaki en güvenilir yerdi. Sıkı sıkı sarılıp:
"Babam! Seni çok özledim." dedim, kalpten gelerek.
"Kızım benim! Bende seni çok özledim. Hadi valizini alıp seni özleyen diğer kişilerin yanına gidelim." dedi, içten gülümsemesi ile.
Eve vardığım da kapıda yolumu gözleyen annem ve kardeşlerimi gördüm. Koşup onlara da sarıldım. Öptüm, bol bol öpüp sarıldım. Her ne kadar onlara kavuşmanın mutluluğunu yaşasam da Uğur'u şimdiden özlemiştim. Ona evde olduğumu bildiren bir mesaj attım. Hemen cevap verdi.
" Tamam, gülüm. Kendine dikkat et. Beni merakta bırakma. Oradaki günlerinde ailenle bol bol vakit geçir! Seni çok seviyorum." yazmıştı.
Günler hatta bir hafta geçti. Sürekli elimden düşmeyen telefon annemin dikkatinden kaçmamıştı. Uğur'la mesajlaşırken ağzım kulaklarımda gülümserken geldiğini görmemiştim.
"Hayırdır? Seni böyle mutlu eden bu beyefendi kim ki?" diye sordu, annem.
Saniyesinde telefonu kenara bıraktım. Annem ilk atışta nasıl böyle bir kanıya vardı ki? Ne diyeceğimi bilmiyordum. O yüzden başımı eğip ellerimi ovmaya başladım.
"Kaldır o başını. Aşk utanılacak bir durum değil, kızım. Kızımın kalbini çalan bu kişi kimse tanımak isterim. Anlatmak ister misin?" dedi, annem.
Başımı kaldırıp yüzüne bakıp aptal aptal sırıttım. Derin bir nefes alıp:
"Bizim sınıftan. Okul başladığı zaman tanıştık. Adı Uğur. Mersinli. Ne yaparsam yapayım beni bırakmadı. Ciddi düşünüyor." dedim, utanarak.
"Hıımm. Benim güzel kızım yuvadan mı uçacak? Aşk güzel birşey kızım. Senin adına sevindim. Senden ricam kalbini dinlerken aklını da devre dışı bırakma kızım. Sana güvenimiz sonsuz. Sen her zaman aklı ile hataket eden bir kızsın. Bu kez işin içine kalp girmiş. O yüzden bir karar alırken 3 kez düşün kızım." dedi, annem.
"Sizi utandıracak birşey yapmam, anneciğim! Okul bitene kadar birbirimizi tanıyacağız. Okul bittikten sonra da inşallah evleneceğiz. Ona kalsa şimdi evlenmek istiyor. Ben ona okulu bitirip bir meslek sahibi olmadan evlenemeyiz dedim." dedim, biraz çekinerek.
"Sen bizi utandırmazsın. Sana güveniyorum kızım. Demek bu çocuk seni evlenecek kadar çok seviyor? Aferin, kızım! Bu devirde kızların okuyup meslek sahibi olması önemli. Kocana muhtaç olmadan birlikte çalışıp herşeyi birlikte yaparsanız, daha iyi olur. Fotoğrafı var mı bu Uğur beyin?" diye sordu, gülümserken.
Telefondan bir kaç fotoğrafını gösterdim anneme. Ona bakarken onu çok özlediğimi de hissediyordum. Annem bana bakı:
"Yakışıklı, boylu poslu bir çocuk. Seni görüp sevdiğine göre de gayet akıllı bir çocuk. Belki tanışırız ha? Ne dersin?" dedi, merakla.
"Sizinle gelip tanışmak istedi. Gelip isteyelim diye tutturdu ama ben istemedim. "dedim, tepkisini ölçerken.
"Baksen! Cesur çocuk! Helal olsun.Bir ara çağırda gelsin, tanışalım. Yoksa ikiniz de böyle uzaktan uzağa dayanamayacaksınız." deyip güldü.
"Anne ya! Dalga geçme lütfen!" deyip kızar gibi yaptım.
"Dalga geçmiyorum, kızım! Gerçekten gelsin. Hem tanışmış oluruz hem de siz birbirinizi görürsünüz." dedi, elimden tutup.
"Aslında Selda'nın düğünü olacak ya anne. O yüzden oda gelecek. Aydın'a gideceğiz önce. Sonra da Erzurum'a. İki düğün birden olacak. Erzurum'dan dönerken birlikte geliriz belki. Olmaz mı?" dedim.
"Neden olmasın kızım? İyi olur. Demek benim küçük kızım büyüdü de aşık oldu." dedi, beni çekip kollarının altına alırken.
"Nerede ise 21 oldum anne! Küçük değilim, ben!" diye mızmızlandım.
Selda'nın Aydın'daki düğünü için hepimiz başka bir memleketten gelip orada birleştik. Uğur'u görür görmez ona koştum. Oda beni görür görmez hızla bana doğru geldi. Öyle bir kavuşma anı yaşandı ki anlatamam. Bir saniye bile ayrılamadık birbirimizden.
Selda, canım arkadaşım! O kadar güzel bir gelin olmuştu ki onu öyle görünce mutlulukla gözlerim doldu. Ona sarılıp tebrik ederken bile ne kadar güzel olduğunu düşünüp ona nazar duası okumuştum.
Aydın'daki düğün biter bitmez, Seldalarla birlikte Erzurum'a gittik. Uçakta bile Uğur'la yan yana oturuyorduk. Omzuna yaslanıp onunla derin bir sohbete girmiştik.
Erzurum'a varınca Kazım abilere gittik, hep birlikte. Hepimiz burayı ve Kazım abileri o kadar çok özlemiştik ki gözlerimiz doldu. Bizi bu eve getiren kişi Sude'ydi. Şuan hepimiz buradaydık ve o yoktu. Bizi gören herkes çok sevinse de Sude'nin yokluğunu herkes çok derinden hissetmişti. Onsuz bir kına gecesi bir düğün geçirdik. Çok çok güzel çok büyük oldu ama onsuz hep yarım kaldık.
"Benim düğünüme de mi gelmezsin, canım arkadaşım?" diye geçirdim, içimden.
Erzurum'da düğün biter bitmez, tatilimiz bitmediği için herkes memleketine döndü. Ben Uğur'a daha önceden demiştim. "Annem seninle tanışmak istiyor. Düğün sonrası geliriz dedim. Gider miyiz?" diye buna o kadar şaşırmış o kadar sevinmişti ki:
"Tabi ki bitanem! Bunu hayal ediyordum. Çok şükür! Aileye giriyorum." diye beni alıp etrafında çevirmişti.
Memlekete birlikte gidince otogarda bizi bu kez annem karşıladı. Uğur'u çok dikkatle süzüp onu anne edasıyla karşıladı. Babama sınıf arkadaşım olduğunu söyledik. Mersinli olduğunu ve düğünden gelirken birlikte geldiğimizi bir iki gün kalıp buradan Mersin'e geçeceğini söyledik.
Ailem benden çok onunla ilgilenmeye başladı. Sağ olsun. Kardeşlerim Uğur'a aşık bile olmuş olabilir. Onun çocuklarla iyi anlaşıyor olması, annem ve babamla yerinde ve oturaklı bir şekilde iletişim kurmuş olması beni o kadar mutlu etti ki onunla evlenmek vereceğim en doğru karar olurdu.
Uğur, bir ara babamla bir yere kadar gidip geldi. Geldiklerinde Uğur'un rengi atmışa benziyordu. Ne olduğunu anlamak için ona baktım. Sonra dercesine başını salladı.
Onu Mersin'e göndermek sandığımdan zor oldu. Yine ardından ağlayan ben oldum. Annemse beni teselli etmek için:
"Damadım da maşallah hem yakışıklı hem zeki hem de oturaklı bir çocuk. Çok doğru bir tercih olmuş. Aferin benim güzel kızıma. " deyip sarılmıştı.
Uğur, memlekete gidince yine telefonlaşmaya mesajlaşmaya başlamıştık. En sonunda sorularıma dayanamayıp:
"Annen tam bir melek ama baban için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, aşkım. Baban beni tehdit etti. Gayet ciddiydi. Kızımı üzersen, seni doğduğuna pişman ederim dedi. Direkt tehdit etti." dedi, şaşkın bir şekilde.
"Ne? Babam nasıl öğrendi? Sen mi söyledin aşkım?" diye cırladım.
"Yemin ederim ben birşey demedim aşkım! Sanırım kendisi anlamış. Hem beni tehdit etti diyorum. Senin derdine bak? Aşk olsun!" dedi, kızgın ve kırgın bir şekilde.
"Çok mu korktun? Vaz mı geçtin yoksa? " dedim, şaşkınlıkla.
"Deli misin kızım? Ordu gelse senden vazgeçer miyim? Seni çok seviyorum. Kimse de sevdiğim kadını benden alamaz. Baban dahi olsa!" dedi kararlılıkla.
Babamla sonrasında utana çekine konuştum. Önce kızar gibi oldu. Sonra da annemin ona söylediğini hatta çocuğu öldürmemesi için çok uğraştığını falan söyledi. Bir süre bana takılıp:
"Görmeliydin! Nasıl korktu, anlatamam! Yine de helal olsun. Benden geçer not aldı. Onca şey dedim. Tek dediği; ben kızınızı seviyorum. Ciddi düşünüyorum. İstesin şuan nikah kıyarım oldu. Sevdasının arkasında duramayan erkekten adam olmaz. Benim gözüme girdi. Yine de sen ona bunları deme. Benim kızımı üzecek olursa onu gerçekten doğduğuna pişman ederim." dedi, imalı imalı.
" Ya baba! Seni çok seviyorum. İyi ki babamsın. Sen benim ardımda durdukça kim beni üzebilir. " dedim, ona sarılırken.
Ailem bugüne kadar aldığım her kararda arkamda durdu. Onlar benim en büyük şansımdı. Şuan ki kişi olmam da çok büyük katkıları vardı. Günler aylar geçti ve okullar yeniden açıldı. Ailemden ayrılmak beni ne kadar üzse de Uğur'u ve arkadaşlarımı görecek olmak o kadar mutlu ediyordu.
Okullar açıldı. Biz yine bir araya geldim ama Sude gelemedi. Okulun ilk haftası hepimiz onun yokluğu ile kalpten gülemezken nereye gittikleri de bizden sır gibi saklandı. Ne Sedat amca ne de Suzan anne birşey söyledi.
Onun iyi olduğunu bilsek o bile bize yeterdi ama onu bile bilmiyorduk. Sık sık ondan konuşup ona bol bol dua ediyorduk. Bir an önce iyi olup bize dönsün diye. Suzan anne de kaldığım için her gece ya onun dua ettiğini ya da ağladığını duyuyordum. Sanırım Altan abi duymasın diye sürekli benim odamın yanındaki Sude'nin odasına girip orada ağlıyordu.
Bir annenin ciğerini yakan bizi böyle eksik bırakan o şerefsiz hapse girmiş belki biraz olsun rahat etmiştik ama ben onun acılar içinde ölmesini diliyordum. Bize ettiklerini en çokta Sudeme ettikleri için umarım cehennemin dibine gider.
Sude için çok endişeleniyorum ama elimden birşey gelmiyordu. Keşke o ilk tanıştığımız günlere dönebilseydik. Hepimizin yüzünün güldüğü ve Sude'nin yanımızda olduğu o günlere dönebilsek. Ne çok isterdim, bilemezsiniz...