3. Bölüm

536 Kelimeler
Onu düşünmek sandığım gibi ardından tek yaptığım şey olmadı. Yorgundum ziyadesiyle. En çok da şu okunmayı bekleyen mektuplardan öğreneceğim her şeyden duyduğum korku vardı meşgul olduğum. Bu mektupların bana annemin yasak aşkını öğrenmem için gönderilmediğinden neredeyse emindim. Birileri bana bir şeyler anlatmak istemiş, öğrendiğim şeylerin hayatıma mal olacak olması yüzünden de bu yolu seçmişti. Belki de İrfan Ulu denilen adamdı anlatmak istedikleri olan. Yaşıyordu muhtemelen ve benimle görüşmek istiyordu. İçimde bir yerlerde hala onun benim babam olma ihtimalinin götürdüğü yer bekliyordu. Dipsiz bir kuyu gibi… Aynı günün gecesi sıradaki mektubu defalarca açmak isteyip yerine bıraktım. Broş aklımdan çıkmış, Altay’dan etkilendiğim gündüz vaktini unutmuştum. Sırf mektubu okumak ile okumamak arasında debelenmelerden kurtulmak için, aralarında değilmişim gibi hissettiğim yaşıtım arkadaş grubumun takıldığı mekâna gittim. Gece yarısı döndüm, küp gibi uyudum. Uyandığımda hiçbir şey geçmemişti okunacak mektuplar, öğrenilecek gerçekler dışında… Bir de dükkâna inip günün devamını getirmek dışında. Yenecek peynir, ekmek gün içinde bir vakit aklıma gelince hayatıma dahil olup çıkıp gidecekti. Altay ve etkisi gibi… Böylece broşu hatırladım.             O sabah annemle babamın odasında kısa bir arama yaptım. Onlar öldükten sonra ne kıyafetlerine ne de eşyalarına hiç dokunmuştum. Odanın içinde kalın bir toz bulutu ve kirli bir yaşanmışlık vardı. Öncesinde kirli değil, anı yüklü derdim ama bugün biliyordum, yalanlarla doluydu. Annemin uzun elbiseleri askılardan sarkarken dolabın içinde bir sandık, bir kutu, bir detay aramak… Öfkeyle işi yarım bıraktığım gibi o odaya bir daha girmemeye de kararlıydım.             “Sevgilim,                         Beni üzmek istemediğini, yazdığın hiçbir sözde bunu yapmak arzusunda olmadığını biliyorum. Seni, o kalbinin hassas tarafını o kadar iyi tanıyorum ki. Seni sevmeyi ben seçtim Gönül’üm. Bile isteye, bu aşkın seline kapılmaktan kaçınmadan. Pişman değilim. Seninle yaşadığım hiçbir şeyden hiçbir zaman pişman olmayacağım. Senin aksine birlikte olduğum kişiyi de sevdiğimi, onun çok iyi bir kalbi olduğunu falan da anlatmayacağım sana. Onun kalbi de iyiliği de umurumda değil. Bu kötülük değil Gönül. Biz ayrılmak zorunda bırakıldık. Farklı hayatlara mecbur tutulduk. Bu ayrılık bizim seçimimiz değildi. Biz evlendiğimiz kişilere bir sevdiğimiz olduğunu, başka diyarlarda kaldığını, onlarla birlikte kalbimizin de kaldığını söyledik. Bunu bile bile bizimle hayat kurmayı seçenler onlar. Kırıntıların üstüne basarak geçiyorsan çarpılmayı göze almalısın Gönül. Göze aldıklarına emin ol. Kimse için vicdanını sorgulama, kendine, kalbine, ruhuna eziyet etme. Beni düşün, bu büyük aşkımızı, bizi… Biz birlikte iken her şeyin yoluna gireceğini görememen de bu saçma vicdani tavırdan. Kızım, kocam diyerek giriştiğin eylem… Ben, biz ne olacağız diye kaygılıyken böylesi ağır ikilemler seni benden alacak, bir kez daha alacak diye korkuyorum. Gidecek diyarlar var bize, bizi bekleyen yepyeni bir hayat. Geride kalanların kaç gün yas tutacağını sanıyorsun? Unutulmayan tek acı bilirim ben, onca kayıp, onca kahır görmüş biri olarak söylüyorum bunu sana, tek acı unutulmuyor o da aşk acısı. Bizim bu acıyı dindirmemizin tek yolu kavuşmamız. Senden böyle mektuplar alırsam yazı beklemeden geleceğimi, seni yeniden sımsıkı saracağımı biliyorsun, değil mi? Biz bu mektuplaşmayı neden icat ettik? Birbirimize olan hasretimiz daha çekilir olsun diye. Böyle çekemem. Hatta öyle bir şey yaparım ki gelir, o kocanın yanından çeker alırım seni. Bir daha zerrene hasret kalan o olur. Anlıyor musun Gönül? Anla lütfen… Kıskancım, evet fakat mevzunun kıskançlıktan ibaret olmadığını da gör lütfen.             Boşanmaya, oğlumu terk etmeye, seninle her şeyden vazgeçmeye her zaman hazırım. Yaşım kaç olursa olsun, hangi yaşanmışlıklarla vedalaşacak olursam olayım. İrfan.”
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE