
“Ne işin var burada Efsun?”
“Hümeyra hanımın misafiriyiz”
“Korgun musun sen?”
“Evet, Efsun Korgun” deyince dudakları yukarı kıvrıldı.
Çenemdeki elinden kurtuldum ama bileğimdeki eli daha da sıktı ve kendine doğru çekti beni.
Kulağıma doğru eğildi.
Kaçmak için hamle yaptığım anda belime sarıldı.
“Bırak!” dedim korkuyla.
Şuan teyzem görse aylarca sürecek bir cehenneme düşerdim.
“Gelinim sen misin Efsun?” dedi üzerime doğru eğilerek.
Zagros muydu yani!
Kardeşimin müstakbel kocası!
“Hayır, kardeşim… Ceylin…” dedim göğsünden itekleyerek.
Geriye çekilirken gözleri öfkeli gibiydi.
“Bırak lütfen” dedim ve belimdeki eli gevşedi.
“Efsun” dedi tekrar uzata uzata. Sonraki fısıldadıklarını duymadan kaçtım.
…
“Gelinim sen olacaksın Efsun” diye seslendim arkasından dalgalanan saçlarını izleyerek
…
…
“Seni yanımda tutmak için kaç planım vardır?
Ya da kaç adamım vardır? Senin zaaflarının etrafında dolanan kaç adamım vardır?" dedi.
Zaaflarımdan ne kastettiğini anlamaya çalıştım.
"Çok zaafın var Efsun. Kalbin çok geniş, ailen çok geniş...
Dört kız kardeş, bir teyze, üç yiğen belki eniştelerin, memleketindeki akrabalarını saymıyorum bile"
Dizlerimin bağı çözülmüş gibiydim.
"Yapamazsın" dedim güçlü olduğunu düşündüğüm bir sesle.
"Mehmet'i hatırla bitanem!" dedi gülümseyerek.
"Onlar benim ailem! Yapamazsın! Onlara birşey yaparsan eğer yanında kalmayı geç yüzüne dahi bakmam"
“Onlara birşey yapmadığım için yüzüme bakacaksın zaten”
“Boş tehditlerine boyun eğmeyeceğim Zagros! Ne yaparsan yap senle olmayacağım!”
“Olacaksın! Ayrıca tehditlerimiz boş muymuş deneyip görelim mi?” dedi eğlenir gibi.
Cesur durmaya çabaladım ama kalbim yerinden çıkacak gibiydi.
Eline telefonu alıp rehberde gezindi.

