2.Bölüm

1191 Kelimeler
“Ah be Yaren, sen ne diye gül gibi işini bırakıp tekrar dedektifliğe soyunursun ki?” Bir önce ki gün baş ağrısı dolayısıyla berbat bir gün geçirdiği için, kendisine göre tavuk gibi erkenden uyumuştu. Yatmadan önce şarja taktığı telefonuna göz ucuyla bakarak, mesaj geldiğini gördüğünde eline aldı. “Acil olarak işe başlaman gerekiyor Yaren, Paşa bugün Oğuzhan Aksoy denen adamın bir iş yemeğine katılacağını söyledi” Mesaj kendisi gibi istihbaratta çalışan arkadaşı Hakandan gelmişti. İşe başlamadan önce adamın hakkında bir kaç araştırma yapmış; sonuç olarak adamın bulaşmadığı pislik kalmadığını fark etmişti. Kendisinin olmasa da etrafında ki çalışanlarına kadar bir çoğunun sabıkası vardı. Yatağın kalkıp doğruca duş aldı, aslında bugün niyeti yengesinin yanına gidip Ceyda’nın tarif ettiği koca karnında ki yeğenlerinin durumlarını öğrenmekti. Hem belki hamile haliyle yapmak istediği bir şey varsa yardımcı olmaktı lakin, tüm hayalleri suya düşmüştü. Üzerine kapüşonlu ince bir hırka, bol krem rengi bir sürü cepleri olan bir pantolon giydi. Takip odasına inmek için, merdivenlere yöneldiğinde kapıdan gelen sesle yönünü kapıya çevirdi. Kapının dürbününden bakınca gelenleri tanıyıp kapıyı açarak, alt kata doğru ilerledi. “Bizi paşa gönderdi Yaren abla, ben sen hoşlanmazsın kalabalıktan dedim ama, seni zor durumda bırakmak istemedi” “Sorun yok Emel, yanındaki zibidi Murat rahat durduktan sonra” Murat oflaya puflaya iki kızın arkasından giderken, onlarla baş edebileceğini düşünmediği için susmayı tercih ediyordu. Odanın ışığını açıp girdiğinde kollarını sıvayıp, kapüşonunu düzeltirken komut vermeye başladı Yaren. “Zibidi sen takip cihazının başına, Emel kulaklıklarımı telsizleri çıkartıp ayarla. Bende çipleri yerleştireceğimiz yerleri ayarlayacağım” “Yaren abla bugün bir iş yemeğine katılacak, eğer adamın katılacağı yerde takibe alırsak işimiz kolaylaşabilir” Murat takip cihazını aktif hale getirirken, Yaren’e bakmadan konuşmaya başladı. “Abla şimdi anlamadığım bir şey var, tamam istihbaratta bir numarasın ama, neden evini bile bilmediğimiz bir adamın numarasıyla bu işe girdik ki.” “Sen bilmiyorsun, bakalım Yaren ablam senin gibi cahil mi?” diye laf yetiştirirken Emel, Yaren aralarına girdi. “Şimdi beni dinleyin. Adamın yalnızca elimizde numarası var, ama aynı zamanda tüm sabıka kayıtlarına çalışanlarına kadar baktım. Adam hiçbir şeyi kendisi yapmıyor, sürekli birilerine yaptırıyor tek sabıka kaydı yok. Bugün yemeğe katılacağı yeri Hakan öğrenmiş, az sonra bana mesaj olarak gelecek. Murat sen burada kalacaksın, kulaklığı kulağından çıkarma her an irtibat halinde olacağız. Bizim telefonlarımızı, Oğuzhan denen adamın telefonunu her an dinlemeye alıyor, kaydediyorsun. Ayrıca bizim sinyalimizi sakın kaybetme, girdiğimiz mekanda lazım olursa sana şifreleri kırmanı isteyebilirim kameraların. Eğer tek başına yapamam diyorsun söyle Hakan’a yanına birisini daha yollasın.” Bir kaç adım uzaklaşıp tedbir amaçlı kullandığı silahını çekmeceden çıkartarak hırkasıyla kamufle ederek yerleştirdi. Kulaklığını takıp hırkasını üzerine çekerken, Emel’de onun gibi takıp saçlarıyla kamufle etti. Odadan çıkıp iki yabancı gibi ayrı arabalara binerek, evden uzaklaştılar. Yaren’e verilen adreste Oğuzhan Aksoy’un yemeğe katılması için henüz üç saat vardı. Şehrin çıkışına yakın bir yerde olan bu restoran, yüksek ihtimalle kendi adamları tarafından işletiliyordu. Yaren’le birlikte harekete geçen Emel, arka kapısından restorana girerek, mutfağa doğru ilerlediğinde ön kapıdan Yaren çığlık çığlığa içeriye girdi. Burada olan Murat’a oluyor, kulaklığı beş metre ötesinde tutsa da, Yaren’in sesi kulaklarını sağır ediyordu. ............... “Her şeye tamam ama, sen yok musun kalbim sen, söküp atasım geliyor seni içimden” Gün boyunca işleriyle uğraşmış yorgunlukla ev geldiğindeyse, ayakları onu yine bilinmezliğine sürüklemişti. Tam tamına üç yıl olmuştu içinde ki aşkını büyüte büyüte. Perdelerini hiç açmadığı, kimseye bir adım bile attırmadığı odaya girerek kapısını kapattı. Sanki zifiri karanlıktı burası onun için. Adım adım odanın ortasında ki yatağa doğru ilerledi. O günden bugüne hiçbir şey değişmemişti bu odada, ne bir yastığın yeri, ne kırılan vazonun parçaları, ne de Erdem’e ait olan hiç bir iz... O gün nasıl çıkıp gittiyse bu kapıdan sevdiği, oda bu odaya bir o kadar hapis olmuştu. Bedenen burada olmasa bile ruhen bu odanın bir yerinde, bacaklarını karnına çekmiş oturan, hıçkırıklarını başını gömdüğü yastıkta bırakan, kırık kalpli bir kızdı.. yatağın ortasına yatıp cenin halini aldığında, o günden beri hiç gitmediğine kanaat getirdiği kokusunu içine çekti. Aylardır bu odaya girdiğinde ağlamıyor, Erdem’im görse incinirdi diye teskin ediyordu kendini. Oysa habersizdi üç koca yıldır sevdiğinden. Soğuk toprakların altında, ayazlı gecelerde, yağmurun şiddetli olduğu günlerde ne yapıyordu bilmiyordu. Oysa onun Erdem’i yağmur yağdığında korkardı, annesini yağmurlu bir günde kaybetmişti. Kendisini affedemiyordu ona bir türlü destek olamadığı için, ona arkasını dönmek zorunda olduğu için. Bundan dolayıydı kendisini bu denli aşka kapatması. Deli dolu, hazır cevap, hayatı umursamayan bir kız imajı altında, dünyaların yükünü omuzunda taşıyan bir kızdı aslında. Çok sevdiği babasını yıllar önce verdiğinde kara toprağa, yemin etmişti. Hiçbir sevdiğimi kollarına vermeyeceğim diye, ama habersizdi ki, o kainatta aciz bir kuldan ötesi değildi. Ettiği yeminin ardından Erdem’ini almıştı ondan kara toprak.. Yalnızca hatıralar kalmıştı onun yanında... Kırık bir vazo, Bir gömlek, Odanın orta yerinde hıçkırıklarla ağlayan genç bir kız... ................ Günlerdir sorunsuz bir şekilde işleri devam ederken, yine uykuları alt üst olmuştu. Bugünü kendime ayıracağım diyerek Emel’le Murat’ı evinde bırakıp bahçe kapısından çıktı. Arabasına doğru ilerlerken, bir başka araba yanında durunca, güneş gözlüğünü tepesine doğru iterek kaşlarını kaldırıp gelenin kim olduğuna baktı. Arabanın camı açıldığında hayretle gözlerini kocaman açarak, minik bir çığlık attı. “Hazal!” Arabanın kapısını açıp kendisine doğru koşan arkadaşına sıkı sıkı sarılırken arkadaşının sesi kulaklarına doluyordu. “Sen beni ne çok özlemişsin öyle” “Özlemez miyim deli kız!” Arabanın ön koltuğuna binip olduğu gibi bir bütün olarak Hazal’a doğru döndü Yaren. “Sen ne zaman geldin Roma dan?” “Bir kaç saat oldu, soluğu senin yanında aldım malum bir bekar senle benle kaldık.” “Görende seni çirkin kazulet bir şey sanacak” “Çirkin şansı istiyorum ben Yaren yaa, bir uğrasa yarasa gibi saracağım vallahi” “Oda bir gün olacak sen dert etme” Oturdukları kafede kahvelerini yudumlarken, Hazal tek kaşını kaldırıp telefonuna gömülen Yaren’e baktı. “Sana çirkin şansı uğradı da benim mi haberim yok?” Yaren gür bir kahkaha savurup, Hazal’a bakarken arkasından gelen sesle kahkahası yarım kaldı. “Çirkinlik ne kelime, telaffuz edebileceğim cümleler yok” Yaren gözlerini belertip sorgusuz sualsiz masalarına oturan Serkan’a dikti bakışlarını. Bu adam günün ortasında oturduğu semtin kafesinde nerden bulmuştu kendisini? Serkan gözlerini ayırmadan Yaren’in vereceği tepkiyi beklerken, her zaman olduğu gibi gün geçtikçe daha da güzelleştiğine kanaat getirdi. Yaren’i ilk gördüğü gün aşık olmamıştı belki ama, ilk gördüğü an etkilendiğini inkar etmiyordu. Aralarında şu zamana kadar hiçbir şey geçmemiş olsa bile, Serkan umudunu yitirmeyecekti hiçbir zaman. Her gün kendi kendine telkin veriyor yapacaklarını sıralıyordu kendince. İlk olarak onu benim varlığıma alıştırmalıyım, ardından hazır olduğunu hissettiğim anda duygularımı açmalıyım. Her şeyin sırası var Serkan, bir gün o sıra seni sevmeye de gelecek diyordu. Gözlerini kısıp kendisine cevap verecek olan Yaren’e adapte etti kendini. “Kalas, senin burada ne işin var acaba?” Hazal bir Serkan’a bir Yaren’e bakarken, duyduğu açıklamayla gülme isteğini zor bastırdı. “Adımı bu kadar güzel söylüyor olman, beni delicesine mutlu ediyor” Yaren kaşlarını çatıp Serkan’ı yerin dibine sokacağı esnada, Hazal gördüğü bakışları kaçırmamak adına Serkan’a dönerek konuşmaya başladı. “Ah pardon adınız neydi acaba?” “Serkan, sizin hanımefendi?” “Hazal, ah şey diyecektim arkadaşlarım bana hoş geldin partisi hazırlamışlar. Lakin damsız almıyorlar, bu gece Yaren’e eşlik edersiniz umarım” Serkan’ın dudaklarını memnuniyetle kıvrılırken, Yaren gözleriyle öldürmek üzereydi Hazal’ı. Bir haftalık tatilin ardından kime hoş geldin partisi yapmışlardı ki..?
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE