bc

Güz Mevsimi

book_age18+
3.2K
TAKİP ET
12.3K
OKU
dark
second chance
CEO
mafia
drama
others
first love
lies
secrets
gorgeous
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

"Bu da bitti." Deyip ayağa kalktım.

Tabağa sarma koymaktan vazgeçip, tencereyi masaya koydum. Böylesi daha iyiydi. Tekrar yerime oturup, ağzıma sarma attım.

"Kedi'ydin hamile olunca içinden Aslan çıktı be yavrum." Burun kıvırarak, peçeteyle elimi sildim. "Sensin obur." Diye tersledim. "Doydum ben!" Deyip ayağa kalktım.

Ömer kolumdan tutup beni çekince kucağına düştüm. "Doyma sırası bende desene." Deyip iç çekti.

Gözleri koyulaşmıştı. Titrek bi nefes aldım. Eliyle bel oyuntumu okşuyordu. "Biri görecek." Dedim dudaklarına yaklaşırken. "Görsün." Deyip dudağıma kapandı. Bu gece uzun olacaktı. Öpüşünden anlamıştım.

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
1. Bölüm: Yabancı
Masmavi gökyüzünü, yeryüzünün gece-i lambası ay ışıl ışıl parıldatıyordu. Açık balkon kapısından odaya sızan ışık hüzmeleri odayı aydınlatıyor ve karanlıktan mütemadiyen korkan beni rahatlatıyordu. Afili sözlerim yoktu ama sanat-ı mühteşemlerim vardı. Fevkâlade denilen sesim...Ayna varmışcasına yansıtan çizimlerim...Ve tabii en bi çok sevdiğim uğraş olan, dans. Dans ederken kuğu gibi değil, su perisi gibi süzülürdüm, yeri gelir atletikliğimi de katar şaşırtırdım izleyenleri. Tuvale bi kaç mistik firça darbesi daha atıp, kalktım oturduğum ahşap cilalı tabureden ve çıplak ayaklarımı parke zemine sürüyerek, ışık hüzmelerinin kaynağı olan boydan boya camdan biçilmiş, kapının önüne gittim. Kapının çaprazında duran siyah sallanan sandalyeye oturdum. Evde yalnız olmanın verdiği iç güdü ile istemsizce kollarımı kendine doladım ve hafif bi titreme sardı vücudumu. Dolgun pembe dudaklarıma, henüz dumanı üstünde olan kupayı götürüp büyük bi yudum aldım siyahi filtre kahveden. Kupayı, sandalyenin kenarında duran ahşap-eskitme, oval masanın üzerine tekrar koydum. Oturduğum yerden doğrulup, açık cam kapıdan, balkona geçtim. Geniş balkonda gezdirdim mavi harelerini. Saatler önce ne de mutluyduk, bu balkonda. Tam da şuan durduğum yerde sevdiğimin kollarında ne de huzur doluydum. Başımı geriye yatırıp derin bi nefes verdim. Gökyüzü de kedere bürünmüştü sanki. 'Saçma...' diye geçirdim içimden. Saatler önce yıldızlar sayılamayacak kadar fazla iken şuan sanki hepsi teker teker sönmüş ve hiçliğe karışmıştı. Olanları düşünmeye dahi gücüm yoktu. Sağ gözümden bi damla yaş, çeneme doğru ince bi yol çizdi ama bu kez silmedim. Dudağımı dişledim ve kopup feryat etmek isteyen hıçkırıklarımı içime hapsetmekle yetindim. Kulağına ilişen melodik zil sesi ile beynim, telefonu açmam gerektiğinin sinyallerini gönderiyordu. Oysa ısrarla arayan her kimse habersizdi parçalara ayrılmış kalbimin acısından, hissizleşen ruhumdan. Bi kaç çalıştan sonra nihayet susmuştu telefon. Odaya geri dönüp ardına kadar açık balkon kapısını örttüm. Alt üst olmuş odada gezdirdim bi süre harelerimi. Önce aslı beyaz olan ama şuan kömür kara fırça darbeleri ile kirlenmiş tuvale kaydı bakışlarım. Ardı sıra yerdeki cam kırıkları ve parçalara ayrılmış beyaz çerçevenin altında ezilen nikah fotoğrafımız ilişti gözüme. O fotoğrafı duvara asarken ne de mutluydum oysa. Yerle bir etmem ise saliselerimi almıştı. Bundan 4 sene önce tanışmıştık onunla. Henüz Üniversite konservatuar bölümü 1. sınıf öğrencisiydim. Dogma büyüme İzmir'liydim. Ömer ise işletme bölümü 3. sınıftı. Tanışmamız pek hoş olmamış, sürekli kavga etmiştik bi kaç ay. Oysa kavga ederken bile gözlerimiz gülmüştü birbirine. Sonrasında destanlara taş çıkaracak bi aşk yaşamıştık ve 3 sene beraberliğin ardından ben mezun olunca, yurt dışında dünya evine girmiştik. O zamanlar neden yurt dışı anlamamıştım oysa şimdi herşey netti. Fluluk yoktu. Magazin çıkmaması için bi nevi gizlice evlenmiştik. Bi çok şehirde holdingleri vardı Ömer'in babasının, mezun olur olmaz işleri uzaktan yönetmeye başlamıştı Ömer. Sık sık da iş seyehatine çıkardı. Bugün ise, evliliğimiz 5. ayıydı. 3 senelik sevgilim, 5 aylık kocamdan kopmam ise bi kaç saat sürmüştü. Bugün sırlar kalkmıştı ortadan, açılmıştı pandoranın kutusu. Kutuyu açan anahtar ise bi telefondu. Midyat'tan ansızın gelen bi telefon. ♣️ "Sevgilim, niye gülüyorsun? Ne var yani mantı açamıyorsam." Diye, hayıflandım. Baştan aşağıya una bulanmıştım. Kabuksuz yumurta kıramayan benim neyimeydi mantı? Yanaklarımı şişirip, hala sırıtan Ömer'e baktım. "Hamura atıcaktın unu kendine değil be güzelim." Dedi müzip bi tonda ve bi kahkaha daha patlattı. Aklıma gelen fikirle sinsice sırıttım. Elimdeki unu pişmiş kelle gibi sırıtan Ömer'in yanağına sürdüm. Gülme sırası bendeydi. Ömer, sakinleşmek için gözlerini kapattı ve açtı. Yutkundum. Kızmazdı değil mi? Suçlu çocuklar gibi başımı yere eğdim. Yanağıma değen yumuşaklıkla gözlerimi kapattım. Yüzümün un olmayan tek yerini de Ömer una bulamıştı. Söyleneceğim sırada, kulağımı dolduran ilahi sesle bakışlarımı Ömer'in gülüşüne çevirdim. Çok güzel gülüyordu insafsız. Herkese karşı, sert ve soğuk olan adam bana karşı lokum gibiydi. Yanaklarını ısırma isteğimi erteleyip, bende gülmeye başladım. Hamur açmaya devam etmeden önce, Ömer'in bakışlarının gülüşüme kaydığını görmüştüm. İtina ile açılmayan hamuru açmaya çalışmaya devam ettim. "Keçi. Aç kalacağız, inat etme dışarda yiyelim." Haklıydı ama haklı olduğunu demek yerine aç kalırdım. "Sevgilim, az kaldı sen git televizyon falan izle." Dedim, elimi savuşturarak. Ömer homurdanarak mutfaktan çıkmıştı. O gidince derin bi nefes aldım ve kalkıp elimi yüzümü temizledim. Bi lokantadan mantı sipariş verip, mutfaktaki delilleri topladım. Bulaşık makinesini çalıştırıp, salata için malzemeleri tezgaha bıraktım. Ömer duymadan kapıyı açmam gerektiği için önce odama çıkıp üzerimi degistirdim. Sonra, cüzdanımı ve çöpü alıp evden çıktım. Çok geçmeden gelen siparişlerimi aldım ve mutfağa sessizce girdim. Paketleri imha edeceğim sırada kulaklarımı dolduran kırılma sesiyle sıçradım. Elim kalbimi bulurken, ayaklarım benden habersiz çoktan salona yönelmişti. Eli kanlar için koltukta oturan Ömer'e korkuyla baktım. "Ömer'im?" Sesimi duymasını umdum ama ben bile zor duymuştum. Soruları ve sorunları bi kenara ittim. İlk yardım çantasını alıp, cam kırıklarına basmadan, Ömer'in yanına oturdum. Eline yavaşça dokunduğumda irkilerek bana bakmıştı. Ah be adam, ben seni sinirlendirmeye kıyamazken, kim dağıttı seni bu kadar dalacak kadar. Dolan gözlerime lanet etmeden önce Ömer'in elini tekrar tuttum. Acıtmamaya çalışarak yarayı temizledim ve sardım. Yaralarını sardığım adam. Niçin beni yaralayacak gibi bakıyordu..? İlk defa yanılmayı diledim. İlk kez haklı olmamak istedim. Bana yabancı bu duygular, ilkti ama son olmayacaktı. Acı artık somutlanacak, bedenime hükmedecekti. Sol gözümden bi damla yaş süzüldü yanağıma. Sol yanım sızlarken. Ömer yanağımdan süzülen yaşı yere düşmeden sildi. "Ağlama yağmur gözlüm." Dedi. "Ağlatma sende." Burnumu çekip, gözlerimi kaçırdım. "Anlatmam gerekenler var." İlk kez sesi bu kadar güçsüzdü. Sesinin güçsüz olması bile kalbime buzdan hançerler saplıyordu. Devam etmesi için gözlerinin içine baktım. "N-ne oluyor Ömer?" Dedim, zorlukla. Geçen dakikalar saatler gibi geldi. Herşey yavaşladı. Akrep ve yelkovan hariç herşey duranladı. "Ailemle tanışma zamanın geldi." Deyip, duraksadı. Doğru kelimeleri arıyor gibi bi hali vardı. Ömer, yutkundu zorla ve başladı kömürden kara tarafını anlatmaya. "Ben aslında İstanbul doğumlu değilim. Midyat doğumluyum. Midyat'ın ileri gelen aşiret ağası Âzam Deran'ın tek oğluyum. Hani sürekli seyehate gidiyordum ya...Seyehat değildi onlar. Midyat'a gidiyordum ailemin yanına. Seni tanısalar eminim severlerdi ama kabul etmezlerdi. Seni alıp o törelerin içine atamazdım, sensiz de yaşayamazdım o yüzden en doğrusu yalan söylemek gibi geldi." Dedi. Bi süre şaşkın olduğuna emin olduğum gözlerime bakıp, konuşmaya devam etti. "Biraz önce annem aradı, gitmem gerek Gökyüzüm. Gitmezsem tek kardeşimi Ceylin'i öldürecekler. Sevdalandığı bi genç varmış, beraber kaçmışlar ama yakalanmışlar. Töre hükmünce bu işin iki yolu var. Ya ölüm ya da..." dedi. Ömer'in sol gözünden bi damla yaş düştü, ve devam etti kalbime hançerlerini saplamaya. "Ya da...Berdel. O benim canım, hem daha çok küçük Ceylin'im. 17 yaşında o Derin." Donuk gözlerle, ağlayan Ömer'e baktım. "T-tamam ama sen zaten evlisin. Benimle evlisin, berdel nasıl olucak?" Zar zor toparladım kelimeleri, boğazım düğümlendi. "Senden istesen dahi boşanmam Gökyüzüm. İmam nikahı yeterli oluyor berdel için." Deyip, kaçırdı gözlerini benden. Olanları idrak edemiyordum. Tüm bunlar da neydi? Evlendiğim, sevdiğim adam mıydı bu sözleri söyleyen yabancı? Yabancı...Bu duruma en uygun kelime buydu.

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

Ayrılan YOLLAR +21

read
178.6K
bc

Sahte Karım

read
379.0K
bc

YIRTICI EVLİLİK |+18|

read
171.1K
bc

Köle

read
72.2K
bc

CEHENNEM MAZGALI+18

read
8.4K
bc

MAFYANIN KADINI +18

read
13.1K
bc

İBLİSİN ESİRİ+18

read
6.6K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook